Klasik bir klişe.
Ağlamayan bebeye mama verilmez.
Bizim kuşağımızında bir klişesi vardı.
Herkesin dilindeydi.
Hak verilmez alınır.
Buna uygunda yatar kalkardı.
Fekadarlığına, samimiyetinede şüphe yoktu.
Gel zaman git zaman ideallerimiz aşına aşına bilinemez hale geldi.
Takla ata ata düşmanın zeminine gelip postu serdik.
Düşmanın Kürdü olduk çıktık.
Eh sahip bu.
Hele bu sahip Türk ise, sevmeyi bilmez ama sövmeyide, dövmeyide, öldürmeyide kendine hak bilir.
İtirazı olan var mı?
Olur mu hiç öyle?
Sövsede, dövsede, katletsede hakkıdır,
Katilimize kardeş demişiz bir kere.
Kürdler bu noktaya gelmiş.
Düşmanın istediğide bu.
Düşmanın dediği açık.
Ben değişmem.
Değişeceğimde yok.
Politikam belli.
Kürd diye bir şey yok.
Varım diyeni katlederim.
Duyduk duymadık demeyin.
Haberiniz ola.
Bitmedi daha.
Ben sizi inkar ettikçe, katlettikçe siz; “gün kardeşlik günüdür, provakasyona gelmeyelim,” diye bağıracaksınız.
“TC devlet sınırlarına bağlıyız,” “TC devletinin sembolleri bizimde sembollerimizdir,” diyeceksiniz.
İstisnalar hariç Kürd aydın ve siyasetçisi bu zemine gelmiş.
Bu düşmanına sevdalanmaktır.
Teslimiyettir, ihanettir...
Ana dostuna baba diyecek kadar onursuzluktur, bu.
Yok diyen beriye gelsin.
Şimdi bu dediklerim hakaret mi oldu?
Evet o birileri hakaretin ne olduğunu biliyorlarsa aynen hakarettir.
Kimse celelenmesin.
Bir milleti düşmanına peşkeş çekmenin yanında bu masum hakarettin lafı mı olur?
Kimse bana kızmasın. Önce bir aynaya baksınlar. İcra ettikleri misyona bir kafa yorsunlar.
Dediğim açık. Başkalarının alt kimliği olma sevdasından vazgeçsinler, kendileri olsunlar.
Kendileri olma dirayetini gösteremeyenler onurlarınıda, kişiliklerinide başkalarına rehin bırakırlar. Başkalarının kapıkulu olurlar.
Buna kişisel tercih deyip geçebiliriz.
Fakat bu yalaka tayfa bunu tüm Kürdlere kabullendirme çabasını veriyor.
Türk egemenlik sistemine verdikleri sözleri var. İcazetli politikacıdırlar. İcazetli “Kürtçü”dürler.
İcazetli “Kürtçü”lük Türk egemenlik sistemine hizmettir.
Bunu zaten kendileri söylüyorlar.
Biri “devlete hizmete hazırım,” derken; bir diğeri sistem sahiplerinin “tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil,” dediği bir zeminde “katkı sunmaya hazırım,” diyor.
Türk egemenlik sistemide kendi zeminine gelmiş, kendilerine sevdalı bu kişiliklere bakıp benim izlediğim politikada bir keramet var deyip katliamlarına devam ediyor.
Öylesine kendine güveniyor ki, kendi koruyucusunu bile toplu olarak katledebiliyor. Hemde koruyucusundan daha iyi koruyuculuk yaparım diyen tayfa ile sürdürdüğü danışıklı savaşın tozu-dumanı ortamında.
Bir diğeri ise “Hükümet katilleri açığa çıkartıp hesap sormalıdır,” diyerek devlet ve hükümeti yağlama paklama derdinde.
Doğru ya bunların literatöründe bu işi “sağduyulu” devlet ve hükümet yapmaz, yapsa yapsa devlet birimlerine sızmış çeteler ancak bunu yapar.
Sistemin işitmek istediği sözler.
Fakat gerçek ortada.
Hükümet ve devlet yetkilileri bu yalakaları haydi be ordan, biz yaptık ve özür bile dilemeyiz diyorlar.
Kimi yalakada işi özüre bindirmiş.
Ha özür dilese ne olur? 35 çocuk geri mi gelir? Türk devleti Kürd katletmekten vaz mı geçer? Hiçbiriside değil.
Başbakan Dersim katliamını devlet yaptı dedi ve özür diledi. Değişen ne oldu? Muğlalının ruhunu diriltti.
Kimse TC devletinin yalakalığına soyunmasın. Çok kötü bir meslektir. Kimseye hayrıda olmaz. Olsaydı Rodoski'de katledilen o çocuklara olurdu.
Roboski katliamı, devletin tüm birimlerinin eşgüm olarak üzerinde mutabakat sağlayarak yaptığı bilinçli bir katliamdır.
Yeni bir Zilandır, 33 kurşundur. İki sayı fazla ile Roboski 35 kurşundur.
Kürdlere verilen gözdağıdır.
Bu katliam karşısında ister aydın, ister politikacı, ister işadamı, ister her hangi bir meslek sahibi Kürd olsun “gün kardeşlik günüdür, provakasyona gelmeyelim,” diyorsa ana dostuna baba diyen pezevenkler kadar onursuzdur.
Yok diyen bir adım beriye gelsin.
Bu düşkün tayfa pezevek ve orospular kadar bile onurlu olmazlar. Pezevenk ve orospulara sorarsanız herbirinin kendilerini haklayacak bir hikayeleri var.
Peki TC devleti ve hükümetinin tüm birimlerinin eşgüdümlü olarak bilinçli olarak gerçekleştirdiği bu Kürd katliamı durumunda “gün kardeşlik günüdür, provakasyonlara gelmeyelim,” “sağduyumuzu koruyalım,” “soğukkanlı davranalım,” gibi Türk egemenlik sistemini rahatlayıcı açıklamalarıyla bir ömür tükettenlerin hikayesi ne olaki?
Türk egemenlik sistemin planlı-programlı süren Kürd katliamları koşullarında Kürdlere sağduyu ve itidal dayatanlar sistemin icazetlileridir.
Şeltesini Türk egemenlik sistemin kapısına sermiş bu tayfa var oldukça Kürd milletinin geleceği karanlıktır.
Kürd milleti için istedikleri tek bir hak yoktur.
Hak isteyen düşmanına kardeş demez.
Hak isteyen düşmanını düşman bilir.
Ona göre kendini politikleştirir, örgütler ve iradileştirir.
İstisnalar hariç, bugün Kürd aydın ve siyasetcisi bu konumda mı?
Hayır!
Ya istisnalar?
Onlar iradesiz seyircileri oynuyor.
Geriye sokağa çıktığında Türk polisine, askerine cebinde taşı, elinde sopasını fırlatacak halk kalyor.
Önderliksiz ve pusulasız.
KUKM'ne önderlik ve pusula aranıyor.
5 Ocak 2012
Kürd milleti için istedikleri