Sevgili Bavê Rabûn- SPARTAKUS KÜRDTÜR(6),
Sen Rio’da derdine çare ararken, biz Özgür Kürdistan’da yılların hasret ve kederini gideriyorduk... Ben elimden geldiği kadar Güney Kürdistan’da yaşanan siyasal, kültürel ve ekonomik gelişmeleri sana aktarmaya çalıştım... Ama sana yazdığım mektupları okuyup okumadığını bilmiyordum... Yine de yazmaya devam ettim.. Ülkemizin Güney parçasında çok büyük gelişmeler yaşanıyor.. Ama benim en çok dikkatimi çeken husus ülkemizin bu parçasında tarihimize, kayip olan tarihimize ilişkin basılan kitapların çokluğuydu... Ben Suleymaniye ve Hewlêr kitap satıcılarının rütin müşterisi oldum... Özgür Kürdistan’da kaldığım bu kısa süre içinde tüm kitapçılar beni ve bende onları tanıdım... Bazıları benim şaşlığımdan yararlanarak bazı kitapları çok pahalıya satıverdiler.. Ama olsun, yüzlerce kitap Özgür Kürdistan’dan getirdim...Sevgili Bavê Rabûn,Özgür Kürdistan’dan döner dönmez ilk işim sana, Cenevre Üniversite Hastanesine varmaktı.. Sana Kürdistan baharının kokusunu, Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri canlı canlı anlatmak için geldim..Ama bir gelip ve bir giden hafızan elvermiyordu, çok yorgundun... Hastane’yi dolduran dostların çokluğu birazda olsa derdleşmemizi engelliyordu.. Ben de hastaneye geldiğim zaman dilimi ve konuşma yeteneğimi kayıp etmiştim.. Seninle biraz konuşmak için kelime dağarcığımı Kürdistan’da unutmuştum.. Doktorlar senin tedavine son verdiklerinde, Salı günü evine gidebilirsin dediklerinde hepimiz gelecek sonun ne olduğunu hiç konuşmadan anlamıştık...Sen Rojhat’ta “Kim ölümden kaçabilir?” anlamındaki soruna o “hiç kimse” demesi gelip giden hafızanın arasına bir bomba gibi patladı ve hepimiz dilimizi kayıp etmişcesine sessizliğe büründük...Mirko’nun Celine’den yaptığı “yaşam eninde sonunda kötü biter” alıntı bu gerçeğe bir başka acı boyut verdiyordu.. Ölüm, yaşamımızın koruma meleği gibidir.. Bir gün gelir devreye girer ve “kötü sonla” bitirir.. Ama “hatırlananlar” ölmezki... Onlar hep bizimle ve yaşananlarla birlikte olurlar...Sevgili Bavê Rabûn,Sen eşine “arkadaşlar Kürdistan’da gelmişler. Eve götür, televizyon komandasını kendilerine ver,kendilerine yemek yap.. Ama bunlar Kürdistan’da “kêç” ve “sipî” gitirmişler... Mutlaka bunların elbesilerini yıka yoksa bizim evimiz bitlenir” didiğinde çok gülmüştük...1986’dan güzelim Kürdistan’ı bırakıp sürgün hayatına başladığın zaman Kürdistan’ı hafızanda dondurmuştun.. Şimdi bize bu dondurulmuş halini anlatıyorsun...Bavê Rabûn sürgün tüm Kürdlerin kaderi oldu... Vatan hasreti, ülke aşkı hepimizi kemiren ve yaşamımızdan her gün bir parça alan olgular olarak duruyor..Sürgün Kürdün ikiz kardeşi gibi bir şeydir..Şimdi elimde Abdullah Qeredaxi’nin “ Tarih’te Kürd sürgünü” kitabı var... Asurlar, Babiller ve Romalar döneminde Kürd sürgünlerini anlatıyor... Hemde tarihi resimlerle dolu bir kitap...Sevgili Bavê Rabûn,Ben Cenevre’ye gelip seni ziyaret ettiğim zaman sana Kürdlerin kayıp sayfalarından birinin bulunduğunu müjdelemek istiyordum.Haftalardan beri ben ve MM’nin üzerine kavga ettiği bir bir sır var.. MM ve ben “kim daha önce bu sır gerçeğini çözdü” diye “kavga” ediyorduk..Bu sır Sevgili Bavê Rabûn 2000 yıllık bir sırdır.. 2000 yıl boyunca bilinçli veya bilinçsiz gizlenen Kürd tarihinin altın sayfalarından biri sırıdır...Sana şimdi müjdemi veriyorum: SPARTAKUS BİR KÜRDTÜR!!!!Evet Spartakus Kürdtür...Nasıl asırlardan beri tüm Kürd düşmanları Kürdleri ulus olarak yoketmek için Kürdlerin tarihini çarpıtmaya ve Kürdleri başka halklara bağlıyarak yok etmeye çalıştılarsa, Spartakus’un etnik orjini üzerine de aynı spekülasyonlar yapıldı.. Bazılarına göre Spartakus “Romalı”, bazılarına göre “Yünan” bazılarına göre “ Afrikalı” hatta bazılarına göre ise Spartakus “aslı bilinmeyen” biriydi..Ama bugün Spartakus’un Kürd olduğuna dair bizim elimiz de tartışma götürmeyecek tarihi bir belge var...Bu belgeye dayanarak sana Spartakus’un Kürd olduğuna dair müjdeyi vermek istiyorum...Bu belge, M.S 45 ve 127 yılları arasında yaşıyan büyük Yünan tarihçisi olan Plutarque’ın yaklaşık olarak M.S 100 yılında kaleme aldığı “Parelel Yaşamlar” adlı kitabının Crassus üzerine yazılan bölümüdür..Max Gallo’da “Romalılar” adlı kitap serisinin ilk cildi olan “Spartacus”da bu gerçeği uzun uzun anlatıyor...Plurtarque’ın Spartakus’un etnik orjini hakkında ne dediğine şimdi bakalım. Plurtarque “Spartakus, Med asılı bir Trakyalıdır” diyerek geniş bir şekilde ona övgüler yağdırıyor...Son yıllarda Kürdler, Med tarihi üzerine çok ciddi araştırmalar yaptılar.. Medlerin tarihi ve etkinlikleri Kureyş sonrasındada kendisini gösteriyor.. Farslar ve Romalılar arasındaki iktidar kavgasında Medler yeniden tarih sahnesine çıkabiliyorlar... Bu konuya ilişkin bir çok belge var.. “Küçük Med”in başında bulunan bir Kürd Miri Romalılar ve Farslar arasındaki kavgayı vesile bilerek M.Ö 36 yılında bağımsızlığını ilan edebiliyor. ( Aram Davud, Sasaniler Döneminde Kürd Kilise Tarihi, sayfa 15.) Medlerin Romalılarla çok yakın ilişkileri vardı.. Bazı Kürd Mirleri Erzincan ve Malatya’yi yönetiyordu.. Bazı Med mirleri ise Romalılar tarafından Kürdistan ve Ermenistan’ın başına atanmıştı..Evet sevgili Bavê Rabûn bu konuyu daha fazla uzatmadan sana söyleyebileceğim, Kürdler yavaş yavaş yok edilmek istenen tarihlerinin küçük parçacıklarını yanyana getiriyorlar...Bir halk yeniden tarih sahnesinde yer almaya çalışırken, Spartakus gibi dünyaya mal olmuş, dirinişin sembolu olan birinin Kürd olması tarihsel önemdedir... Spartakus, Kürdlerin ulusal kollektif hafızasında temel bir taş olarak yerini alacaktır..Kürdler, sokaklarına Spartakus ismini verecekler... Kürdistan sokaklarında Spartakus heykelleri dikilecek... Çocuklarımız okulda Spartakus’un yaşamı ve mücadelesini okuyacaklar.. Kürdler çocuklarına Spartakus ismini verecekler..Çünkü, Spartakus bizden biri ..... Zaten o hep bizden biri oldu..Ama biz sürgünde olan bir Kürd’ün izini 2000 yıl sonra bulduk...Devam edecek