Skip to main content

MUNZUR'A ÖZLEM / Müslim Korkmaz

Bir sevda gibi,
tutkuyla seviyorken seni
güz yaprağı gibi,
rüzgarlara seriliyorum.

ah, ah!
hasretimle vurdular beni
yara bere içindeyim
sakallarım buz tutmuş
bedenim sırıl sıklam
ter içindeyim.

savrulup dağılıyorum
gurbetin tam orta yerinde
yüreğimi fırtınaya veriyorum.
bir evlat acısı gibi,
içimdeki sızıyı tuzluyorum.

ne çok zaman geçmiş
anılardan ırak!
unutuvermişim tadını tuzunu
suyunu, ekmeğini.
bir de
köy düğün yemeğini
kızgın kumlarda yürümeyi
şöyle uzanıp,
güneşin koynunda yatıvermeyi...

anılara bırakıyorum kendimi
Peri Köprüsü‘nden
Gole Cetu'ya dek.
vurgun yiyorum
asi Munzur'u ararken.

Tepebaşı'nın dibinde
kelepçeye vurulmuşum
kederle bakıyorum yüzüne
köprünün orta yerine,
asıveriyorum yaralı ciğerlerimi...

Barge'de
Munzur'la bakışan
nice acıların tanığı,
meşe ağacına yöneliyorum
bel verip
oturuyorum gölgesine
baltalardan yara almış
gövdesine yaslanıyorum
gözlerimlerimde nem
bulutlara uzanıyorum.

asmendeki yıldız tarlasında
kısa bir yolculuğa çıkıyorken
gözlerimle yıldız topluyorum.

asırlık ağacın
koyu serin
gölgesine iniyorum sonra
hasret kokan,
aşkımı ilan ediyorum
şah damarımdaki Munzur'a.

az ötede
uzun zarif boyuyla
Çake ninemi görüyorum
yılların kederiyle sağılıp
ürperen hüznüyle,
Dersim Tertele’sini yaşıyor yeniden.
Koe Sıpe’de delik deşik edilen
tanıdık simalar arasında,
zalimlere kaptırdığı
dedemi arıyor dizini döverek.

zor açıyorum ıslanmış gözlerimi
ard arda
avuç avuç
buz gibi sularını yudumluyorum
Munzur'un kelepçesiz halinden,
huzur akıyor ruhuma.

gem tutmaz bir kısrak gibidir
dağlardan inerken.
düz zeminlerde ise
salınan nazlı bir gelin.

keklik gibi sekiyor Munzur
bir divane sevdalı gibi
takılıveriyorum ardına
up uzun
bir yolculuğa çıkıyorum
çölde Leylasını arayan
derbeder Mecnun’a,
hayat verirken görüyorum.

dik vadilerin bir yerinde
sevda taşına oturmuş
Şirin'e yöneliyor
bir damlacık
ab-u hayat arayan
sabır küpü,
Ferhat’a murad oluveriyor.

bir başka dönemecin ardında
gelin başlı
çiçeklerin arasındadır
ovanın ortasında.
yana yana kül olan
yakışıklı Kerem’in,
sevdasını çağıran
inleyen sesini duyuyorum.
Kerem’in
kızgın küllerinden
kavrulup saçları tutuşan
keşişin selvi boylu kızı,
Aslı’ya merhem oluyor Munzur.

gözlerimi açıyorum tekrar
yangında buza kesen
soğuk sularla kucaklaşıyorum
bırakıveriyorum kendimi
Munzur‘un ana kucağına.
başı dumanlı
Munzur Dağı kadar,
çok ama çok,
çok özlemişim seni Munzur!

Kasım‘2013 – Frankfurt

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.