Yanan Zeminde Siyaset 2
Çarşamba, 10 Aralık 2008 03:16
''Neredeyse otuz yıl gibi kısa sayılmayacak bir süreçte çizildi. Şüphesiz ki, bu resmin çizilmesinde eğemen güçlerin payı vardır...''
Yanan zemin uzerinde siyaset Bir önceki mesajımı PKK nedir ve bu yanan zemin üzerinde uyguladığı siyasetle nereye ulaşmak istemektedir demiştim. PKK nedir yerine, PKK benim için ne idi, ilk algılamalarım ne idi ve bu algılamalar zaman içinde nasıl değıştiğinden başlamak daha doğru olur kanısındayım. Bu yüzden 1978 li yılllara, oradan da bu güne alabildiğine özetle, gelerek anlatımın daha uygun olacağı kanısındayım.
Zaman içinde bu kısa yolculuğun yapılması kaçınılmaz .Çünkü PKK denildiğinde akla, sadece PKK gelmemekte, hemen yanında hatta başında Apo, daha sonra, son adı DTP olan biribirinin ardında isim değişiklikleriyle kurulmuş partiler ve adına
siyaset yapıldığı hatta tek temsilcisi, iradesi oldukları ilan edilen Kürt ulusu gelmekte.
Bunun yanında irili ufaklı azımsanmayacak Kürt gurupları, kişiler, partiler vb. durmakta...Tüm bu olguların yanında 30 yılı aşkın zaman içınde, PKK ile ilgili zihinlerde oluşmuş bir resim var. PKK ve terrör. Bu resım bir iki günde oluşmadı.
Neredeyse otuz yıl gibi kısa sayılmayacak bir süreçte çizildi. Şüphesiz ki, bu resmin çizilmesinde eğemen güçlerin payı vardır. Ancak bu resmin asıl akıldan çıkmasını engelleyen çizgilerinin oluşmasında, PKK ve giderek Apocu'laşmanın payı nedir.
Çünkü bu resmin en belirgin rengi savaşıldığı iddia edilen devlet güçlerine karşi yürütülen çatışmalardan ziyade, kendi içindekilere, kendinden ayrılanlara, diğer
Kürt siyasal hareketlerine, Kürt soluna, Türk soluna yöneltilen ve acımasizca uygulanan şiddetin rengi olmuştur. Bu renk kan rengidir . Bu resmin oluşmasında ve bu resimden PKK nın pek te rahatsız olmadığı, hatta bu resmin yarattğı dehşet ve sindirme sonuçlarından alabildiğine yararlanmaya çalıştığı açıktır.
Örneklersek :
1985 yılın da, DDKD'nın Stokholm'ün bir salonunda
yapılan kutlama gecesinde, Kadın, cocuk ve her yaştan hıncahınç
dolu bir salonda, Kendisinden ayrılan bir insanı, arkadan
ve her kesin içinde kafasına kurşun sıkarak
öldürmenin gelişi güzel bir davranış olduğu ileri sürülemez.
Bu şu demektir:
- Benden asla ayrılamazsın
- Ayrılırsan senin kafana kurşun sıkarım değil, sıkıyorum.
- Bunu, istersen kuzey kutbuna git, benden kurtulamazsın
- Bu infazı her kesin gözü önünde, hem de bir kürt örgütünün en kalabalık toplantısında yaparım.
- Bu konularda hiç bir pervam yoktur.
...
Kısa süre sonra; Upsalada aynı yöntemle yine kendinden ayrılan bir kişiyi öldüreceksin.
Hemen aynı zamanda Danimarkada, Almanyada bu şekilde cinayetler gerçekleştireceksin.
Kısa bir süre sonra Isveç başbakanı Olof Palme bir suikaste uğrayıp öldürülünce,
sıcağı sıcağına cinayetlere sarmalanmış adın, bu cinayetlerle ilgili
sabıkalılarla aynı resmin karesine sokulunca ve tüm dünyaya yayılınca, şasırmak için bir neden yoktur.
Yer, mekan ve zamanı aynı olan cinayetler, kaçınılmaz olarak aynı kareye girmekten kaçınamazlar.
Bu uluslar arası resmin çizilmesini sağlayan baş ressam PKK dır.
Bu resmi kendi çizmiştir ve bozulup değiştirilmesi için en küçük bir çaba göstermemiştir.
Halen de böyle bir çabası yoktur.
Zaten hem kendi içinde işlediği sayısız cinayet, hem kendi dışında
Türkün Kürdün yetiştirdiği değerlere uyguladığı kıyım, korkutma
ve sindirmeye yöneliktir, ancak ış bununla kalmamıştır.
Kendi içinde ve dışında, yılların sonucunda yetişmiş
değerleri fiziken ortadan kaldırdığı için ve
PKK da yalnızca ilkelliği baş tacı ettiği için, bugün
PKK'nın evrilmesini sağlayacak kadro umudunu da ortadan kaldırmıştır.
Bu uygulamalarda insanı hiç bir değer gözetilmediği içindir ki.
Bugün:
Hak, Hukuk, Özgürlük ve kurtuluş gibi kavramlar yalnızca
Apocuların dudaklarında, durmadan tekrar edldikleri halde, çok iğreti durmaktadır.
Ülkenin bu yanan zemini üzerinde, hiç bir güvenilirliği kalmamış
apocuların, süreç içinde nasıl evrildiğini,
hiç olmasa birey olarak nasıl gördüğümü anlatmak için.
1978 yılına gitmem gerekiyor.
Yıl 1978 Istanbuldayım.
DISK'e bağlı Maden iş sendıkasındayım.
MESS grevlerinin tam ortasındayız.
Bir haber aldım Urfadan.
Babam, kardaeşimi silahla ağır yaralamış,
sebep, kardeşim babama karşı gelmiş, ona dil döndermiş.
en küçük kardeşim babamın kurşun yağmurlarından zor kurtulmuş.
Annem babamı karakola şikayet etmiş.
Babam dağlara, aşirete çekilmiş.
Hemen gitmem lazımmış.
Gittim.
Modern mücadele şekli olan grevlerden, aynı zaman
içinde ülkenin diğer bir parçasında, tam bir ilkelliğin hüküm sürdüğü ortama indim.
Ortam dehşetti.
Ve istanbulda, içinde devindiğimiz ortamla hiç bir alakasi yoktu.
Proletarya, burjuvazi, sendika, hak, hukuk...
Hak getire.
Buna benzer kavramların esamesi okunmuyordu buralarda.
Sağlıcakla kalın.
Mustafa Satiş
K-aktuel akt.