Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi on 2 February 2013

Ahmet Muhtar Paşa’da Anılarında Beyazid savaşını gündeme getiriyor ve Kürdleri suçluyor. Bilindiği gibi Osmanlı orduları savaşın başından itibaren Kars, Ardahan ve Beyazid gibi alanlarda yenilgi almış ve yoğun bir şekilde Ruslara teslim olmuşlardı. “Doğu Cephesi”nin başında ise Ahmet Muhtar vardı. Balkan bölgesinde de yoğun bir şekilde yenilgi alıyor ve savaş cephesini terkediyorlardı.. Ruslar ise İstanbul’u almayı hesap ediyordu. Ahmed Muhtar Paşa kendi beceriksizliğini gizlemek için savaş sırasında kendisiyle çelişkiye düşen, savaş alanını terkeden ve Osmanlı devletine karşı bağımsız Kürdistan için direnişi örgütleyen Şeyh Ubeydullah Nehri ve arkadaşlarını suçlamayı tercih ediyor. Yani anlayacağınız kendine göre bir tarih yazmaya çalışıyor. Ahmet Muhtar’ın anlatımlarına göre Erzurum Valisi aracılığı ile bazı şeyhler İstanbul’a savaşa katılacaklarına dair söz vermişlerdi. Fakat, kendisi bu işe rıza göstermediğini iddia ediyor.
Ahmet Muhtar Paşa’nın verdiği bilgilere göre “Şeyhlerden halife Fehmi efendi ise 550 başı bozuk asker ile 14 Mayıs’da Bargiri’ye geldi................. Şeyh Abdullah Efendi(Şeyh Ubeydullah olacak-Aso)nin 3800, Şeyh Hamza Efendi’nin 800 kadar getirdiği askeri silahlandırmış................. 30 Mayıs 1293 günü Şeyh Celaleddin namında bir zatın müridlerinden tertip ettiği ve iki tabur şekline koyduğu 1440 kişilik bir kuvvetin Şeyhleriyle beraber Bargiri’ye geldikleri öğrenildi.”(Ahmed Muhtar Paşa, age, cild 1, sayfa 152)

Daha öncede aktardığım bazı alıntılarda Kürdler, işgal altında bulunan Beyazid’ı dört bir yandan kuşatıyor. Rus askerleri uzun bir süre Beyazid Kalesini savunmaya çalışıyor. Bu esnada “teslim olmaya çalışan askerler” Kürdler tarafından öldürülüyor.

Ahmet Muhtar Paşa öldürülen esirler meselesini şöyle anlatıyor: “ Harbin ilk başlangıcında Beyazid’de mahzur kalan düşman askerleri teslim olmaya kalkıştılar. Fakat, sağ cenahım olan Van fırkası refakatındaki başı bozuklar ilk çıkıp esareti kabul edenleri kesmek rezaletini gösterdiler. Buna karşı dahilde olup henüz çıkmayan mahzurlular içerde kapanıp yeniden ateşe başladılar. Otuz kadar askeri katletmeleri mucizatı kafiyye addedilerek, ancak etrafa yeniden günlük emirler verilmekle iktifa edildi.............................. Özellikle Beyazid Kolordusu refakatinde olan Hemawend Kürd atlılarının gerek bizim, gerek düşman köylüleri hakkında reva gördükleri mezalim ayyuka çıkmışsa da hep anonim kaldığından şahsi tayin ile faili cezaya çarptırmak mümkün olmazdı”(Ahmet Muhtar Paşa, age, Cilt II, sayfa 213)

Ahmet Muhtar Paşa’nın “Hemawend Kürdleri” dedikleri Güney Kürdistan’da Şarezor ve Suleymaniye bölgesinde yaşıyan yıllarca Osmanlı ve Fars sömürgecilerine karşı mücadele eden ünlü bir Kürd aşiretidir. Büyük sürgünlere maruz kaldılar. Osmanlı devleti tarafından tutsak edilen Hemawend aşiret mensupları Afrika, Filistin, Balkan ve Anadolu’nun bir çok bölgelerine sürüldüler. Bugün Ankara Kürdlerin bir kesimi ve Bedrettin Dalan gibi şahsiyetler sürgün edilen Hemawendlilerdir. (Kısmen Hemawendleri merak eden arkadaşlar için ekte Prof. Dr. Kemal Mazhar ile Baron Nolke’nin Hemawendlere ilişkin yazdıklarının linklerini yayınlıyorum. Yıllar önce bu iki yazıyı çevirerek Newroz.Com okuyucularına sunmuştum. https://newroz.com/tr/politics/344600/baron-nolke-ve-hemawendler
https://newroz.com/tr/forum/339624/ajan-hain-edebiyat-ve-mu-r-heme-suleyman-hemawend-olay )

Bilindiği gibi Hemawend Kürdleri Kadiri Tarikatına Berzenci Şeyhlerine bağlılar. Beyazid savaşına “Kürdistan Kralı” Şeyh Mahmud Berzenci’nin babası, İttihat ve Terakki yöneticileri tarafından Musul’da alçakça katledilen Şeyh Said’de katılmıştı.

Ahmet Muhtar Paşa suçların “anonim” oluşundan dolayı “cezalandırma mümkün olmadı” diyor. Tabi ki bu söyledikleri doğru değildir. Ahmet Muhtar Paşa ve diğer Osmanlı generallerinin Kürdleri cezalandıracak güçleri yoktu. Kürdleri cezalandırma girişimleri oldu karşılarında Şeyh Ubeydullah gibi Kürdlerin “Bavê Kurdandedikleri bir lider vardı.. Çünkü, Kürdler kendi Kürd komutanlarının dışında başka bir komutanlık tanımıyorlardı. Eski de Osmanlılar Kürdleri savaşın ön cephelerine gönderip kırdırtıyorlar ve Kürdlerin sırtında savaşların nimetleri üzerine oturuyorlardı. Bu savaşta onlara karşı çıkan, bağımsız hareket eden, Kürd askerlerin haklarını savunan ve gerektiğinde savaş alanını terkeden Şeyh Ubeydullah gibi bir lider vardı.

Ahmet Muhtar Paşa gibi Osmanlı komutanların bu savaşta hazmetmedikleri Şeyh Ubeydullah’ın bu tutumuydu.

Beyazid kuşatması olayı Kürdler olmadan gerçekleşmezdi. Bazı kaynaklar sadece bölgede 20.000 Kürdün savaşa katıldığını yazıyor. Mesela “Les Russes et Les Turcs, Manceaux Editeur 1877 Paris” adlı eserde “ Faik Paşa Şeyh Celaleddin’den kendisine gönülü asker göndermesini rıca ediyor. Şeyh Celaleddin kendisine Haydaranlıların içinde olduğu 20.000 kişi gönderiyor.(age, sayfa 322)

Yine aynı eserde Beyazid şehrinin Rus birlikleri tarafından işgal edilmesinden sonra Rus Albayı Kovalewski şehrin savunmasını üstleniyor. Şehir kaşatma içine alınınca Albay Kovalewski düzenli birlikleriyle kalenin içine çekiliyor ve şehrin savunmasını Kazak askerlerine bırakıyor. Kale içinde Ruslar erzak ve susuzluktan dolayı teslim olmak istiyorlar. Teslim olmak istiyen askerlerin bir kesimi Kürdler tarafından öldürülüyor. Kürdlerin ilk saldırısında Albay Kovalewski’de ölüyor. Albay Kovalewski eşi de kale de bulunuyormuş. Albay’ın ölümünden sonra eşi askerleri savunmaya teşvik ediyor.

Ahmet Muhtar Paşa bu olaydan sonra Faik Paşa’ya talimat ile suçluların tahliye edilmesini istiyor. Deniliyor ki Faik Paşa 8000 Haydaranlı Kürdleri tahliye ediyor. Ruslar yeniden Beyazid’e saldırdıkları zaman bu Kürdlerin bazılarını idam ediyor- İdam edilen Kürdlerin gravürünü yayınlamıştım-
( “Les Russes et Les Turcs, Manceaux Editeur 1877 Paris, sayfa 323)

F. De Martens’in 1901 yılında Arthur Rousseau Editeur tarafından basılan “Paix et la Guerre” adlı eserinde “Beyazid olayı” üzerine duruyor. F. De Martens’in anlatımına göre “ Norman’ın verdiği bilgilere göre 13 Haziran 1877 tarihinde Faik Paşa Beyazid’e yaklaşğı zaman iki tabur ve 1200 Kazaktan oluşan bir Rus Müfrezesiyle karşılaştı. Faik Paşa’nın ise komutasında altı tabur, iki batarya ve 8000 Kürd vardı. Bu güç dengesizliğinden dolayı Rus müfrezesinin komutanı cephe savaşına girmeksizin 1200 Kazak askerini şehirde bırakarak kale içine çekildi. Dört bir yandan kuşatıldıklarından dolayı direnmenin anlamsız olduğunu düşünerek teslim olmaya karar verdiler................. Şeyhleri tarafından kumanda edilen Kürdler silahsızlandırılan Kazaklara ve şehir Hıristiyanlarına saldırarak katliam yaptılar. ............... Kurbanların sayısı 2400 kişiden fazlaydı.”( F. De Martens’in, age, sayfa 362)

F. De Martens yazısının devamında Ahmet Muhtar Paşa bu olayı duyduğu zaman “Kürd müfrezesini dağıtma ve şeflerini kurşuna dizme emrini verdi. Türk komutanı tarafından verilen bu emir İngiliz generali Kambell tarafından uygulamaya konulmadı. Kürdler Türk kampında kaldılar”( F. De Martens’in, age, sayfa 362)

Devam edecek

Şeyh Ubeydullah ve Qesra Şêxî li Nehrî Kürt Tarihi'nin gizli kalmış, üzeri örtülmüş ve hakettiği anlamda işlenmemiş birçok konusunu yaptığı araştırmalarla günyüzüne çıkaran, ve bilimsel yaklaşımıyla Kürt Tarihi'ne büyük katkı sunan araştırmacı- yazar Aso Zagrosî, son araştırmasında ele aldığı önemli Kürt şahsiyeti Şeyh Ubeydullah ile ilgili hiç bilinmeyen belgeleri ve yabancı yazarlar tarafından bilerek tahrif edilmiş birçok gerçeği ortaya çıkardı. Bu araştırmasında bulup yayınladığı Şeyh Ubeydullah'ın ve ailesinin ders verdikleri 'Qesra Şêxî li Nehrî'-Nehri Şeyhlerinin Sarayı'nın- 19. yy.'daki, belge niteliğindeki ihtişamlı fotoğrafını ve sarayın bugünkü içler acısı halini sayın Zagrosî'nin yazısı ile beraber sunuyoruz: 02 Şubat 2013 Cumartesi 23:04   ASO ZAGROSÎ / Araştırmacı-yazar Kürd ve Kürdistan tarihine kısmen ilgi gösterenler Basil Nikitin'i ve kaleme aldığı „Kürdler“ adlı eserini bilirler. Nikitin'in (1885-07.06.1960) Kürdlere ilişkin bir çok çalışmasıda hala Kuzey Kürdlerin hizmetine sunulmuş değil. Aslında Alexander jaba ve Mela Mahmudi Beyazidi'nin hikayesine benzer bir olayda Doğu Kürdistan'da yaşanıyor.. Basil Nikitin Mayis 1915'ten Nisan 1918 yılına kadar Çarlık Rusya'sının Urmiye Konsolosluğunu yapıyor. Ekim Devrim'inden sonra Rusya'ya dönmüyor ve Fransa'ya yerleşiyor. QESRA ŞÊXÎ LI NEHRÎ / NEHRİ'DEKİ ŞEYH SARAYI SARAYIN BUGÜNKÜ HALİ Kısa bir süre önce değerli Kürd araştırmacılardan Dr. Amir Tahir'in „Hikayetekani Mela Said 'Qaziyi Kurdistan' adlı makalesini okumuştum. Basil Nikitin Urmiye'de olduğu zaman „Qaziyê Kurdistan“ dediği Mela Said'ten Kurmanci lehçesini öğreniyor. Basil Nikitin'in anlatımlarına göre Mela Said 'QaziyêKurdistan' „ Şemzinan'ın başkenti Nehri'li bir Kürd alimdiydi“.. Nikitin'in Kürdçe hocası olan Mela Said 1918 yılında Kürdler arasında bir çatışmada öldürülüyor. Mela Said'in anlatığı ve kaleme aldığı Bazil Nikitin'in beraberinden götürdüğü ve yayınladığı 4 hikaye var elimizde … Bu hikayeler Hakkari ağzıyla Arapça harfleriyle yazılmıştır. Şimdilik bu dört hikayenin ismini vermekle yetinelim: 1) Hikayeta Suto ve Tato . Bu hikaye B. Nikitin ve E.B Soane tarafından Bulletin of School of Oriental Studies. University London, vol.3, No.1 1923, pp 69-106) Diğer 3 hikaye ise yine Nikitin tarafından 1926 yılında sözünü ettiğimiz dergide yayınlamış. 2) Hikayeta Rezgînê Rêgir, Lawê namerd û Kalê Merd, 3) Hikayeta Şêx Silêmanê pê bi Zengil 4) Hikayeta Mîrê Hekarîyan û Mizgînîya Teyrê Baharê,( Dr. Amir Tahir'in „Hikayetekani Mela Said 'Qaziyi Kurdistan', Raman, Hejmar: 162) Evet bu dört hikaye hem o dönem Kürd toplumu içinde var olan toplumsal sorunlara dikkat çekiyor ve hemde Kürd dil araştırmaları için bulunmaz bir zenginlik teşkil ediyorlar. Mela Mahmudi Beyazid nasıl bir dizi Kürd eserini A. Jaba'ya vererek kurtardıysa Mela Said Qaziyê Kurdistan da Nikitin'e vererek bir dizi eseri kurtardı. Onlara borçluyuz.. Sanıyorum bu resmi de Mela Said Qaziyê Kurdistan Nikitine verdi.. Zaten kendisi bu Sarayın Medresesinde ders veren alimlerden biriydi. Yazarın geniş kapsamlı Şeyh Ubeydullah araştırması için:  www.newroz.com/en/politics/352247/eyh-ubeydullah-nehri-ba-ms-z-ve-birle-ik-k-rdistan-fikri1

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.