Geçenlerde Baron Eduard Nolke'nin 1895 yılında “Braunschweig, Druck und Verlag von Friedrich Vieweg und Sohn“ tarafından basılan “Reise nach İnnerarabien, Kurdistan und Ermenien“ adlı gezi anılarını okuduğum zaman, Kürdlere ilişkin çok enteresan bilgilere ulaştım.. 272 sayfadan oluşan kitap büyük oranda o dönemin Kürdistan'ına dair bilgileri içeriyor...
Baron Nolke, Bağdat'tan itibaren büyük bir Kürdistan gezisini gerçekleştiriyor ve gözlemlerini aktarıyor.. Aslında kendisi daha önce bu bölgeye geldiğini söylüyor, ama ne zaman olduğuna dair bilgi vermiyor..
Baran Nolke, Hemrin dağlarından itibaren var olan tüm bölgeyi “ Güney Kürdistan“ olarak adlandırıyor.. O, Hemrin dağlarından başlayarak, Qeretepe, Xurmatu, Kifri, Tauk, Çemçemal, Baziyan, Kerkük, Altın köprü, Erbil, Musul, Zaxo, Cizire, Sirt, Bitlis, Wan ve Erzurum gibi Kürdistan'ın önemli yerleşim alanlarından geçiyor ve gezi gözlemlerini aktarıyor.. Bu kısa yazıda yazarın Kürdlere ilişkin anılarını özetlemek çok zor... Ben kendimi o dönem baş gösteren “Hemawend Aşireti“nin ayaklanmasıyla sınırlayacağım..
Aslında “Hemawend Aşireti“ biz Kuzey Kürdlerine pek yabancı değil.. Son dönemlerde yayınlanan Osmanlı Belgelerinde “Hemawend“lere ve onların zorunlu sürgününe dair bir çok belge var.. Bugün Ankara çevresinde yaşıyan Şêxbizinî ve Hemawendler Güney Kürdistan'dan zorla aware edilip bu alanlara yerleştirilmişlerdi... Osmanlı devleti (şimdi tarihini hatırlamıyorum) bir kere “Hemawend“leri toplu sürgüne tabi tutarak Botan bölgesine yerleştiriyor.. Hemawendler toplu olarak bir yolunu bulur ve eski yerleşim yerleri olan Germiyan'a geri giderler.. “Hemawend Aşireti“ büyük isyanından sonra küçük gruplar halinde Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyeti altında bulanan Balkanlara, Afrika'ya Anadolu'ya ve Kürdistan'a mozaik gibi dağıtılıyor.. Ondan dolayıdır ki Bedredin Dalan gibi “Hemawend“ kökenli insanlar yüzyıllar sonra Ege sahillerinden ortaya çıkabiliyorlar...
Baron Nolke “Cebbel Hemrin“ den Güney Kürdistan'a girdiği andan itibaren Kürdistan'ın görkemli dağlarını tarif ediyor ve “Hemawendlerin eşkiyacılığı“ üzerine duruyor.. Aslında Baron Nolke “eşkiyalardan“ söz ederken sanki “şövalyeleri“ tanımlıyor, kahramanlıklarına ve cesaretlerine övgüler yağdırıyor..
Baron kitabının “Türklerin Hemawendlere karşı savaşları“ adlı bölümünde iki büyük Hemawend ayaklanmasından söz ediyor.. Birinci ayaklanma 1886-1887, ikincisi ise 1890-1891 yılları arasında olmuş.. Baron Nolke, “Eşkiya bir Kürd aşireti olan Hemawendlerin bir çok defa Bağdat ve Musul arasını kontrol altına aldıklarını ve buraları kendilerine merkez edindiklerini“ söyle..
Nolke “Hemawendlerin bundan 75 yıl önce İran'dan Osmanlı topraklarına geçtiğini “ yazıyor.. O, bu geziyi 1891-1892 yıllarında gerçekleştirdiğine göre Hemawendler 1816-1817 yıllarında İran devletine karşı ayaklanmışlardı.. Hemawendlerin İran devletine karşı ayaklanması ve Osmanlıların hakimiyetinde bulunan Kürdistan topraklarına geçtiklerini Osmanlı belgelerinde de sözü ediliyor.. Osmanlı ve İran devletlerinin Hemawend ve diğer bazı aşiretlerine karşı ortak hareket ettiklerini biliyoruz.. Bu iki devletin arasında yapılan tüm antlaşmalarda “eşkiyaya karşı işbirliği“ diye bir madde var.. Kasri Şirin, Gulistan ve Erzurum antlaşmalarına bakılabilinir.. Zaten bugünde değişen bir şey yok...
Nolke'nin anlatımlarına göre Hemawendler Doğu Kürdistan'da gelerek “Çemçemal ve Baziyan“ yerleşim birimlerini kuruyorlar..
Nolke “Osmanlılar 1000 askerin koruması altında haftada iki defa postalarını- vergileri ve zenginlikleri- Bağdat'tan Musul'a götürüyorlardı“ diyor..
Osmanlı devletinin bu kadar askeri güç eşliğinde taşıdığı “Postaları“ Hemawendlerin saldırılarına uğruyordu..
Nolke bu durumu izah etmek için daha sonra kendisi ile birlikte Musul yolculuğuna çıkan ve kendi söylemiyle Hemawendlerin “ eşsiz lideri Hüseyin Ağa'nın“ anlatımlarını aktarıyor...
Hüseyin Ağa Nolke'ye 1890 yılında Tauk dağlarında Posta götüren 1000 askere saldırdıklarını 120,000 altın Osmanlı lirasını(2 milyon Alman Markından fazla) ganimet olarak götürdüklerini söylüyor.. Nolke, Graf Cholais adlı birinin Hemawendlerle olan tecrubesinede atıfta bulunuyor..
Nolke Osmanlı Sultan'ın “Hemawendlerle hasaplaşmak amacıyla İsmail Paşa Kurdî“ adlı bir general'ın emrine 20,000 silahlı güç“ veriyor... Nolke göre “Hemawendlerin silahlı gücü 2200 ile 2400 arasında değişiyordu..
Nolke Hemawendler cesur, olağanüstü ve bükülmez iradeye sahip olan liderleri Camêrin önderliğinde tam bir yıl Osmanlı Ordusu ile savaştılar diyor.. Doğu'da İran sınırı, Batı'da Dicle Nehri, Güney'de Hemrin Dağları ve Kuzey'de Musul'a kadar olan bölge tümden savaş alanıydı, diye ekliyor..
Nolke Hemawendlerin yenilmesinden sonra “Camêr“in bir grup yakınıyla İran'a sığındığını, kahraman olarak karşılanarak “Şah'ın Özel Korumalarına“ alındığını yazıyor.. Osmanlılar tarafından esir alınan Hemawendlerden 25-30 önce idama mahkum ediliyor ve sonra Sultan'ın afına bağlı olarak İstanbul'a götürüyorlar..
Baron Nolke'nin anlatımlarına göre İstanbul'a götürülen Hemawendlerden Osmanlı Sultanı kendisine “Özel bir koruma grubunu“ oluşturuyor.. Fakat Avrupa devletlerinin “İstanbul güvenliğinin tehlike düşeceği“ gerekçesiyle Osmanlı Sultan'ın üzerine kurdukları baskının ardından Hemawendler “ Tropili“ye sürgün ediyorlar..
Nolke, Osmanlı Sultanının “kendisine sığınmayan Hemawend lideri Camêri hiç bir zaman afetmediğini, onu geri almak için sürekli olarak İran Şahı üzerine baskı kurduğunu“ söyler..
Belli bir dönem sonra İran Şahı Osmanlılarla “Camêr konusunda anlaşmaya“ varıyor..
Osmanlı ve İran devletleri arasındaki antlaşmaya göre, Şah kendisini zora sokmadan, Camêrî Osmanlıya verme öldürmeye karar veriyorlar.. Bu amaçlada O dönem İsfahan Emiri olan Şah'ın büyük oğlu Selle Sultan ve Osmanlı tarafından Muhammed Paşa görevlendiriliyorlar..
Selle Sultan Camêr ile sınıra gidiyor. Diğer taraftan da Muhammed Paşa geliyor.. Bu buluşma esnasında İranlılar Osmanlı generalı Muhamed Paşa'nın gözleri önünde, Nolke'nin söylemiyle “kalleşce ve haince Camêrî“ öldürüyorlar..
O esnada dışarıda bekliyen Camêr'in eşi(ismi verilmiyor) Camer'in Osmanlılar ve İranlar tarafından öldürüldüğünü duyunca, intikam almaya çalışıyor.
Nolke'nin verdiği bilgilere göre Camêr'in “kahraman eşi“nin komutasında toplanan Hemawendler tam 3 gün 300 km yol boyunca Muhammed Paşa'nın peşine düştüler... Muhammed Paşa zar zor Bağdat'ta yetişip canını kurtarıyor.. Nolke'nin verdiği bilgilere göre Tripoli ve diğer yerlerden bulunan bir çok Hemawend savaşçıları kaçak bir şekilde bölgelerine geri dönmüşlerd...
1890 ve 1891 yılları arasında Bağdat ve Musul arası bölge yeniden Hemawendlerin eline geçiyor, çok kanlı çatışmalar oluyor..
Osmanlı generalı Hidayet Paşa'nın Nolke'ye anlatıklarına göre bu çatışmada Osmanlılar 2000 asker, Hemawendler 400 savaşçı kaybediyorlar..
Nolke, yakalanan Hemawend savaşçılarının bu sefer Afrika'nın dahada derinliklerine gönderildiğini yazıyor...
Nolke Hüseyin Ağa'nın Osmanlılarla anlaştığını Kerkük Jandarma biriminin başına getirildiğini ve daha sonra vali ile olan sorunlarından dolayı Erbil'e gönderilidiğini yazıyor..
Sonuç olarak bu kısa yazıyla kaderi Kürdistan gibi olan “Hemawendleri“ , “eşsiz liderleri Camêri“ ve “kahraman“ isimsiz eşini hatırlamak ve anmak istedim...
Aso Zagrosi
Baron Nolke Ve Hemawendler(arşivden)