Hepimiz Nawşirwan Mustafa Emin’i bir Kürd politikacısı olarak biliriz.
1961 Yılında başlayan Eylül Devrimi sırasında “Yekiti Qutabiyani Kurdistan” a katılıyor. 1963-1964 yılları arasında söz konusu olan öğrenci birliğinin yönetiminde yer alıyor. Aynı süreç içinde Kürdistan Demokrat Partisi’ne üye oluyor. 1967 yılında ise KDP’nin Suleymaniye Liq’ının yönetiminde yer alıyor.
KDP içindeki ayrışma da Mella Mustafa Barzani’ye karşı Politbüro kanatını destekliyor.
1969-1970 yılları arasında çıkan Rizgari dergisinin başında Nawşirwan Mustafa vardı. Bazı Kürd araştırmacıları Rizgari Dergisini Komelay Rençderani Kurdistan’ın ideolojik temelini atan bir dergi olarak görüyorlar.
Nawşirwan Mustafa, Komelay Rençderani Kurdistan’ın kurucularından ve aynı zamanda sekreterliğini yapan bir politikacıdır.
Daha sonra 1976 yılında ise çeşitli grupların birleşmesi sonucu oluşan YNK’nın ana gövdesini oluşturan Komelaydı.
Son yıllarda YNK içinde baş gösteren saflaşma neticesinde oluşan Gorran Hareketinin başında da Nawşirwan Mustafa bulunuyor.
Nawşirwan Mustafa önderliğindeki Gorran hareketi çok kısa bir süre içinde son Kürdistan ve Irak seçimlerinde Kürdistan’daki oyların 4/1’ni alabildi.
Burada Nawşirwan Mustafa’nın biografisini, politik ve akademik çalışmalarını irdeleyecek değilim. Aslında böyle bir çalışmanın çoktan yapılması gerekiyordu. Hem Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri kavramak ve değerlendirmek için ve hemde Gorran Hareketini tanımak için gereklidir.
Sonuçta Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmeler biz dünya Kürdlerinin ortak ulusal tecrübemizin bir parçasıdır.
Ülkemizin her hangi bir parçasında yaşanan bir gelişme(ister olumlu, ister olumsuz olsun) varsa mutlaka genel Kürd toplumuna mal etmek gerekiyor. Aktüel durumu kavrama/bilince çıkarma ve yaşanan tarihsel gelişmelerden dersler çıkarma açısından da gereklidir.
Bizim Kuzey Kürdlerinin Kürdistan’ın diğer parçalarına ilişkin yaklaşımları körü körüne takım tutma şeklinde kendisini gösterdiğinden dolayı, kendi takımlarının dışındakilerini görmezlikten geliyorlar.
Yoksa Nawşirwan Mustafa hakkında bilgi sahibi olmak çok zor değil.
Nawşirwan Mustafa bugüne kadar gelmiş tüm Kürd siyasal kadroları içinde politik ve askeri yazıları dışında en çok yazan Kürd kadrosudur.
“Askeri” dedim de Nawşirwan Mustafa var olan Kürd kadroları içinde “Kurdkuji” savaşları içindeki rolünden dolayı da en çok suçlanan kadroların başında geliyor. Hatta bazıları onun için “Kurdkuji Mimarı” dahi diyebiliyorlar. Daha çokta “Pişteşan” çatışmalarından dolayı suçlanıyor.
Kuzey Kürdleri de sadece Nawşirwan’ın bu yanını ön plana çıkarıyorlar.
Fakat, ortada Nawşirwan Mustafa’nın dört ciltlik anıları var. Bu anıları okumadan yaşanan gelişmeleri kavramak olanaklı değildir. Çünkü bu anılar okunduğu zaman o dönemler yaşanan Kürdlerin iç trajedileri daha da anlaşılıyor.
Yukarıda da vurguladığım gibi Nawşirwan Mustafa Kürd siyasetçi sınıfı içinde Kürd tarihi, Kürd edebiyatı, Kürd basını ve Anılar alanında verdiği eserlerle çok istisnai bir politik şahsiyet pozisyonundadır.
Mesela Nawşirwan’ın son kitabı “Be dem Rêgawe Gulçinin” ki yaklaşık olarak 500 sayfalık bir eser.
Kitap 3 bölümden oluşuyor:
Birinci bölümde yazar tarihe bir dönüş yaparak Kürdlerin ilk yazılı eserlerine götürüyor, Derbendi Gawir’daki kayalara işlenen tablolara, Ksenefon’un Anabasis tarihini yeni bir okunuşunu ve Yaqudi Hemewi’nin Mihecim El Bildan’da Kürdleri irdeliyor.
Yazar bizi eserinin ikinci bölümünde ise Sumer ve Akadlara götürüyor. Gilgameş, Sercon ve Naramsin’in zaferleri, Lulular ve Hamurabi kanunları vs. Vs.
Yazar eserinin 3. Bölümünde yazılı Kürd edebiyatının ilk başlarına gidiyor.
Goran Edebiyatını irdeliyor. Goran medreselerini ele alıyor. Goran lehçesinin o dönem resmi dil olup olmadığını çeşitli kaynaklara dayanarak okuyuculara sunuyor. Yazar devamla Kürd destanlarını Xanay Qubadi gibi Kürd şairlerini anlatıyor.
Bir bakıyorsun Nawşirwan ünlü Goran şairlerinden Baserani’yi Weli Dewane’yi, Talhi’yi, Menice ve Bejen gibi aşk destanları, Nadir Şah gibi cenk destanlarını ele almış.
Bir bakıyorsun Nawşirwan Baban edebiyatına giriş yapmış Salim ile yola koyulmuştur.
Cuma’dan beri Nawşirwan’ın “Be dem Rêgawe Gulçinin” birlikteyim. Bazı bölümleri atlasamda kitabı zevkle okudum.
Bugüne kadar başka Kürd siyasetçilerininde edebiyat ile ilgili yazdıkları okumuştum. Fakat bana hep deja vu gibi geliyorlardı. Nawşirwan’ın eserinde kullandığı Kürd Edebiyat Tarihçilerinin eserleri hakkında bilgim olmasına rağmen daha önce bir yerlerde okumuşum duygusuna kapılmadım.
Nawşirwan bu eseriyle Kürd kütüphanesine güzel bir eser kazandırdı.
Aslında sadece bu eser değil 660 sayfalık “Kurd u Ecem” adlı eserini yıllar önce okuduğum zaman yine ciddi bir araştırma ile karşı karşıya kaldığımı hissetmiştim.
Yıllardan beri eğer Kürd ve Farsların ilişkileri konusunda bir şeye bakmam gerikirse mutlaka “Kurd u Ecem” e bakarım.
Yine Nawşirwan Mustafa’nın “ Rum ve Ecemlerin 20 yıllık savaşı ve Kürdler”, “Baban Mirliği Rum ve Ecem kıskacında” “Ardelan Mirliği” üzerine çalışması, Kürdistan Cumhuriyeti(Mehabad)ni o dönem çıkan Kürd basınından itibaren irdelemesi gibi bir çok tarih eseri var.
Ayrıca 1898’den 1958 yılına Kürd basının tarihini konu alan 3 ciltlik eseri..
4 ciltlik anıları..... ve daha bir çok çalışması var.
İnsan Nawşirwan’ın sürekli olarak kendisini yenilemesine baktığı zaman bunun sırının kuru politikanın dışında başka alanlardan beslemeden geldiğini rahat bir şekilde görebiliyor. Birde farklı diller ve kültürlerle olan yakın ilişkisinin de bunda rolü vardır. Nawşirwan, Kürdçe’nin dışında Arapça, Farsça, İngilizce ve Almanca gibi dilleri çok iyi biliyor. Bu diller onun için dünyaya açılan farklı pencerelerdir.
Kuru politika, odun dili ve ezberlenmiş politik alıntılar belli bir dönem sonra insanı boğar ve tek yanlı kılar.
Bilindiği gibi Kürd hareketi genel olarak soldan etkilendi, Marxist-Leninist literatürle beslendi. Bir çok Kürd kadrosu bu ideolojiyi Kürd tarihi ve edebiyatı ile birlikte götüremediler.
Berlin duvarı yıkıldığında bu kadroların da dünyaları yıkıldı. Geçmişte yazan-çizen ve nutuk atan bu kadrolar “lal” oldular.
Sanıyorum Nawşirwan gibi kadroların 50 yıllık siyaset yaşamları boyunca bu kadar zinde olmalarının nedenlerinden biride tek dimensiyonel olmayışlarından kaynaklanıyor.
Aslında Avrupalı bir çok ülkede politikacılara kültür ve sanat etkinliklerine katılmaları için bir hayli kolaylıklar sağlamışlar. Biraz da zorlama var.
Bilindiği gibi Avrupa’nın bir şehrinde opera, tiyatro ve müzik salonları şehir idaresine aittir. Şehirdeki seçilen politikacılar belediyeye ait yapılarda yapılan etkinliklere “Yangın Korumacı”sı olarak katılmalarını ön görüyor.
Bu tip etkinliklerin biletleri bir hayli pahalıdır. Bazen arka sıralarda yer bulmak daha zordur. Çünkü aylar öncesi tüm biletler satılıyor.
Belli bir dönem önce Joan Baez bizim oraya geldi. Aylar öncesi biletleri aradık, fakat geç kalmıştık ve tüm biletler satılmıştı.
Şehir Meclisinde bulunan bir yakınıma refakat ederek beleş bir şekilde ikinci sırada bir yer bulabildim.
Yakınımın söylediğine göre eğer bir yangın çıkarsa herkesten önce o dışarı çıkardı.
Ama, bu tip kolaylıklar/zorunluluklarla politikacıları kültür ve sanat alanlarına kaydırmaları hoşuma gitti..
Bizim ülkedeki politikacıları kültür, sanat, müzik ve tarih alanlarına kısmen kaydırmak kötü olmayacaktır.
En azından sömürgecilerin basın ve yayın çevreleriyle röportaj yaparken yada demeç verirken kendilerini dinleyen Kürdler karın ağrısını çekmezler.
Belki Kürd kelimesini ağızlarına aldıkları zaman Xani’nin, Haci Qadri Koyi’nin , Eli Berdeşani’nin, Piremerd’in yada çağdaş Kürd şairlerinden Abdullah Peşew’in bir şiiri akıllarına gelir ve ipin ucunu kaçırmazlar.
Belki politikacılarımız yoğun bir Kürd tarih bilincine, Kürd edebiyat bilincine sahip olsalar Nawşirwan Mustafa zinde olurlar..
Gerektiğinde prensipleri için koltuklarını da terk edebilirler..
Ne de olsa daha farklı ilgi alanları olur.
Silav
Aso