TC'nin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kürd çözümü adı altında kırıntı haklar sunarak Öcalan ve örgütünün peykleri, BDP/HDP, Kandil ve KCK'yi de yanına alarak Güneybatı Küdistan ile ilgili Misaki Milli ve İslam liderliği hayallerini besliyordu. Ayrıca yukarda saydığım Kürd görünümlü örgütleri vurucu ve öncü güç olarak kullanıp, Güney Kürdistan'da olabilecek herhangi bir bağımsızlığa giden yola takoz koyup engellemeyi amaçlıyordu.
Bu emellerini garanti altına almak için de, bir taraftan Başer Esat'a meydan okuyor, bir taraftan da el altından İŞİD'e ilaç, silah, tedavi imkanları, sınırdan ve gizli yollardan İŞİD mensubu adamları geçirme gibi sahte kanun dışı yollara başvuruyordu. O kadar gözü dönmüştü ki, Kürdlere karşı her türlü çılgınlığı bile göze almıştı. Çünkü batılı devletlerin ve Amerika'nın uyarılarını bile duymazlıktan geliyordu. Osmanlı oyunuyla kendi konsolosluk görevlilerini İŞID'e rehin bırakıyordu.
Ama bu çırpınışları boşa çıkarıldı. Batılı devletlerin oluşturduğu İŞİD'i engelleme ve Kürd bölgelerine yardım amacıyla kurulan, batılı devletlerin oluşturdukları komisyona çeşitli bahaneler göstererek sıcak bakmadı. Artık tüm kirli ilişkileri teker teker açığa çıkartılıyordu. Süt dökmüş kediye dönen Erdoğan ve hükümeti yeni bir çılgınlığın peşine düşmüş durumda.
Son haftalarda Erdoğan ve ekibi, ağıza alınmayacak çirkin küfürlerle İsarail Devleti'ne karşı saldırgan tavır ve söylemlerine hız verdiler. Adeta İsrail Devleti'ni tehdit ediyorlar. Gerçi bu tehtitleri desteksiz atıyorlar. Herhangi bir salvoda Marmara Gemisi'nin hezimiyetine uğrayacaklarını biliyorlar.Türk Başbakan'ı Davutoğlu ''Mescidi Aksa bizim kıblemizdir. Mescidi Aksa'ya yapılan saldırıyı Kabe'ye yapılmış olarak kabul ediyoruz'' diyerek İsrail'e karşı bir çeşit savaş ilan ediyor. O topraklarda Osmanlı hakları ve Osmanlı izlerini arıyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu ve Militarist CHP ise ''hiç beklemeden Güneybatı Kürdistan'a girelim, Filistinlilere her türlü yardım ve güç , askeri destek sağlayalım'' diye ıkrçı çırpınışlar yapsa da, Yeşil Kemalist ve İslamist ırkçı Erdoğan'ın gölgesinde kalıyor ve sesleri Kürdistan'ın yalçın kayaları ile İsrail'in gaz bombaları arasında yankılanıp kayboluyor.
İsrail, kuruluşu yasal yollardan ve dünya hukuk kuralları içerisinde gerçekleşmiş meşru bir devlettir. 14 Mayıs 1948 yılında UNO kararları doğrultusunda kuruldu. Şimdi Erdoğan ve ekibi ağız birliği ile meşru yollardan kurulmuş olan ve kendini koruma önlemleri alan İsrail'e saldırıp, terör estiren Hamas ve Filistin terörist gruplarını destekleyeyip korumalarını ne ile açıklayabilirler?
Erdoğan hızını alamayıp, bir taraftan batılı devletleri ve Birleşmiş Millletler Örgütü, İnsan Hakları Derneğini suçlarken, diğer taraftan hızını alamayıp, Kıbrıs Rum Devleti ile İsrail arasında yapılmış olan anlaşma gereği AKDENİZ'DE PETROL ARAMA çalışmalarına meydan okuyor ve petrolden pay istiyor.
Peki Erdoğan ve hükümeti bu çılgınlıkları yaparlarken neye güveniyorlar? Bana göre, son çare olarak Humeyni ve mollaların 1979 yılında ''İslam Devrimi'' dedikleri hareketi gerçekleştirirlerken, sırtını kendi militanlarına dayayarak canlarını kurtarmalarını kendisi için örnek almış görünüyor. Hatta son kurtuluş çaresi olarak, Rusya'nın destegindeki İslam ülkelerinin yanında hizaya girip, saf değiştirmeyi de canını kurtarma yolu olarak cebinde koz kartını taşıyor. Yoksa erken öten horozun kafasını çoktan koparmışlardı. Ama ne yaparsa yapsın, er veya geç Erdoğan'ın burnu yere çok kötü sürülür. Türk Irkçı Ddevleti'nin dağılmasını da kimse engelleyemez!
11. 11. 2014