İnanç sektörünü savaş tanrıları belirler.
'Kahramanlığı', 'şehit' olmayı, gazilik, esir olma trendleri .....vb. gibi.
Bu sektörde de, diğer borsalar gibi çıkarlar önemlidir, öteki değil.
Esir olma mesela ; aşağı bir trend olarak arz edilir piyasaya.
Çünkü bunda büyük bir kayıp görür tanrılar, rakibine haset içinde.
Aslında şehitlik, gazilik.. gibi durumlarda kayıptır, ama onu doğaya kaybettiği, ütüldüğü için zoruna gitmez.
Ama esir, satrançtaki piyon gibi rakibe gittiğinden büyük bir kayıp olarak lanse ederler ve bu tanrıların ’gururlarına' çok dokunur.
Ve bunun olmaması için şehit ya da kahraman adaylarına güçlü bir inanç-felsefe oluşturularak sunulur.
Hatta esir adayı öylesine inanır ki, ölmediğine kahreder.
Halbuki doğadaki tüm diğer işler ve oyunlar gibi, savaşta da olasılıklar, beklenilmeyen durumların olduğu, esir düşmenin de savaşın doğasında zorunluluk gereği var olması gerektiğini, kahramanlar düşünmez ve kabullenemezler.
Düşünse bile, arz talep gereği kimseye, topluma bunu açamaz.
Belki ancak bir ’deli' yapar bu ’çılgınlığı'.
Ya da 'erkek' olmayan bir 'korkak'.
Savaş varsa ölümde vardır, esir olmakta.
Hatta bunun hakkında, ta eski tarihlerden beri 'esir hukuku ve yaşam şartları' denilen bir olgu bile var.
Sonra...
Herkes, hatta esirin anne babası bile esir düşmeye ve geri getirilmesine “buruk" ve "içine sinmeyen“ duygular yaşar çocuklarına karşı!.
Re: Esir