Amerika, Obama-Biden, Bagimsiz Kurdistan
31 Aug, 2008 Cevdet Akbay
image Demokrat Parti Adayi Obama-Biden ikilisi
ABD'de savaş karşıtı olan birçok insanın, aydının, siyasetçilerin desteklediği yöntem, Irak'ın üç devlete, yani kuzeyde Kürd Cumhuriyeti, merkez-batı'da Sünni Arap Cumhuriyeti ve güneyde de Şii Arap Cumhuriyeti'ne ayrılmasını öngörüyor. Avrupa Birliği'ne benzer bir ’Irak Birliği'...
Amerika, Obama-Biden, Bagimsiz Kurdistan
2006'nin sonlarında Nasname'de yazmaya başladım. Yazdığım ilk yazının başlığı “Irak Birliği = Kangrenleşmiş Soruna Alternatif bir Çözüm“ idi. O yazımdan birkaç paragraf aktarmak istiyorum:
“Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde demokrat görüş ve çıkışları ile bilinen Goals for Americans Foundation'ın (Amerikalıların Hedefleri Vakfı) internet sitesinde (www.goalsforamericans.org) Citizen Paul (Vatandaş Paul, Vakfın başkanı Paul Flum) imzasıyla yayınlanan bir başyazıda, demokratikleştirme bahanesiyle ABD ve İngiltere tarafından işgal edilen fakat demokrasi yerine kan golü ve kaos ortamına dönüştürülen Irak'ın mevcut durumdan çıkartılması için bir proje sunuyor.“
“Bu, aslında yeni bir teklif değildir. Buna benzer bir teklif, The Council of Foreign Relations (CFR, Dış İlişkiler Konseyi) emekli başkanı Leslie Gelb imzasıyla 25 Kasım 2003 tarihli The New York Times (NYT)'ta çıkmıştı. Yazının çıktığı tarihlerde ABD'nin yetkiyi Irak halkına aktarma ve askerlerini kademeli olarak geri çekme ihtimali üzerinde tartışılıyordu. Aynı fikir siyasi arenada, Cumhuriyetçi Parti mensubu ABD Başkanı Bush'un Irak politikalarını şiddetle eleştiren Demokrat Parti'nin Delaware Eyaleti Senatörü Joseph Biden tarafından da hararetle savunulmaktadır.“
“Paul Flum'a gore, Bush Yönetiminin, şimdiye kadar takip ettiği yöntemin fayda getirmediğinin farkına varması gerekiyor. Demokratikleşme zorla ve kaba kuvvetle değil, ülkenin etnik, kültürel ve dini yapısı gözönünde tutularak yerleşebilir. Irak'ın içinde bulunduğu şuanki durumun savunulması imkansızdır, ve bu durum devam ettikçe de ABD'nin uluslararası itibarı daha da zayıflayacaktır.“
“Vatandaş Paul'un ve benzerlerinin teklif ettiği ve ABD'de savaş karşıtı olan birçok insanın, aydının, siyasetçilerin desteklediği yöntem, Irak'ın üç devlete, yani kuzeyde Kürd Cumhuriyeti, merkez-batı'da Sünni Arap Cumhuriyeti ve güneyde de Şii Arap Cumhuriyeti'ne ayrılmasını öngörüyor. Avrupa Birliği'ne benzer bir ’Irak Birliği'... Her ülke kendi başkanına, başkentine, kısacası her şeye sahip olacak, ama Bağdat Irak Birliği'nin başkenti olacak... Irak Birliği'ni ilgilendiren konularda üç devletin yöneticileri veya temsilcileri Bağdat'ta toplanıp Birlik ile ilgili siyasi, ekonomik, ve benzeri gibi konuları değerlendirebilecekler. Teklif edilen çözüm projesine göre Irak'ın yeraltı zenginliği, özellikle petrolü kurulacak üç devletin nüfusuna göre adil olarak paylaşılacak. Devletlerin kurulması, zenginliklerin paylaşılması hususunda Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Arap Birliği gibi kuruluşların yardımına başvurulacak.“
“Olaya tarihi perspektif içinde bakıldığında, Paul Flum, Leslie Gelb, Joseph Biden ve diğer desetkçilerin şimdi yegane çözüm olarak savundukları model aslında Osmanlı Devleti'nin uyguladığı Eyalet Sistemi modelinden başka bir şey değildir.“
Yaklaşık iki sene önce yazdığım yazıda ismi geçen Joseph (Joe) Biden, Demokrat Parti'nin Başkan Adayı Barack Obama tarafından Başkan yardımcılığına seçildi. Obama Amerika Başkanı seçilirse, ki seçilecek gibi görünüyor, Biden onun yardımcısı olacak. Obama ve Biden'ın iktidara gelmesi Amerika'nin dış politikalarında çok keskin değişiklikler beklenmez, beklenmemeli ama Amerika tarihinde kara bir kabus gibi anılacak olan son 8 yıllık döneme göre gözle görünür faklılıklar olacağı da kesindir.
“Cumhuriyetçi Parti ile Demokrat Parti arasındaki en önemli fark nedir?“ diye sorulsa, verilebilecek en iyi cevap sanıyorum şudur: Cumhuriyetçi Parti aşırı sağcıların toplandığı, büyük şirketlere sahip zenginlerin desteklediği, orta ve alt sınıftan çok zenginlerin yararına faaliyet gösteren, dış politikada saldırgan olan sağcı bir parti. ABD'nın açtığı savaşlar genelde Cumhuriyetçi Parti'nin iktidar dönemine rast gelir. Demokrat Parti ise daha çok dar gelirlilerin desteklediği sosyal demokrat bir partidir. Cumhuriyetçi Parti gibi zenginleri biraz daha zengin etmek yerine, emeklilik, sağlık sigortası, işsizlik gibi dar gelirlileri ilgilendiren konularla, halkın refah seviyesini yükseltmekle uğraşır. Dış dünyaya savaş açmak yerine işsizlik, fakirlik, ayrımcılık gibi iç sorunlarla savaşır.
Demokrat Parti tarafından geçenlerde resmen Amerika Başkanlığı için aday gösterilen Barack Obama'nın hayatını kısaca özetlemekte fayda var. Bundan önce ABD'deki aday seçme işlemini özetle vermek istiyorum. Türkiye'deki gibi, partinin “Değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilmez“ bir başkanı yoktur; her seçim öncesinde (dört yılda bir) partilerin içinden birkaç aday çıkar, o partinin ABD'deki eyalet delegelerinden destek isterler. Seçimler sonucunda istenen sayıda delegenin desteğini alan aday, daha sonra toplanan kongrede parti yetkili organları tarafından resmen Başkan adayı olarak gösterilir. Bu yıl, başlangıçta birkaç kişiyle başlayan Demokrat Parti adayları zamanla elendi, asıl yarış Hillary Clinton ile Barack Obama arasında geçti. Obama daha fazla delegenin oyunu aldığı için Demokrat Parti'nin Başkan Adayı oldu. O da kendisine başkan yardımcısı olarak Joe Biden'ı seçti.
Kimdir Barack Hussein Obama? 4 Ağustos 1961'de Hawaii'de doğdu. Babası Barack Obama (babasının ismini taşıyor) devlet bursuyla eğitim için Kenya'dan Hawaii'ye geldiğinde kendisi gibi öğrenci olan Ann Dunham ile tanışıp evlenir. Babası Kenya'ya döndükten sonra annesi Endonezya'lı birisiyle evlenir. Birkaç sene Endonezya'da kalan Obama, tekrar Amerika'ya döner. 1983'te Columbia Üniversitesi'ni, ardından 1991'de Harvard Üniversitesi'nden hukuk tahsilini bitirir. 8 yıl İllinois Eyalet Senatosu'nda hizmet verdikten sonra 2004'te Amerika Senatosu'na seçilir.
Göbek ismi olan “Hüseyin“den dolayı Uzun bir süreden beri “Gizli Müslüman“ olduğu iddia edilerek Amerkalı seçmenleri soğutmaya çalışan ABD'deki bazı aşırı sağcı, faşist “Korku imparatorlugu memurları,“ şimdi hakkında asparagas kitaplar yazarak seçmenleri korkutmaya çalışıyorlar. Anlaşılan, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan hakkında kitaplar yazan JİTEM görevlisi Ergün Poyraz'ın ABD versiyonları da mevcut. Ergenekon Çetesi'nin Neokonlarla irtibatından dolayı Ergün Poyraz'ın onların Türkiye versiyonu olduğu daha mantıklı gibi geliyor.
Soli Özel, 31 Ağustos 2008 tarihli (Sabah) “Muhafazakat devrimci“ başlıklı yazısında güzel bir Obama değerlendirmesini yapmış: “Amerikan sisteminin iki büyük partisinden birisinin başkan adayının siyah olması bu ülkenin tarihi açısından hiç kuşkusuz devrim niteliğinde bir gelişmedir. Barack Obama'nın Başkanlığa seçilmesi ise bu devrimi perçinleyecek, Amerikan toplumunun kendisi ve geleceğiyle ilgili tercihini ortaya koyacak, dünya ile farklı bir etkileşim imkânının da önünü açacaktır. Kurultay'da konuşan hemen tüm siyasiler, Başkan adayı Obama da dahil olmak üzere Amerikan toplumunu küreselleşmenin yıkıcı etkilerinden koruma, büyük çoğunluğu sağlık sigortasına kavuşturma, vergi politikalarını düşük gelirlileri kollayacak şekilde değiştirme sözü verdiler. Demokrat Parti bu seçimlere ABD'deki büyük finansal kriz ve emlak krizinin de etkisiyle Amerikan bağlamında daha sol bir söylemle ve popülist vaatlerle gidiyor.“
“Dış politika konusunda ise Demokratlar toplumlarına dünya ile Bush döneminden çok daha farklı bir ilişki kuracakları sözünü verdiler. Gerek eski başkan Clinton'un gerekse başkan yardımcısı adayı Biden ve Obama'nın söylemleri diplomasinin ön plana çıkacağı, savaşın gerçekten son çare olarak görüleceği bir yaklaşımın işaretleri olarak görülmeli (...) Demokrat Partinin hangi siyasetleri izleyeceği ne kadar önemli olursa olsun bu seçimin hem ABD hem de dünya açısından asıl önemi Barack Obama'nın kimliğinden kaynaklanıyor. Çok hatırlatıldığı gibi Obama adaylığı Martin Luther King'in meşhur "Bir rüyam var" konuşmasının 45. yıldönümünde kabul etti.“
“Barack Obama ABD'ye istediğini verebilecek niteliklere sahip birisi. Yaşadığı toplumu, eksileri ve artılarıyla anlayan, kendi felsefi tercihleriyle gerçekleri birbirine uyduracak siyasi gerçekçiliği gostermesini beceren bir siyaset insanı. Hakkında yazılanlardan anlaşıldığı kadar da hesaplı ve attığı her adımı çok düşünerek atan birisi (...) Kısacası değişimi varolan kurallar içinde kovalayan ama mutlaka kovalayan bir siyasetçi Obama. Bakalım bugüne dek aklına koyduğu her şeyi gerçekleştiren Obama ABD başkanı olmayı da başaracak mı? İnşallah.“
Ben de "İnşallah" diyorum.
Kurulu düzen Türkleri, Obama-Biden ikilisinden çok Cumhuriyetçi Parti adayları John McCain-Sarah Palin ikilisine daha sıcak bakıyorlar. Bunun sebebi olarak Demokrat Parti adaylarının Ermeni ve Rum kesiminden yana olduğu iddiasını ileri sürüyorlar. Tam kurulu düzen Türkü olmamakla beraber “N'aaber Barack'çılar yaa?“ (25 Ağustos 2008, Sabah) yazısında onların düşüncelerini yansıtan Engin Ardıç'ın Obama-Biden değerlendirmesini de sizinle paylaşmak istiyorum:
“Bendeniz de cahil ve aptal olduğumdan ’Hüseyin adında bir zencinin Beyaz Saray'a yerleşmesi ihtimaline' hep kuşkuyla yaklaştım. Son gelen haberlere göre, Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayı John McCain, anketlerde Demokrat Parti adayı Obama'nın beş puan önüne geçmiş! Fakat dereyi görmeden paçayı sıvamayalım, seçime daha iki aydan fazla zaman var... Gene de, bizim yerli Barack'çılar şaşırmış ve üzülmüş durumdalar. Obama ile eski rakibesi Hillary Clinton arasında bir ’al gülüm ver gülüm anlaşmasına' varıldığı, adaylığı kim kazanırsa ötekini de yanına alıp başkan yardımcısı adayı yapacağı sanılıyordu... Öyle olmadı. Obama, yardımcı adayı olarak kendine Joe Biden adında bir adamı seçti. Hariciyeciler tanıyorlar, ben tanımıyorum: Biden, ’Rum-Ermeni lobisinin' adamıymış! Yetmişli yıllarda yediğimiz ’silah ambargosunda' da başı çekmiş... Şu ünlü ’tezkerenin' geçmesi için de üşenmemiş kalkmış taa Ankara'ya kadar gelmiş, yani hiç de öyle ’Irak'tan vazgeçelim' havasında değil... Irak'ın bölünmesini isteyenlerin de başında geliyor.“
Irak'in bölünmesini isteyen(!) Joseph Robinette “Joe“ Biden, Jr. kimdir? 20 Kasım 1942'de Pennsylvania Eyaleti'nin Sranton şehrinde doğdu; 10 yaşında Delaware Eyaleti'ne taşındı. Hukukçu olan Biden, 1973'te henüz 30 yaşındayken ABD Senatosu'na senatör seçildi (ABD tarihindeki beçinci genç senatör sıfatına sahip). Uzun yıllar Senato Hukuk Komisyonu ve Dış İlişkiler Komisyonu üyeliği ve başkanlığı yaptı. Uluslararası ilişkilerde tecrübeli olan Biden'ın, Yugoslavya/Sırbistan lideri Slobodan Milosevic'in yüzüne, “Sen bir savaş suçlususun“ dediği biliniyor. Obama'nın Biden'ı seçmesinde eski ABD Dışişleri Bakanları Henry Kissinger ve Madeleine Albright'ın bir etkisi vardır sanıyorum; onlar da tıpkı Biden gibi Irak'ın üç özerk bölgeye bölünmesinden yanadırlar.
Güney Kürdistan'ın bağımsızlığını elbette ki Obama ve Biden'a bağlamak yanlış olur, ama bu iki şahsın Irak'ta bağımsız bir Kürdistan'a sıcak bakacaklarını sanıyorum. Aslında Türkiye'nin de buna karşı çıkmaması lazım, hatta bağımsız bir Kürdistan'ın Türkiye'nin menfaatine olacağı da söylenebilir ama Kürd meselesini iç siyaset aracı olarak kullanan, bu vesile ile siyaset üstündeki hakimiyetlerini devam ettiren bir avuç bürokratik oligarşi taraftarı buna engel oluyorlar. Türkiye'nin tam demokratikleşmesi, Irak'ta bağımsız bir Kürdistan'ın kurulması için de önemlidir. 150 bin nüfuslu Kuzey Kıbrıs'a garantörük yapan, memurlarının maaşını bile ödeyen Türkiye'nin milyonlarca Kürdün kendi devletine sahip olma hakkına karşı çıkmamalıdır. Türkiye'nin Irak'ta kurulacak Kürdistan'a destek çıkması, Türkiye'de yaşayan Kürdlere bir nevi borcudur. Kürdistan'a destek olmakla borçlu olduğu Kürdlere borcunun bir kısmını ödemiş olur. Diğer kısmını da Kürdlere karşı işlediği zulmü kabul edip Kürdler'den resmi olarak özür dileyerek itibarlarını iade etmek, maddi ve manevi kayıplarını karşılamak, onları birinci sınıf vatandaş olarak kabul etmek, eline Kürd kanı bulaşmış görevlileri yargılayıp cezalandırmaktır.