Ana içeriğe atla

"Ah Hayalerim Gerçek Olsa"!

Diyarbakır’ın suyundan mı, toprağından mı, yoksa siyasi ikliminde mi desek bilmem, ama Diyarbakır’a yolu uğrayan Türk büyükleri afsunlanmışları oynuyor. Giden biriki laf ediyor, ortalık toz duman içinde kalıyor. Onlar, Ankara’ya ayak basar basmaz dediklerini unuta dursun, bizler söylenenler üzerine zenginin parası üzerine çene yoran misalı aylarca çene yorarız.Demirel, “Kürt realitesini tanıyoruz”, Özal, “Federasyon dahil her çözümü tartışmak lazım”,Çiller, “Bask modeli tartışılabilinir”, Yılmaz, “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer”, Erdoğan, “Kürt sorunu benimde sorunum” demişlerdi.En son olarakta Mehmet Ağar'ın yolu da Diyarbakır’a uğradı. O da biriki söz etti. “Dağdan insinler, ovada siyaset yapsınlar” dedi. Bunun üzerine fırtına koptu.Sözlerinde “Kürt sorununun çözümü için yaptığı cesaretli çıkış”, “değer veriyoruz.” “Kürt sorununu siyasal alan açmadıkça çözmek mümkün değil.” deyip bu misyonu Mehmet Ağar’a yükleyip destek verenler olduğu gibi, “PKK siyasallaştırılmak isteniyor” diyerek buna karşı duruş gösterenlerde oldu. İkincilerin başını sistemin resmi anlayışını savunan kesim çekti. Mehmet Ağar’ın “Dağdan insinler, ovada siyaset yapsınlar’ deyişi üzerine TC devletinin kalasik resmi anlayış sahipleri cepheden saldırıya geçtiysede bunun Türk usulü danışıklı döğüş olduğu malum. Genelkurmay Başkanı Yaşar büyükanıt, “Dağdan inen insan nasıl siyaset yapacak ki?”CHP lideri Deniz Baykal, “ "Dağdan in, ovada siyaset yap' deyince terörist bunu nasıl anlar?Şöyle anlar: 'Benim niye terör yaptığımı biliyorsunuz. Gel siyaset yap dediğinize göre, demek ki benim terör yapmamın gerekçelerini kabul ediyorsunuz. Ovada siyaset yap diyerek, benim taleplerimi karşılayacağınızı mı ima ediyorsunuz?' Teröristin anlayacağı budur. Bu, terörü durdurmaz, azdırır. Arkasından 'iki milletli anayasa yazalım' talebi gelir, af talebi gelir." Bu gelişmeler karşısında Mehmet Ağar, şu sözlerle kendini daha anlaşılır kıldı. "Bir askeri stratejinin sivil parçası olarak konuşuyorum...dağa giden yolu kapatıyorum." dedi. Türk savaş kurmayın manüplasyon söylemi. Bundan anlaşılmayacak bir şey yok. Hal böyle iken Mehmet Ağar’ı çözüm adesi gösteren çevreler, ister bilerek, ister bilmeyerek sonuç olarak mevcut statükoyu savunanlar oluyor. Mevcut statükoyu savunanların sorunun çözümünü nasıl sağlayacakları ayrıca bir muama. Mehmet Ağar gibi Kürd millet düşmanlarından “çözüm umudu” beklentisi olan çevreler, Türkiyeci Kürd kesimlerdir. Fakat umutsuz bir beklyiş.Şu biliniyor. Devletin asıl sahiplerinin ortak korkusu Kürdistan sorununun siyasallaşacağı korkusudur. Bu nedele kontolleri altındaki çatışmalı ortamın sürmesinde yarar görüyorlar.Bir devlet düşünün. Kendisine karşı silah kullanan bir gücün silah bırakmasına karşı çıksın. Dünya kurulalı beli böylesine bir yaklaşım sergilenmiş değildir. Ama burası Türkiye. Karşımızda Türk egemenlik sistemi var. Varlığını konrollu çatışma üzeri varetmiş bir devlet var. Karşılarında bir muhalefet yoksa kendileri tarafından yaratılır. Karşımızda böylesi gelenek sahibi bir devlet var.Burada bir noktayı anlaşılır kılmak gerekir. PKK’nin silah bırakması ile KUKM’nin silahsızlandırılması farklı şeylerdir. Bu durum PKK’nin varediliş meselesiyle ilgilidir. Kimi çevrelerin anlamamakta direttiği mesele budur. Mesele bu olunca savaşında, barışında, ateşkesinde, silah bırakmanında kotlandığını kavrayamiyorlar. Kavranılmayınca PKK politıkaları karşısında hayal kırıklığını yaşiyorlar. Bir anlam veremiyorlar. Kimileride PKK’nin ana politıkasını görmemezlikten gelerek her hangi bir PKK ileri gelenin yaptığı bir konuşmada cımbızla çekip aldığı bir cümleyi baz alarak umut taciri oluveriyorlar. Kimileri bunu ranta dayalı bir yaşam biçimi yaptığını biliyoruz. Kimilerinin iyi niyetli olduğunada inaniyorum. Fakat iyi niyet bir şey ifade etmiyor. PKK’nin silah bırakması, dahası tasviye olması herkesten çok Kürd millet çıkarınadır. Çünkü PKK, Türk egemenlik sistemin elinde Kürd milletine karşı savaştırılmış ve savaştırılmak istenen bir örgüttür. Bu nedenle PKK’nin silahtan arınması, tasviye edilmesi KUKM’nin önünüde açacaktır. Bunu herkesten çok Türk egemenlik sistem sahipleri bilmektedir. Bundan dolayı sistem sahipleri, ne PKK’nin silah bırakmasını, ne de tasviyesini isterler. Eğer istemiş olsalardı, PKK bu işi çoktan yapardı. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekir. A. Öcalan ve PKK/KKK „konsey üyeleri“nin daha evelki açıklamalarında bu defalarca söylendi. Fakat Türk savaş kurmayı bunu istemediği içindirki mevcut durum sürmektedir.Şu an tartışma gündemine gelen “dağdan insinler, ovada siyaset yapsınlar” sözü karşısında Türk savaş kurmayı “Hayır efendim bunu kabulenemem. Tek bir terörist kakıncaya kadar savaşacağım” diyor. Savaşır, sebebsiz değildir, çünkü bunda çıkarı var. Türk savaş kurmayın istediği savaşın bittirilmesi değil, sürdürmesidir. Sürdürebilmeleri içinde dağda silahlı insanın olması gerekir. PKK’nin şu an sürdürülmesinin nedeni zaten budur.Şu an güdümlü olarak A. Öcalan üzerinde PKK’ye ateşkes diyor, yerine getiriliyor. Olmadı savaş diyor savaşılıyor, olmadı yine ateşkes diyor buna uyuluyor, yok bu da olmadı yine savaş kararı aldırabiliyor. Danışılıklı bir savaş ve “barış” oyunu sürdürüyor.  Buna niye gerek duyuluyor? Çünkü çatışmalı ortam orduya iktidarını sürdürmesine hizmet ediyorda ondan.Askeri anladık, ama bu Türkiye’de aklı başında bir siyasetçi yok mu? İtiraz hakkını niye kullanmaz? Gerçi tersinden soruyu sormak daha doğru olur. Mevcut siyasi yaklaşıma itirazı olan adam gibi bir siyasetçi var mı? Bugüne kadar çıktığı görülmemiştir.Türk egemenlik sistemin Kürdistan sorununun çözümünden anladığı inkar ve imhadır.  TC devletinin bugüne kadar sürdürdüğü politıkası bu oldu. Bu sadece orduyla sınırlı değildir. Sivil siyaret erbabıda bu anlayış sahibidir. Anlaşılan bu politıkanın sürdürüleceğidir.TC hiç bir zaman Kürdlerle barışık yaşamak istememiştir. Böyle bir politıkası olmamıştır. Kürdlere daima savaş dayatmıştır. Hele şu an ki, danışıklı döğüşlü savaştan hiç bir itirazı yoktur. Onun korktuğu kontroldışı Kürdlerin baş vuracağı savaştır.Mehmet Ağar'ın “Dağda dolaşacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar” sözü Türk ve kimi Kürd siyasal çevrelerinde bomba gibi düşmesinin nedenide budur. Engelenmek istenen budur. Şu biliniyor. Daha geçenlerde Türk Genelkurmay Başkanının “Kürd’ün silahlısınada silahsızınada karşıyız”, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’nın Türk kulluk kuvvetlerine Kürd çocuklarını vurun emri ne çabuk unutuldu. Mesele Kürd’ün silahlısı, silahsızı meseleside değildir. Karşı çıkılan Kürdlük kimliğidir. Bu kimlikte israr edildiği müddetçe TC devletinin mevcut politıkasıyla kabul görmek mümkün değildir. Bu kavranılamıyor. Kavranılamayınca kimi Kürd siyasal çevreleri realiteyi bir tarafa itiyor, gönlünde geçene göre mücadele yol ve yöntemlerini belirliyor. Bununlada bir adım öteye gidilmiyor. Dahası kendi kendimizi kandırmış oluyoruz. Bugüne kadar olan budur.Mehmet Ağar, bir söz etti, etti etmesine, ama daha ötesi nedir diye sormak gerekmiyor mu? Kendisi mi bu lafı etmiş, kendisine ettirilmiş mi bu da bilinmiyor. Ettirilmişse sebebi nedir? “Ovaya inip siyaset yapsınlar”, ama nasıl? Adam barbar bağırıyor. Mevcut askeri stratejinin gereğini yapıyorum diyor. Bundan anlaşılmayacak ne var?Kimi Kürd çevreleri, Mehmet Ağar’dan işitmek istedikleri beklentisi içindedirler. Adam “Bir askeri stratejinin sivil parçası olarak konuşuyorum...Dağa giden yolu kapatıyorum” diyor. Başka ne demesini bekliyorsunuz? Ama sistem sahipleri, Mehmet Ağar’ın, bu duruşundan rahatsız değildir. Onlar, gayet rahatlar. Statükocu, inkar ve imhacı kesimin verdiği kimi tepkiler aslında Mehmet Ağar’ın şahsına değildi. Mehmet Ağar üzerinde kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali kendi resmi yaklaşımını bir kez daha dilendirilmesiydi. Kürdistan meselesinin siyasallaşmasının kabul edilemezliğinin altı bir kez daha yüksek mercilerce çiziliyordu.Herkes şunu bilsin ki, kimi çevrelerin Mehmet Ağar’dan işitmek istedikleri şeyleri Türkiye’de birilerinin söylemesi  keleyi koltuğa almayı gerektirir. İktidar olan orduya kılıç çekmesi gerekir. Türkiye’de bunu yapacak bir babayiğit çıkar mı bilinmez, ama bu babayiğit iddia edildiği gibi Mehmet Ağar olmayacaktır. Geçmiş kirli sicili bir yana, mevcut politıkanın değişimini isteyecek adam olmadığı ve olmayacağı kesin. Ha edilen sözlere ne diyeceğiz meselesi ise iç politıka malzemesi olarak algılamak gerekir. Kendine alan açmaya yönelik olarak değerlendirmek gerekir. Seçim alanında edilmiş bir gaf olarak es geçmek gerekir. Diyarbakır’ın siyasal iklimi gereği edilmesi ve arkasında unutulması gereken bir laf olarak algılamak gerekir. Yoksa bu sözlere bakıp derin tahlillere dalıp Kürdistan sorununu Mehmet Ağar gibi azılı bir Kürd düşmanından beklemek yine o hikaya. Gelin güvey hikayasi. Kürd milletini sonuçsuz bir beklentiye sevketme politıkası. PKK ve devletin her zaman baş vurduğu bir siyaset.Düşünebiliyor musunuz “inkarcı ve imhacı klasik siyaseti geriletme” görevi Mehmet Ağar’a atfediliyor. Bu mümkün mü? Bu iddia sahipleride buna inanmiyorlar, ama kendilerine bağlı oldukları merkez tarafında söyletiliyor. Onlarda öyle davranıyorlar. Herkes şunu bilir ki, Mehmet Ağar’ın söylediklerinden daha ilerisini söyleyenler oldu. Federasyon denildi, Bask modeli denildi. vs. Ancak arkası gelmedi, gelmez, gelmeyecek. Gelebilmesi için karşılarında ciddi bir Kürd hareketinin olması gerekir. Karşılıklı danışıklı güçlerin varolduğu bir zeminde sorunun çözümünde ziyade sorunun giderek karmaşıklığa sürükleyecekleri bir süreçi yaşatacakları kesin. Bu, dün böyleydi, bugünde böyledir. Tüm veriler bunu gösteriyor. Bu nedenle herkes aklını başına toplasın. Politıka “ah hayalerin gerçek olsa” mantığıyla yapılmaz.7 Kasım 2006

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.