PARİS NİRE KURDİSTAN NİRE?
9. ocak çarşamba günü aralarında PKK nın kurucularından olan ve ömrünün 40 yılını siysete adayan sakine cansızın da bulunduğu 3 kürd kadını canince katledildiler.
Bu üç kürdün bu şekilde katledilmelerini nefretle kınıyor ailelerine sabırlar diliyorum.
Bunların siyasi düşünceleri ve siyasi duruşları ne olursa olsun, bu katliyam kürdistan siyaset tarihinde yeni bir dönemi birlikte getirecek ve katillerin haylerini kursaklarında birakacaktır. Bu katliyamın bedeli ve sonuçları büyük olacak.
Eylem, seçilen hedeflerden tutunuz da eylemin yapıldığı zaman, yer ve eylem biçimi itibarıyla çok iyi organize edilmiş, en ince detayına kadar hesaplanmış bir eylem. Eylemin yapıldığı zaman ile cestlere ulaşma zamanı aralığı da iyi hesaplanımış. Cinayetin gündüz saat ikide yada akşam saat altı ile yedi arasında işlendiği söylenmekte. Polise haber verilen zaman ise gece yarısı bir ile iki arası. Birinci durumda tetikçilere 12 saat zaman ikinci durumda ise altı saat zaman kalıyor Fıransayı terk etmeleri için. Yani THY paris türkiye hatında uçan tüm uçakları türkiyeye çoktan ulaşmış olacak kadar yeterli bir zaman. Yani olay açığa çınca tetikçiler çoktan üslerine dönmüştü.
Nasıl sorusu polisiye bir iş olup Fıransa polisinin çözmesi gereken bir iş. „Kim“ ve „neden“ soruları üzerinde durulması gerekir. En çok tartışılacak şey kim yada kimler, neden bu eylemi gerçekleştirdi? Neden sakine ve paris(avrupa)?.
Her şeyden önce bu cinayet çok sansansiyonel bir eylem idi. Siyasi bir cinayet olduğunu söylememize gerek yok. Siyasi cinayetler siyasi hesaplar için işenirler ve alınması istenen sonuçlar da siyasidir. Sansesiyonel olmasından dolayı, amaç birini cezalandırmaktan ziyade siyasi bir rüzgar yaratmak ve onunla kitlelere bir mesaj vermek yada kitleleri bir yerlere kanalize etmek gibi.
Bu cinayet her nekadar detayları ile planlanmış profesiyonelce işlenmiş ise de, gerek seçilen hedefler, gerek eylem için seçilen ülke, eylemin yapıldığı zaman, eylem sonrası manevralar ve spekulasyonlar ele alındığından failerin yani eylemin kimlerin işi olduğu ve neden işlediklerini biraz siyaset bilen ve mantığıyla düşünen herkes bilir ve görür. Tetikçilerin kim olduğunu fıransa polisinin ortaya çıkarmamış ve onlar hakkında yeterince bilgiye ulaşmamış olması imkansız. Bunlar büyük bir ihtimal ile ülkeyi terketmiş olmalılar. Bunun için yeterince zamanları oldu. Peki yardımcılara ne oldu?.
Eylem kimin işi ve kimin işine gelir?
Eylem duyulur duyulmaz, adeta bir dezinformatin ve propoganda bumbardımanı yaşandı. Spekulasyonların bini bir para misali. TV ve gazetelerde seneryolar yağmaya başladı. Hummalı bir çalışma. Eylemden ziyade eylem sonrası yapılması gerekenler çok iyi organize edilmişti. Geniş bir coğrafyada biribirlerinden bağımsız farklı ekipler farklı görevlerle paralel olarak harakete geçtiler yada harakete geçirildiler. Herşeyin bir merkezden yürütüldüğü hemen belli oluyordu. Görünen o ki böylesine kapsamlı ve ince hesaplanmış ve çok farlı kesimleri ve organizasyonları kuyruklarını biribirine değdirmeden yönlendiren ve yöneten bir organizasyonun uzun bir hazırlık safası olduğu ve bazı geçmiş tercübe ve çalışmaların ürünü olduğu. Bu halıyla hop diye ortaya çıkacak bir haftanın yada bir ayın işi olmadığı gibi aylarca hatta belkide bir yıl boyunca tertiplenen bir olay.
Katilerden tutunuz da amaçlarına kadar bir dizi seneryo. Bu seneryolar ve söylemler aslında eylemin tasarlanması aşmasında detaylarıyla hazırlanmıştı. Yani bu eylem tek başına bir olay değil bir bütünün sadece bir parçası idi.
Eylem sonrası yapılanları ve söylenenleri üç guruba ayırmak mümkün.
Birinci gruptakiler hedef şaşırtma, kafaları karıştırma ve dezinformation yaymaktı. Asıl suçluları koruma amaçlı olan bu çabalar, dikkatleri alakası olmayan yönlere dağıtmak ve kitlelerde kafa karışıklığı yaratmaktı.
Ikinci guruptakiler ise asıl işi üstlenen taifedir. Bunların işi ise eylemin asıl amacı olan siyasi rant yaratmak, bu eylemle hedef kitleleri istenen yönde yönlendirme ve kanalize etmekti. Bu grubun işi uzun vadeli olup bu eylemden alabildiğine etkili sonuç almaktı. Bu kategoridekileri hummalı bir çalışma bekliyor.
Üçüncü gruptakiler bu organizasyonun dışında olup olaya neden ve sonuç ikileminde yaklaşan ve realist olmaya çalışan kesim.
Ve bu velvele içinde elle tutulur deliler olmadığından ve siyasi bir cinayet uluslararası bir arenada “profesyonalce” işlendiğinde, tüm seneryolarda ilk elde profesyonel örgütler yada organizasyonlar, istihbarat örgütleri ve buna bağlı olarak da devletler üzerine kuruldu. İşin doğası da bu.
İlk elde piyasaya sürülen zanlılar listesine bakınca herkesin olaya türklerin penceresinden baktığını gördük. Bu olayda en hazılıklı gücün türkiye olmasınında bunda böyük rolu oldu.
Bu katliyamcı güçler türkiyede atılan, kürdlere „hakklarını” verecek ve “kardeş” iki halkın birlikte “eşit” koşullarda yaşayacakları “barış” çaba ve çalışmalarını engelemek isteyenlerdi. Bu senaryo ve iddialar sadece türklerin değil ne yazıkki kürdlerde de geniş bir çevre türklerle aynı refleksleri gösterdi.
Yani bu seneryolardan çıkan sonuç, yada ortak iddia bu eylemi „büyük“ türkiyenin geleceğini ve kürdlerin “özgürlünü” istemeyen türkiye düşmanları yaptı. Peki kimler idi bu güçler? Türkün türkten ve düşkün kürdten başka dosto olmadığına göre, dünyadaki her ülke ve herkes.
Hele şu sözü camla ambalajlayıp bir müzeye koymak lazim; “eylem barış görüşmelerini, eglemek isteyenlerin işi” dir. Apo ile Devlet(AKP-hökümeti ve MIT) arasındaki anlaşmalar kastediliyor.
Eger cinayet süreci baltalamak isteyenlerce yapılsaydı neden kurşunları türkiyenin paris böyük elçisinin ve ataşelerin kafasına değilde üç kürd kadınının başına sıktılar.
İlk elde iran, suriye, israil yani komşu bölge ülkeleri. Olmadı avrupa ülkeleri, dahada olmadı; rusya çin, ABD, eğer bu seneryolar tumazsa her ihtimale karşı “iç hesaplaşma” , “para meselesi”. Yani hayalde sınır olmaz. Peki bu ihtimaler olamaz mı? Elbetteki ilk okulu okumuş herkes olasılıkları biraz olsa bilir. Tüm bu yukarıdakilerin fail olma olasığlı vardır. Hata biz bunlara başka ülke ve istihbarat örgütlerini de ekleybiliriz. Bu eylemi afrikadaki tusi kabilesinin elemanlarının, grünland istibaratının, yenizelanda derin devletinin, haiti adaları kıyı savunma güçlerinin; bu listeyi istdiğiniz kadar uzatabilirsiniz. Bu güçlerin hepsinin de silahları var ve parise gidebilecek tekniki imkalara sahipler.
Ne dersiniz bu kadar bilgi sizce yeterince kafakarışıklığı yaratmak için yetmez mi?. Bu yukarıda saydığımız iran, suriye ve israil de dahil olmak üzere tüm güçlerin bu eylemin faili olma olasılığı toptan % 1 yapmaz. Ama eylemin faili olma olasılığı % 99 olan birleri daha var. Kim mi?
Bunu herkes biliyor, ama herkes. Bunu her kürd dile getiriyor, bir kesmi açıktan bir kesmi ise kapalı kapılar ardında.
Bu fail türkiye cumhuriyeti devletinden başkası değil. Bu eylem tükiyenin çıkarına olduğu gibi başka hiç bir gücün bu denli çıkarına değil. Sadece bu mu? Tüm izler türkiyeyi gösteriyor.
Türkiye bunu yanlız başına mı işedi? Hayir bu eylemde izler ikinci bir gücü daha gösteriyor o da PKK. Bu eylem her iki gücün ortak bir projesi ve eylemi olarak gözüküyor. Eylen sonrası oranizeli ve uyumlu çalışma ve eylemde elde edilmek istenen siyasi sonuç ta bu iki gücü ve bunların itifakını gösteriyor. Avrupadaki bir devletin sormlusu öldürülüyor altı saat bekleniyor. Peki altı saad neden belndi. PKK lilerin yardımı olmadan birilerinin gelip şifreli kapılı ve iyi korunan bir yerde hiç zorlanmadan üç insanı infaz etmesi ve sonra da elini kolunu salayarak ve hiç bir sorun yaşmadan çekip gitmesinin akılara getirdi şey ya eylemciler PKK dan dı, eger değilseler, PKK dan destek ve yardım aldılar. Her iki halde de. Bu sıradan bir birimin karar ve eylemi olamaz bu karar en üst düzeyden alınmış olamak durumundadır.
Fıransa katileri biliyor ve izleri türkiyeye kadar sürmüş olmalıki. Türkiye suçluluk piskoljisiyle üste çıkma refleksi gösterdi. Arka planda nasıl bir diplamatik manevra yaşandı bilemiyoruz ama. Erdoğanın iki gün sonra fransa başkanına “teröristle ne konuştun” gibi politik bir uyarıda bulunması bunun en açık kanıtıdır. Türkiye suçüstü yakalandı.
Eylemin amcına gelince.
Devlet ile apo ve aponun muhalefeti(apo eksenli anti-apocular) arasında varılan mutabakatta, piyasaya servis edilen bilgiler ihtibarıyla, kürdler açısıda hiçten ziyade bir felaket anlamına gelen bir pozisyon ortaya çıkmakta. Bu mutabakatla apo burkay ve diğer türkiye eksenli politikacıların kürdler adına her türlü haklardan feragat edip; “biz hiç bir şey istemiyoruz” noktasında anlaşmış bulunuyorlar.
Büyük bir bedel ödeyen kürd halkına sunulacak ne bir kazanç, ne bir başarı nede bir zafer var. Eski düzen olduğu gibi sürecek. Bazıları diyebilir ki hiç yeni bir şey yok mu? Olmaz olur mu? Eskide anayasada “TÜRK vadatdaşı” tanımı vardı kürd tarafı bunu milliyetçi bulduğu için radikal bir öneride bulundu ve bu tanımın “TÜRKiye vatandaşı” olarak değişmesini istiyor. Böylece vatandaşlık tanımı üç harf genişletilerek kürdlerede giydirlmeye çalışılacak. Bu radikal istem türk tarafında soruna neden oluyor. Yani anlayacağınız üç harflik bir değişim olabilir. Tabi görüşme karşıtları rahat durursa.
Bunca zamandır sadece bu üç harfrmi konuşluyor?
Tabi ki hayır aslında “kürd” kelimesini çağrıştıracak tanlamlardan kaçınılması, Kürtçenin eğitim dili olarak kulanılmaması ve devlet, federasyon özerklik gibi istem ve söylemlerden kaçınılması, kürd sorununun yok sayılip meslenin türkiyenin demokrasi sorunu olarak ele alınması konularında görüsmelerin tarafları hemfikir, bu konuda ne türk nede „kürd“ trafında bir problem yok. Gerilanın sınır dışına çekilmesi de var bu antlaşmada. Dah önce 500-1000 kişinin kayıbına neden olmuştu gerilanın geriçeilmesi. Bu sefer ne olor bilinmez.
Madem anlaşma yokarıdaki noktalarda sağlanmışsa, problem nerede?
Problem bunu kürde nasıl kabul etirileceği meselesinde. Zaten bu görüşlerde görüşmecilerin içinde çıkamadıkları şey bu. Bunun PKK nın kitlesi başta olmak üzere kürdlere nasıl kabuletirileceği. İşte bu öyle kolay bir iş olmadığı gibi olma olasılığıda hemen hemen yok denecek kadar az. Kimse bu duaya kolay kolay amin demez. Zaten bu seneryonun sahibini perişan eden de bu. Bu doğanın tabiatına da aykırı. Milliyetçi, türkçü ama realist değil.
Hiç bir kürd politikacısı bedel ödemiş kürd kitlesinin karşına çıkip direk olarak biz kürdler için bir şey istemiyoruz diyemez. Bu nedenledirki eski, bayat türk yöntemleri kulanılıyor. Görüşmenin içeriği mümkün mertebe kürdlere tartıştırılmadan, sansasyonel methodlarla içeriğinden ve sonuçlarından arındırılmış „Barışgörüşmeleri“ söylemi ajitatif bir şekilde kulanmak suretiyle kitlelere sahiplendirme manevraları uygulamak. Ve bunun için her yolu mebla görmek.
Bu noktada devletin elindeki en büyük koz Öcalan ve onun PKK üzerindeki hakimiyetidir. Devletin son bir yıdır öcalana her alanda destek çıktığı gözlerden kaçmamakta. O güçlü bir öcalanla PKK yı ve dolayısıyla kürdleri denetimde tutmak istiyor. Hal böyle oluncada devletin kürdler üzerindeki denetimi bir nevi öcalanın kürler üzerindeki etkisi kadar olacak.
Öcalan bunu bir zafer olarak savunacak ve kitlede bunu öcalan söylediği için kabulenecek. Ama devlet bunun tutacağından emin değil. Fakat başka alternatifide yok. Tek çaresi bu son kozunu oynamak olsada olmasada.
Hemen şunu söylemek gerekir ki, PKK de önemli bir kesim bunu kabulenmeyecek. Hatta bunu teslimiyet olarak değerlendireceklerin olacağıda beli.
Bu planın başarı şansı PKK nın tüm kesimlerinin firesiz kabul etmelerinden geçiyor. En küçük bir fire bile çorap söküğü gibi tüm planı çözer.
İşte paris cinaytinin neden ve kimler sorusunun cevabi burada yatmakta.
Avrupa hem PKK nin hemde TC nin denetleyemeyeceği bir alan ve millyonlarca kürd yaşıyor. Bu planın zayıf karnı ise avrupadır.
Avrualı kitleyi bu sürece katmak için böyle sansasiyonel bir eyleme gerek duyuldu.
Şimdi bu cinayeten dolayı doğan kürd-tepkisini plana hizmete dönüştürmek isteyceklerdir.
„Gürüşmeler den rahatsız olanların işi“ söylemi bu nedenle kullnıldı ve daha çok kullanılacak. Böylece vay sizin gidi katiler madem siz görüşmelere karsı olduğunuz için bu cinayeti işlediniz, size inat yaşasın görüşmeler ve „bariş“. Görüşmelerin içeriğimi? Önemlimi biz tepkiliyiz.
Yani kisaca Türkiye ve yandaşları bu cinayeti „TÜRK iye“ eşit değildir „TÜRK“ ün kürdlere kabul etirilmesi için işlendi. Ve bu bizat devletin eylemidir kanat manat aramayın. PKK her halu karda eyleme dahil öyle yada böyle . Verilerin gösterdiği şey bu.
Avrupadaki kürdler iki acil görevle karşı karşıyadırlar. Her kürd bu cinayetin açığa çıkması için büyük bir çaba sarf etmeli olayın takipçileri olmalıdırlar ve avrupa ülkelerine özeliklede fıransaya baskı yapmalılar. Firansa derhal bilgileri kamoyuna açıklamalı. Bunu yapmazsa kendi asayişinin geleceğini tehlikeye atmış olur.
Şehitlerin aileleri Fransa ve avrupa mahkemeleri başta olmak üzere, uluslararasi hukuk kurumlarından cinayetten dolayı türkiye hakkinda davacı olmlıdırlar. Buna PKK nin müsade edeciğinden pek emin değilim. Ama bu işi hukuki kürd kuruluşları şahsiyetleri yapabilir. Bu çok önemli.
Eger avrupada yaşayan kürdler halen yaşadıkları ülkelerin hukuki mercihlerinde, tükiye devletinin kendilerinin ve ülkedeki yakınlarının can güvenliğini tehdit etiğine dair bir bildirmde bulunmamışlar ise derhal hem yaşdıkları ülkelerdeki mercilerde hemde uluslar arasımercihlerde böyle bir başvuru yapmalıdırlar. Öldürülen her kürdün ölümünden türkiye sorumludur, tetikçiler kim olurlarsa olsunlar.
Eger buna benzer bir ciyete daha her hangi bir teşebüs olursa. Avrupada yaşayan kürdler yaşadıkları devletlerde türk tehdidine karşı kendileri ve aileleri için koruma talebinde bulunmak zorundadırlar.
İlginç olan şey ise siyaseti sadece anti-apoculuk olarak gören bazı kesimlerinde bu meselede türk devleti ve öcalan ile aynı paralele düşmüş olmaları.
Bundandan sonra 70 li yılarda kurulan ve şu yada bu şekilde günümüze kadar gelen siyasi organizasyonlar miadlarını doldudular. Yeni süreçte iki siyasi akım damgasını vuracaktır.
1. Türkiyeyi kurtarmak isteyenler
2. Kürdistani kurmak isteyenler.
Saflar simdiden belirmeye başladı bile.
hasan kızılkaya
iki kisi ykalnmis