Sayın Ayşe Hür’ün Malazgirt Savaşı ve Kürd Tarihine ilişkin çarpıtmaları(8- son)
6)  Sayin   Ayşe  Hür    yanlış  tarihsel  bilgileri     tezlerine   dayanak  yapmak  istiyor.
Sayin  Ayşe Hür’ün   yaptığı  yanlışlık  İbn Farqini’nin   Malazgirt ve  Xelat   hakkında   söyledikleri  sözleri   kendisine   dayanak yaparak   bazı  yanlış  değerlendirmelere    girmesidir..  Burada    bir  hususun  altını  çizmek  istiyorum.  İbni Farqini,  Şerefxan  ve  Mesture  Kürdistani’nin    bıraktıkları     tarih  eserler      Kürd  tarihi araştırmaları  için        eşi ve    değeri  olmayan  eserlerdir.  Kürdler   eğer   bugün    tarihlerinin  bazı    kesitlerini    gün  ışığına   çıkarabiliyorsa      onlara  borçludur.    Ama  bu       onların  yazdıkları  her  şeyin  doğru  olduğu anlamına   gelmiyor..  Onların   yazdıkları  eksiklikleriyle  Kürd   tarih araştırmalarının   önünü  açıyor.
Sayin  Ayşe Hür  makalesinde  İbni  Farqini’den   söz ederek „Yazar, savaştan sonrasını anlatırken “Sultan, Azerbaycan’a döndü. Ahlat ve Malazgirt’e valiler tayin etti. Böylece buralar Mervanoğulları’nın elinden çıktı. Bugüne kadar Sultanın emri ile bu yerle ıkta olarak verilmektedir” diyor. Eğer Merwaniler Alparslan’ın ordusuna 10 veya 14 bin Kürt askeri verdiyse zaferden sonra Sultan niye onları cezalandırsın ve şehirlerini ellerinden alsın? „
İbni Farqini’nin   Malazgirt ve   Xelat  hakkında  verdiği  bilgi  doğru  değildir.  Yani   Alpaslan   bölgeden ayrıldığı  zaman    oraları   Türk    valilerine  teslim etmedi. Ayşe  Hanım’ın  bu  yanlış  bilgiye  dayanarak   çıkardığı  sonuçta    boşta  kalıyor.
Çünkü,   Kürdlerin  Xelat  dedikleri    Ahlat    daha  sonraları  Merwani  Kürd  Hanedanlığının  denetiminden  çıkıyor.
Sibti İbni Cewzi’nin  verdiği bilgilere  göre    Xelat  476 /1083-1084  yılında   İbn  Cahir’in   komutasındaki  Selçuklu  orduları  tarafından   Merwanilerden  koparıldı.   Ebu  Fida  ve   elyazmaları  Berlin’de  bulunan    anonim   bir  yazara  göre de Merwaniler  493/1099-1100  yılında      Türkmen  lideri  Sokman  El Qutbi  tarafından   Xelat/Ahlat’dan  çıkarıldılar.(daha  geniş bilgi için   Thomas  Ripper,  Die  Marwaniden  von Diyar  Bakr,   Eine  Kurdische  Dynastie  im  islamischen Mittelalter,   Ergon Verlag, Würsburg,  Germany,  sayfa 96)
Malazgirt  meselesi  ise   daha  karışık.  Çünkü,  Malazgirt  Bizans  orduları  tarafından    işgal edilmişti.    Yani   Diogenes’in     esir  düşmesi  sırasında    Malazgirt   Bizansların  elindeydi.   Diogenes  serbest  bırakıldıktan  sonra  Malazgirt’e   gidiyor.  Ayrıca     Diogenes   serbest    bırakılmadan  önce   bazı  şehirleri    Selçuklulara   bırakmak  istiyor. Bunlardan biri de  Malazgirttir.  Zaten  Diogenes  serbest  bırakıldığı zaman  iktidarını  da  yitiriyor.  Söz konusu antlaşma yada   verilen  sözler  caduc   duruma  düşüyor.
Ayşe Hanım bu yanlış  bilgilerden  çıkardığı  “. Eğer Merwaniler Alparslan’ın ordusuna 10 veya 14 bin Kürt askeri verdiyse zaferden sonra Sultan niye onları cezalandırsın ve şehirlerini ellerinden alsın?  Sonuç ta   yanlıştır.
Mesela    Süryani  din adamı ve  tarihçi   Mar  Mikael     1125    yılında  yaşanan  gelişmeleri  anlatırken  „ O dönem    Hataka  güçlü  bir  yerleşim yeriydi. Kralları  Meyafarqin’de   olan  Beni Merwan ailesinden   bir  adamın elinde bulunuyordu.   O  güne  kadar  hiç bir zaman   Türklerin eline  düşmemişti.   Emirleri  arasında   çelişki ve  çatışmalar vardı.   Husameddin  bu Kürdlerin    dayanacakları  bir yerleri olmadığını  ve  kend  içlerinden çatışma  içinde  oldukları  gördüğünden       bir yıl  dört ay  kuşatma   altına  aldı.    Ahmed   anlaşmak istedi.    Timurtaş     ona  altın ve  ülkesinde  köyler  verdi ve     kaleyi  aldı.  Fakat     Kürd  daha  sonra  pişman  oldu. Amid    emirinden yardım istedi, fakat başarılı olmadı“  diyor.(Chronique  de  Michel Le Syrien,  Cilt  3, sayfa  264)
Görüldüğü  gibi  Merwani  Kürd  Hanedanlığı    bir dizi   temel yerleşim birimlerini  yitirmesine  rağmen,    daha   sonrada   bazı yerlerde    varlığını  sürdürebiliyor.   Eyyubilerin  Hasankef’te   varlıklarını  sürdürmesi   gibi..
Aslında     Ayşe Hanım’ın ve  daha  bir  çoklarının    ortak  sorunu  Kürdistan topraklarını   çöl,  insansız  yada   no man’s  land   gibi    görmeleri   ve  ona   göre  teori  üretmeleridir.  Aslında    bu  zihniyetin   kökü      boş  alanların  Türklerin   kendilerine  yurt  edinmesi  safsatasına    dayanıyor.  Bazıları bilinçli bir şekilde   bazılarıda   daha  önce var olan kültür/habitusa      kapılarak     bu tip  şeyleri   yazıyorlar.   Ayşe  Hanım  geçenlerde     İdrisi Bitlisi  üzerine  bir  makale  yazmıştı.    O  makalede   bir dizi  yanlışlık vardı.  Burada   ona  girmemin   imkanı yok.  Ama, Ayşe  Hanım   kısmen   o  döneme  ve Kürdlerin konumuna   kafa  yorsaydı,      Kürdlersiz  kimsenin  başarılı olma  şansı yoktu.  Kürdler  Osmanlıları desteklemesiydi,  Osmanlı  devleti     Kürdistan’a    zor  ayak basardı.   Eğer   Kürdler    Şah İsmaili   destekleseydiler  başka  bir tablo     ortaya  çıkardı.    Çaldıran  savaşı     sürecinin  bir başka  versiyonu  Malazgirt  savaşıdır.    İki  savaş  da  Kürdlerin   yaşadığı  coğrafyada  meydana  geldiler ve  Kürdler   kendilerini savaş içinde  buldular. Kafkasya’dan  Ararat’a    ve  oradan  Zagroslara  kadar  çok geniş    bir alana      yayılan  Kürdler,  „Dağların Efendisi“   olarak     terazinin   hangi  tarafına   ağırlıklarını  verdilerse   o taraf  kazandı.    Kürdlerin  millet olarak   tüm  işgallere, katlimlara ve jenosidlere   karşı  direnerek    varlıklarını   hala   sürdürmelerinin   sırıda     Kürd  coğrafyasında  gizlidir.    Osmanlı,   Fars ve Rus  arşivlerinde    Kürdlerin  konumunu   ilgili   belgelere  baktığımız  zaman  Kürdlerin    savaş dengelerini   nasıl  alt üst ettiklerini açık bir şekilde  görüyoruz.
Ayşe Hanım      alıntılarını   yaptığı   A. Sevim ve  F. Sumer’in  eserini  daha ciddi   bir gözle  irlemiş  olsaydı,   Malazgirt ve Xelat  konusunda      bu yanlığa  düşmezdi.
A.Sevim ve   F. Sumer  İbn  Erzak’ı  sevmemelerine  rağmen   kitaplarının  önsözünde    İbnül Erzak’ı   tanıtırken    bir  dizi  şeyi tekrarladıktan sonra   „Bundan başka  Ahlat’ın     ve  hatta  Malazgirt’in    bu  savaş  sonunda   Mervan- Oğullarının  elinden  çıktığını  sanıyor“    diye  eleştiriyorlar.
Ayşe Hanım’ın     yazısının   diğer  bölümleride   sorunlu...    Eğer  o  alanlara   girersem      ayları  alır...  Şimdilik  zamanım  yok..
Bi rêz û silav
Aso Zagrosi
 
        
     
 
     
       
       
      