Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 23 November 2008

Diktatör kafayla Demokrasi gelişmez
Pazartesi, 10 Kasım 2008 19:06
Musatafa Şefiq/ “

Başkanlar her zaman doğrudur“ cümlesi genelde orta doğu'da,
özelde de biz Kürtler'de çok kullanılmaktadır ve bize yabancı olmaması gerekir.
Burada başkan olarak muhatap alınan kişi kim olursa olsun önemli değildir, üst düzey kişi kast edilmektedir.
Bu kişi bir kral olabilir, bir devlet başkanı olabilir yada bir parti başkanı olabilir, hiç fark etmez.

Hakim sistemin üst yetkili kabul ettiği kişi her zaman doğrudur anlamında kullanılıyor.
Bu kişiler eleştirilemez, eleştiren karşısında bir toplumu bulur,
teşhir olur, belki hayatı da tehlikeye girer.
Topluma böyle bir zihniyet dayatılmaktadır.
Peki 21.yüzyılda hala böyle bir zihniyetin hakim olması,
böylesi bir anlayışın hüküm sürmesi ne anlama gelir?
Bu zihniyetin felsefi temelleri ne olabilir?
Temel insani değerlerin hakim olduğu bir dünyada ,
demokrasinin en fazla geliştiği bir çağda hala bu zihniyeti geliştirip topluma dayatmanın anlamı nedir?
Sıradan insanların değil en fazla aydın, demokrasiyi ve moderniteyi savunduğunu
iddia eden kişilerin bu cümleyi her gün tekrar tekrar insanlara dayatmaları, ne ile izah edilebilir?
Gerçekten biz Kürtler böyle bir zihniyetle yöneltilecek bir toplumu mu istiyoruz ?
Yada her zaman ki gibi toplum başka, iktidar ve çevresi başka yollarda mı yürüyeceğiz?
Acaba böyle bir şey iddia edildiği gibi bir ulusun ihtiyacı mıdır?
Kişileri bu kadar tanrılaştırmak mı lazım?
Yada tersine bu anlayış Kürt Halkı'nı esas olarak yok eden,
bu kadar trajedilere yol açan anlayışın ta kendisi değil midir?

Bu çağda topluma ve Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine böyle bir
zihniyeti dayatmayı gerekçeleri ne olursa olsun kesinlikle yanlış, tehlikeli ve
çağ dışı bir gelişime olarak kabul etmek zorundayız.
Bu zihniyet elbete yeni bir şey değil, yeni keşif edilmiş bir buluş da değil.
Geri toplumlarda, demokrasinin hiç gelişmediği ülkelerin genelinde bu anlayış hakimdir.
Esas olarak felsefi temelleri köleci topluma kadar uzanan,
uzun bir tarihsel süreçte gelişen ve bu güne kadar diktatörlük
sistemlerinde sürekli canlı tutulan bir iktidar anlayışıdır.
Başta Firavun, Nemrud gibi adları tarihe geçen tanrılaştırılmış kişilerce insanlığa dayatılmıştır.
Daha sonra, özellikle semavi dinlerin gelişmesiyle kişiler tanrı değil,
kutsal ve toplum üstü varlık olarak dayatılınca, bu zihniyet de bu şekilde kendini değiştirdi.
Türlü türlü değişik kılıflara girse de esas temelleri değişmiyor.
Kral eleştirilmez, başkan eleştirilmez, bunlar kutsal kişilerdir.
Sıradan insanların bunları konuşma, değerlendirme hakları yoktur.

Bugün de farklı yerlerde Kürt Halkı'na bu dayatılmaktadır.
İster partilerin içinde, isterse Kürt iktidarının olduğu her sahada bu ve buna benzer anlayışları görmekteyiz.
Nerede bir tartışma olursa, kim yanlışları eleştirirse, hemen karşısına bir gurup dalkavuk aydın kişi çıkar.
Güya millete doğru yolu gösteriyor, insanların tepkilerini boşa çıkartıyorlar.
Doğru diye gösterdikleri yol da kesinlikle şundan ibaret:
“Tamam dediğiniz her şey doğru, yapılan eleştiriler de,
ancak başkan bunun dışındadır, zaten başkan da bunu eleştiriyor!

En fazla halkın tepkilerini boşa çıkartan, insanların önünü tıkatan ve
Kürdistan'da demokrasinin gelişimini engelleyen hep bu olmuştur.
Yeri gelmişken söylemek lazımdır ki bu felsefe sadece bir gurup veya bir sahada değil,
hemen hemen Kürdistan'ın tümünde siyaset yapan ve birazda imkanı olan her gurupta hakimdir.
Buna rağmen bugün Kurdistan'da demokrat olduğunu iddia etmeyen Kürt partisi yoktur.
Orta doğuda kendimizi demokrasinin motoru olarak kabul eden biz Kürtler,
ne yazık ki bu orta doğu zihniyetiyle demokrasiyi geliştirmek istiyoruz, yani “Diktatörlük anlayışı ile demokrasi“.
Peki böyle bir şey mümkün mu?
Dünyanın neresinde bu görülmüş?
Diktatörlük kafası ile demokrasi gelişir mi?
Elbete böyle bir şey imkansızdır.

Demokraside bunun tam tersi doğrudur; halkın eleştirileri yanlış olsa bile her zaman haklılık payı vardır,
hatta eğer yanlış eleştiri yapılıyorsa demek ki başkanları doğru yolu göstermekte yetersizdir.
Halkın tepkileri varsa halkı bastırmak yerine önce tepkilere neden olan yanlışlara bakılır.
Yani demokraside başkanlar her zaman yanlışları kendilerinde ararlar,başkalarında değil.
Halk mutlu değilse, refah yoksa, adalet yoksa, halk bir dünyada
iktidar başka bir dünyada yaşıyorsa ve halk bu adaletsizliği eleştiriyorsa,
mutlaka başkanların düşünmeleri, dalkavuklara para verip halkı susturmak yerine, halkın sözlerine kulak vermeleri lazımdır.
En doğru başkan halkı dinleyen, halka hak veren başkandır.

Dalkavukların çoğaldığı yerde kesinlikle yanlış bir gelişim olur,
çünkü dalkavuklar her zaman başkaların yanlışlıkları üzerinde yaşarlar,
hiç bir zaman gerçekleri savunmazlar, gerçeklerin yok, yanlışların da çok olduğu yerde ise,
ancak olumsuzluklar gelişir, tehlikeler çoğalır.
Kürtlerin karşısında da o kadar tehlike var ki, bunlara yenilerini ekleme şansları asla yoktur.
Öyleyse dalkavukçuluğa son verelim, doğruları herkesten önce,
eğer dinliyorlarsa başkanlarımıza anlatalım. Başkanlarımız da tenezzül edip
halkını dinlemiyorlarsa bari biz halkımıza bu gerçeği dürüstçe anlatalım.

Eksik ve yanlışları olmayan hiç bir lider yoktur,
öyleyse önce bu yanlışlar anlatılmalı ve her Kürt lidere şu ricamız olacaktır:
“Lütfen, eğer biraz demokrasiyi savunuyorsanız bu dalkavukları çevrenizden uzaklaştırın,
yoksa hepimizin sonu kötü olacaktır!“

http://www.kurdistan-aktuel.com/

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.