Skip to main content
Submitted by Rêvebir_D on 14 February 2014

Son dönemlerde Kuzey Kürdistan’da birçok legal girişim başlatıldı. Beş-on kişi bir araya gelerek parti kuruyor veya parti kuracaklarını deklare ediyor. Önlerine farklı hedefler koysalar da ortak özelikleri Türk egemenlik sisteminin yasal zeminini baz almaları. Bunun anlamı Kürd siyasal hareketinin kendisini Türk egemenlik sistemine uyarlamasıdır. Bunun bir başka anlamı Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin tasfiyesidir.

Türk egemenlik sistemi bu kadar demokratikleşti de ben mi göremiyorum. Kuşkusuz değil. Türk egemenlik sisteminin değiştiği yok, ama bazı Kürd siyasal çevrelerin bu hayalin peşinde koştukları kesin. Olmayacak duaya amin diyecek kadar kendi kendilerini kandıracak bir ruh hali yaşıyorlar. Kişisel bir mesele olsaydı onların sorunudur der geçerdim. Fakat sorun toplumsal olduğu için fikrimi söylemek zorundayım.

Kürd siyasal tarihinde eskiden beri var olan bir eğilimin bir kez daha gündeme gelmesi durumuyla karșı karşıyayız. Her defasında da Kürd milletine çok pahalıya mal olan bir eğilim. Anlaşılan düşmanımızı henüz yeterince tanımıyoruz. Geçmişten ders çıkarsaydık, bu uğursuz eğilimin oynadığı tamiri zor tahribatlarla dolu olduğunu görürdük.

Qazi Muhammed’in Kürdlere vasiyeti ortada.

Koca çınar Seyit Rıza’nın düşmana: “Ben sizin hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ben de, size boyun eğmedim, bu da size dert olsun” dediği bilinir.

Diğer yanda, Şeyh Sait’in kendisini yargılayan mahkeme savcısı Ali Saip ile yaptığı pazarlığın sonucu da biliniyor.

Cemili Çeto darağacına giderken düşmana güvenmekle ne kadar büyük bir hata ișlediğini dile getirdiği șu ünlü sözü bilmeyen var mı? “Cemil’i Çeto tu keré da keto.”

Yusuf Ziya Bey’in, “Beni bir dört yol ağzına gömün ki gelen geçen tükürsün,” dediğini.

Tarihimizde bu uğursuz örneklerin tersi de var.

Kürd Miri Yusuf’un hikayesi de bir o kadar çarpıcıdır. Alparslan, kalesini kuşattığı Mir‘e teslim olması halinde kendisine ve ailesine dokunmayacağı sözü verir. Kürd Miri, Alparslan’ın verdiği söze inanmaz ve ona teslim olmadan önce tüm ailesini kendisi öldürür. Sonra teslim olmayı kabul eder. Alparslan ile karşılaşınca da hançerini çekip onu ağır yaralar. Alparslan aldığı ağır yaradan dolayı ölür.

Ve yine Ağrı isyanının efsane komutanı Broyê Heskî, isyan önderlerine Türk devletinin: “Teslim olursanız sizi affederiz,” telkinlerini boşa çıkarmak için dönüşü olmayan aynı yolu önermesi düşündürücüdür.

Tarihimizde buna benzer daha pek çok örnek varken olumsuzlukta ayak diretme, ondan gerekli dersi çıkarmamamızın sonucudur.

Aso Zagrosi’nin “Türkiye’ye Geri Dönen Xoybûn Üyeleri Üzerine Notlar,” yazı serisi bu konuda düşmanın planın ne olduğu ve düşmana inananların başına gelen felaketleri anlaşılır bir dille izah ediyor.

Sevgili ağabeyim Ahmet Zeki Okçuoğlu’nun şu nasihatı herkesin kulağına küpe olsun: ”Türklere inanmayın, uzattıkları eli tutmayın. Bir elini size uzatırken, diğer elinde arkalarına gizledikleri bir bıçak tuttuklarını unutmayın.”

Düşman, Kürd milletinin egemenliğini silah zoruyla gasp etti ve silah zoruyla elinde tutuyor. Kürd milletinin, gasp edilen egemenlik hakkını ancak ona karşı direnerek elde edebileceğini unutmamak gerekir. İlkokul çocukları bile kolayca bu sonucu çıkarır. Fakat ne hikmetse kelli felli, ünlü, burnundan kıl aldırmayan aydın ve siyasilerimizin birçoğu bu yalın gerçeği kavramış değil. Bazı aydınlarımızın ve siyasilerimizin gittiği yol, yol değil. Düşmana bilerek lades diyorlar.

Yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için, bir noktaya değinmek ihtiyacını duyuyorum. Bu sözlerim kesinlikle, legal mücadeleye karșı olduğum anlamına gelmemektedir. Legal çalışma imkanı varsa bu alanda örgütlenmeli ve mücadele edilmelidir. Fakat ulusal kurtuluș mücadelesi verdiğini söyleyen bir milletin tüm imkanlarını legal zemine tașıması olacak șey değildir. Bunu yaparsa ne olur? Düşmanın minderinde, onun koyduğu kurallarla güreştiği için kesinlikle yenilgiye uğrayacaktır.

Her devletin, her siyasal organizasyonun bir de derin boyutu vardır. Bir aile için bile gerekli bir șeydir bu. Bu mekanizma işlemedi mi yenilgi kaçınılmazdır.

Hele bir de karşımızda Türk devleti gibi, tepeden tırnağa silahlı, her türlü fitne ve fesatı meşru sayan bir yapı varsa.

14 Şubat 2014

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.