Bana en zor gelen sevdiklerimin kaybı ardında yazı yazmak. Sabah erkendi. Derin uykudaydım. Telefonun sesiyle uyandım ama kavuşamadım. Benden önce ayakta olan oğlum telefona bakmıştı. Yattığımı söyleyince karşıdaki kapatmıştı.
“Kim?” diye sordum.
Oğlum: “Mehmet Polat amca,” dedi.
Bir telaş tuttu beni. “Bu saate Polat aradığına göre kesin bir olumsuzluk vardır,” dedim kendi kendime. Kendisi önümüzdeki Mart yerel seçimlerinde Kahta Belediye Başkan adayı. Sevenleri gibi sevmeyenleride var. “Seçim çalışmalarında istenmeyen bir olumsuzluk mu oldu?” diye düşününce hemen kendisini aradım. “Alo” dememle Mehmet Polat: “Hasan merhaba, nasılsın?” demesine karşılık vermeden, “beni boş ver, bu saate aradığına göre ne oldu?” dediğimde karşıdaki ağlamaklı “çok kötü bir şey oldu.” Daha ne oldu demeye kalmadan “Şevket'ı bir trafik kazasında kaybettik,” dedi.
Karşılıklı sustuk. O ağlıyordu. Ağzımda sadece: “Polat ölümdür bu, yapılacak bir şey yok. Başımız sağolsun,” dedim. Polat konuşacak durumda değildi. “Oldu Hasan” dedi ve kapattık.
Adetim olmadığı halde kahvaltı yapmadan sigara içmeme rağmen gayri ihtiyari yaptığım ilk iş sigara yakmak oldu. Kendimi balkondaki saldalyeden buldum. Yıllar öncesine gittim. Şevket ile ilk karşılaşma ve uzun süren mücadele arkadaşlık süreci bir sinema şeridi gibi beynimde aktı gitti.
Şevket Şimşek Kahta'da KAWA Hareketi'nin ilk kadrolarından biriydi. Kendisine “Şevo” derdik. Güçlü bir yurtseverlik duygusuna sahipti. Yoldaşlarına karşı yumuşak huylu, candan ve samimiydi. Düşmana karşı ise ilkeli ve kinliydi. Tek kelimeyle mükemel bir devrimciydi. Yaşamı boyunca bu özeliğini korudu.
Kahta'ın halkına Kürdistan yurtseverliği ve Kürd milliyetçiliğini aşılamada büyük emekleri geçti. Bu konuda gecesini gündüzüne kattı.
Evliydi ve köyü Kahta'ya yayan yarım saat yakın olmasına karşın aylarca kendi evine gitmezdi. Ya Kahta'da, ya başka köy çalışmalarına giderdi. Bir ara Mehmet Polat ile Şevket'in bu çalışma temposunu konuşuken evli olduğunu öğrendim. Polat'a, “peki niye arasıra eve gitmediğini sordum.” O da: “Kendisine sor,” dedi. Gittiği başka köy çalışmasında dönünce kendisiyle konuştum.
“Niye arasıra eve gitmiyorsun?” dediğimde “hiçbiriniz gitmiyorsunuz,” dedi. “Tamam ama biz evli değiliz, sen ise evlisin. Arasıra gidersen iyi olur. Eşin seni bekler,” gibi şeyler deyince “gitmem” diye tuturdu.
Bu kez: “Peki seni zorla mı evlendirdiler? Eşini sevmiyor musun?”
O: “Olur mu öyle bir şey. Ben eşime aşığım, eşim bana. Birbirimizi severek evlendik. Sevgimizde de bir eksiklik yok,” dediğinde “ya kardeşim peki derdin ne? Bugünden tezi yok. Paramız var. Git eşine güzel bir hediye al ve git. Sana bir hafta izin,” dedim. O, yine “olmaz” diye tuturdu.”
“Niye?” diye sordum.
O, yine safça ve samimice : “Mücadele... arakadaşlarımı nasıl yanlız bırakırım?” dedi.
“Bak güzel kardeşim. Mücadele uzun bir maratondur. Arkadaşlarında bir yere kaçmıyor. Hemen kalkıyorsun, doğru eve gidiyorsun. Yoksa kızarım,” dediğimde lafı ikiletmeden yüzüne yaydığı hala o gün gibi hatırladığım gülümsemesiyle “tamam gidiyorum ama yarın dönüyorum,” demesin mi?
Bu kez ses tonumu yükselterek: “Yarın değil, tam bir hafta gelmiyorsun,” dedim ve ayrıldım.
Şevket istemeye istemeye gitti ama ancak üç gün dayanabildi. Kürdistan devrimiyle yatar, onunla kalkardı. Bir gün mücadeleden ve arkadaşlarından ayrılması halinde devrimin yenileceği, arkadaşlarını kaybedeceği duygusunu taşıyordu. Gerçi o kuşağın tümü bu duyguyu taşıyordu.
Canım kardeşim, yoldaşım Şevket Şimşek tek kelimeyle insan gibi bir insandı.
Kürd milleti yiğit bir evladını, KAWA Hareketi bir emektarını kaybetti.
Unutmayacağız seni güzel insan.
Ruhun şad, toprağın bol olsun.
28 Aralık 2013
Şevket'in ailesi ve Kürdlerin başi sağolsun!