Hasan H. Yıldırım’la Röportajımız / Ala Yekiti
Hasan H. Yıldırım, sorularımıza toplu cevap vermek istediği için sorularımızı okuyucularımız için aşağıda belirtiyoruz;
1.Genel olarak önem arz eden Kürdistan sorunları nelerdir?
2.Kürdistan parçaları arasında ortaklaşa üretilerek dünyaya verilmesi gereken mesaj ne olmalıdır?
3.Kuzey Kürdistan’ da temel sorunlar nelerdir?
4.Kuzey Kürdistan sorunu ideolojik olarak nasıl ele alınmalıdır?
5.Günümüzdeki sivil mücadele biçimleri Kuzey Kürdistan’ da ne olmalı? Hedefleri orta ve uzun vadede neleri kapsamalıdır?
Sorduğunuz sorular beş aşağı, beş yukarı aynı sorunlara yöneliktir. Tek tek sorulara cevap vermek yerine toplu olarak ne düşündüğümü yazmayı tercih etmeyi daha uygun buldum. Hoş karşılayacağınızı umarım.
Sorularınızdan anladığım kadarıyla geldiğimiz gelenek çevresinin “Bugün sivil meşru alanda ülkemiz Kürdistan’ın en genel güncel sorunlarını tespit etmek bu sorunların halli için sivil çözümlerin arayışı içindesiniz. Buna cevap ararken gerek Kürdistan’ın geneli ve gerekse Kuzeyi’nin temel sorunlarını tespit etmeyi istemektesiniz. Bu bağlamda sorularınız Kürdistan’ın mevcut statüsünü ve üzerinde yükselmesi zorunlu devrimi de içeren geniş kapsamlı bir sorunu ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle Kürdistan devrim programını kapsayan niteliktedir. Bunun için bir broşür, bir kitap yazmak gerekir. Buna gerek duymadan, fazla uzatmadan, detaylara da girmeden birkaç cümle ile ifade etmeye çalışayım.
Kürdler bir millettir. Ülkeleri Kürdistan’dır. Tarihten kalma bir miras olarak Kürd/Kürdistan’ın parçalanmışlığı, bölüşülmüşlüğü, sömürgeleştirilmişliği bugüne kadar sürüp gelmiştir. Bu tarihi bir haksızlıktır, düzeltilmelidir. Yani millet olmamızdan doğan doğal haklarımıza sahip olunmamız gerekmektedir.
Ne demektir bu?
1) Parçalı Kürd/Kürdistan birleştirilmelidir; 2) Kürd devleti kurulmalıdır. Bunun dışında aranan başka çözüm biçimleri gerçekçi değildir ki sorunu çözmekten çok uzaktırlar.
Kürdlerin başka sorunları yok mu? Dağlarca ama o tüm sorunlar gelip bu iki temel soruna takılıp kalıyor. Bu iki temel sorun çözülmeden Kürdlerin hiçbir sorunu teminat altına alınamaz. Kürdistan’ın geneli için olduğu gibi, Kürdistan’ın Kuzeyi’nin de en temel sorunu işgalden kurtarılmasıdır. Bu stratejik hedeftir. Buna ulaşmak için bugünün en temel sorunu Kürdistan devrim misyonunu yükleyecek bir partinin inşasıdır. İkincisi, birleştirilebilecek tüm millici güçleri bir cephede örgütlemektir; üçüncüsü, düşmanın anladığı dilde konuşabilmek için gerekli aracı yaratmaktır.
Bugün bir bütün olarak Kürd/Kürdistan’ın devrim programına sahip bir parti, örgüt, cephe, kongre veya başka bir örgütlülük yoktur. Mevcut olanlar parçalı Kürd/Kürdistan devrim zeminden çok uzaktırlar. Sahadakiler Türkiyeci, İrancı, Irakçı ve Suriyecidirler. Bu nedenle mevcut partilerin, Kürdlerin millet olmaktan kaynaklı haklarını alma gibi ortak bir hedeflerinin olmadığı gibi, Kürd milleti adına dünyaya verebilecek bir mesajlarını da doğal olarak yok saymaktadır.
Kürd/Kürdistan sorunu sıradan bir sorun değildir. Ülke ve bölge sorununu da aşan uluslararası bir sorundur. İlgili tüm güçlerin çıkarlarının çakışması ve çatışması üzerine süren ittifak ve savaş zemininde yol almaktadır.
Bunlar irdelendiğinde soyunduğunuz “sivil çözümlerin” bir kıymeti harbiyesinin olmadığı kendiliğinden anlaşılır. Bunun yanı sıra sivil mücadele biçimlerinden evvel niye yapılıyor boyutu da çok önemlidir. Diğer bir anlamıyla Kürd milleti için ne istiyorsunuz meselesinin açığa çıkarılması gerekir. İlk önce açığa kavuşması gereken boyut bu olmalıdır. Bunlar tespit edilirse buna uygun sivil mücadele biçimleri bulunur. Şu an sahada olan veya bu konuda girişim sahibi olanların perspektifinde olmayan da budur. Sakatlık buradadır. Bu nedenledir ki Kürd milli potansiyeli, TC devlet sınırları içinde hedefsiz, amaçsız bir zeminde sömürgeciler lehinde eritilmektedir. Oysa Kürdistan’da diri, atak, fedakâr genç milli bir potansiyel vardır. Bu potansiyel Kürdlerin millet olmadan kaynaklı haklarını elde etmek için doğru bir zeminde örgütlenmesi ve pratikleşmesi zaruriyken “sivil çözümlere” yatırılması kaybettiren bir politikadır. Bunca yaşananların ortaya çıkardığı gerçek şu ki, Kuzey’de sivil mücadelenin sırtını dayayacağı bir arka alanı olmadı mı kitle rezervine ulaşamaz. Kitlesiz sivil mücadele etme diye bir şey olmayacağına göre ilk önce kitleye ulaşmanın yolları aranmalıdır. Bu legal alanda kalınarak ulaşılamaz. Ulaşsaydılar yıllardır bu sahayı temel mücadele alanı seçmiş politik güçler ulaşırdı. Demek ki olmuyor. Olmayan bir deneyi tekrarlamak tabiri caizse boş heybeye kürek sallamak olur. O zaman yapılması gereken kendiliğinden ortaya çıkar.
Nedir bu?
Bizim gibi kendisine inkâr ve imha dayatılmış bir toplumun sorunlarını çözme yol ve yöntemlerine başvurmayı gerektirir. Kitleleşmenin yolu buradan geçer. Kitleleşmeden sivil mücadeleden bahsetmek bana saçma geliyor. Ki Kuzeyli Kürd politik güçleri adına ister legal, ister meşru, ister başka bir adla ifade edilsin bu alanı fetişleştirdikleri veya fazla görev yükledikleri malumumuz. Bu da, kaybettirdi. Ki bundan sonra bu alanın giderek daralacağı da kesindir. Türk egemenlik sisteminin en son meclislerinde geçirdiği “iç güvenlik paketine” bakıldığında bu zaten anlaşılır bir durumdur. Bugüne kadar izlediği politikasıyla TC devleti muhalefetinin muhalefetini bile kendisinin oluşturduğu bilinmektedir. Sahadaki parti, örgüt, dernek ve oluşumların hemen hemen bir bütünü devlet icazetli olup güdümlü yönetildiği bilinmeyen değildir. Örgütlü yapılar sistemin birer taşeronları olup ıslah edilmişlerdir. Deyim yerindeyse hadımlaştırılmışlardır. Geriye halk kalmaktadır. Halkta çıkardıkları bu son “iç güvenlik paketi” ile raptı-ı zapt altına alınmaya çalışılacaktır. Öyle bir sürece giriyoruz ki 12 Eylül 1980 askeri darbeyi aratmayan bir ortamla karşı karşıya kalınacaktır.
Yanı sıra dünya karar kılıcıların Fas’tan Hindistan’a kadar alanı yeniden dizayn edeceği planı da devredeyken TC devletinin giderek daha da katılaşacağı kaçınılmazdır. Kürdistan’ın merkezinde olduğu bölgemizde uygulanmaya konulan GOP’den doğal olarak en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Ortalığa saçılan belge, kanıt, analiz ve de kendi algılarıma da dayanarak şunu diyebilirim. Bağımsız Büyük Kürdistan bu projenin bir parçasıdır. Şunu da biliyoruz. Türk egemenlik sistemi kendisini Kürd milletini yok sayarak ve imha etme planı üzerine yaşatmayı dünden bugüne politika edinmiştir. Bunun değişeceği yok. Bu nedenle GOP’ne direnecektir. Bu da korkunç bir savaşa yol açacaktır. Kürdleri katliamlar ve trajediler beklemektedir. Realite bu.
Kürdleri bu konuda motive etmek gerekirken, bu koşullarda “sivil çözümlerden” dem vurmak gidişatı doğru okumamaktır. Bugün legal alanda var olan kısmi mücadele koşulları da giderek ortadan kalkacaktır. Buna göre hesap kitabını yapmayanlar tasfiye olmaktan kurtulamayacakları gibi en çokta bu kesimler büyük bedeller vermekle karşı karşıya kalacaklardır. Benden uyarması.