Ana içeriğe atla
Submitted by hasanyildirim on 19 October 2009

Bir 'barış' çığırtkanlığıdır başını almış gidiyor.
Sahi kimin kiminle barışı, neyin barışı?
Ne oldu da barış olsun?
Sorun mu çözüldü?
Peki çözülecek mi?
İnanan var mı?
Var!
Balık beyinli Kürdler.
Başka da kimse yok.
İnanan gibi görünen birileri varsa da, onlarında hesabı farklı. Devlet-ı Aliyelerin çıkarları bunu gerektiriyor. Bunlarda Türk yazar çizerleri oluyor. Baksanıza Ahmet Altan zil takıp çifte telli oynuyor. İttihatçı Cemal'in torunu işi bir başka mecraya taşıyor.
Neymiş efendim.
'Barış grupları geliyor.'
'Silahlar bırakılıyor.'
'Siyasetin önü açılıyor.'
'Koşullar her zamankinden daha iyi.'
'Aman bu kez barış fırsatı kaçmasın.'
'Artık kan dökülmesin.'
'Savaş bitiyor.'
'Kandil'den ve Mahmur'dan gelerek yarın sabah Habur kapısından girecek olan grup akşama evinde annesinin yaptığı içli köfteleri yerse bu ülkede silahlar susar.'
'Geriye kalan PKK'liler Türkiye'nin sınırlarının dışına çıksın.'
'Sorun.... '
Ve kendilerinin inanmadıklarını biz Kürdlere kakalamaya çalışıyorlar.
Sahi hangi sorun çözülüyor?
İsminin konulmadığı bilmediğimiz sorun ne?
Kastetikleri sorun, Kürdistan sorunu olmadığını biliyoruz.
O halde sorunumuz olmayan bir sorun için kimi Kürd çevrelerin kopardığı bunca çığırtkanlık niye?
Kürdler, yine pembe bir hayalin peşine takılıyor.
Barış, barış, barış diye bağırıyorlar.
Nasıl olacak bu barış?
Sorun Kürdistan sorunu ise Kürd milletinin hangi sorunu çözüldüde bu barış rüzgarı esiyor?
Herkes biliyor ki, Kürd milletinin hiçbir sorunu çözülmedi ve bu mantıkla çözüleceğide yok. O halde neyin üzerinde barış sağlanacak?
Eğer kastedilen barış Kürdler ile Türkler arasında ise bunun gerçekleşmesi için Kürdistan'da sömürgeci sisteme ait ne varsa silip süpürülmesi lazım. Nereye mi?
Vallah Türkiye'nin dörteüç tarafı deniz. Döksünler gitsin. Başka da bir şey temizleyemez o pisliği. Kürdistan'da Türk'e ait tek bir kalıntı kaldığı müddetçe kimse heveslenmesin barış olmayacaktır.
Şu an yaşanan ise trajik-komik bir durumdur. Kuzunun kurdun önüne atılması hikayesidir. Kürd gençlerini bilerek katillere teslim olayıdır. Sorun onların tutuklanıp tutuklanması meselesi değildir. İzlenen yalakalaşan siyasetin ayağa düşmesidir.
Siz hiç işitiniz mi dünya da hakları gasbedilmiş ve hiçbir hakkın alınmadığı bir milletin mücadeleci güçlerinin gelip düşmana teslim olduğu ve barışalım dediğini? Ama şu an olan budur. O halde bundan bir terslik var. Nedir bu terslik? Bu işe yön veren gücün kimliği ile ilgili bir olaydır. O kimliğinde sistem menşeyli olduğudur. Olay budur.
Ama çok iyi oynuyor. Çok iyi oynatıyor.
Baksanıza sözde 'barış grupları'ındaki insanların söylediklerinie. Kendilerine ezberletilmiş cümleleri tekrarlayıp duruyorlar.
'1999'da değiliz. O zaman Türk devletinin yaklaşımı çok farklıydı.'
Sahi ne fark var?
Türk devletinin niteliği mi değişti?
Attıkları bir adım mı var?
Verdikleri bir söz mü var?
İkidebir tekrarladıkları 'iyi şeyler olacak' dışında ortada ne var?
Hiçbir şey.
Deniliyor ki, 'aman bu fırsat kaçmasın.'
Hangi fırsat?
Fırsatın içinde ne var?
Duruma bakılırsa içi boş.
Bunun içini doldurabilecek bir babayiğit var mı?
Yok!
Peki ne var?
Her zaman söylediklerimiz.
Kürd memed'de nöbet yazımı var.
Birileride buna dönden razı. Kendi kendilerine nöbet yazıp duruyorlar.
Allah sonlarını hayırlı etsin.
Hükümet, sınır ötesi operasyon yetkisini ikinci kez Meclis'ten geçirirken, Türk savaş uçakları her gün kuzey, güney ayırımı yapmadan bombalarken, DTP binalarını basılır yöneticilerini tutuklanırken, Ceylanlar atış poligonu ednirken fırsat dedikleri bu mudur?
Cemal'in torunu Hasan, bu olup bittenleri az görmüş olacak ki, ’Barış Grupları' için düğmeye basan Öcalan'ın aynı zamanda PKK'nın Türkiye sınırlarının dışına çıkması için de bir talimat vermesi...'ni önermiş.
Bu önerisi hayra alamet değildir. Durduğu yerde aklına gelip pat söylediği bir düşüncede değildir. Derin devletin derin dehlizlerinden kulağına fısıldanmıştır.
Sahi İmralı'daki ihanetçi PKK'nin Türkiye sınırlarının dışına çıkması için talimat verdi diyelim. Türkiye sınırlarının dışında dedikleri neresi olabilir? Aslında nereyi kastetikleri belli. Doğru ya. PKK'lileri oraya sürecekler ve her gün savaş nedeni sayacaklar. CHP'nin Ergenekoncu liderinin son mesajı okumuştur her halde.
Türk aydın ve demokratı Ahmet Altan ve Hasan Cemaller ise diğerlerini varın siz düşünün.
Allah Kürdleri bu 'aydın ve demokratlar'ın şerinden korusun.
Bir plan uygulanıyor.
Hayr mı, şerm mi tartışmaya bile gerek yok.
Dünya devleri ve sömürgecilerimiz iş başında.
Bunlar aktörler oluyor.
Oynanan oyunda piyonlarada ihtiyaç var.
Bunlarda kimi Kürd siyasal güçleri olmaktadır.
Oyun büyük. Çok boyutlu.
Türkler, Kürdleri yok etmek için ne gerekiyorsa onu yapıyor.
İhaneti de yedeklenmiş bulunuyor.
Beraberinde Arap ve Farslarıda sürüklüyor.
Karşılarında öyle dişe dokunur bir güçte yok.
Bazı Kürdlerin itiraz sesleri yükselsede kimseye ulaştıracağı yok.
Güney siyasal önderliği ehveni-şer olarak mevcut durumu kabulleniyor. Hatta verdiği mesajlarla bir yerde bunu kanıksamış ve destekler durumdalar.
AB, Ortadoğu'da sarsılan konumunu yeniden tesis etmek istiyor.
Tren ve boru hatları düşeniyor.
Irak ve Kürdistan'ın petrol ve doğal gazı batıya aktarılmak isteniliyor.
Uluslar arası sistemin gereksinmelerine cevap verilmeye çalışılıyor.
Bu planın kazasız-belasız uygulanması için bunu boşa çıkaracak olan prüzleri ortadan çıkarması gerekiyor.
Prüzlerin başında Türk ordusunun siyaset üzerindeki tekelini kırmayı gerektiriyor. Doğal olarak PKK üzerindeki hakimiyetinide.
Bunun yolu bir yer de PKK'nin silahlı kanadının tasviyesine uzanıyor. Uluslar arası sistem bunu istiyor. Bana kalırsa bunun gerçekleşmesi Kürdler açısından fena da olmaz. PKK'nin silahtan arındırılması ve hatta tasviyesi kötü olmaz.
Türk ordusu bu güne kadar buna direndi. Bu günden sonra direnmeyeceği anlamına gelmiyor. Şu an olup bittenleri sadece seyrediyor.
Fakat yakında kılıcını çekip balans ayarı yapmıyacağı ve ABD'nin buna destek vermeyeceği kimse iddia edemez.
ABD'nin ve aslında İsrail'in İran ile görüleceği hesabı sıcak sıcağına ortada duruyor. Bu hesapta Türkiye'ye duyulan ihtiyaç öyle az-boz bir şey değildir. Bir yerde el mecburlar. ABD ve İsrail'in duyduğu bu ihtiyaca AKP cevap vermeyecektir. Bu desteği Ordu ve Kemalist güçler vereceği biliniyor. Bu bağlam da, AKP sırtını ABD'ye dayandı, geleceğini garantiledi diye bir garanti yok. Sorunu öyle algılayanlar aldanır.
ABD ve İsrail şu veya bu şekil de Ordu-Kemalist güçler itifakının AKP ile tarihi hesaplaşmasında tercihini sonuçta birincilerden yana yapacağı kesin. Niye kesin denilirse onlara ihtiyaçları var. Bu ihtiyaca AKP cevap veremeyecektir.
Bu nedenle AKP'nin PKK'nin silahlı kanadının tasviye edeceği hesabı bir yerde tutmayabilir.
Hani deniliyor ya. PKK silah bırakacakmış.
Buna kim inanır.
Ben inanmiyorum.
Çünkü Türk ordusunun PKK'nin silah bırakmasını istemediğini biliyorum. Türk ordusu savaşsız iktidarını sürdüremez. Silahsız bir PKK Türk ordusunun işine gelmez. Bu nedenle bu planı bozmaya çalışacaktır.
ABD ve AB istedi diye olup-bittenlere karşı sessiz kalmayacaktır. Ordunun bu istemine ABD ve İsrail'de kayıtsız kalmayacaktır. Bir yerde buna mecburdurlar.
AKP hükümeti, bunun farkında. Bu nedenle çok yönlü ve büyük oynuyor. Hiçbir hükümetin göze alamadığı ordu ile hesaplaşmayı önüne koymuş bulunuyor. Bunu başarıp başarmaması, neyi ne kadar başaracağı kimse bilmiyor. Kaybederse sonlarının çok kötü olacaklarını biliyorlar. Bunu bildikleri için de hesapları sadece AB ve ABD üzeri kurulu değildir.
İlişkilerini ona göre ayarlıyor.
Suriye ile ilişkileri tarihinin en sıcak bir dönemini yaşıyor. Vize kaldırıldı. Serbest dolaşım uygulanmasına geçildi.
Türk Başbakanı hemen hemen hükümetin tamamını peşine takarak 'Irak seferi'ne çıktı. Bağdat'a; 'iki devlet, tek hükümet' diye bir laf etti. 48 anlaşma imzalandı.
İran ile ilişkileri sıcak. Anlaşılan tarihi Kürd karşıtı şer cephesi giderek sorunsuz bir sürece taşınıyor.
Bu nedenle İsrail ile ilişkileri giderek bozuluyor. Araları giderek açılıyor. Bu durum İsrail'i Türk Ordusunu ve Kemalistleri desteklemeye yönlendiriyor. Ki zaten eskiden beri bu kesimle bir sorunları olmadı. Bu da AKP'nin suyunun ısınmaya başladığı anlamına geliyor.
Bu neye yol açar?
Türk Ordusu-PKK arasında danışıklı döğüşün ortak ölçekte devam etmesi demektir.
Bu da Kürdistan sorununun çözümünün bir başka bahara kalması ve doğal olarak kızıl ve beyaz jenosidin devam etmesi demektir.
Bu koşullarda Türk aydın ve demokratı geçinen Ahmet Altan, Kürdlere bol bol içli köfte yemesi öneriyor.
Türk usulu Kürd'ü yönetmenin bir başka ismidir bu.

19 Ekim 2009

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.