Cengiz Çandar;
“Ben, Türklük onurumu korumak için anadilde eğitimi savunuyorum... Kürt dili serbest değilse ben de özgür değilim.“ demiş.
Güzel söylemiş.
Eeeeee sonrası..
Sonrası da var.
“Kürt sorunu, Kürtlerin bir devlete kavuşamaması, ulusal bir devlete sahip olamaması sorunudur. Kürtlerin içinde yer aldığı mevcut devletlerden birinde, insani ve ulusal haklarının tümüne sahip olması da sorunu çözer. Örneğin Türkler, İspanya modelini benimserse Kürt sorunu çözülür.”
Burada merak ettiğim kendine Kürd aydını ve siyasetcisi olarak lanse eden kaç kişi bu düşünceyi savunuyor olmasıdır.
Kürd aydın ve siyasi çevrelerine baktığım da;
“Kürt sorunu, Kürtlerin bir devlete kavuşamaması, ulusal bir devlete sahip olamaması sorunudur” diyenlerin okyanusta bir damla bile olmadıklarıdır.
Bunu da bildiğimizden dolayı başkalarına kızmamıza hiç gerek yok.
Hani meşhur bir deyim var.
“Ağlamayan bebeye mama verilmez.”
Özelimize indirgediğimizde bir şey istediğimiz yok ki, birileri bize bir şey versin.
“Ana Dilde Eğitim” istiyoruz, vermiyorlar deyebilen çıkabilir.
Burada bir deyim daha kendini dayatır.
“Hak verilmez alınır.”
Demek ki, hem istemek, hemde uğrunda mücadele etmek gerekir.
Bunun yolu Türk demokrasiciliği yapmaktan geçmiyor.
Nereden mi geçiyor?
Ezilenken egemen olan milletler hangi yoldan geçtilerse Kürdlerin geçmesi gereken yol da odur.