Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 9 October 2010

Tarih boyunca en temel insani istemleri red edilen, kendi halkıyla ve dünyayla iletişimi kesilen, kendisini ifade etmesinin bütün yoları kapatılan Kürtler, tarihin her döneminde yılmamış, çözüm yolları aramaktan geri durmamıştır.
1789 Fransız ihtilali ile "halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı"ndan yararlanmış olan bir çok halklar gibi, Kürtler de bunu bir fırsat bilerek, bu haklardan yararlanmak istemişlerdir.
Fransız ihtilalinin sağlamış olduğu hakla birlikte, halklar arasında milliyetçi düşünce egemen hale geldi. Bu çalışmaların sonuç vermesi ve ulusların milliyetçi düşünceleri benimseyerek özgürlüklerini elde etmek için irade göstermeleri, bu fikirlerin güçlü bir şekilde benimsenmesi ile olabilirdi. Bu da ancak yayın aracılığı ile, bu fikirlerin net bir şekilde halklara ulaştırılmasıyla sağlanabilirdi. 19. yüzyılın sonlarına doğru Kürtler de böyle bir girişimde bulundu.
Cizre Beyi Bedirxan Bey çok geniş bir aileye sahipti. Ailesi ile birlikte İstanbul'da yaşıyordu. İstanbul'da yaşayan oğulları ve torunları zamanla birer Kürt aydını oldular. Kürt aydınlarından biri olan Bedirxan Bey'in oğlu Mikdat Mithat Bedirxan, 22 Nisan 1898 Perşembe günü Mısır'da "Kürdistan" adlı gazeteyi çıkardı. Böylece ilk Kürt gazetesi yayınlanmış oluyordu. Bu yüzden de 22 Nisan tarihi tüm Kürdistanlılar ve Avrupada yaşayan Kürtler tarafından "Kürt gazetecilik günü" olarak kutlanmaya başlandı.

Kürdistan gazetesi, çıkarıldığı ilk zamanlarda 15 günde bir çıkarılması planlanır ama daha sonra karşılaşılan zorluklar nedeniyle ayda bir çıkarılır.
Bu gazete çıkarılan ilk sayısında amacını, "Kürtleri uyandırmak, sanata ve gelişmeye özendirmek" şeklinde belirtmektedir. Kürdistan gazetesi, ilk üç sayısını tamamen Kürtçe olarak yayınlar. Çünkü bu gazete; Kürtleri sahiplenir ve bu halkı geliştirmeyi amaçladığı için de yazılarını da, (kendi halkına ancak kendi diliyle en iyi eğitimin verileceği düşünülerek) Kürtçe yazmışlardır.
Kürdistan gazetesi, daha sonraları yasaklanmış olduğu halde gizli yollardan Kürdistan'a girer. Bu gazete Kürdistan'a ulaşmasının yanı sıra, Şam-Adana yörelerinde ve Avrupa'da da dağıtılır. Osmanlı yönetimi, gazetenin dağıtılmasına karşı sert tedbirler alır. Bu gazeteyi satın alanlara dahi, sert cezalar uygulamaya başlar. Osmanlı padişahı Abdülhamit, yapılan bu faaliyetlere bir son vermek için Mithat Bey'in Mısır'dan çıkarılmasını ister. Fakat buna aldıran olmaz ve bu gazete yayınlanmaya devam eder.
Kürdistan gazetesi ayrıca Kürt tarihini de ele alır. Kürt halkına seslenilerek eğitime önem verilmesi istenir. Aydınlanma ve bilginin önemi yinelenir.
İlk sayısında Müslüman olan bir çok halkın okul ve gazetelerinin varolduğuna, ama Kürtlerin ise her zaman ki gibi yine bu haklardan yoksun olduğuna şu şekilde değinilir:
"Heyfa min têt ji Kurda re, Kurd ji gelek qewma zêdetir xweyhiş û zeka ne, camêr in, di dînên xwe de rast û qewî ne, xurt in û dîsa wekî qewmên din, ne xwendine, ne dewlemend in…"
Gazetenin 3. sayısında, Sultan Abdulhamid'e Mithat bey'in yazdığı Osmanlıca dilekçe vardır. Padişahtan, Kürtlerin geriliğini giderecek olan bu gazeteye engel olunmaması için bir ferman verilmesini ister. Fakat olumlu bir karşılık alamaz.
6. sayı Cenevre'de çıkarılmaya başlanır. Bedirxan Bey'in diğer oğlu Abdurrahman Bey tarafından çıkarılır. Yayın merkezi Avrupa'ya geçtikten sonra sık sık yer değiştirerek, Londra, Folkston, ve yeniden Kahire'ye geçer.
Merkezi Cenevre'ye taşındıktan sonra içeriği daha bir radikalleşen gazete, Kürdistan halkına şöyle sesleniyordu:
"Kürdistan sizindir, Kürdistan Kürtlerindir. Sultan ve rüşvetçi memurların karşısına çıkın" denilerek, Kürt halkını kendilerine yapılan baskıları kabul etmemeye davet etmişler.
Kürdistan gazetesi, Bedirxan ailesi tarafından yayınlanan ilk Kürt gazetesidir. İstanbul'a geldikten sonra Bedirxan ailesinin fertleri birer Kürt aydını olmuşlardır. Yaptıkları faaliyetlerle de bu konumlarının birer gereği şeklindeydi. Kürt milletini değiştirip-dönüştürme yolunda ki ilk temeli onlar atmışlardı. Kürt halkı henüz bu aşamada olmadığından bu yeni yeni oluşturuluyordu. Bu yüzden Kürdistan gazetesi bir başlangıç dönemi eseridir.
KÜRT TEAVUN VE TERAKKİ GAZETESİ
1908'de, 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra, Osmanlı imparatorluğunun sosyal ve siyasal yaşamında büyük bir değişim ve hareketlilik başlar. Bu durumdan istifade eden Kürtlerde, harekete geçer ve 5 Aralık 1908'de Kürt Teavun ve Terraki gazetesi yayınlanır. Gazetenin sorumlu müdürü, ünlü Kürt şairi Pîrêmerd yani gerçek adıyla Süleymaniyeli Tevfik Bey'di. Bu gazete aynı adı taşıyan Kürt Teavun ve Terraki Cemiyeti'nin yayın organıydı. Kürt Teavun ve Terraki gazetesi aynı zamanda bir dergi biçimindeydi de. Bu gazetenin isminin anlamı "Kürt yardımlaşma ve ilerleme gazetesi" idi.
Gazetenin sorumlu müdürü Pîrêmerd, Süleymaniye'de gazeteciliği ve matbaacılığı ile tanınırdı. Kendisi medrese eğitimi görmüş ve çeşitli memurluklarda bulunmuştu. 1899'da Sultan'ın fermanıyla İstanbul'da Meclis-i Ali üyesi olmuştu. Yazım hayatında ise şiirin yanı sıra Kürtçe hikaye ve Tiyatro eserleri de yazmaktaydı.
Bu gazetenin başyazarı ise Amed'li Ahmet Cemil Bey'di. Miri Katibizade Ahmet Cemil adıyla da tanınıyordu. Ahmed Cemil, bu gazetede yazdıklarının yanı sıra, ileri ki dönemlerde, Ekrem Cemil Paşa ve arkadaşlarının 1918'de Amed'de yayınladıkları Gazî(Çağrı) gazetesinde yazılar yazmıştı.
Bu gazete haftada bir yayınlanıyordu ve en az 9 sayı çıkardığı söylenir. Gazetede Kurmanci lehçesinin yanı sıra ilk kez bir gazetede Sorani lehçesi ile yazılar yazılıyor ve yayınlanıyordu.
Gazete yasak olmadığından İstanbul ve diğer bölgelerde kolayca yayılabiliyordu. Bu nedenle de bu gazete, Kürtler açısından önemlidir.
Gazetenin amaçları arasında Kürtlerin "kalkınma, kültür, eğitim, ticaret ve sanayi" alanlarını geliştirmekte vardır.
Bediüzzaman Kürt Teavun ve Terraki gazetesinde, halkına şöyle seslenmiş:
"Ey gelî Kurdan! Îttîfaqê de quvvet, îttihadê de heyat, di biratîyê de seadet, di
hukumetê da selamet heye. Kabika îttihadê û şerîta muhabbetê qewî bigrin da we jî belayê xilas ke. Qenc guhê xwe bidinê; ezê tiştekî ji we ra bibêjim: hûn bizanin ku sê sevherên me hene. Hifza xwe ji me dixwazin. Yek İslamîyet, ku hezar hezar xwîna şehîdan e buhayê wê dane. Ê diduwa(n) însanîyet, ku lazim e em xwe di nezera xelkê da bi xizmeta eqlî, ciwamêranî û însanîyetê xwe nîşanê dunê bidin. Ê sisîyan mîllîyeta me ye ku mezîyetê da me; ê berê ku bi qenciya xwe sax in, em bi karê xwe bi hifza mîllîyeta xwe ruhê wan, qebra wan de şad bikin. Piştî wê, sê dijminê me hene. Me xirab dikin. Yek feqirtî ye. Çil hezar hemalê Stenbolê delîlê wê ye. Ê didu(y)an; cehalet û bêxwendinî, ku hezar ji me da yek "qazete" nikarin bixwînin, delîla wê ye. Ê sisîyan; dijminî û îxtilafê ku ev edawet quwweta me winda dike, me jî mustehaqê terbîye dike û hukûmet(ê) jî, ji bêînsafîya xwe zilm li me dikir. Ku we ew seh kir, bizanin çara me ew e ku em sê şûrê elmas bi destê xwe bigrin, ta ku em her sê cewherên xwe jî destên xwe nekin! Her sê dijminê xwe, ji ser xwe rakin. Û şûrê edl(ê) mearîf û xwendin e. Ê diduyan îttîfaq û muhabbeta mîllî ye, ê sisîyan însanê bi nefsa xwe şuxla xwe bike û mîna sefîlan ji qudreta xelkê hêvî neke û pişta xwe nede te. Wesîyeta paşî xwendin, xwendin, xwendin, û destêhev girtin, destêhev girtin, destêhevgirtin."
Metinde de anlaşılacağı gibi Bediüzzaman, Kürt halkını kendi aralarında ittifak yapmaya ve okumaya davet ediyor. Bu metni okuduğumuzda görülen diğer bir unsur da, aradan yüzyıl geçmiş olmasına rağmen günümüz Kürtçesine çok yakın ve rahat bir şekilde anlaşılabilir olmasıdır.
Said-i Kurdi daha sonraları Abdülhamit'e karşı gelişen muhalefetin safında yer alır. Şark ve Kürdistan, KTTG ve Serbestî gibi farklı bir çok gazete de Kürtlerle ilgili bir hayli yazılar yayınlamıştır.
KTTG' nin yayınlandığı bu dönemde tüm iletişim zorluklarına rağmen gazete, Kürdistan ile ilgili birçok haber yayınlamıştır. Kürdistan'ın en ücra köşelerine dahi ulaşmış olan gazetenin yayını 9 ay sürmüş, 1909 yılına gelindiğinde 31 mart olayı patlak vermiş ve gazete çalışanlarından bazıları yakalanarak Bekiroğlu Bölüğü namıyla tanınan ünlü hapishaneye götürülmüş.
Jîyan: 1926'dan 1936'ya kadar Süleymaniye'de yayınlanır. Pîrêmerd'e 1934'te imtiyaz hakkı tanınır. 553 sayı çıktıktan sonra 10 Mart 1938'de resmi makamlarca kapatılır.
Jîn(İstanbul'da yayınlanan Jîn değil): Jîyan'ın kapatılmasından sonra 22 Aralık 1939'dan itibaren Pîrêmerd, sayılarının devamı biçiminde Jîn'i 15 Haziran 1950'ye kadar çıkardı. Onun ölümünden sonra Jîn'in yayını, 1700 küsür çıktıktan sonra 1963'te kapandı.
Gelawej: Bağdat'ta yayınlanan Kürt dergisi 1941'den 1950'li yıllara kadar yayınlanmış. Pîrêmerd burda yazılar yazmıştır.
Pîrêmerd daha bir çok Kürtçe, Arapça, Türkçe ve Farsça yayın yapan gazetelerde yazılar yazmıştır.
1950 yılında ölen Pîrêmerd, ölmeden önce şunları söylemiştir:
"Bu kez öleceğim. Ölümden korkmuyorum. İyi bir yaşam ve uzun bir ömür geçirdim. Hayli şehir ve ülkeyi gezdim. Büyükler ve padişahlar gördüm. Acılardan çok tattım. Yarı okumuş birisi olarak Süleymaniye'den ayrıldım ve yüksek öğrenim gördüm. İnancım uğruna hapis ve zindan da çok yatmış olmaktan onur duyuyorum.
(....)Her ne kadar biricik umudum kavmimin, ulusumun bundan daha üstün bir derecede olması, daha okumuş, daha bilinçli olması idiyse de bu yüreğimde bir düğüm olarak kaldı, o günleri göremedim. Bununla birlikte mutluyum, çünkü kavmimin, ulusumun ilerlemekte olduklarını ve her türlü güç ve yeteneğe sahip olduklarını anladım." diyen Pîrêmerd'le birlikte Kürt Teavun ve Terraki gazeteside Kürt tarihinde yapmış olduğu faaliyetlerle yerini almıştır.
ROJÎ KURD
Rojî Kurd dergisi de 6 Haziran 1913 yılında Hewî cemiyeti tarafından yayınlandı. Rojî Kurd, ittihat ve Terraki milliyetçi Şoven anlayışını eleştirerek bunu Kürtler arasında tepki oluşturacak şekilde yaymaya çalışır. Derginin en önemli yazarı Abdullah Cevdet'ti.
Rojî Kurd'te çıkan bir yazısında Abdullah Cevdet şunları belirtmiştir:
"Rojî Kurd mecmuasını yazı masamda gören bir muhterem ve muazzam dostum birden bire "nedir bu mecmua?" dedi. Ben Kürdolojiya organı dedim. Arkadaşım mecmuayı açtı. Gözü Kürtçe bir makaleye tesadüf edince "madem ki Türkçe değil Kürtçedir tefrika gazetesi demektir" diyerek masanın üzerine bıraktı. Bu bir hadisedir ki bence dikkat edilmeye çok layıktır. Bu sahte felsefenin havasımızı dahi daire-i nüfusumuza almış olmasına pek yanarım."
Hükümet tarafından zararlı görüldüğünden, yöneticileri derginin yayınına ara vermek zorunda kalır. Böylece ' Rojî Kürt' adında yalnızca 4 sayı yayınladıktan sonra 'Hetawî Kürt' dergisi olarak adı değişti.
Hetawî Kurd Dergisi: Müküslü Hamza yönetiminde çıkarılmıştır. Hetaw, güneş demektir. Isı ve ışık veren cisim 5 Ekim 1913 tarihinde çıkarılır.
İçerik olarak sosyal ve kültürel ihtiyaç duyulan hususlar ele alındı ve değişik görüşler sunuldu. Doktor Abdullah Cevdet ve Mevlana zade Rıfat yazılar yazmışlardır.
1914'te seferberlik ilanına kadar Hetawî Kürt yayınına devam eder. Harp ilanıyla Hewî mensubu aydınlar ve gençler askere alınır. Böylece gazete yayına ara verir.
Hetawî Kürt Kürtlerin toplumsal-ulusal tarihi bilincinin gelişmesi açısından önemli bir katkı sayılmaktadır. Hewî cemiyeti'nin gelişmesi açısından önemli bir katlı sayılmaktadır. Hewî cemiyetinin yayınladığı Roja Nu ve Hetawî Kürd, cemiyet için bir ümit meselesi olmuştur.
JÎN DERGİSİ
1. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle birlikte, dünya yeni bir döneme girmiştir. Bir yandan işçilerin devrimi öte yandan Rusya'da kurulan devlet... Bu gibi olayların sonucunda ulusal kurtuluş uyanışları hızlandı. Barış hareketli toplumsal önderlikler yeni bir konum aldı.
1. Dünya Savaşında Kürtlerin insan ve maddi kayıpları büyüktü, ama düşünce ve arayış olarak eskiye oranla yeni ve daha ileri noktaya gelmişlerdi. Her geçen gün yeni örgüt, gazete ve kitaplara kavuşuyorlardı.
İşte Jîn dergisi böyle bir ortamda, Kürdistan Teali Cemiyeti'nin yayın organı olarak yayınlanmaya başlandı. Jîn dergisi 1918 yılının sonbaharında çıkar. Jîn "yaşam" demektir.
Derginin sorumlu ve yazarları arasında Müküslü Hamza, Motkili Halil Hayali ve Said-i Kürdi de vardır.
Jîn dergisinin sahipleri, amaçlarını ve düşüncelerini şu şekilde dile getirirler:
"Biz, bilgisizliğin, zulmün yoğun karanlık bulutları ile örtülen Kürdistan'ı, bilimin, kültürün, ahlakın sürekli parlayan ışıklarıyla aydınlatmak isteriz. Çalışma bizden başarı Allah'tandır."
Jîn dergisinde Kürdistan ve Kürtlerin sorunları da dile getirilmiş, çözümler aranmıştır. Bitlisli Kemal Fevzi Jîn'in 13. sayısında "Şimdiki Hükümete Açık Mektup" başlıklı yazıyı yazar.
"Dört yüz yıldan beri Osmanlı devletinin sağlam bir dayanağı olan ve hâlâ "Doğu illeri, Doğu dolayları, Doğu Anadolu sınır boyları hatta Ermenistan gibi türlü türlü garip adlarla anılıp ta gerçek adının söylenmesi adeta günah sayılan çaresiz Kürdistan'ın evlatlarına reva görülen bunca unutulmaz acı ve yoksunlukları, velev binde bir olsun tamir etmek acaba hayalinizden geçecek mi? Onlar ki bütün varlıklarını bu devlet uğrunda harcadılar; yokluklarında, yoksulluklarında bu devletin varında, varlığında zerre kadar yarar ve merhamet görmediler" diyerek Kemal Fevzi feryatta bulunur.
Kürt Mustafa Paşa bir şiirinde şöyle demiştir:
"E tirsim ey Weten bimirim
Nebînim bextîyarî tu
Ba binosin li ser qebr im.
Weten xemgîn, min xemgîn." Jîn dergisinin asıl ruhu, Kürt milli ruhu ve Kürt milli bilincidir. Jîn'i yayınlayanlar, Ahmedê Xanî'nin büyük eseri Mem û Zîn'in basımı için büyük çaba harcarlar. Defalarca Mem û Zîn'in yayınlanacağı ilanı Jîn'de çıkar. Bu ilan ilk kez 1919'da çıkmış, baskı tamamlanıncaya kadar sürmüştür.
Böylece Jîn dergisi ilk kapsamlı çalışmasını yapmıştır ve 1919 yılında Mem û Zîn'i yayınlamıştır.
Daha sonra ki dönemlerde Osmanlı imparatorluğunda ki toprak paylaşımından, Kürtler istediklerini elde edememişlerdi. Bundan dolayı Jîn'in yayın organı olduğu Kürdistan Teali Cemiyeti'nin baskılar nedeniyle kapanmasıyla birlikte, Jîn dergisi de yayın hayatına son vermek zorunda bırakılmıştır.
HAWAR DERGİSİ
Bu dergi 1. ve 2. Dünya savaşı sırasında Kürt aydınlarının bir bölümünün dahi olsa görüşlerini yansıtması nedeniyle önemli bir yere sahiptir.
"Hawar" dergisi 15 Mayıs 1932'de yayına girdi. Yayına girdikten sonra düzenli olmayan aralıklarla Kürtçe ve Fransızca yayınlardı.
15 Ağustos 1943 yılına kadar 57 sayı yayınlandı. Fransa yönetiminde ki Suriye'nin Şam şehrinde Celadet ve Kamuran Bedirxan kardeşler yönetiminde yayınlandı.
Hawar dergisi ulaşabildiği Türkiye ve Irak Kürtlerini de etkiledi. Ne var ki o dönemde hem okuma-yazama oranı azdı hem de iletişim ve teknoloji yetersiz seviyedeydi.
Yazarları arasında Celadet ve Kamuran Bedirxan, Kadri Cemal Paşa, Nureddin Zaza, Hasan Hişyar gibi aydınlar vardı.
Hawar dergisi, 300 yıl önce yaşayan Kürt şairi Ahmedê Xanî'nin etkisinde yayın yapmıştır.
Hawar da ünlü Kürt şairi Meleyê Cizirî'ye ilişkin şiirlerine özellikle yer veriyor.
Hawar dergisi yazarları onu Kürtçe yazmayı öneren görüşlerine değer verdiler. Dergide de genellikle milliyetçi toplumsal değişimi isteyen yazılar yazılır.
Celadet Bedirxan Hawar'da, “Çi yekbûna Kurdan jî bi yekîtiya zimanê Kurdî çêdibe. Yekîtiya zimanî jî bi yekitîya herfan dest pê dike."
Kürtlerin birliği de Kürt dilinin birliği ile olur. Dilin birliği de alfabenin birliği ile başlar.
Hawar dergisinin, tümü Türkçe olan 1. sayısının girişinde şöyle denir:
"Hawar bilginin sesidir. Bilim ve bilgi kendini tanımadır. Kendini bilme ve bilinçte iyiliğin ve kurtuluşun yolunu açar. Kendini bilen ve bilinçlenen herkes kendini tanıtabilir ve anlatabilir. Bizim Hawar'ımız her şeyden önce dilimizin varlığını tanıtacaktır. Çünkü dil, var olmanın ilk koşuludur."
RONAHÎ DERGİSİ
Celadet Bedirxan Bey, Nisan 1942 tarihinde Ronahî dergisini çıkardı. Celadet Bedirxan Bey Kürt dili uzmanıydı. Kürtçe Latin alfabesinden yararlanarak bir alfabe yaptı.
Nevar ki Irak Kürtleri o dönemde Latin alfabesinden uyarlı bir alfabeye yakınlık duymadı. Halk , Arap harfleriyle okuyup yazma eğilimi gösterdi. Hawar'dan Kürtçe'nin nasıl durulaşabileceği, nasıl yakınlaşabileceğini ve nasıl getirileceği tartışıldı. Celadet Bey:
"Baskı altında ki halklar, egemenlere karşı iki şeyle, iki güçle kendilerini koruyabilecekler.
Biri din, diğeri de dildir. Ancak egemen ve baskı gören toplumların dinleri aynıysa o zaman tek silah kalıyor, o da dildir..."
Dergi 2. Dünya savaşında Fransız ve İngiliz askeri başarılarına geniş yer verdi. Demokratik eylemler öne çıkarıldı. Ve Nazizme karşı tavır alındı. Ronahî'nin son sayısı 1945'te çıktı ve ardından dergi bilinmeyen bir sebeple kapatıldı.
ROJA NÛ GAZETESİ
Celadet Bedirxan Bey gibi kardeşi Kamuran Ali Bey de, basın alanında aktif bir şekilde çalışı-yordu. 1943-46 yılında, Beyrut'ta Roja Nû gazetesi yayınlanır. Bu gazetenin sahibi ve sorumlu müdürü Kamuran Ali Bedirxan'dır.
Bu haftalık siyasi gazete de 73 sayı çıktı. Her hafta yayınlanmamıştır. Bazen 15 günde bir, bazen de iki tane birlikte yayınlanır. Bazı sayıları Kürtçe-Fransızca, biri de Fransızcadır. Gazetede Kürt folkloru ve edebiyatına da yer verilir. 2. Dünya savaşı sonrasında Demokrasi cephesi denilen İngiltere, Fransa, Sovyet Birliği devletlerinden yana tavır alır. Savaşa ABD de katılınca, Amerikan toplumuna ilişkin yazılar yazılır.
O dönemde Kürdistan'da Bedirxan, ayrıca "stêrk" gazetesini çıkarır. Roja Nû da stêrk övücü şekilde tanıtılıyor. Kamuran Bedirxan'ın Upsala'da Jîna Nû ve kendi gazetesi olan Roja Nû da eserleri yayınlandı.
Roja Nû'da, Celadet Bedirxan, Osman Sabri, Hasan Hişyar, Kadri Can, Reşid Kürd yazılar yazarlar. Bu yazarlardan Celadet Bedirxan'ın yazısı şöyledir:
"Belê Xanî digot "Bixwînin": Koyî li gora wextê xwe, bi ser ve zêde dikir û digot: Bi awayê nû bixwînin. Lê me nexwend, gelo çire? Ji ber ko mezin û bîrewerên Kurdan menfehetên xwe ên şexsî di ser menfeheta mîlet re girtine; ev milletê belengaz wek kerikî pez dane ber xwe, ew dotine. Ji şîrê wî rûn û mast û penîr, ji hirîya wî xeftanîce teyleson çêkirine. Xwedê gunehên wan bixefirîne. Tiştê ku yar û mezinên me kirîye, ewê lê rojekî derba neyaran em hişyar kirin. Bi vê derbê me bîra, her tiştî bir. Me zanî ku xweseriya me, di zimanê me de ye û em bi tenê bi hînbûna xwendin û nivisandina zimanê xwe û bi parastina wî, di civata milletan de, wek milletekî xweser dikarin bijîn, payedar bibin.
Kürt halkı, aydın Kürt şahsiyetleri öncülüğünde tüm engellemelere rağmen büyük bir kararlılık ve özveriyle çok zor şartlar altında da olsa sesini insanlığa ulaştımak için tarihin her döneminde büyük pratikler ortaya koymuştur. Kürt basını tarihte olduğu gibi bu gün de Müslüman Kürt halkının soluğu olmaya devam edecektir

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.