Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 1 April 2012


• Türk aydınları her zaman Filistin yanlısı ve İsrail karşıtı tutum almışlardır. İslamcılar, "Filistin sorununu", Türk laikliğinin yükselişindeki sözde Yahudi sorumluluğu ile ilişkilendirirler. Solcular, İsrail’i emperyalist bir devlet ve Orta Doğu'daki Amerikan hegemonyasının bir uzantısı olarak görürler. Milliyetçi aydınlar arasında da benzer temalar kullanılır.

• İsrail’in 2006 Lübnan savaşı ve 2009 Gazze savaşı ile ilgili Türk tepkileri, genellikle anti-Semitizm’e dönüşmüştür. Bazıları akademisyen olan ve çeşitli ideolojik akımlara ait köşe yazarları, halkın İsrail ve Yahudilere karşı duygularının körüklenmesine yardımcı olmuşlardır. İsrail’in, kendi kötü amaçları için, Holokost suçluluğunu ve "Amerikan Yahudi lobisinin" hizmetlerini istismar ettiği söylenmiştir.

• "Filistin Sorununa" Türk yaklaşımları, Türk popüler kültür klişelerinin dışına nadiren çıkar. Bu konuda tercüme eserler yayınlayan Türk yayınevleri, popüler duygularla çelişkiye girmemeye dikkat ederler. Bunun sonucu olarak, Türk köşe yazarları ve okuyucuları, bu çatışma konusunda, ağırlıklı olarak İsrail karşıtı ve anti-Semitik olan sınırlı kaynakları kullanmaktadır.

• Türk Yahudi yetkililerinin anti-Semitizm ile mücadele konusunda Türk toplumuna karşı herhangi bir girişimi büyük olasılıkla geri teper ve sorunu daha da alevlendirebilir. Gerçekler göz önüne alındığında, Türkiye'deki Yahudi cemaatinin tek seçenekleri, Türkiye'deki yaygın anti-Semitizmle yaşamaya devam etmek veya ülkeyi terk etmektir.

Giriş

Günümüzün Türk anti-Semitizmini ve yaygınlık nedenlerini anlatmak ve doğru şekilde açıklamak için en aydınlatıcı yöntemlerden biri, son yıllarda İsrail askeri operasyonlarına Türk aydınlarının ve Türk basınının tepkilerini incelemektir. İsrail'in en son askeri operasyonları esnasında, yani Hizbullah ile Lübnan'da savaş ve Gazze'de Hamas'a karşı Dökme Kurşun Operasyonu sırasında, Türk köşe yazarlarının makalelerini incelemek bu konuda bizlere ışık tutacaktır. [1] Kanaat önderleri olarak kabul edilen ve bazıları akademisyen olan köşe yazarları, özellikle önemlidirler. Ancak bu kamuoyu oluşturucularının tepkileri anlamak, Türk aydınlar sınıfının çoğunun "Filistin sorununa" bakışının genel bir değerlendirmesini gerektirir.

Türkiye'de İslamcı, Solcu ve Milliyetçi Aydınların Etkisi

İslamcı Toplum

İslamcı veya solcu Türk aydınları her zaman Filistin yanlısı ve İsrail karşıtı bir tutum almışlardır.

İslamcı aydınların çoğu için, eski bir Osmanlı vilayeti olan Filistin, imparatorluğun son -ve onlara göre en karanlık- yıllarında olanları akla getiriyor. Bu olaylara, 1901 yılında Siyonist lider Theodor Herzl’in bu topraklara Yahudi göçmenleri yerleştirmek için Sultan II. Abdülhamid’ten izin istemesi ve Sultan'ın reddetmesi; ve yaklaşık on yıl sonra, İttihat ve Terakki Cemiyeti [2] üyesi Selanikli Yahudi Emmanuel Carasso’nun, Sultana azledildiğini ve kalan yıllarını Selanik’te sürgünde, Yahudi Allatini ailesinin villasında yaşayacağını bildiren heyette bulunması da dahildir. [3]

Bu olaylar birbiriyle ilişkisiz görünmesine rağmen, İslamcılar, II.Abdülhamid’in Herzl'in isteğini reddetmesiyle sonradan sultanın tahttan indirilmesi olayını doğrudan ilişkili görürler. Bu görüşe göre, Jön Türk Devrimi -ve özellikle, 1909’daki başarısız Nisan karşı-devriminden sonra Abdülhamid’in zorla tahttan indirilmesi- İttihat ve Terakki Cemiyetini gizlice manipüle eden Yahudi ve kripto-Yahudi entrikacıların intikamıydı. [4] İslami bakış açısına göre, Sultan'ın tahttan indirilmesinden sonra da bu intikam bitmedi. İslamcılar, bu intikamın son aşamalarının, "lanetli şehir" Selanik kökenli ve İslamcılar arasında yaygın olarak “Dönme” - Sabetay Sevi’ye bağlı olup, sözde İslam’a dönüp gizlice kendi sapık Yahudiliklerini uygulamaya devam eden Yahudilerin soyundan- olduğu düşünülen Türk milliyetçi lider Mustafa Kemal’in (Atatürk), 1924 yılında Osmanlı Halifeliğini yıkmasının ve “itibarına zarar vermek niyeti ile Türk halkına laiklik gömleğini giydirilmesinin” olduğuna inanırlar.

Gerçekten de, bu yaygın inanç sayesinde, Hürriyet gazetesi gazetecilerinden Soner Yalçın’ın yazdığı ve kısaca Türk Cumhuriyeti'nin her zaman Dönmeler tarafından yönetildiğini iddia eden bir kitap, bestseller olmuş ve yaklaşık iki yüz bin kopya satmıştır. [5]

İslamcı zihniyet, İsrail'i, Filistinlileri vatanından eden bir "hırsız devlet" olarak görür. İslamcılara göre, İsrail, Yahudilerce yönetilen ve Yahudi amaçlar için yürütülen bir devrimden doğmuştur, [6] ve hem laik Türk Cumhuriyeti hem İsrail, Dönme Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur. Daha geniş olarak, İslamcılar Siyonizm’i ve onun siyasi tezahürü olan İsrail’i, klasik bir anti-Semitik çalışma olup, Türkiye'de diğer komplo teorisi kitapları gibi bir bestseller haline gelen ve ana teması Siyonistlerin dünya hakimiyeti olan Siyon Liderlerinin Protokolleri kitabındaki kapsamlı planın sadece bir parçası olarak görürler. [7] Bu bakış açısında Siyonizm, sadece Arap dünyasını değil, Türkiye'yi de tehdit eden şeytani ve yayılmacı bir ideolojidir. [8]

Bundan başka çok sayıda diğer tamamlayıcı temalar da vardır. Bunlardan biri, Türkiye'nin başarılı Kurtuluş Savaşı sonrasındaki Lozan Konferansında, son Osmanlı baş hahamı ve Türkiye heyeti danışmanlarından Haim Nahum Efendinin [9] bir şekilde, Türk heyeti başkanı ve müstakbel Başbakan İsmet Paşa'yı, Büyük Güçler’e, yeni Türk devletinin talepleri karşılanırsa, Halifeliğin kaldırılacağı ve Türk toplumuna laik bir rejim empoze edileceği sözünü vermeye ikna ettiği inancıdır. [10]

Bir başka İslamcı iddiası, Kemalizmin, Türk milliyetçiliğinin, ve tüm Gayrimüslimlerle Türk olmayanların etnik ve dinsel kimliklerinden vazgeçip büyük Türk milletinin bir parçası olmaya çağıran Kemalist rejimin “Türkleştirme” politikasının ateşli savunucusu, Türk Yahudisi Moiz Kohen’e odaklanır. Kohen, ismini Türkleştirerek Tekin Alp adını almış ve 1936 yılında yeni ismiyle Kemalizm adlı bir bilimsel araştırma yayınlamıştır. İslamcılar, Mustafa Kemal ve Haim Nahum Efendi gibi, Kohen’in de "Şeriattan nefret eden bir Yahudi" olduğuna inanırlar. Ve buna delil olarak sık sık, Kemalizm kitabının bölümlerinden birinin "Kahrolsun Şeriat" başlığını gösterirler. [11] İslamcılar, özde seküler bir ideoloji olan Türk milliyetçiliğinden nefret eder çünkü İslamcılık tüm Müslümanları tek bir halk (Ümmet) olarak algıladığından, milliyetçiliğin islamcılık ile uyumlu olmadığını düşünürler. Bu nedenle de, laik karakteri ile, Türk milliyetçiliğinin Müslüman Ümmetini böldüğüne inanırlar. Moiz Kohen aynı zamanda bir milliyetçilik ideologu olduğundan, İslamcılar Kohen’in, Türk toplumu içine İslam milletinin birliğini yok etmek umuduyla "milliyetçilik virüsünü ektiğini" düşünürler.

Yine bu düşünceyle aynı çizgide, İslamcılar, Müslüman Ümmetini yok etmek amacıyla milliyetçiliği teşvik eden bir başka Yahudiye işaret ederler. Tamamiyle asılsız ve yaygın olan bu görüşe göre, zamanın önde gelen mobilyacılarından biri olan, Sultan’ın Yıldız Sarayının tedarikçisi Lazzaro Franko adlı bir İtalyan Yahudisi, 1920 yıllarında, milliyetçi Türk Ocakları örgütüne, Ankara’daki merkez binasının inşaatı için 200.000 dolar bağışlamış [12] ve bunun karşılığında resmi bu binaya asılmıştır. [13]

Yukarıdakilerin ortak paydası, tüm ilgili aktörlerin Yahudi olması veya Yahudi olduklarına inanılmasıdır. İslamcılar, Türkiye Cumhuriyetinin Türk İslam Cumhuriyeti'ne dönüşmesindeki tek engelin Yahudiler ve özellikle gizlice Türkiye'yi kontrol ettikleri düşünülen kripto-Yahudi Dönmeler olduğunu anlatmak için bu sözde kanıtı kullanırlar. [14]

Solcu kesim

Türkiye'nin solcu aydınları, İsrail'i, "emperyalist ve yayılmacı bir devlet" ve "Ortadoğu'da Amerikan hegemonyasının bir uzantısı" olarak görme eğilimindedirler. Bu nedenle, Arap-İsrail çatışmasına "emperyalistler tarafından mazlum durumuna düşürülenlerle", yani Filistinlilerle, dayanışma gözüyle bakarlar. [15]

Bu görüşün kökleri 1970'lerin siyasi ve ideolojik mücadelelere dayanır. O yıllarda Türkiye'de Marksist bir devrim hayal eden solcu militanlar silahlı mücadele eğitimi almak amacıyla FKÖ’ye katılmışlar, hatta İsrail'e karşı saldırılarda bile yer almışlardır. Bazıları bu süreçte veya İsrail’in FKÖ kamplarına gerçekleştirdiği karşı saldırılarda hayatlarını kaybetmiş, [16] diğerleri Türkiye'ye dönmüştür.

O zamanki militanların bazıları bugün Türkiye'de kanaat önderi pozisyonundadırlar.[17] Aynı İslamcı kesim gibi, Türk Solu için de Siyonizm, anti-Semitizmi besleyen saldırgan bir ideolojidir. Anti-Siyonist ve İsrail karşıtı duyguların aydınlatıcı bir örneği, solcu Birikim dergisinin anti-Semitizm’e ayrılan 2004 özel baskısıdır; burada Siyonizm ve anti-Semitizm "aynı madalyonun iki yüzü" olarak nitelendirilmiştir. [18] Aynı baskıdaki bir makalesinde, önceleri liberal-solcu Radikal gazetesi köşe yazarı olan ve günümüzde aynı eğilimli Taraf gazetesinde yazan Ümit Kıvanç, " İsrail’i yönetenler bir düzenbazlar takımıdır" ve "insanlığın bir üyesi olmak isteyen herkesin, bugünkü şekliyle İsrail devletinin ortadan kaldırılması için çalışması gerekir. Çünkü İsrail devleti Yahudi kimliğini de ele geçirmiştir " diye yazmıştır. [19]

Milliyetçiler ve Yeni Milliyetçiler

Türkiye'de Anti-Semitizm’e sadece İslamcılar ve solcular arasında değil, aynı zamanda, son yıllarda Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail düşmanlığını beyan eden milliyetçi ve yeni milliyetçi [20] akımlarda da rastlanır. Bu kesimdeki anti-Semitizm, özellikle Kavgam adlı kitabın "ideolojik el kitabı" olarak gördüğü rağbetten kaynaklanır. [21] Kavgam kitabının Türkçe çevirisi ülkede bir bestseller haline gelmiştir ve en büyük süpermarket zincirlerinde ve kitapçılarda satılmaktadır. [22]

Türk Toplumundaki Genel Tutumlar

Son yıllarda yapılan çeşitli Türk kamuoyu araştırmaları, yabancı düşmanlığında bir artış göstermektedir. Bu düşmanlık hem Amerika Birleşik Devletleri ve genel olarak Batıya karşıdır, hem de aynı zamanda görünüş veya davranış olarak "sıradan bir Türk"’e benzemeyen herkese (siyahlar, göçmenler, gey ve lezbiyenler, gayrimüslimler, vb) karşıdır. [23] Bir halk deyişine göre, "Türk'ün Türk'ten başka arkadaşı yoktur".

İsrail ve genel olarak Museviler de bu duyguların hedefleridir. Eylül 2008 yılında yayınlanan Pew Araştırma Merkezi'nin Türk kamuoyu anketinin verilerine göre, Türklerin % 76’sının Yahudilere bakışı olumsuzken, olumlu görüşler ifade edenlerin oranı sadece % 7 düzeyinde idi. [24] Nisan-Mayıs 2009’da İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi tarafından yapılan ve British Foreign and Commonwealth Office tarafından finanse edilen benzer bir anket, Türklerin

% 64'ünün Yahudi komşu istemediğini göstermiştir. [25] 2003 yılında 12 farklı ilde Türk akademisyenlerden oluşan bir grup tarafından yapılan bir ankette, 2183 katılımcının % 63'ü İsrail'e karşı olumsuz görüşlere sahipti. [26 ]

(...)

Sonuç

İdeolojik bakış açısı ne olursa olsun, Türk entelektüel elitlerinin geniş kapsamlı uluslararası gelişmelere olan ilgisi azdır. İlgi alanları, Türkiye'nin, yakın komşuları ile, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, ve çeşitli Türki Cumhuriyetleri ile olan ilişkileridir. Türk aydınları, sorun olarak anti-Semitizmi, Türkiye'de rastlanmayan, çok abartılan ve sadece Türk Yahudilerini ilgilendiren tikelci bir fenomen olarak görme eğilimindedirler. Bunun sonucu olarak, bu konuda araştırma yapmazlar, hatta okumazlar ve kendi ideolojik pozisyonlarının kalıplaşmış cümlelerini tekrarlamayı tercih ederlar.

Bu nedenle, "Filistin sorununa" yaklaşımları pek nadiren Türk popüler kültürünün klişelerinin dışına çıkar. Sıradan bir Türkçe gazete okuru, köşe yazarı ya da editörünün, Türk bağlamının dışında bilimsel ya da popüler söyleme erişim sağlayacak herhangi bir yabancı dilde yeterliliği yoktur. Bu nedenle, ellerindeki tek imkan Batılı ve diğer kaynaklardan elde edilen tercüme eserlerdir. Ancak, İsrail-Filistin meselesi konusunda tercüme eserler yayınlayan Türk yayınevleri, popüler duygulara ters düşmemeye dikkat ederler ve İsrail yanlısı veya "İsrail propagandası" olarak görülebilecek çalışmaları yayınlamazlar. Bunun kaçınılmaz sonucu, tipik bir Türk köşe yazarının ve dolayısıyla okuyucularının, bu mesele hakkında, sadece ağırlıklı olarak İsrail karşıtı, anti-Semitik ya da komplo teorileri içeren sınırlı kaynakları kullanmasıdır.

Türkiye'deki Yahudi liderlerinin geleneksel tepkisi, Türk Yahudiliği ve İsrail devleti arasında net bir ayrım yapmak ve çatışma hakkında herhangi bir görüş ifade etmekten sürekli kaçınarak, kendilerinin "Türk" olduklarını söylemektir. Buna rağmen, Dökme Kurşun Operasyonu sırasında, İslamcı basın, İsrail'i kınamaları için sık sık telefonla aramak da dahil olmak üzere, baş haham ve cemiyet başkanına sürekli baskı uygulamış, bunu yapmayan Türk Yahudilerini "Siyonist" olmakla suçlamış ve İsrail’in eylemlerini kınamamanın "Yahudi terörüne" destek vermek olduğunu ima etmiştir. [76] Ayrıca bu tür duygular İslamcı basınla sınırlı kalmamıştır. Bir keresinde, Akşam gazetesi yazarı Serdar Turgut benzer bir çağrı yayınlamıştır. [77]

Aslında, Türk Musevi liderlerinin böyle bir durum karşısında yapabileceği çok az şey vardır. Kanaat önderleri ve entelektüel elitler, anti-Semitizmin bir "Yahudi sorunu" olup olmaması ya da olduğu gibi kalması konusuna büyük ölçüde kayıtsızdırlar. Türk Ceza Kanunu, dil, din veya ırk temelli kışkırtma ya da ayrımcılığı yasaklayan açık maddeler içerse de, savcılar, anti-Semitik yayınlara karşı yasal işlem başlatmakta büyük ölçüde başarısız kalmışlardır. Yargının bu pasifliği karşısında, Yahudi cemaati başkanı Silvyo Ovadya, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Türk Ceza Kanunun anti-Semitizmi yasaklayan bir düzenleme içermesi çağrısında bulunmuştur. [78] Fakat resmen böyle bir yasak olsaydı bile, bunun savcılığı dava açmaya teşvik edeceği veya caydırıcı bir unsur olarak etkili olacağı pek muhtemel değildir.

Dahası, Türk Yahudi yetkililerinin anti-Semitizm ile mücadele konusunda Türk toplumuna karşı herhangi bir girişimi büyük olasılıkla geri teper ve sorunu daha da alevlendirebilir. Örneğin, Türk basınında Ovadya’nın talebini okuyunca, radikal İslamcı yazar Nurettin Şirin, Kudüs Yolu adlı Türk İslamcı web sitesinde cemiyet başkanına hitaben bir mesaj yayınlamıştır: "Madem ki savcıların [anti-Semitik yayınlara karşı] dava açmasını talep ettiniz, lütfen davanızı savcılardan birine götürün ve mahkemede buluşalım. Avukatlarınızı göndermeyin, kendiniz gelin de sizin çirkin yüzünüze tükürme fırsatımız olsun. Size bunu diplomatik terminoloji ile ifade edelim: Silvyo Ovadya: istenmeyen adam "[79]

Anti-Semitizm konusunda İslamcı ve milliyetçi aydın ve yazarların tutumu çok basittir. Onlar için bir Müslüman anti-Semit olamaz. Ali Bulaç’ın Zaman gazetesi sütunlarında belirttiği gibi:

Dinimizde Anti-Semitizm haramdır [yasak]. Birisi dini/ırkı yüzünden Yahudiye düşman olamaz. Kur'an-ı Kerim Yahudiler ve Hıristiyanlardan bahsederken açıkça "hepsi birbirine benzemez" diyor (3/Al İmran, 113-115) ve iyi olanlarını övüyor. Nitekim, dünyanın her yerinde, İsrail [tarafından işlenen] cinayetlere tepki gösteren "iyi Yahudiler" gördük. [80]

İslamcı Today's Zaman gazetesi Washington muhabiri Selçuk Gültaşlı, bunu şu şekilde ifade etti:
Her türlü ırkçılığa karşı olmak bir Müslümanın ayırt edici özelliğidir ve bir parçasıdır. Birisi İslamofobiyi reddedip aynı zamanda anti-Semitizm ateşine benzin dökerse, ırkçı olur ve savunduğu davanın değerini azaltır. Ancak, anti-Semitizm ile anti-Siyonizm arasındaki farkın bulanmasına asla izin vermememiz gerekir. Anti-Semitizm’e karşı savaşan bir kişi, tutarlı olarak Siyonist İsrail’i kınayabilir. Ama İsrail'i kınayan yüzlerce Yahudi aydınını anti-Semitizm ile suçlamak için Ariel Şaron'un pozisyonda olmak gerekir. [81]

Solcu açıdan bakıldığında da, hiçbir solcu anti-Semit olamaz çünkü solcular ırkçılık ve ayrımcılığa karşıdırlar. Bu nedenle, İslamcı, milliyetçi, veya solcu olsun, Türkiye'nin en şiddetli anti-Semitik yayıncısı bile, her zaman, yaptığı eleştirinin anti-Semitizm olarak yorumlanmaması gerektiğini iddia edecektir. Kendisinin anti-Semit değil, anti-Siyonist olduğunu beyan edecektir ve Siyonistlerin hep İsrail devletinin eleştirilmesini engellemek için mantıklı eleştiriler yapanları anti-Semitizm ile suçladıklarını söyleyecektir.

Böyle bir durumda, hiçbir entelektüel ya da gazeteci, İslamcı basın tarafından "Siyonist" veya "İsrail aşığı" olarak etiketlenmek istemediğinden, Yahudi yetkililerin anti-Semitizm ile mücadelede onlara destek olabilecek herhangi bir dostu yoktur. Onlar ne İsrail’i destekleyecek ne de anti-Semitizm’i kınayacaklardır. Geçmişte Türk basınında anti-Semitizm fırladığında, tepki sadece solcu ve liberal görüşlü insan hakları savunucularından gelmişti ve onlar da diğer sol eğilimliler tarafından "İsrail yanlısı" olarak eleştirilmişti. [82]

Gerçekler göz önüne alındığında, Türkiye'deki Yahudi cemaatinin tek seçenekleri, Türkiye'deki yaygın anti-Semitizm ile yaşamaya devam etmek veya ülkeyi terk etmektir. Türkiye'nin bugünkü siyasi ve sosyal koşulları başka hiçbir seçenek sunmuyor.

Notlar

[1] Dökme Kurşun Operasyonu sırasında Türkiye'de patlak veren anti-Semitizm dalgası dünya basınında da kaydedildi. Bkz. Yigal Schleifer, "Turkey's Harsh Criticism of Israel Raises Questions," Jewish Telegraphic Agency, 12 Ocak 2009; Ben Cohen, "Anti-Semitism Roars in Turkey," www.jewcy.com/post/antisemitism_roars_turkey , 13 Ocak 2009; Soner Çağaptay, "İs Turkey Still a Western Ally?," Wall Street Journal, 25 cak 2009; "AJC, Other Jewish Organizations Protest Anti-Semitism to Turkish PM," AJC Press Release, 28 Ocak 2009; "Les tensions à Gaza ravivent l'antisémitisme en Turquie," Le Figaro, 31 Ocak 2009 [French]; Guillaume Perrier, "En Turquie, la communauté Juive craint une poussée d'antisémitisme," Le Monde, 3 Şubat 2009 [French]; Barry Rubin, "Turkey in the Fire," http://themoderatevoice.com/26308/turkey-in-the-fire-guest-voice , 9 Şubat 2009; Emre Uslu and Önder Aytaç, "Danger of Antisemitism in Turkey," Today's Zaman, 19 Ocak 2009.

[2] İttihat ve Terakki Cemiyeti, şehrin ileri gelenleri, toprak ağaları, ve küçük hükümet yetkililerinden oluşan orta sınıf örgütlerin oluşturduğu bir koalisyondu. 1908 Jön Türk Devrimi ile iktidara geldi ve 1918 yılına kadar iktidarda kaldı. I. Dünya Savaşı'nın sonunda, üyelerinin çoğu VI Sultan Mehmet tarafından askeri mahkemeye sevkedildi ve hapse atıldı.

"Committee of Union and Progress," en.wikipedia.org/wiki/Comittee_of_Union_and_Progress.

[3] Allatini ailesiyle ilgili tarihsel bilgi için bkz. www.allatini.gr/en/istoriki.asp .

Bugün, Villa Allatini Selanik’in idari bürolarına ev sahipliği yapmaktadır.

[4] Yahudilerin İttihat ve Terakki Cemiyetinin arkasındaki kukla oynatıcıları olduğu fikri, Türk edebiyatında ve diğer yerlerde bıktıracak derecede tekrarlanmıştır. Buna güncel bir örnek, daha önce bakanlık danışmanı ve milli eğitim, gençlik ve spor bakanı olarak görev yapmış olan, liberal Radikal gazetesinin köşe yazarı Hasan Celal Güzel’in kaleminden, Dökme Kurşun Operasyonu sırasında verildi. "İşte Siyonizm!," Radikal, 30 Aralık 2008. [Türkçe]

[5] Daha fazla bilgi için bkz. Rıfat N. Bali, A Scapegoat for All Seasons: The Dönmes or Crypto-Jews of Turkey (Istanbul: Isis Press, 2008).

[6] Bu konuyu inceleyen Batılı bilim adamlarının çoğu, ne Osmanlı Yahudilerinin ne de yabancı Yahudilerin, Jön Türk hareketi içinde etkili veya önemli bir rol oynamadıkları sonucuna varmışlardır. Bkz. Elie Kedourie, "Young Turks, Freemasons and Jews," Middle Eastern Studies, 7 (1971), 89-104; Jacob M. Landau, "The Young Turks and Zionism: Some Comments," Jews, Arabs, Turks: Selected Essays (Jerusalem: Hebrew University, 1993), 169-177; Robert Olson, "The Young Turks and the Jews: A Historiographical Revision," Turcica, tome 18 (1986), 219-235.

[7] Protokoller, Türkiye'de 1923’ten 2008’e kadar 102 kez çevrilip yayınlanmıştır. Bu baskıların listesi için, bkz. Rıfat N. Bali, Les Relations Entre Turcs et Juifs Dans la Turquie Moderne (Istanbul: Isis Press), 61-68. [French]

[8] Türk topraklarının, Siyonizmin nihai yayılmacı hedeflerinden biri olduğu inancı, İslamcı hareket tarafından sözlü ve yazılı olarak hiç durmaksızın tekrar edilmiştir. Bunun temeli, Yaratılış Bölümü 15:18’in Yahudiler ve "Siyonistler" tarafından kelimesi kelimesine algılandığı iddiasına dayanmaktadır: "O gün RAB İbrahim ile bir antlaşma yaptı ve ‘bu toprakları senin soyundan gelenlere veriyorum, Mısır'ın nehrinden büyük Fırat nehrine kadar’, dedi". Fırat nehrinin kaynağı Türk topraklarında bulunur.

[9] Bkz. Esther Benbassa, Haim Nahum: A Sephardic Chief Rabbi in Politics 1892-1923, trans. Miriam Kochan (Tuscaloosa: University of Alabama Press, 1995).

[10] Bu inanç, Türk delegasyonu üyesi ve Türkiye'nin ilk milli eğitim bakanı Rıza Nur’un anılarında bulunan bir iddiaya dayanmaktadır (1879-1942) (Hayat ve Hatıralarım).

[11] Moiz Kohen’in en kapsamlı biyografisi için/Tekin Alp, bkz. Jacob M. Landau, Tekinalp, Turkish Patriot, 1883-1961 (Istanbul: Nederlands Historisch Archaelogisch Institute Istanbul), 1984.

[12] Türk Ocakları 1912 yılında kurulmuş, Türk milliyetçiliğinin yayılmasının ana aktörlerinden biri olan milliyetçi bir örgüttür.

[13] Bu saçma inanç, otuz yıl önce, zamanın önde gelen İslamcı politikacısı Necmettin Erbakan tarafından dile getirildi. Bkz. Necmettin Erbakan, "Anarşi ve Siyonizm," İstanbul Bayram Gazetesi (Millî Gazete alıntıladı, 16 Ağustos 1980) [Türkçe]. Bir yabancının Türk Ocakları'nın genel merkezi inşaatına yönelik bir bağış yaptığı doğru olsa da, bu kişi ne Franko idi ne de Yahudi idi. Kendisi Arthur Nash adlı Amerikalı bir Hıristiyandı.

[14] Bkz. Abdurrahman Dilipak, "Ergenekon'da yeni dönem!," Anadolu'da Vakit, 15 Mayıs 2009 [Türkçe]. Dilipak bu iddiayı defalarca tekrarlamıştır; bkz. Abdurrahman Dilipak, "Diyarbakır'da birkaç yüz Çağlayan'da birkaç bin kişi," Anadolu'da Vakit, 25 Haziran 2007 [Türkçe]; Abdurrahman Dilipak, "Hablemitoğlu, YÖK, Menemen, vs.," Vakit, 28 Aralık 2002 [Türkçe]. Türk Ocakları bu iddiaları yalanlamıştır fakat bu bir işe yaramamıştır. Bkz. Mustafa Bayramoğlu, "Yalanın Bekası Olur mu?, Türk Ocakları, Ziya Gökalp ve Gerçekler," Türk Yurdu, 188, Nisan 2003, 31-32 [Türkçe] ve Türk Ocakları’nın Genel Sekreteri Orhan Kavuncu’nun Abdurrahman Dilipak’a yazdığı, "Sayın Abdurrahman Dilipak," başlıklı, 25 Haziran 2007 tarihli ve kendi sitelerinde bulunan açık mektup http://www.turkyurdu.com.tr/ .

[15] Örneğin, İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom, Mayıs 1971’de Türk Marksist militan bir grup olan THKO (Türk Halk Kurtuluş Ordusu) tarafından kaçırıldı ve öldürüldü.

[16] Soner Yalçın, "İsrail saldırısı'nda sekiz Türk devrimci can verdi," Hürriyet, 4 Ocak 2009. [Türkçe]

[17] Örneğin, CNN Türk ve Milliyet gazetesi Paris muhabiri Sabetay Varol; Afa Publications’ın sahibi Atıl Ant (1980'li yıllarda Türkiye'nin önde gelen yayınevlerinden biri); Şahin Alpay, Zaman ve İngilizce versiyonu olan Today's Zaman gazetelerinde köşe yazarı; Faik Bulut, The New Anatolian yazarı, kendisi Lübnan'daki FKÖ kamplarında İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından yakalanmış ve Radikal dış işleri muhabiri Cengiz Çandar ile 7 yıl hapis yatmıştı. Hem Çandar hem Bulut, bu döneme ait anılarını yayınladılar. Bkz. Cengiz Çandar, "A Turk in the Palestinian Resistance," Journal of Palestine, 30, 1 (Sonbahar 2000), 68-82; Faik Bulut, Filistin Rüyası İsrail Zindanlarında 7 Yıl (Istanbul: Kaynak Yayınları, 1991). [Türkçe]

[18] Birikim, 186 (Ekim 2004). [Türkçe]

[19] Bu makaleyi takip eden polemiğin detaylı anlatısı için bkz. Rıfat N. Bali, Ümit Kıvanç'a Cevap Birikim Dergisinin Yayınlamayı Reddettiği Makalenin Öyküsü (Istanbul: Paralel Reklam, 2005). [Türkçe]

[20] Rasim Ozan Kütahyalı, "Ergenekon'un TV projesi: Kurtlar Vadisi (2002-2006)," Taraf, 17 Ocak 2009 [Türkçe]; İhsan Dağı, "Yeni anti-Semitler kimler?," Zaman, 6 Şubat 2009 [Türkçe]. Yeni Milliyetçiliğe genel bir bakış için bkz. Emre Uslu, "Ulusalcılık: The Neo-Nationalist Resurgence in Turkey," Turkish Studies, 9, 1 (Mart 2008), 73-97.

[21] Mein Kampf tercümelerinin kaynakçası için bkz. Bali, Les Relations, 70-71.

[22] Mein Kampf kitabının Türkçe çevirisi, Türkiye'nin geleneksel aşırı milliyetçi kesiminde her zaman bir bestseller olmuştur. Bkz. "Hitler Book Bestseller in Turkey," 18 Mart 2005, http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/4361733.stm ; Helena Smith, "Mein Kampf Sales Soar in Turkey," The Guardian, 29 Mart 2005.

[23] 2007 tarihli bir araştırmada, katılımcıların yüzde 55'i, Yahudileri komşu olarak istemediğini söyledi. Şahin Alpay, "Laikçiliğe değil laikliğe destek var," Zaman, 12 Şubat 2008. [Türkçe]

[24] Unfavorable Views of Jews and Muslims on the Increase in Europe (Washington, DC: Pew Research Center, 2008), 10.

[25] "Study: 64% of Turks Don't Want Jewish Neighbors," Haaretz, 31 Mayıs 2009; "Survey: Neighborhood Pressure Is Rare in Turkey, but Intolerance Is Not," Today's Zaman, 1 Haziran 2009.

[26] İhsan D. Dağı ve Metin Toprak, "Dış politika ve kamuoyu," Radikal, 1 Aralık 2003. [Türkçe]

(…)

[76] Kemal Gümüş, "Yahudi Cemaati vahşeti kınayamadı," Anadolu'da Vakit, 29 Aralık 2008 [Türkçe]; Aslan Değirmenci, "Yahudi terörüne suskunlar," Anadolu'da Vakit, 6 Ocak 2009 [Türkçe]; Serdar Arseven, "Hahambaşı'nın açıklaması," Anadolu'da Vakit, 8 Ocak 2009 [Türkçe]; Hüseyin Kulaoğlu, "Hahambaşı yeni taktik peşinde," Anadolu'da Vakit, 9 Ocak 2009 [Türkçe]; Munib Engin Noyan, "Câhiliye basınında esen ‘Antisemitizm yapma suçlamaları' fırtınası bâbında," http://www.enginnoyan.com/ , 16 Ocak 2009 [Türkçe]; "Musevi cemaati katliamı kınayamadı," Anadolu'da Vakit, 16 Ocak 2009 [Türkçe]; Ali Bulaç, "Yahudi düşmanlığı," Zaman, 19 Ocak 2009 [Türkçe]. Türk medyası tarafından "Orta Doğu uzmanı" olarak nitelendirilen İslamcı serbest gazeteci Kenan Çamurcu daha da ileri giderek, Türk Yahudilerinin Gazze'deki olayları kınamaması "bu katliamların" onayı olarak görülebileceğinden, bunun Türk Yahudilerine ait işyerleri ve kuruluşlarınca üretilen tüm ürün ve hizmetleri boykot etmeye zorlayıcı bir neden olduğunu beyan etmiştir. Kenan Çamurcu, "Gazze katliamına Yahudi tepkisi, ‘çifte sadakat' ve anti-semitizm," www.camurcu.com/news.asp?pg=1&yID=241 (blog), 23 Ocak 2009 . [Türkçe]

[77] Serdar Turgut, "Siyasi ve sıkıcı düşünceler," Akşam, 15 Ocak 2009. [Türkçe]

[78] Aydın Hasan, "Gül ‘antisemitizme ceza' talebine sıcak," Milliyet, 26 Şubat 2009 [Türkçe]; Bülent Aydemir, "Musevi vatandaşların Gül'den dört talebi var," Milliyet, 27 Şubat 2009 [Türkçe ]. Böyle bir talebi destekleyen bir avukatın görüşü için bkz. Cem Murat Sofuoğlu, "Türkiye'de Anti-Semitizm-Yahudi Soykırımını Yadsıma ve Anti-semitizm Suç Sayılabilir mi?," Güncel Hukuk, 4, 64 (Nisan 2009), 32-33. [Türkçe]

[79] Nurettin Şirin, "İsrail İşbirlikçisi Gizli Siyonist Yahudi Cemaati Bizleri Kuşatamaz," www.kudusyolu.com/yazi.php?dil=tr&yzr=15&id=1525 , 27 Şubat 2009. [Türkçe]

[80] Ali Bulaç, "Yahudi düşmanlığı," Zaman, 19 Ocak 2009. [Türkçe]

[81] Selçuk Gültaşlı, "Expect This from the Children of the Holocaust," Today's Zaman, 13 Ocak 2009.

[82] Dökme Kurşun Operasyonu sırasında, bir dizi insan hakları aktivisti tarafından hazırlanan ve Türk basınında anti-Semitizm’i kınayan bir dilekçe İnternette yayınlanmıştı. Ancak, bu sadece doksan kişi tarafından imzalanmıştı.

(http://antisemitizmehayır.blogspot.com/ ). Bu dilekçe gene eleştirilmişti. Bkz. Yahudi solcu şair Roni Margulies’in makaleleri, "Her fırsatta Hamas Düşmanlığı," Taraf, 22 Ocak 2009 [Türkçe] ve İslamcı yazar Enver Gülşen’in yazısı, "Her fırsatta Siyonizm," Taraf, 13 Ocak 2009 [Türkçe]. Bu dilekçenin eleştirilerine bir cevap için, bkz. Ayşe Günaysu’nun (dilekçeyi imzalayanlardan) makalesi, "Antisemitizm bildirisinin amacı ne?," Taraf, 17 Ocak 2009 [Türkçe]. 2004 yılında benzer bir dilekçe daha yayınlanmıştı. Bkz. "Antisemitizme Sıfır Tahammül," Birikim, 186, Ekim 2004, 58-59 [Türkçe]. Bu dilekçe de solcu aydınlar tarafından eleştirilmişti; bkz. Murat Paker, "Anti-semitizme karşı bildiri üzerine," Birikim, 187, Kasım 2004, 88-91 [Türkçe]; Roni Margulies, "Evet ‘sıfır tahammül' ama nasıl?," Birikim, 188, Aralık 2004, pp. 65-68. [Türkçe]

* * *

Bağımsız bilim adamı Rıfat N. Bali, Paris'teki Ecole Pratique des Hautes Etudes’ün Din Bilimleri Bölümü mezunu ve Alberto Benveniste Center for Sephardic Studies and Culture’ın (Paris) araştırmacılarındandır. Türk Yahudilerinin tarihi üzerine çok sayıda kitap ve makaleler yazmıştır. Son yayınlanan kitabı: A Scapegoat for All Seasons: The Dönmes or Crypto-Jews of Turkey (Istanbul: Isis Press, 2008)

Terc. notu : Değerini ve geçerliliğini kaybetmemiş olan 2009 tarihli bu yazıda belirtilen Rıfat Balinin son kitabı, A Scapegoat for All Seasons: The Dönmes or Crypto-Jews of Turkey değildir. Sayın Bali, o zamandan beri pek çok esere imza atmıştır. Son kitabı Bir Günah Keçisi: Munis Tekinalp adlı eserinin 3.cü cildidir. (Libra Kitap, Istanbul, 2012) Yazarın İnternet sitesi : http://www.rifatbali.com/

Tercüme : Alegresse Delail
Kaynak: Hastürk

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.