Devlete rağmen başka bir sistem olur mu? Yani devlet yapısı içinde ayrı bir sistem işler mi?
Sanırım bunun en iyi cevabını bugünlerde yaşanan AK Parti-cemaat çatışmasında almış olduk;
AK Parti-cemaat çatışması bize gösterdi ki, devlet içinde bir başka sistem işlemez.
Çoğu kişi AK Parti-cemaat çatışmasını "çıkar çatışması" diye nitelendirip geçiyor, ama aslında tam olarak öyle değil, elbette ki kendi dünyalarında cemaatin ekonomik, AK Parti´nin de oy hesapları vardır, ancak esas olan, AK Parti´yi önlem almaya iten esas şey, devlet yapısı içinde bir de ´cemaat yapısının´ giderek vücut bulmasıydı.
Fikir babası ABD´de olan bir düşünce ve pratik, devletin gidiş güzergâhını cemaatin istediği istikamete doğru çeviriyordu.
Ve bu durum devleti yönetmede sıkıntı yaşayan hükümeti, zamanında seçimlerde ortaklık etmiş bile olsa cemaati uyarmak zorunda bıraktı.
Dershaneler üzerinden konulan net tavır, böyle bir tavırdı.
Sonrasındaki gelişmeleri hepimiz yakından biliyoruz.
Ve nihayetinde ´paralel devlet´ olarak adlandırdığımız olgu, aslında devlet içinde vücut bulan başka bir sistemden başkası değil.
Aslında ´paralel devlet´ yerine bunu ´sistem içi sistem´ olarak da adlandırmak mümkün.
Yani konulan yasalar, ilkeler, kurallar çerçevesinde işleyen bir devlet sisteminiz var ama onun yanında tamamen kendine has kurallarla işleyen ayrı bir sistem daha var.
Ve böyle olduğunda da, her ne kadar sistemler arası ortaklık kurulmuşsa bile günü geldiğinde, zorlanma olduğunda, ya da çıkarlar tehlikeye girdiğinde işte böylesi bir savaş da baş gösterir.
Böyle durumlarda devrim yapacak güce erişememişse eğer, ´yedekte´ işleyen sistemin başarı şansı yoktur, ibre hep kurulu düzenden yanadır, yani devleti idare eden gücün eli daha güçlüdür.
Çünkü onun sığınacağı bir anayasası, bir TCK´sı, TMK´sı, dahası başından beri polis teşkilatıyla, ordusuyla yürüttüğü bir sistem planlaması vardır, sizi de idareten içine almıştır belki ama yeri geldiğinde iki kere, üç kere üst üste görev yerinizi değiştirecek, ya da topyekûn ortadan kaldıracak güçtedir.
Ama sizin elinizde ayrı bir anayasa, ayrı bir ceza yasası, ayrı bir polis teşkilatı, ayrı bir ordunuz yoktur; ve devrim yapacak güçte değilseniz elinizdeki tek silah oyunuzdur, onunla da hükümetler gider ama devlet denen sistem kaldığı yerden devam eder.
Yani devlet kendi içinde belki yasalara saygılı bir sivil toplum örgütüne, bir gruba, tarikata, inanışa tahammül eder, ama kendi yerini almaya kalkışana asla tahammül etmez, ki çatışmanın esas kaynağı da budur.
Peki, "devlet içinde devlet" ya da "sistem içinde sistem" fikri ve pratiği sıradan bir cemaat üzerinden tutmadıysa, ayrı bir dil, ayrı bir kimlik üzerinden bu nasıl olabilir?
Mesela, Kürt siyasetinde son yıllarda ortaya atılan "devlet içinde ayrı bir sistem olalım" fikri ele alınabilir.
Böyle bir oluşuma devlet göz yumar mı dersiniz?
Sizce cemaat pratiğinden sonra Kürt siyaseti gerekli cevabı almış olmuyor mu?
Gerekli cevabı zaten biz KCK operasyonlarında aldık da, ama halen hevesi kırılmayanlar için söylüyorum; devlet içinde devletin yerini almaya çalışan her sistem ya devrime adaydır, ya da yenilgiye mahkûmdur.
Tabi Kürtler, kendi devrimlerinin neye dair olduğunu iyi tespit etmek zorunda, sistem içi bir arayış mıdır, yoksa daha kapsamlı bir iş midir?
Unutmamak gerekir ki, bu ülkede sadece polis teşkilatında örgütlenen cemaatler değil, solcular da vakti zamanında ´yurtsever subaylar´ üzerinden devrim düşünmüştü, ama düşündükleriyle kalmışlardı.
07.01.2014