Skip to main content
Submitted by Rêvebir_D on 25 June 2014

Son Musul işgali ile gündeme iyice oturan İŞİD ve El Nusra örgütleri, El kaide’nin birer seksiyonudurlar.

El Kaide, çatı örgütüdür. Dar ul Harp referanslı Vahabi bir örgüttür.

Dünya’nın Kuran ve hadis hükümlerine göre yönetilinceye kadar savaşın sürekliliğini savunan sapık bir düşünceye sahiptir.

İşgal ettiği bölgelerdeki eylem biçimlerinden de anlaşılacağı üzere, vahşi bir terör örgütüdür.

Türk Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin, Suriye iç savaşında El Nusra örgütünü desteklediğini açıkça itiraf ediyor.

Oysa ortaya çıkışından günümüze kadar, Türk devletinin verdiği desteğin, El Nusra ile sınırlı olmadığı, gerek askeri vesayet dönemi gerekse AKP hükümetleri döneminde, İŞİD in de bağlı olduğu El-Kaide ye de bu desteğin devam ettiğini, aşağıdaki olaylar kanıtlıyor.

(”Uluslararası ve bölgesel Terörizmde Türk gladyosu“ adlı çalışmamdan, ilgili bölümü kısaltarak aktarıyorum.)

1 - El Kaidenin lideri Usame Bin Ladin, 1996-1998 yılları arasında özel uçağı ile tam 6 kez, Adana Şakir paşa Havaalanına iniş yapıyor.

Uluslararası havacılık antlaşmaları gereği, merkeze fakslanması gereken uçuş planı gizleniyor, gönderilemiyor.

11 Eylülde dünya ticaret merkezi ve Pentagona yapılan intihar saldırılarından sonra, bu durum bizzat ABD merkezi Haberalma Teşkilatı ( CIA ) tarafından tespit edilerek Türk makamlarına iletildi.

2- 21 Ağustos 2003 tarihinde Yasef Yahya isimli Yahudi bir diş doktoru İstanbul’da öldürülmüştü. Bu cinayette kullanılan silahın, Mart 2004 tarihinde İstanbul’daki Masonlar locasına yönelik yapılan saldırıda da kullanıldığı, yapılan araştırma sonucu ortaya çıktı.
Bu arada El Kaide, Al-Kuds Al- Arabi gazetesine gönderdiği mektupta, İstanbul’daki Mason merkezine yapılan saldırının, El Kaide ye bağlı bir grubun gerçekleştirdiğini bildirdi.

El-Kaide mektubunda, Türk ordusu ve istihbaratının içindeki bazı adamları kendi üyeleri olarak tanımlıyor.
( www. Kerkük- Kurdistan. com 06. 06. 2004 )

3-MIT Kontr- Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Amerika’da iken kurduğu ”Artin“ isimli sitesinde şu iddia da bulunuyor:

”Türk yetkilileri, 1999 da CIA’nın hararetle aradığı Usame Bin Ladin i yakalayıp Washington’a teslim edebilecek adamı tanıdığını ve CIA’nın onayı durumunda bu süreci başlatabileceğini bildiriyor.
Bu şifahi mesaj, bizzat dönemin MIT müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından CIA başkanı Tenete Langley de iletiliyor.

CIA yönetimi, Bin Ladini yakalayacağı düşünülen kişinin adını da Atasagun’dan öğrenmişti. Kâşif KOZINOĞLU“

(Ferhat Ünlü- Eymür’ün Aynası, Metis yay.1.bas. Sayfa: 88- 89- 90 )

Eymür’e göre Türk devleti, bu konuda CIA’ya bir de plan sunmuştu. Her nedense bu plandan sonradan vazgeçiliyor. Eymür, vazgeçme nedenini “devlet sırı” diye açıklamıyor.

Adı geçen Kâşif Kozinoğlu ise, MIT içerisinde Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı adına çalışan kişidir.

1999 tarihinde arkadaşları olan Yavuz Ataç, Cemal Kulaksızoğlu ve Orhan Çoban ile birlikte Özbekistan’da Raşit Dostum taraftarlarına silahlı eğitim veriyor.

Aynı dönemlerde Çin Halk Cumhuriyetine karşı savaşan Doğu Türkistanlı silahlı militanları ve El kaide militanlarını da eğitiyorlar.

Usame Bin Ladin ile ilişkilerinin de bu kanalla sağlandığını, Mehmet Eymür’den naklen Ferhat Ünlü, adı geçen kitabında aktarıyor.

Bin Ladin ile ilişkili Kâşif Kozinoğlu ve Yavuz Ataç’ı, Türkiye kamuoyu Alaattin Çakıcı olayında çok iyi tanıyor.

Türk devletinin Yurt dışında terörist eylemlerde kullandığı Alaattin Çakıcı, cinayet, Eroin Ticareti, Emlakbank yolsuzluğu, ihale mafyası gibi suçlardan İnterpol bülteni ile aranmakta iken Fransız polisi tarafından üzerinde kırmızı (Diplomatik) pasaportla yakalanıp Türkiye ye teslim edildi. Çakıcı’ya kırmızı Pasaportu, Yavuz Ataç’ın Çin in Türkiye Büyükelçiliğinde görevli iken temin ettiğini, Mahkeme kararıyla kanıtlandı.

Yavuz Ataç, Belma Akçura ile yapılan söyleşide ”Gladyonun sorumlusu bendim.“ itirafında bulunuyor. ( Milliyet- 10. Ağustos 2004 )

Kâşif Kozinoğlu ise, Çakıcı’ya verilen mahkumiyet kararının Türk Yargıtay’ında bozulması için, bizzat Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile birkaç kez MİT adına görüştüğü, kamuoyunca bilinmektedir.

Olayın ulusal ve uluslararası düzeyde yankı bulması üzerine Kozinoğlu Mahkemeye verildi. Çakıcı ikinci kez Avusturya’da yakalanıp Türkiye ye getirildiğinde, yurt dışında devlet adına çalıştığını ve piyon olarak kullanıldığını, bu konuda devlet ile hesaplaşacağını itiraf ediyordu.

MİT kontör-terör daire başkanlarından Mehmet Eymür’e göre, Özbekistan’da Taliban ve El-Kaide militanlarını eğiten Kâşif Kozinoğlu, Ergenekon davası kapsamında Yurt dışından getirilerek tutuklandı.

Mahkemeye çıkarılmasına tam 10 gün kala esrarengiz bir şekilde cezaevinde öldü veya öldürüldü.

4- İkiz kulelerden Galataya El Kaide Turka kitabının yazarı Mehmet Faraç, “11 Eylül bombacısı Türkiye’den geçti“ başlığı altında şunları yazıyor: “El Kaide’nin İmamlar Birliği lideri Ebu Musab Al Zarkavi ile ilişkisi olduğu belirlenen Türk Alman vatandaşı ”Ubeyde” kod adlı Mevlüt Kar’ı, 7 Ağustos 2002 de Ankara Esenboğa havaalanında Türkiye’ye girerken gözaltına alındı. Bu kişinin cihat bölgeleri için para topladığı ve Bin Ladin’in adamlarıyla ilişkisi olduğu belirlendi. Kar, tutuklandıktan kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.

5-ABD nin Talibana müdahalesi sonrası İran, Suriye ve Irak gibi ülkelere dağılan Taliban ve İmamlar Birliği militanlarına pasaport sağlamaya çalışan Mounire Rabe adlı militan da ayni yıl içinde Hatay’ın Cilvegözü sınır kapısında yakalandı.

İmamlar Birliği Örgütüne yönelik 15-17 Ekim 2002 tarihlerin de İstanbul ve Bursa’da yalpan operasyonlarda yakalanan 5 militan da Afganistan’daki kamplarda eğitim aldıklarını itiraf ettiler.

El Kaide ve ilişkide olduğu örgütlerin yabancı üyelerinin ise, Türkiye’yi zaman zaman bir geçiş noktası olarak kullandıkları belirlendi.

Bunlardan biri 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren Ziad Samır Jarrah´tı. Bu militan’ın 27 Aralık 2000 de Almanya’dan uçakla Türkiye’ye geldiği ve THY ye bağlı bir uçakla Beyrut a gittiği saptandı. “( Mehmet Faraç-İkiz kuleler ’den Galata ya, El Kaide Turka, sayfa: 84-85)

6-Irak’ta rehinelerin kafalarını kestikten sonra kameraya kaydeden grubun komutanlarından Nizam Bıçakçı, 2004 yılının yazında, ABD güçleri tarafından öldürülüyor. Ölümü üzerine İstanbul Pendik’te oturan ailesi tarafından gazetelere verilen ilanda şunlar yazılıdır:

“Oğlumuzu cennete uğurladık ABD zulmüne karşı direniş kalesi olan Felluce’de şehit düştü şehadetiyle iftihar ediyoruz. Allah şehadetini mübarek etsin.”
Bu kişinin babası olan Nurettin Bıçakçı, milliyet gazetesine yaptığı açıklamada, oğlunun daha önce Çeçenistan ve Keşmir’de de savaştığını, Arapça, Rusça, İngilizce, Farsça ve Kürtçe dillerini bildiğini belirtiyor.( Milliyet- 9 Aralık 2004 )

Burada ilginç bir nokta göze çarpıyor. Türk eğitim kurumlarında uygulanan müfredat gereği, devlet okullarının hiçbir kademesinde, böylesine bir çok yabancı dil öğrenme şansı yoktur. Yabancı dil öğrenmek, ancak çok fazla maddi külfet gerektiren özel eğitim kurumlarında mümkün olabiliyor. Oysa radikal İslami örgütleri oluşturan militanların büyük bir kısmı, bir kaç dili birden konuşabiliyor. Tamamı da toplumun alt sosyal kesimlerinden devşirilmişlerdir.

7-İstanbul’da 15- 20 Kasım 2003 tarihinde eş zamanlı iki Patlama gerçekleşti. İngiliz Konsolosluğu, HCBB Bankası ve Yahudi Sinagoguna yönelik patlamalarda 20 ye yakın kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı.

El-Kaide tarafından üstlenilen eylemi gerçekleştiren militanların tamamı Türk vatandaşlarıydı .Daha önce Kürdistan’daki cinayetlerde kullanılan Hizbullah militanlarıydılar. Hâlbuki Hizbullah Ortadoğu’da Şii referansı üzerine kurulan radikal İslami bir örgüttür. Kuzey Kürdistan’da ise bir tek Şii Kürt bulunmamasına rağmen, Türk Özel Kuvvetler komutanlığınca kurdurulan örgüte, 20 bine yakın eleman temin edilebilmişti.

Her üç patlamada da kullanılan bombaların, Özel Kuvvetlere ait bir Gliserin fabrikasında üretildiği, yapılan laboratuvar incelemesinde belgelendi.

8- 11 Mart 2004 günü İspanyanın başkenti Madrid tren istasyonunda yüzlerce masum insanın katledildiği ve bine yakın kişinin yaralandığı bir terörist eylem gerçekleşti. El Kaide’nin üstlendiği bu terörist saldırıda, yine Türkiye bağlantısı ortaya çıktı.

İtalyan Corriere Della Sera gazetesi, Madrid deki eylemi düzenleyen teröristlerin, saldırıyı Ankara’da organize ettiklerini yazdı. Gazete İtalyan gizli servisine dayanarak verdiği haberde, Kusay Halit ve Raşit Eba adl iki Faslı teröristin pasaportlarını Ankara’daki Fas Büyükelçiliğinden temin ettiklerini ileri sürdü.

İspanyol basınında (El pais gazetesi vs.) çıkan haberlere göre, El Kaide kamplarında eğitim gören Fas İslamcı grubunun ( FISG ) üyelerinin Türkiye’de 3 kişi ile temas halinde bulunduklarını ortaya çıkardılar . Bu iddiaya göre Madrid’teki kanlı saldırıyı gerçekleştirenlerden birinin de, İstanbul’daki 15-20 Kasım tarihlerinde İngiliz konsolosu ve Yahudi sinagoguna yapılan saldırının organizatörlerinden Ebu Musab El Zarkavi’dir.

Türk Emniyet yetkilileri, önce bu iddiaları reddettiler. Daha sonra olayı soruşturan İspanyol Savcı Baltazor Garzon’un iddianamesinde adı geçen Said Berraj, Amer El Azizi ile Selahaddin Benayiş’in Türkiye bağlantıları kanıtlanınca, Türk Emniyet Genel müdür yardımcısı Ramazan Er, bu kişilerin daha önce İstanbul’un Fatih semti, Molla Selim mahallesi. Tomrukçu sokak, Özge apartmanında kaldıklarını kabul etmek zorunda kaldı

Adı geçen eylemleri gerçekleştirenlerden Abdülmecid ve İngiliz pasaportlu Charles Burgiese adlı kişiler, olaydan birkaç gün önce, yapılan bir ihbar üzerine, İstanbul polisince yakalanmışlardı.

Bu kişiler, sadece sahte pasaport kullandıklarından bir yıl hapis cezalarına çarptırıldıkları halde bu ceza da ertelenerek serbest bırakıldılar. Serbest kaldıktan bir kaç gün sonra da Madrid teki kanlı eylemi gerçekleştirdi.

Tüm bu veriler gösteriyor ki, Türkiye cumhuriyeti devleti, uluslararası ve bölgesel terörizmin adeta merkezi haline gelen El-kaide ve diğer radikal İslamcı örgütlere lojistik, ikmal ve eğitim desteği sunuyor.
Son olarak Türk meclisinde çıkarılan Milli İstihbarat Teşkilat (MIT) yasası, bu desteklere, adeta meşruiyet dayanağı sağlamaya yöneliktir.

Bilindiği gibi; yeni MİT yasasıyla, yargıdan muaf olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında psikolojik hareket ve operasyonel yetkiler verildi.

25 Haziran 2014

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.