Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 24 November 2008

ÖCALAN: “BİNGÖL ELAZIĞ KARAYOLUNDAN ASKER SEVKİYATI YAPILIYOR!“

Bundan yaklaşık bir hafta önce Kurdistan Aktuel' in e miline bir bilgi notu geldi. Mustafa kod isimi ile yazan kişi, Bingöl de 33 askerin öldürüldüğü tarihte Piran alnında Şeyx Said gerilla taburunda telsizci olduğunu, olaydan dört gün önce Öcalan'ın Şam' dan telsizle kendileriyle konuştuğunu, Bingöl Elazığ karayolundan asker sevkiyatının yapıldığını söyledi.

Akdağ taburu bunun üzerine yol kesti ve askerleri kaçırdı diye yazmıştı. Bunun üzerine sitemiz adına kendisiyle bir görüşme yapıldı. Mustafa kod adını kullanan kişiyi tanıdık. Verdiği bilgilerin de kamuoyunca bilinmesi gereken önemli iddialar olduğunu düşünerek kendisiyle aşağıdaki röportajı yaptık.

Kurdistan Aktuel: Siz kaç yılında gerillaya katıldınız?
Mustafa: Gerillaya 21 Haziran 1992'de Amed eyaletinde katıldım ve gerillada kaldığım iki yılı yine bu eyalette geçirdim.

Kurdistan Aktuel: 1993 yaz aylarında, Bingöl de 33 asker gerillalar tarafından öldürüldüğünde siz neredeydiniz?

Mustafa: Bingöl'de 33 Türk askeri öldürüldüğü zaman ben Piran alanında Şex Said gerilla taburunda görevliydim.

Kurdistan Aktuel: Bu mıntıkadaki Gerilla grubu içinde göreviniz neydi?

Mustafa: Benim bu alan ve bundan önceki alanlarda da görevim, genelde haberlesmeyi sağlıyan birim olan muhaberecilikti. Sizin aracılığınızla Kürt Halkına aktarmak istediğim de, bu muhabere görevini yürüttüğüm dönemde şahit olduğum bazı talimatlardır. Öcalan'ın yolladığı bu talimatların, daha sonraları Öcalan tarafindan o dönem beraber olduğum ve çok zor şartlar altında ulusal davamızın onurunu koruma adına mücadele eden insanların suçlanması için kullanılması, beni son derece rahatsız etmiştir. Bu nedenle bu haksızlığı teşhir etmek için sizinle bu röportajı yapıyorum.

Kurdistan Aktuel. Bingöl Elazığ karayolunda askerler kaçırılmadan önce, Öcalan telsiz aracılığıyla gerilla gruplarıyla konuştu mu, ne söyledi tam olarak aktarırmısınız?

Mustafa: Ateşkes yapıldığı dönemde açıkçası biz neyin olup bittiğinden habersizdik. Ateşkes kararı çok ani bir şey olmuştu bizim için.

Ne şartları bize ulaştırılmıştı, ne de açık bir sebebi.

Ateşkes başladığı andan itibaren, Türk ordusu daha önce, binlerce askeriyle üç dört günde giremediği bazı alanlarımıza giriyor, hatta küçük bir güçle ana karargahlarımızın olduğu alanlara girip köy yakma eylemleri yapıyordu.

Bunun sebebini şimdi daha iyi anlıyabiliyorum. Bu olaylar bizi tahrik etmek içindi kesinlikle.

Bizim alanda da köy yakmalar şiddetini arttırmıştı.

En son, çıplak gözle bile görebileceğimiz kadar bize yakın olan bir köyü yakmışlardı.

Biz bu olayı aynı gün eyaletimizin ana karargahının muhaberesine aktarmıştık. Onlar da daha sonra ARGK ana karargahına bildiriyorlar. Bu olay Öcalan'a kadar gidiyor.

Bu olaydan birkac gün sonra, ana karargahtan önderliğin eyaletimize telsizle hitap edeceğini ve bütün sorumlu arkadaşların muhabere anında telsizin başında olmaları talimatını aldık.

Muhabere başlamıştı. Öcalan bazı eyaletlere ilişkin görüş ve önerilerini aktarıyordu.

Sıra bizim eyalete geldiğinde, Öcalan dinlenip dinlenmediğini sordu ve kısaca selamlaştıktan sonra asıl konuşmasına geçti.

Yakılan köyden bahsediyordu. Bu olaydan haberdar olduğunu orda oğrenmiş oldum. Açıkça bizim taburun ismini kullanarak "Sex Said dinleyebiliyor mu bizi“ dedi. Komutanımız olan arkadaş Egid (Mehmet Çiçek)'den olumlu yanıt alınca doğrudan bize hitap etmeye basladı.

Ben kayıt için teybi açmış, konuşulanları daha sonra yazıya dökebilmek için kaydediyordum.

Öcalan konuşmasına devamla, ateşkesin bizim anladığımız tarzda olmadığını belirtip, "Burdakilerle görüştük" yanında bulunan Merkez Komitedeki arkadaşları kastediyordu.

Ateşkesin içeriğini netlestirdiklerini iletti.

"Bu andan itibaren düşman araziye çıktığı anda vurulacaktır" şeklinde talimat verdi.

Ateşkesin bitmesine sebep olan 33 askerin öldürüldüğü eylemden yaklaşık on gün kadar önceydi bu konuşma.

Aradan yaklaşık beş ya da altı gün geçtikten sonra, ana karargahtan komutan arkadaşların telsizin başında olmaları gerektiği ve önderliğin sürece ilişkin yeni talimatlarının olacağı talimatı iletildi.

Ertesi gün muhabere anı gelmiş ve dinlemeye geçmiştik.

Öcalan yine sırasıyla eyaletlere hitap etmiş ve sıra bize gelmişti.

Yine lafı getirip o yakılan köye dayandırdı.

"Bir köye dışarıdan bir saldırı olursa komşu köyler yardıma gider, nasıl bir yurtseverliktir sizinki? Adamlar gözünüzün önünde köyünüzü yakıyor siz durup seyrediyorsunuz. O köyden arkadaş yok mu aranızda? Nasıl kabul edebildiniz bunu?" türünden söylemlerini genişleterek devam etti.

Açıkça duygusal baskı uyguluyordu bize ve yurtseverliğimizi sorguluyordu.

Ardından "Sex Said o köyün hesabını sormalıdır, bu yapılmalıdır." dedi.

sonra, asıl önemli talimatına geçti.

"O E5 (Elazığ Bingöl karayolu)

“SİZİN ORADAN GEÇMİYOR MU? DÜŞMAN KÜRDİSTAN'A BÜTÜN SEVKİYATININ NEREDEYSE TÜMÜNÜ ORDAN YAPIYOR, BU YOLU ONLARA KULLANDIRMAMAK GEREK." dedi.

Ama bölgede olan bizim bu konuda bir bilgimiz yoktu açıkça.

Ordunun asker sevkiyatını hava yoluyla yaptığını biliyorduk, bizim gözlemlerimiz ve milis kaynaklarımızın bize verdiği bilgilerden dolayı.

Açıkçası Öcalan'ın bu sevkiyat hakkında söylediklerini ciddiye almamıştım. Bitişiğimizde konumlanan Akdağ gerilla taburunun, Bingöl-Elazıg karayolunda onlarca sivil askeri, sivil otobüslerde yakalamasina kadar.

Ateşkes öncesi, bizim yolları sürekli kontrol altında tutma eğilimimizi çözen düşman karadan sevkiyatı durdurmustu yada çok sıkı güvenlik önlemleri altında çok az yapılıyordu.

Otuzüç askerin öldüğü eyleme katılan bir çok arkadaşla, daha sonra görüşme imkanım oldu, ordan asker beklemediklerini, sadece Öcalanın verdiği o talimatı kendilerinin de görev olarak algılayıp o yolu kestiklerini biliyorum.

Yolu kesince o sivil otobüslerde askerlerle karşılaşıyorlar.

Eylemin yapılış biçimi ve askerlerin öldürülmesi ise ayrı bir konu olarak ele alınmalıdır.

O arkadaşlar kesinlikle askerleri vurmak için esir almıyor. Zaten orada asker olabileceğini bilmiyorlar ve böyle bir olasılık için hiç bir hazırlıkları yok.

Arkadaşlar bu askerleri yaklaşık 6 saat ellerinde esir tutuyor.

Ana karargah başta olmak üzere, Öcalan'a ulaşıp talimat almak istiyor.

Ama ne hikmetse ne ana karargahtan, nede Öcalan'dan tek bir ses bile çıkmıyor. Telsizle talimat alma girişimleri sonuçsuz kalıyor. Bütün telsizler kapalı yada cevap vermiyor.

Bu arada Türk ordusu o bölgede havadan ve karadan büyük bir operasyon başlatıyor.

Savaş helikopterleri hedef gözetmeksizin bölgeyi bombalıyor. Bu bombalama sonucunda esir alınan 9 asker ve bir gerilla ölüyor.

Eylemi uzaktan takip eden Şemdin Sakık, helikopterlerle yapılan ve dokuz askerin ölmesi ile Azad adinda bir gerillanın da şahadetinden sonra,

"insiyatif sizindir, onlar kendi askerlerine acımıyorsa siz niye acıyorsunuz" demesiyle yirmi dört asker öldürülüyor.

Kurdistan Aktuel: Son günlerde Türk basınında çıkan bazı haber ve yorumlarda,
Bingölden asker sevkiyatının yapıldığını ve özel olarak yetiştirilmiş timlerin
oradan geçtiğine dair ordu içinde bir kesimin PKK'ye bilgi verdiğini ve bunun üzerine;
Bingölde karayolunun kesilerek askerlerin kurşuna dizildiği söyleniyor.
Bu haber ve yorumlar ile Öcalan'ın Bingöl Elazığ karayolundan asker sevkiyatı yapılıyor, yolu kesin demesi arasında bir bağlantı var mı sizce?

Mustafa: Bölgede olan bizler, bu bilgiye kesinlikle sahip değildik. Daha önceleri bu tip sevkiyatlara şahit olduğumuz için bunun yapılmamasına karşı yöntem olarak "yol kesme" eylemleri geliştiriyorduk. Devlet güçleri bizim bunda ısrarcı olduğumuzu görmüş olmalı ki karayolunu kullanmayı durdurmuştu. Bu sevkiyatın yapıldığı mevsim gerillanın hareket alanının geniş olduğu döneme rastlıyor ve gerillanın o askerleri ordan geçirmiyeceği biliniyor. Hiç bir ordunun bu tip bir askeri hatayı yapabileceği akla gelmez. Benim şu an kanaat ettiğim şey kesinlikle Öcalan bizim durdurduğumuzu sandığımız o sevkiyatın halen yapıldığını bir sekilde öğrenmişti ve bizim böyle bir eylem yapmamızı istiyordu.

Kurdistan aktuel: Söz konusu karayolundan asker sevkiyatı yapıldığını,
bölgedeki gruplar biliyor muydu; yoksa bütün gruplar Öcalan'dan mı Öğrendi?

Mustafa: Ben bu eylemin yapılmasından bir kaç ay sonra Akdağ taburundaydım ve Akdağ taburunun oluşumunda yer almıstım.

Eylemi yapan arkadaslarımın bütününü çok yakinen tanıyordum.

O alandayken yine muhabereden sorumluydum.

Benim bilmediğim hiç bir bilgiyi kimse bilmiyordu diyebilirim.

Kesinlikle karadan askeri sevkiyat yapıldığı bilgisi bize gelmemişti

Bizim yol kesme amacımız TC'nin karayollarımızı rahat kullanamaması içindir ve bunu başarıyla yapıyorduk.

Açıkça dile getirmek gerekiyorsa Öcalan'ın işte E5 karayolunu ya da onunla aynı paralelde olan Bingöl Elazığ karayolunun sevkiyat amacıyla kullanıldığını söylemesine ben inanmamıştım, Akdağ taburundaki arkadaşlarımızın askerleri o yolda esir almalarına kadar.

Kurdistan Aktuel. Karayolu nasıl kesildi kaç tane asker kaçırıldı?

M: Ben ve muhaberedeki arkadaşlarım telsiz konuşmalarından anlıyabildiğimiz kadarıyla doksan civarında insan esir alınmıştı. Bunların içinde asker olmayıp devlet adına çalışanlar da (memur,polis vb) vardı.

Kurdistan Aktuel: Bu askerler nereye götürüldü?

Bu askerler kesinlikle öldürülmek için yakalanmamıştı. Biraz olsun PKK gerillasının eylem tarzını bilen bir insan, gerillanın vuracağı insanı hiç zaman kaybetmeden ve başını ağırtmadan vuracağını bilir.

Bu askerler en az altı saat esir alınıp ana karargaha ulastırılmak isteniyor bu gerilla grubu tarafından.

Zeki (Semdin Sakık) başta çok heyecanlıydı ve memnundu eylemden. Daha sonra Ana karargahla bağlantı sağlanamayınca onun da morali bozulmuştu. Bizim bağlantı kurmayı sürekli denememizi istenmişti.

Biz de Ana karargahtan cevap alamayınca olayın karar verme yükü Şemdin'in boynuna yığılmıştı. Karar vermede tedirgin olduğu belliydi. Şemdin o ana kadar telsizin başından ayrılmamasına rağmen, eylemin sorumlusu olan komutana cevap vermiyordu .

Şemdin, eylem grubuna olay yerinden uzak olduğu için ve normal telsizle bağlantı kuramadığı için aradaki bir muhabereci aracılığı ile talimatlarını iletebiliyordu.
Arkadaşlarımız askerlerin başlarına bela olduğunu ve kamufulajsız giysilerinden dolayı gizlenemediklerini söylüyorlardı.

Helikopterlerin direkt bu askerleri hedef alıp vurduğunu ve bunların güvenliğini sağlamaya çalışan arkadaşların cok zor durumda olduklarını dile getiriyorlardı.

Bu helikopter saldırıları sırasında TC kendi askerlerinden dokuzunu vurmuştu Azad adındaki Ergani'nin Gisgis köyünden olan bir gerilla arkadaşımızla birlikte.

Eylemi yapan birim tarafindan en son iletilen haber buydu.

Şemdin'in şu an gibi aklımda olan telsiz konuşması şuydu

"Onlar kendi askerlerine acımıyorsa siz niye acıyorsunuz? İnsiyatif sorumlu arkadasındır ne yapılması gerekiyorsa yapın."

Kurdistan Aktuel: Askerler kaçırıldıktan sonra, kaçıran gerilla grubu Öcalan veya diğer Gruplarla telsiz bağlantısı sağladı mı?

Bütün uğraşılarımıza rağmen tek bir yerden cevap alamadık o gün. Adeta kaderimizle başbaşa bırakılmıstık ve eylemin bütün sorumluluğunu almak zorundaydık.

Şemdin'in o kendini bir nevi feda eden " Düşman kendi askerine acımıyor, siz niye acıyorsunuz? " sözü günü kurtaran, ama bir o kadar da Şemdini yakan ve hayatına mal olan sözleri oldu.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.