Economist dergisinin yanılmıyorsam iki hafta önceki sayısında yayınlanan: “AK Parti hükümeti Kürt desteğini almak için İslam'ı kullanıyor“ başlıklı yazısının bir bölümünde şu satırlar yer alıyordu: “Diyarbakır'da üzerinde Atatürk'ün en sevilen vecizelerinden 'Ne mutlu Türküm diyene' yazılı bir tabela, Türkiye'nin yıllarca öncesinden başlayan, bölgedeki Kürtleri cebren asimile etme siyasetinin bir anısı gibi asılı duruyor. (...) İktidardaki AKP ise bunun yerine tabelada 'Ne mutlu Müslümanım diyene' denmesini tercih edebilirdi.“ AKP böyle bir ibareyi tercih eder miydi etmez miydi o ayrı bir konu ama, burada anlatılan fotoğrafın Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu ile ilgili bir saptama olduğu su götürmez bir gerçek.
Osmanlı dönemini bir yana bırakalım, Türkiye, cumhuriyetin ilanından bu yana o bölgede acımasız bir asimilasyon politikası uyguluyor.
Bunu artık kabul etmeyen neredeyse kimse kalmadı.
Koskoca emekli generaller bile yıllar sonra yaptıkları itiraflarında, özeleştirilerinde bu durumu acı bir dille anlatıyorlar.
“Bize Kürt yok demişlerdi“ diyorlar.
Bu nedenle Economist yazarının yaptığı saptamanın fazla orijinal bir tarafı bulunmuyor.
Bütün asimilasyon çabalarına ve çekilen acılara rağmen, kendilerine hala Kürt demekte israr eden milyonları görmezden gelip, bunu inkar etmeye çalışanların olduğunu biliyoruz.
Bazı yasalar AB süreci vesilesiyle değişse de, uygulama ve anlayış itibariyle bürokrasinin bu görüşte ısrar ettiği de bir gerçek.
Zaten böyle olmasaydı ne şimdiye kadar çekilen acılar çekilirdi, ne onca kan dökülürdü ne de onbinlerce insanımız hayatını kaybederdi.
Bu bilinen şeyleri niye anlattık?
Hasan Cemal 16 Şubat tarihli yazısında bu meseleyi net bir şekilde dile getirdi. Başbakan'ın Köln'de yaptığı ve entegrasyonu savunan, buna karşılık asimilasyonu insanlık suçu ilan eden konuşmasına değinerek,
“Sayın Başbakan, Kürtler asimile mi, entegre mi?“ diye sordu.
Başbakan bu soruya ne cavap verir bilemem.
Yalnız bana göre Başbakan, o konuşmasında Hasan Cemal'in işaret ettiği gibi asimilasyon meselesini yukarda değindiğimiz Türkiye şartlarını dikkate almadan dile getirmekle kalmadı.
Bir de Avrupa'da yaşayan Kürtleri hiç hesaba katmayarak yanlış yaptı.
Köln'deki toplantının yankıları çok kısa bir süre içinde bütün Avrupa'ya yayıldı. Başbakan'ın konuşması Türkiye'den kopup Avrupa'ya gelmiş değişik etnik kökenden, inanıştan ve siyasi görüşten insanlar arasında tepkilere yolaçtı.
Çünkü bir kere Başbakan'ın konuşmasına Türkiyeli oldukları halde bu dediğim gruplara mensup gurbetçiler çağırılmadı.
Gerçi bu grupların dışlanmışlığı yeni bir şey değil. Şimdiye kadar ne devletin yurt dışında bulunan temsilcilikleri ne de işbaşındaki hükümetlerin zaman zaman Avrupa'ya gelen sözcüleri ve yetkilileri onları hiç dikkate almazlar.
Genelde bütün Kürtlerin PKK yandaşı ya da sempatizanı oldukları düşünülür.
Başbakan konuışmasında sık sık Almanya'da 3 milyon, bütün Avrupa'da 5 milyon Türk'ün yaşadığını söyledi.
Türkiye'den gelen o milyonların hepsini bir sayarak herkesin Türk olduğunu ifade etti. Oysa bu rakamların önemli bir oranını Kürtler teşkil ediyor. (Mesela Almanya'da 700 bin cıvarında Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu söyleniyor. Bir milyon diyen de var.)
Öte yandan bu ifade hala Türkiye'de geçerli olsa bile Avrupa'da tepkiyle karşılanan bir söylem.
Çünkü Avrupa'da kimse kimsenin etnik kökeniyle, kimliğiyle ilgili değil. Kim kendisini nasıl hissediyorsa o şekilde kabul ediliyor.
Bunun dışındaki söylemler ayrımcılık, asimilasyoncu gayretler olarak kabul ediliyor, hatta suç sayılıyor.
Belli ki Başbakan'a danışmanları işin bu tarafını ona anlatmamış olmalılar.
Siz ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın Türkiyeli bir Kürde Türklüğü kabul ettiremezsiniz. Türkiye'de onca baskıya rağmen etmiyorlar, Avrupa'daki özgürlük ortamında böyle bir ifade bile onları kızdırmaya yetiyor.
Türkiye'de yaptığınız gibi, “Türklük bir etnik kimlik değil, üst kimliktir. Bu nedenle herkes önce Türktür, sonra Kürttür“ deseniz de bunu kimse kabul etmez.
Türkiyeli bir Ermeni de, Süryani de, Yezidi de bunu kabul etmez.
Dolayısıyla Başbakan'ın Köln'de yaptığı entegrasyon, asimilasyon konulu konuşma talihsiz bir konuşma olmuştur.
Cumnhuriyet'ten bu yana uygulanan acımasız asimilasyon politikalarına dikkati çektiği için belki faydalı bir yanı olduğu söylenebilir.
Ancak, bu sayede AKP'nin bu asimilasyon politikalarının devamından bir rahatsızlık duymadığı gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Buna rağmen Kürtler ve kendilerini Türk kabul etmeyenler Başbakan'ın şu sözünü yaşadıkları kentlerin, kasabaların girişlerine, tepelerine asamayacaklarına göre, evlerin duvarlarına çerçeveletip asmalıdırlar:
“Asimilasyon insanlık suçudur“
Evet, asimilasyon insanlık suçudur!Yeni Şafak Gazetesi