Skip to main content

AYNADAKİ AYI PENÇESİ / Müslim Korkmaz

"Kardeşlik ve misak-ı milli" hayalleri kurup koltuk raylarına yatanlar, aslında aynaya baksalar, kendilerini, semirmiş koca bir ayının kucağında oturmuş birer mikro insan müsveddeleri olduklarını hemen görebileceklerdir.

Bir gün ayı, çakal ve tilki, ava çıkmışlar. Nasıl olmuşsa, üçü, bir ormanda karşılaşmışlar. Hal hatır sorduktan sonra ayı, yakaladığı ganimet ve avlar konusunda kendisini tam memnun eden bir ortam bulamadığından dem vurup yakınmaya başlamış.

Tilki, hemen kurnaz bir öneri atmış ortaya, "üçümüz kardeş olalım. O zaman daha fazla güçlenir ve çok iyi ganimet ve av getiririz. Getirdiğimiz avları da kardeş kardeş bölüşür, yer, geçinir gideriz" demiş.

Ayı bu fırsatı kaçırır mı? Memnuniyetle kabul etmiş bu öneriyi. Beleşçi çakal, böyle bir öneriye zaten dünden razıymış. Öneriyi sevinçle karşılamış. Neticede ayı, çakal ve tilki kardeş olmuşlar.

Üçkardeş ava çıkmışlar. Ayı bir öküz yakalamış, çakal, bir koyun, tilki de bir horoz avlamış. Sözleştikleri yerde buluşmuşlar ve avlarını ortaya koymuşlar.

Ayı söze başlamış, "çakal kardeş, bu avları bir güzel paylaştır da hemen yiyelim. Karnım zil çalıyor" demiş.
Çakal, "ayı kardeş, öküz senin, koyun benim, horoz da tilki bacımızın olsun!" der demez, ayının tokatını kulağının tozuna yiyivermiş. Yere serilip can veriyorken, kuyruğunu titretiyormuş.

Ayı, bu sefer tilkiye dönmüş, "Tilki bacı, sen paylaştırıver bu ganimetleri" demiş.
Tilki, "ayı abiciğim, paylaşım zaten yapılmıştır" der. Ayı,"nasıl yani" diye sorunca, tilki şöyle cevap verir:
"Ayı kardeş, horoz senin kahvaltılığın, koyun senin öğlen yemeğin, öküz de senin akşam yemeğindir" demiş.

Ayı, bu paylaşımdan dolayı, memnun bir edayla, "tilki kardeş sen bu aklı nereden aldın?" diye sorar. Tilki ise yanı başında hala titreyen çakalın kuyruğunu işaret ederek, "ben bu aklı, titreyen şu kuyruktan aldım!" diye cevap verir.

Türklerin, Arapların, Perslerin kardeşliğini seçmiş olan Kürd müsvedelerine sahip çıkanlar, oy ve destek verenler, onları Kürd Halkı’nın önderleri olarak görenler, bu sömürgeci hainlerin, halkımızı sömürgeci ayılara yem olarak sunduklarının farkında değiller mi? Belli ki, onları iyi tanımıyorlar. Bu işbirlikçiler, hem ayının numaralarını, hem de ayının tokat atışlarını defalarca yemiş ve tatmışlardır. Aç çakal beleşçiliği ile hakları olmayan Kürdistan’ı ve Kürdistan’ın zenginliklerini ganimetmiş gibi mideye indirmek için, ayının gölgesine sığınan bu aç gözlü çakallar, ne kadar ağızlarını sulandıran yalakalık manevraları yaparlarsa yapsınlar, sonları, kuyruklarını titreterek can vermek olacaktır.
Aynı şekilde tilki kurnazlığıyla hareket edip, ayı dayılarına, ne kadar yağ çekerlerse çeksinler, kendilerine zırnık koklatılmayacak, ayının pençesi altında, ihanete ve açlığa mahkûm olarak kalacaklardır.

Dünyada pek eşi benzeri olmayan, kendi kimliğinden gönüllü kaçış süreci yaşıyoruz Kürdistan'da... Kürd’lükten Türk’lüğe geçen devşirme ve dönmeler, halaylar eşliğinde bu sürecin propagandasını yapıyorlar. İşin en acı tarafı ise, bu düşkün devşirmeler, Kendi atalarının katillerinden hesap soracaklarına, Kürd kimliğinden kaçışı reddedenlere karşı, olmadık saldırılar, hakaretler ve küfürler yapıyorlar.

Peki, neden hala ayının pençesi altından kurtulup özgürleşemiyorlar? Bunun nedenini tahmin etmek zor değildir. Bu bir çeşit sendromdur. Bu bir çeşit kurtuluş umudunu yittirmektir.

Fil yetiştiricileri, filleri, doğar doğmaz zincirle bir kazığa bağlarlar. Fil yavrusu büyüdükçe zincirinden kurtulmak için, zinciri kırmaya çalışsa da başaramaz. Büyüyüp olgunlaşana kadar, her seferinde zincirini kıramaya çalışan bir tutsak olarak yaşar. Ama sonunda öyle bir umutsuzluk içine düşer ki, zincire karşı mücadelesine son verir. Çünkü kendi esaretini artık doğal görmektedir. İşte bu aşamadan sonra, sahibi filin boynundaki zinciri ve ayaklarındaki prangaları söker, ama fil bulunduğu mekânı hiç bir şekilde terk etmeye çalışmaz. Çünkü hep başarısız olacağını düşünmektedir. Artık kendini sahibine sadık, zincirli bir tutsak veya köle olarak benimsemiştir.

Atalarımızın, uğruna verdikleri özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde, bağımsız bir Kürdistan için kahramanca ölüme gitmelerine karşın, bunların acılarını hiçe sayan, Kürdistan dağlarında şehit düşen gerillaların kanını ayı dayılarına simli taslarda ikram eden, köleliği seçip işbirliğine giren böylesi çakal ruhlular da vardır. Birinciler hala Kürdistan Halkı'nın gönlünde yaşıyor olmalarına rağmen, ikinciler ise, hainler olarak tarihin çöplüğünde yok olup gideceklerdir.

Bugün tarihi bir fırsatla karşı karşıya olduğumuz 21. yüzyılda, bağımsızlığa uzanmak bu kadar olanaklı hale gelmişken, Kürdistan, bir yıldız parlaklığı seremonisi içinde doğum sancıları çekiyorken, Kürdistan Halkı'nın ve dünyanın, "engellenemez" diye niteledikleri Kürdistan'ın doğuşunu bekliyorlarken, Kürd Halkı'nı, bir fil tutsaklığına mahkûm etmek için, sömürgecilerin kucağına oturan, çakal - ayı "kardeşliği" edebiyatı yapanlar, Kürdistan tarihinin en büyük ihaneti içindedirler. Bu ihanetçilerin, Kürd Halkına büyük zararları oldu. Daha birçok çirkef oyunlar içinde oldukları da bellidir. Bunların sonları da, kulaklarının dibinde şaklayan ayının tokadıyla kuyruk titreyip can vermek ve çöplüğe atılmak olacaktır.

Yeter ki, Bağımsız Birleşik Kürdistan için gerçekten samimi olalım! Samimi olan yurtseverler, çakal ve tilkileri tavizsiz ve cesur bir şekilde teşhir etmeliler. Ayılara karşı da, doğru bir strateji ile yola çıkıp, Kürdistani bir örgütlenmeyi oluşturmalıdırlar. İşte o zaman, halkımız ve Kürdistan dostlarının desteğini arkalarına almış olurlar.

03 Haziran. 2014

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.