Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 3 January 2010

Dersim 38 ve 5 Nolu Cezaevi belgeselleri ile Kürt halkının yaşadığı acıları beyaz perdeye aktaran yönetmen Çayan Demirel neden belgesel film yapmayı terchih ettiğini anlattı. Sinemacılık eğitimi almamış olan yönetmen Kürtlerin yaşadıkları acıların belgelenmesi gerektiğine inanarak yola çıktı ve iki önemli konuyu beyaz perdeye aktararak başarı kazandı. Hasan Uşak, Çayan Demirel ile belgesel filmler ve Diyarbakır Cezaevi üzerine konuştu.

Yönetmen Çayan Demirel, “Dersimliyim ve Kürdüm, Dolayısıyla Dertlerim ve Acılarım Var“

Hasan Uşak

- Kendinizi kısaca tanıtırmısınız?

1977 Dersim doğumluyum. Yoksul bir ailenin çocuğuyum ve ailemiz ekonomik nedenlerden dolayı 1960'lı yıllarda İstanbul'a göç ettiler ve ben İstanbul'da doğdum ve büyüdüm. Benim ilk belgesel çalışmam Bilim Felsefesi Yılmaz Güney'in biyografisi üzerine oldu ve bunu bir grup arkadaş ile yaptım. Daha sonra Dersim 1938. Şimdi de 5 Nolu Cezaevi belgeselini yaptım.

- Sinemacılığa neden ilgi duydunuz?

Ben sinemacılık eğitimi almadım. Yılmaz Güney'in biyogrofisi üzerinde çalışken tarihi olayların kayıt altına alınıp arşivlenmesi gerekir diye bir fikir oluştu bende ve sonra bu kayıtları nasıl yaparız diye düşündüm. Bazı arkadaşlarında yardımı ile Yılmaz Güney ile ilgili bir belgesel yaptık. Bu çalışma bende dertlerimi belgesel yolu ile anlatırım diye bir kanı oluşturdu ve yola koyuldum. Belgesel film yapmak benim için bir hedef değil bir araçtır.

Dersimliyim ve Kürdüm. Dolayısıyla benim dertlerim ve acılarım var. Cumhuriyet tarihi boyunca red edildik. Bu red edilme kültürüne karşı bir hesaplaşma kültürünün gelişmesi gerekiyor. Bizim bir tarihimiz var ve bu tarihi yazmak da benim gibi insanlara düşüyor. Yaşadığım acılara ve kendi tarihime sahip çıkabilmek için belgesel alanı ile buluştum.

- Dersim Katliamı ve Diyarbakır Cezaevi Kürtlerin iki acılı noktasıdır, neden bu olayları seçtiniz?

Bunlar çok önemli olaylardır ve bunları biraz geriden alıp anlatmak gerekiyordu. Osmanlı'da bir millet sistemi vardı ve bu sistem içinde Beylikler ve Derebeylikler halinde özerk yaşıyorlardı ve kendi bölgelerine hakimdiler. Ancak Türk ulus devletinin oluşması ile beraber Kürtler yok sayılmaya ve Türkleştirme hareketi başladı. Çok ağır asimilasyon politikası yürütüldü ve bunu en belirgin noktalarından biri 1938 Dersim'dir. Bu olay sistemin deşifresi anlaımdan çok önemlidir. Daha sonraki yıllarda bu olaylar devam etmiştir 1980 ve Diyabakır cezaevi de sistem içinde önemli bir duraktır.

- Diyarbakır Cezaevi ile ilgili çekimlerinizde zorluk ile karşılaştınız mı?

Dersim 38 belgeselim yasaklandı. Cezaevi ile ilgili çekimlerinden önce bazı kaygılarım vardı. Acılara sahip çıkmak için çekinceleri bir kenara bırakmak gerekiyordu. Ancak bire bir ciddi bir sıkıntı ile karşılaştığımı diyemem. Tabi Türkiye'de resmi ideoloji dışında iş yapmak devletin çeşitli yaptırımları ile karşı kaşıya gelmek demektir. İsmail Beşikçi yazdıkları nedeniyle 17 yıl cezaevinde yatmıştır. Bu sorunları bilip yine bu işleri yapmaya kalkışmak zaten başlı başına bir engeldir.

- Zorlandığınız konu oldu mu?

Her iki çalışmada da en çok zorlandığım konu arşiv malzemesi bulamamaktı. Kürtlerin arşivlemek gibi bir gelenekleri yok. Diyarbakır cezaevi çok önemlidir, insanlar feda ruhuyla çeşitli eylemler gerçekleştirdiler ama onların doğru düzgün bir tek fotografları bile yok. O dönem cezaevinde şehit düşmüş olanların aileleri ile diyalog devam etmiyor. Ayrıca bir eleştiri de yapmak istiyorum. Diyarbakır cezaevi Kürtler arasında bir ayrıklıkta yaratmış durumdadır. Bundan sıyrılmak gerekiyor çünkü Kürtlerin orada yaşadıkları acılar var. Kuşkusuz orada direnenler var ve bunlar biliniyor. Bunu bize yaşatan bu egemen sistemdir ve onun karşısında biz yek vucut olmak zorundayız.

- Cezaevinde yatmış kişilerle konuştunuz ve onlar sık sık geriye gittiler ve yaşadıkları acıları anlattılar, bunlar sizi duygusal anlamda ne kadar zorladı?

Çok zorladı. O durum karşısında kayıtsız kalamam, çünkü o acı benim acımdır ve psikolojim ondan etkilendi. Ondan sıyrılmak mümkün değildir. Belgesel yapmanın bir gereği olarak onun dışına çıkıp dışardan objektif olarak da bakmak önemlidir. Tabi ben bu olayda tarafın ancak bunu yaparkende duygusallığa kaçmadan yapmak lazımdır. Bu benim serüvenimdir, benimle çalışan Türk arkadaşlar bundan benden daha fazla etkilendiler. Yaşanan işkenceler gece onların rüyalarına giriyordu.

- Zindanda yaşayanlar belgeseli yumuşak mı buldular?

Olayı yaşayanlar yumuşak buldular. Zaten oraya yaşanan her şeyi yansıttığım kanısında değilim. 150 saatlik çekim yaptım ve bunu 97 dakikalık bir belgelese sığdırdım. Diyarbakır cezaevi üzerinden 30 küsür yıl geçti. Dersim olayı üzerinden daha uzun bir zaman geçti, ama bunlar üzerine yapılmış bir belgesel çalışması yok. İlk yapmanın getirdiği bazı sıkıntılar var. Bundan sonra bu çalışmayı yapanlar bu belgesel üzerinden devam edeceklerdir.

- Sizce bir film gerçeğe yakın bir anlatım gücünü gösterebilir mi?

Mümkün değildir. Çünkü anlatıcılar bile anlatılarının ortamı tam verdiği kanısında değillerdi. Bende ondan alıp aktarıyorum ve o gerçekliği bire bir yansıtabilmem çok mümkün değildir. Bir fareyi yiyen adamın psikolojini ben hissedemem ya da yaşatamam. Ama yaşayan onu hisseder. Bu filmler bu işin mağdurlarına yapılmaz bu tür filmler kamuoyuna yapılır, deşifresi için halka sunulur. Cezaevinde yatanlar beni affetsinler. Ben kendi adıma kendi tarihime sahip çıkabilme yetisini göstermeye çalışıyorum.

- Siz Antalya film festivaline katıldınız ve ödül aldınız. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Ödülün benim için çok bir anlamı yok. Şöyle bir anlamı var, düne kadar red edilen bu olayların Türkiye'nin en popüler festivalinden ödül alması ve bu anlamda tartışmaya sunuluyor olması beni sevindirdi. Tabi kimsenin bir lütfü değildir. Kürt halkının mücadelesi ile olan bir durumdur.

- Kürtçe film yapma projeniz var mı?

Şimdilik öyle bir projem yok, ama Kürtçe film yapmak her zamanki arzumdur.

- Türkiye'de nasıl tepki gördünüz?

Türkiye'de bu insanların neden cezaevinde olduğu soruldu. Bunu milliyetçi kesimler sordular. Tabi onlar kendileri ile karşılaşmamak için yapılanların hak edildiği noktasına getirmek istediler. İnsan hakları ile insandır, tutuklu da olsa insanlık dışı muamele görmemelidir. Kimseye yaptığı işlerden dolayı fare yedirilemez.

- Kürt sineması ne durumdadır?

Ben Kürt sinemacısımıyım bilmiyorum, çünkü sinema demek o dille hitap etmeyi gerektirir. Ben Kürtlere ilişkin çalışmalar yapıyorum ama Türkçe olarak yapıyorum.

- Genç sinemacılara bir diyeceğiniz var mı?

Bizde en büyük eksiklik yaşananları kayıt altına almamaktır. Bizim yazılı tarihimiz yoktur. Düne kadar böyle bir halk yoktu şimdi var. Gençlerin geçmişe ilişkin ne varsa kaydedip bir şekilde ürüne dönüştürmeleri gerekiyor. Bizi biz yapan değerleri kayıt altına almazsak zamanla yok olacaklar. Ben annemin dilini bilmezsen çocuğuma nasıl aktaracam bunu.

Kürdüm, dolayısıyla dertlerim var

Sayin Mehemedè Paloyé celiski gibi gözüksede,o vurguyu sundan dolayi da yapmis olamazmi.kütük anlaminda.dogum yeri istanbul olabilir,ama sizde bilirsiniz babanin kayti,kütügü nerdeyse cocukta onun kayitina,kütügüne gecer.karisiklikta olmus ola bilir.ama asil olan kimligine vurgu yapmarken,kürdüm dolayisiyla dertlerim ve acilarim var demesi degilmi.Kürd olupta derdi olmayan varmi.bügüne kadar bir dertsiz "kürdü" "sayin" abdullah öcalani gördüm.artik kimden öc aliyorsa,derdi olmayan "sayin"öcalani dert edenlerede sasmiyor degilim.bir an düsündüm de dersim 38 gecelimde,5 nolu cezaevini belgesel yapan ya "sayin"abdullah öcalan olsaydi ne olurdu diye.gerci sanirsam bekada bir 5 nolu acilimi olmustu da.nasilda verip veristirmisti hergelelere.iste o hergelelerden biri filim calismasina baslarken,akibeti ne oldu bilmem,belkide halen parayi denklestirmemistir. su aralar bir türk tv sinde reytinkler kiran bir filim varya,adini unuttum,iste o filimdeki bas rolu oynayan biri icin, iste o benim diyen filimci vede romanci o iki sarlatan, bekaada el etek öpünce, onlara altin ayi ödülünü veren "sayin"abdullah öcalaninda bir belgeselini,sayin cayan demirel cekse fanami olurdu.seneryoyu tabiki sayin hasan bildirici yazmamak sartilan. sayin Çayan Demirel in su belirlemesi ne kadarda yerinde Her iki çalışmada da en çok zorlandığım konu arşiv malzemesi bulamamaktı. Kürtlerin arşivlemek gibi bir gelenekleri yok. Diyarbakır cezaevi çok önemlidir, insanlar feda ruhuyla çeşitli eylemler gerçekleştirdiler ama onların doğru düzgün bir tek fotografları bile yok. O dönem cezaevinde şehit düşmüş olanların aileleri ile diyalog devam etmiyor. Ayrıca bir eleştiri de yapmak istiyorum. Diyarbakır cezaevi Kürtler arasında bir ayrıklıkta yaratmış durumdadır. Bundan sıyrılmak gerekiyor çünkü Kürtlerin orada yaşadıkları acılar var. Kuşkusuz orada direnenler var ve bunlar biliniyor. Bunu bize yaşatan bu egemen sistemdir ve onun karşısında biz yek vucut olmak zorundayız. saygilar

Sayın Dertli Kürd Allah kimseye dert vermesin derlerdi eskiler.Sonrada verdiyse dermanınıda versin diyede dua ederlerdi.Bende inşallah dermenıda bulursun dileğimi önce ileteyim ve devam edeyim. O zaman arkadaş aslen Dersimliyim diyebilirdi.Ama yazıya iyi dikkat et, Dersimde doğmuş ve tekrar İstanbul da yine doğmuş !... Dikkat edersen sadece ben bu çelişkiye dikkat ettim ve dertli oldum. Derdime çare veya ilaç yerine , Bir salkım üzümden 40 küp şarap çıkardın nerdeyse !.... Şarap dedim , şimdi Acar damlar hemen foruma... Adminde ona kafayı takmış, İşin içindede şarap var. Artık Acar ne yapar bilmem !...

Sayin Mehemedé Paloyé,temenlileriniz icin allah razi olsun sizden.Dert verende derman aratanda Allah,bizleri akli melekelerimizden yoksun birakmasin.Dikkat cektiginiz satirda “Dersimliyim ve Kürdüm, Dolayısıyla Dertlerim ve Acılarım Var“ belirlemeside bulunan sayin Çayan Demirel,Dersimliyim ve Kürdüm derken,ulusal kimliginin yani sira,inacsal kimliginede vurgu yaparken,dertlerim ve acilarim var demesi bundanmidir.bilemiyorum,yaniliyor ola bilirimde.nihayetin algilamalar farkli ola biliyor.ama bu gercegi asla degistirmez degilmi. Allah hic bir kürde , tabiki sizede banada dert vermesin.Adminle henüz tanismadik.ama adminde sanirsam dertli bir kürd.Yaramazlik yapanlara tahammül etmek cokta kolay olmasa gerek."Şarap dedim , şimdi Acar damlar hemen foruma... Adminde ona kafayı takmış, İşin içindede şarap var."sayin Acar ile sayin Admin arasindaki dert buysa,cokta önemli degil.sizde bilirsiniz ki sarap icen biri 40 gün imansiz oluyormus,hatta melekler yanina bile ugramiyormus.olsun sarap icmissede mutlaka bir derdi vardir sayin acarin.Dertli olan her kürdün her zaman özgürlügünden yanayim.gerci bir arpa boyu yol gidemesekte,bir arpa suyu ikaram edelim sayin Acara saygilar

mehaba paloye hocam teme eyleme adam kurdlerde epey eksikligi duyulan bir kac seyi birden yapmis onumuze koymus arsivcilik yapmis belgesel cekmis dersim ve diyarbekiri gorsel olarak kaydetmis sinema sanati yapmis ustelik aile 1960 da goc etmis adamin tevaluttu 77 yani dersim de dogmamis istanbul da dogmus istanbul konstantinopol stapn-poli tarihiyle geride kalani ile kosmopolit bir kenttir torklarin babalarinin mali degil o kente mecburen veya isteyerek emegi teri yasami gecmis yuzbinlerce kurd var hamalindan sanatcisina kadar o kentte de hakkimiz var soke soke aliriz o hakki da adam istanbullu da olsa gozumuzun bebegi urettikten sonra bu boyle ustelik soylesiden de anlasildigi gibi terbiyeli zeki bilgili biri daha ne olsun? koy hem dersimli hem istanbullu olsun! hurmetler HeK

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.