“Terörizmi hiçbir zaman bir mucadele biçimi olarak kullanmayın.Geri teper.” (Mustafa Barzani)
Kısa adı (İŞİD ) olan Irak Şam İslam Devleti adlı islamci teror örgütünün Musulu işgal etmesi ve orada bulunan Türk konsolosluk yetkililriyle 30 dan fazla vatandaşını ttutuklaması,bölgede herkesin hesaplarını alt üst etmişe benziyor.
Bu satırların yazıldığı güne kadar, uluslararsı kurallara gore Türk toprağı sayılan Musul konsolosluğuna el konulmuş, diplomatic dokunulmazlığı olan diplomatlar ile 30 dan fazla sivil personeli, İŞİD terror örgütü tarafından tutklanmıştır.
Oysa, İŞİD örgütünün Türk devleti tarafından kollandığı, korunduğu ve lojistik ikmal desteği aldığı, saklanamıyacak bir gerçektir.
İŞİD ve El-Nusraya gönderilmek üzere Antakyada yakalanan cephane yüklü TIR olayı, bunun açık ispatıdır.
“Kürtler kazanmasın ben de kaybedeyim” anlayışı, kuruluşundan bugüne Türk devletinin Ortadoğuda uyguladığı temel politikadır.
Türk devleti, bu politika gereği, Güney ve güneybatı Kürdistandaki, kürt bağımsızlık mücadelesini engellemek ve oradaki kazanıımları sabote etmek için Irak ve Suriyede ,İslamcı terror örgütlerini desteklemeyi bir politika olarak benimsemiştir..
Ancak uluslararsı ve bölge konjöktüründeki gelişmeler, günümüzde bu politikayı iflasın eşiğine getirmiş, Taliban örneğinde görüldüğü gibi, besleyip koruduğu terror örgütleri, Türk devletini içinden çıkılmaz bir girdaba sokmuştur.
Ölümsüz Mustafa Barzaninin işaret ettiği gibi, terror geri tepmiş, sahibini vurmuştur.
Bilindiği gibi,Taliban örgütü, Sovyet işgaline karşı mucadele vermek üzere, Pakistan kamplarında Amerika tarafıdan kurulmuş ve üyeleri islamcı bir anlayışla eğitilmişlerdi.
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla günümüzde,çeşitli seksiyonlara ayrılarak dunyanın her tarafında özellikle de Amerika Birleşik devletleri ve demokratik güçlerle savaşan bir Taliban sözkonusudur.
Aslında Sovyet Sisteminin çökmesi ve soğuk savaşın son bulmasından sonra Radikal islamcı örgütler, bölgedeki diktatoryal rejimler tarafından statukoyu korumak amcıyla sahneye sürüldüler.
Çünkü; soğuk savaşın gerilimli koşullarında, bölgedeki sömürgeci ve totaliter rejimler,bağımlı bulundukları Sovyet ve Amerika nın korumasındaydılar.Rejimleri tehlikede görünmüyordu.
Soğuk savaş sonrası, dunyanın yeniden yapılandırılması, temel insan hakları alanında uluslararsı bağlayıcı kuralların oluşması,değişim, dönüşüm ve yeni düzenlemelerin kapıya dayanmasıyla statukoyu koruma amacıyla bölge diktatoryl rejimleri, radikal islamı örgütlere yatırım yapmaya başladılar.
El Nusra, İŞİD, İslam El Ensar gibi radikal islami terror örgütlerinin çatısı olan El Kaide örgütü, Vahabi referanslıdır.Muhammed bin i Abdulvahab tarafından 1850 lerde ortaya çıkan bir islam yorumudur.Dar ul harbi esas alır. Dar ul Harp; Bediuzamman Mele Seid ê Kurdî nın medeniyetler barışı tezi nin aksine, dunyanın kur an ve hadis hükümlerine gore yönetildiği ana kadar, savaşın kaçınılmazlığını ileri surer.
Yani, dunya durdukça savaş prensibine dayanıyor .Soğuk savaş döneminin sonuna kadar islamın en marjinal meshebi olan bu meshep, dunyada ve bölgede değişim hareketleri başgösterince birdden güçlendirildi.Otoriter ve totaliter devletlerin kanatları altında palazlandırılarak piyasaya sürüldü.
Bu yolla;
1- Batılı demokratık ülkeleri bölgeye mudahale etmekten caydırmak
2- Ortadoğu ve kuzey Afrikada model olabilecek demokratik yönetimleri engellemek,(Güney kürdistan federe devleti gibi)
3- Türkiye, İran,Suriye ve Irakta Kürt ulusunun uluslararsı hukuktan kaynaklanan kendi geleceğini tayin hakkı mucadelesini boğmak.
4- Bu diktatoryal rejimlere karşı yükselen halk muhalefetinin meşruıyet zeminini sabote ederek uluslararsı destekten yoksun bırakmak.
Bu amaçları gerçekleşitrmek için, geri bıraktırılmış ve insan unsurunun gelişmediği bir coğrafyada, islam dini güçlü bir terror enstrumanı olarak kullanılıyor.
Bu terror hareketlerinin ortadan kaldırılması için, onlara kan taşıyan bölge sömürgeci ve diktatoryal rejimlerin ortadan kaldırılması gerekiyor.
Diktatoryal ve sömürgeci yönetimlere yönelmeden, doğrudan doğruya bu örgütlere yönelmek, köpeğin; taşı atan ele değil atılan taşın ardından koşmasına benziyecektir.
Varto
12.06.2014