Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 11 December 2010

2 Aralık’ta adliye koridorları bir utanca daha imza atarak, aralarında insan hakları savunucularının da bulunduğu ve çoğunlukta DTP-BDP’li yöneticilerden oluşan 98 kişi hakkında 2911 sayılı yasaya muhalefet ettiği, izinsiz yürüyüşe katıldıkları iddiaları ile soruşturma açılmıştı.

Sabah 9 sularında adliye önüne geldiğimde, 2 adet panzer ve yüzlerce roboko polisler adliyenin etrafında sıkı güvenlik önlemleri altında, 98 sanıklı davaya başlandı. Bu skandal dava AKP’nin gerçek yüzünü bir kez daha açığa çıkarıyordu. Davaya konu olan yürüyüşe yaklaşık 2 bin kişi katılmıştı. Bu suç ise, tamamı hakkında açılması gerekirdi. Tabi bu dava hukuksaldan ziyade siyasal dava olduğu için, sadece yöneticiler hedef alınarak sınırlandırmışlardı. Söz konusu olan yerde, yürüyüş suç teşkil ediyorsa tüm siyasi partiler burada yürüyor. Hatta iktidar partisi geldiğinde, Abide’ den başlıyor, parti konvoyunun tüm geçiş güzergâhı trafiğe kapatılarak kitlelerin toplanması sağlanıyor. Burada da müthiş bir ayrımcılık olduğu görülüyor. İktidara alanlar açık, muhalefete yasak işte budur AKP’nin demokrasi anlayışı…

Tabi bu soruşturmalar, hukuksuz yargılamalar Kürt sorunuyla alakalı. Kürt sorununu demokratik temelde çözümü için emek harcayanları bir şekilde sudan bahanelerle yargı kıskacına almaya çalışıyorlar. Ama işleri eskisi gibi rayında gitmiyor, bunları yargılayalım belki akıllanırlar diyorlar ama iş tam tersi. Yargılayalım derken aslında kendileri o adalet saraylarında yargılanıyorlar. Okunan iddianameye hakim bile inanmıyordu ama ne yaparsın emir komuta zinciri hala işliyor, hak hukuk bir başka bahara. Adalet koridorunda tüm görevliler mahcup hiç biri kendi konumlarını savunamıyorlar ben gözlerini okudum “ne yapalım emir işte” diyordu gözleri

Madem yargılamanın nedeni Kürt sorunu, öyle ise savunmalarda Kürtçe olacaktı. Bu talep avukatlar aracılığıyla mahkeme heyetine sunuldu. Kürtçe bilen bir mübaşir geldi. Hakim huzurunda doğru tercüme edeceğine dair yemin ederek duruşma başladı. Ve Urfa bir ilke daha imza atarak, Kürt dili resmen tanınmış oldu. Diyarbakır 4. Ağır ceza hakiminin “bilinmeyen dil”e karşı Urfa adliyesinden bir hukuk dersi çıktı. Bu arada Kürtçe tercüme karşılığı 100 TL ödenmeside kararlaştı. (yeni bir ekmek kapısı çıktı iş arayanlara duyurulur)

Bu yargılamalar tabi Urfa ile sınırlı değil. Bölgenin tamamı yargı kıskacında demokrasinin ve hukukun egemenliği adına ve özgürlüklerin tabana yayılması adına faaliyet gösterenlerin tamamı yargı kıskacına alınmış durumda. Bölgede şu an cezaevlerinde kapasitelerinin oldukça yükseğinde olup, ortak kullanım alanları bile koğuşlara dönüştürülmüş. Hatta bu durumu Bakan Mehdi Eker şöyle izah etmişti; şükretsinler ki biz bunları sadece tutukluyoruz. Bizden önceki hükümetler bunları öldürüyordu diyerek özrü kabahatinden büyük açıklamalarını pervasızca sürdürmüştü.

Geçtiğimiz günlerde AB Türkiye raportörü Türkiye’nin ilerleme raporunu açıkladı. Rapora göre; Türkiye insan hakları alanında sınıfta kaldığını ve dersine hiç çalışmadığını belirtiyordu. Başbakan Erdoğan bu rapor karşısında kükreyip, kızıyordu. Sayın başbakan aynaya kızıyor. Halk arasında bir deyim var;

“ne koyarsan kazana o çıkar kepçe

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.