Önce koşulsuz ateşkes ilan edildi. Sonra bir ileri bir geri ayarıyla oynandı. 1 Mart’da yapılan açıklamayla, Hükümetin gerekli adımları atmadığı içi, eylemsizlik karararının kaldırıldığı duyuruldu. Ama nasıl bir eylemlilik yapılacak? ‘Aktif savunma’ deniliyor. Buda kendi içinde başka bir belirsizlik!!! ( ama değil) Her zaman böyle oluyor.
Ne isteyen, istediğini biliyor, ne de muhatap olan ne yapacağını! Çok iyi anlaşılmalıki AKP Hükümeti, A. Öcalan ve BDP’si Kürt sorununu çözecek bir durumda değiller. A. Öcalan, BDP’si ve Ordu (yani Ergenekon) çözmek istiyor,
AKP engelliyor, AKP’de çözmek istiyor, Onlar engelliyor. Kamuoyuda bunları tartışmalı! Kim haklı, kim haksız? Boşa giden bir zaman kaybı, acı bedeller ödenerek. Adı geçen güçler Devlet’in tümü, yada herbiri Devlet’in bir parçası olduğu netken,Kürtler adına bir şeyler bekleme, bu yönlü çabalara girme, sadece Devlet’in bu oyununa malzeme olmaktan başka birşey değil.
Eylemsizlik kararının kaldırılmasından bir gün sonra, yapılacak eylemliliğin ne için olduğuda hemen açıklandı; ‘A. Öcalan’a ev hapsi’ istenen budur. Kürt sorununun çözümü demek, Öcalan’a özgürlük demektir. Onun için böyle başlanıyor. Muhataplarda hemen Meclis’de tartışma başlatıyorlar. Kimi olur, kimi olmaz diyor. Geçen süreçde yapılanda buydu, ‘görüşmeler müzakere sürecini gelmek üzere’ denildiğinde, önünün açılması durumu vurgulanıyordu. O’nun önü açılmalı ve istekleri yerine getirilmeliki, Kürt sorunuda çözülmüş olsun! Kendisininde belirttiği gibi; güvenlik, üreme yaşam olanakları ve kendini ifade etme koşulları yaratılmalıdır. İşte bunların hepsi bir evle mümkündür.
Adı ‘ev hapsi’de olsa, O’nun için en büyük özgürlük budur. O’nun yaşamı bu, dört duvar arası, Suriye’dede 20 yıl böyle yaşadı. Ordada bir ev hapsindeydi. Devlet’in yönetimi ve güvenliği altındaydı, O böyle mutlu oluyor. Dağı, zindanı, ovayı, vadiyi, meydanları ve sokakları bilmez. Ürker korkar, O’na göre değil. Bir evde olmalı, O ev bulunulan Devlet’in tam güvenliğinde , zırhlı camları, çelik kapıları, içinde kocaman buz dolapları ve etlerin her çeşidi, kısa dalgadan yayın yapan Türk Radyoları, kocaman televizyonlar, çok odaları ve geniş koridorları omalı. İçinde bir grup genç bayan, bir grup kahya takımı olmalı. Elinde 33’lük, 66’lık ve 99’luk tesbihler eksik olmamalı, koridorlarda volta atarken sürekli şakırdatmalı. Kahyalar olurda tesadüf ederse hemen ellerini önüne bağlamalı, başını önüne eğerek esas duruşa geçmeli, ‘Önderlik’ tesbisini şakırdatarak voltasını bitirip gidene kadar!
Bu ev Mardin ya da Urfa’damı olmalı? Asla! ‘Önderlik’ oyuna getirilmiş olur. Hiç Kürtlerin içinde de olur mu? Deliside çok olan bir toplum! Ya birileri cinnet geçirip, önderliğin kapısına dayanırsa? Allah korusun! Düşünmek bile dehşet verici... Olmaz! Oralar güvenlikli değil! Marmaris, hatta Ankara olsa daha iyi olur. Araplar, Türkler ve Farslar O’nu daha iyi korurlar., Kürtlere güven olmaz!
Ev hapsi meclis gündemine taşırıldı. Eylemlilik kararının kaldırılmasından sonra, bir eylem olarak görmek gerekiyor. Yani şu deniliyor; ‘A. Öcalan’ı ev hapsine alın, sürekli eylemsizlik kararı alalım’ demek isteniyor. Eylemsizlik karararının kaldırılması ve hemen böyle bir dayatmada bulunma ve bunu Meclis’e taşıma başka nasıl izah edilebilir? Meclisten geçerse ve O ev hapsine alınırsa, ‘müzakere’lerde başlamış olur. Böylece Kürtlerin tüm toplumsal sorunları çözülmüş olur. Zaten her şey O’nun için yapılmıyor mu?
Suriye’de de 20 yıl böyle devam etti, K. Kürtleri ‘altın çağını’ yaşadı. Önderlik, ev ve evlerinde özgürdü, Suriyede çok demokratik bir ülke idi! A. Öcalan kendini o kadar güvencede hissediyordu ki, Şam’da yüzden fazla ev ve villa aldı. Hepside kendi üzerineydi. Çok iyi bir kar yaptığından emin olmalı ki, halkın parasını evlere yatırdı. Sonra İmralı’ya taşındı, ne olduysa birden oldu! Suriye istaihbaratı Kürtlerden kurduğu bir Kürt Partisi vasıtasıyla evlerine el kodu. Evlerini kaybeden Öcalan çok üzüldü, İmralı’daki bir mahkemede bu durumu anlattı; ‘Suriye evlerime el koydu’ Ne diyelim sağlık olsun! Sana inanan daha yüzbinlerce Kürt var, Devlet izin verirse Türkiye’de de yüzden fazla evin olur!
Ev Öcalan’ın bir istemi değil, O’nun yaşam biçimidir. Başka bir yaşam biçimi tanımıyor ve yaşamamış. Sahipleri bunu çok iyi bildiği için, tebessümle karşılıyorlar. Adelet bakanı, iyimser yaklaşıyor. Ama, ‘yasalarımızdaki eşitlik ilkesine ters’ diyor! Umarım Sadullah bey bir yolunu bulur, çok istiyor, ev bir aşk O’nun için, lütfen birşeyler yapın, sayın Bakan!
Öcalan bu gün İmralı’daysa ev ve güvenlik tutkusundan dolayı oradadır. Dağa gidebilirdi, olanakları vardı. Bunu kendisi istemedi. İllede bir ev, birde devlet güvenliği! İmralı kötü bir evmi ki, Öcalan başka ev istiyor? Doğrusu İmralı’dan oldukça memnundur, mükemmel bir güvenlik var. Eksiklikler var; dışında değil içinde. Dışda iyi bir güvenliğin olması yeterli. Sorun içerinin kendine göre ayarlanmasıdır. Şam’daki gibi, istediği odur. Bu gerekler yerine getirildimi, Kürt sorunuda çözülmüş oluyor.
Ev hapsinin bir hakkıda sürekli ziyaretçilerinin olmasıdır. Zaten bu duruma, ‘önünün açılması’ olarak bakıyor. A. Türk, A. Tuğluk, S. Demirtaş vd. Sırasıyla O’nu ziyaret edecekler, O’da genç kadınların kahyaların önünde Onları rezil edecek, ‘beni temsil edemezsiniz, siz kim oluyorsunuzda, Türklere karşı mücadele ediyorsunuz’ diyecek, Onlarda ellerini önlerine bağlıyarak kafalarınıda eğerek esas duruşda saygıda hiç kusur etmeyecek bir şekilde hazır olda beyleyeceklerdir. Bu görüntüler televizyon ekranlarından yayınlanacaktır. Sonrasıda 20 yıllık Şam pratiğinin tekrarı durumunda devam edecek. Önderlik mutlu, Türkiyede Kürt sorununu çözmüş oldukça ileri bir düzeyde demokratik. Daha ne isteriz ki!!!
Lideri yüceltmek/tabulastirmak/peygamberlestirmek geri ülke ve