Aso Zagrosî
Haxamenşiler ve sonrası döneme ilişkin olarak Kurdgalnamek’te verilen bilgiler üzerine durmadan önce Beluçi Kürdlerinin kökeni üzerine durmak istiyorum.
Axwend Mehemed Salih Zengene Kurdi Beluç Kurdgalname’nin altıncı bölümünde “Beluçi Kürdlerinin Kökeni” üzerine duruyor.
Yazara göre eski kaynak ve belgelere göre Kürdler iki kola ayrılmışlardı. Kürdlerin birinci kolu Ararat tarafından Cudi dağ silsilesi boyunca Dicle ve Firat bölgesinde Batı Suriye’ye Rom denizine kadar olan bölgeden, Doğu’da ise Fars Korfezine ve Uman denizine kadar olan bölgeye yayılmışlardı.
Bu  alana    yayılan  Kürd  kabileleri   Lulu,  Guti,   Kasu   ve  Suparilerden  oluşuyordu.    Bu  Kürd  kabileleri    Hazar  denizen    batısından   geldikleri  için    Batı  Kürdleri  olarak   tanınıyordu.
Kürdlerin  ikinci  bölümü  ise    Orta Asya’dan      İran’ın   doğusuna   gelip  ve  oradan   Hazar  Denizinin    doğusuna  ve    bu  denizen    guney   yakası olan    Atrapan’a  yayılarak  yerleştiler.      Kürdlerin   bu alana  yerleşen  kabileleri  ise   Med, Nahiri ve  Kardoxilerden   oluşuyordu.    Bu  kabilelerin    yerleştikleri    geniş  coğrafya     Med   isminden  dolayı   Madayi   yada   Midya   olarak  tanındı.  Bu   Kürdler   Doğu  Kürdleri  olarak   tanınıyorlar.  Bu  arada    Braxoyi,  Adregani,  Mamili,  Kirmani  Kürdleri    Med    aşiretlerinden   ayrılıyorlar…    Biz   burada     diğer  Kürd  kabileleri  üzerine  durmayacağız..
Axwend  Mehemed  Salih Zengene Kurdi  Beluç    Hz. Nuh’dan    başlayarak      Braxoyi  ve  diğer    bazı  Kürd    kabilelerinin   secerelerini veriyor.    Yazar  bu  secereyi verirken   Hz.  Nuh’un    dört  oğlunun    Sam, Ham,  Yafes ve  Kenan’ın  ismini   veriyor.(bilindiği gibi  Kenan  tufan   sırasında  Hz. Nuh’u  dinlemiyor) Kürdleri   Yafes’in  torunu    olarak  görüyor.   (Burada   açık bir şekilde  görülüyor ki    Kurgalname  yazarı      Tewratı  incelemiştir)
Yazar  uzun   bir  secereden  sonra      Braxoyi’nin     yedi    erkek  çocuğu   olduğunu ve  isimlerini  şöyle  aktarıyor:  Kikan,  Goran,   Sarun,  Xuz, Mişkan, Armil,  Bolan ve  Girişkan…
Axwend Mehemed Salih Zengene Kurdi Beluç Kurdgalname’de Medler Atrapan ve Hazar Gölünün aşağı kısmını göç edip yerleştiler. Onların bu bölgeye yerleşmelerinden dolayı bölge Med olarak tanınmaya başlandı. Bu bölge İsfahan ve Hamadan’ın Kuzey ve Güney kesimleriydi.
Bu Kürd grubu başlangıçta başlangıçta gruplar halindeydi ve her grubun bir reisi vardı. Daha önce siyaset ile ilgilenmiyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. O süreçte Keldani, Asuri, Babil ve Elamilerin hakimiyetinde yaşıyorlardı. Bölgede bu güçler zayıflamaya başlayınca bölgenin yerlisi olan Pêşdadîler Med ve Pars bölgelerinde iktidarı aldı ve altı kuşak sürdürdü. Cimşîd Pêşdadî devletinin kurucusuydu. Bu ailenin Mirlerinin isimleri şöyledir: Cimşîd, Apîtan, Ferîdun, Menuçehr, Tahmasb, Uşab ve Kirşasb…
Kirşasb Pêşdadî ailesinin son hükümdarıydı. Onun ölümünden sonra Med ve Pars ülkesi iktidarsız kaldı ve kriz ortamına yuvarlandı. Pêşdadîlerde iktidarı alabilecek kimse yoktu.
Tüm Med ve Pars ileri gelenleri Asurilerin kötü iktidarlarından kurtulmak amacıyla bilgisi ve adeletiyle tanınan Med Kürdlerinin büyük reisi Keyqubad’ı başa getirmeye karar verdiler. Böylelikle Med ailesinin iktidarı başladı.
Tarihçiler Med bölgesinden “Kiyan”, Med Ailesini de “Kiyani” olarakta adlandırıyorlar.
Daha sonra yazar uzun uzun Med Kürdleri döneminde Braxoyi Kürdlerinin Mirlerinden söz ediyor. Onların Medler döneminde sahip oldukları iktidarlarını irdeliyor.
Kurdgalname’nin yazarı Beluçi Kürdlerinin din ve uygarlıkları üzerine de duruyor ve şöyle yazıyor:
Kürdlerin Med bölgesine göçünden önceki dinleri hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Fakat, Kürdlerin Med bölgesine gelip yerleşmelerinden sonra elimizdeki verilere göre “Ahuraperest” olduklarını, aydınlığa tapdıkları, ışığı kutsadıkları, karanlıktan korktukları ve ondan rahatsız olduklarını görüyoruz.
“Ahura” kelimesi “A” ve “Hur”dan oluşuyor. “Hur”, ateş anlamına “A” gelmek anlamına geliyor. Yani “Ateşten gelen gerçek” anlamındadır. Bu gerçeklik nedir? Aydınlıktır. Kürdler “Aydınlığı” gerçeğin dışa vuruşu olarak görüyorlardı. Bundan dolayı “Aydınlığı” kutsal görüyor ve tapıyorlardı.
Bundan dolayı güneşi ise “Aydınlık Gerçeğinin İşareti” olarak kutsal görüyor ve tapıyorlardı.
Beluçi  Kürdleri    Turan ve Mekran’a yerleştikten sonra   bölgede   hakim olan    putperest  dinine  son verdiler.
Kürdlerin   dini  törenleri   çok  sade ve  kolaydı.   Günde   3  defa      Güneşin   doğuşu,  batışı ve  öğle     zamanlarında    ateşi   kutsuyorlardı.      Kürdler,   tapınaklarını  “Arîn”   olarak  adlandırıyorlardı.   “Ar”    ateşten   geliyor.   Tapınakların     ateşine   bakanlara da “ Arîwan”   diyorlardı.   Kısacası  her  şehir ve  köyde  bir  “Arîn”  vardı.
Turan ülkesinde iki büyük tapınak vardı. Bunlardan biri “Arîn Zawik” ve diğeri ise “Arîn Helwan” idi. Beluçi Kürdleri Kikan ve Xuzdar şehirlerini inşaa etmişlerdi. Bu “Arîn” Zawik ve Helwan dağlarının doruklarında kuruldukları için bu isimleri almışlardı.
Beluçi Kürdleri bu iki tapınağı çok kutsal görüyorlardı. Yılda iki defa ilkbahar ve sonbahar olmak üzere Turan ve Mekran’ın her tarafından Kürdler dinsel görevlerini yerine getirmek “Arîn” leri ziyaret ediyordu. Gelen ziyaretçiler beraberlerinden çok yiyecek ve içecek getiryorlardı. Bir kaç gün “Kutsal Arîn”lerde dua ediyor ve Yezdana tapıyorlardı.
“Arîn” lerin inşası çok sadeydi. Arînler geniş bir alanda kuruluyordu. Arînler de gece ve gündüz ateş yanıyordu. Halk ışığı Tanrı’nın Nur’u olarak gördüklerinden Arînlerin içine girerlerdi. Tapınakların ortasında halka şeklinde oluşturulan bir bölümde sürekli olarak 3 ateş durmadan yanardı. Halk ise halka şeklinde oluşturan o bölümün çevresine toplanıyor ve ateşi kutsuyorlardı.
Devam edecek
 
        
     
 
       
       
      