Öcalan'ın, Beşşar Esad'ın görüşlerine karşı söyleyecekleri olmalı!
İbrahim GÜÇLÜ
Türkiye'de son bir hafta içinde diplomatik alanda büyük bir yoğunluk vardı. En üst düzeyde, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, Katar Şeyhi, Rusya Devlet Başkanı Medvede, ikinci seviyede İran ve Irak'la birlikte bütün İslam Ülkelerinin heyetleri Türkiye'de bulunmaktaydı. Bu diplomatik ziyaretlerin hem ayrı ve hem de ortak amaçları vardı. Rusya Devlet Başkanı Enerji, Pasaport ve benzeri birçok temel konuda Türkiye ile 17 antlaşma imzaladı. İslam Ülkelerinin Devlet Başkanları ve Heyetleri, İslam Örgütü Konferansı Toplantısını gerçekleştirdiler. Bu Toplantıda, İsrail'e karşı ortak bir strateji benimsendi. Bu strateji, İsrail'e karşı düşmanlığı ören ve somutlayan bir stratejiydi.
İsrail'e karşı tutumla, Kürtler karşı tutum ve düşmanlık konusunda bir bağının olduğunu Suriye Devlet Başkanı'nın birkaç Türk gazetecisine yaptığı açıklamalar ve röportajla açığa çıktı. Beşşar Esad röportajında, “İsrail'in Kuzey Irak'ta kesin rolü var“ dedi.
Beşşar Esad'ın açıklamalarına göre, Suriye'nin, Irak'ın Federal Devlet ve Kürdistan'ın Federe Devlet olmasına karşı olan düşmanlığını da bir kez daha gösterdi. Bu da, Türkiye'de Irak'ta federalleşmeye karşı olan devlet ve devlet dışı güçlerin bu yapılanmada İsrail'in rolü konusundaki görüşleriyle bir çakışma ve örtüşme göstermektedir.
Türkiye'de bu son günlerde yoğunlaşan diplomatik trafiğin açık amaçlarından biri, İsrail'e karşı ortak bir düşmanlık stratejisi oluşturma yanında, Kürdistan Federe devletine ve bütün Kürdistan parçalarındaki Ulusal hareketlere karşı da gizli bir düşmanlık ittifakının geliştirmektir. Bunun en somut delili, Iran, Suriye ve Irak'ın doğrudan, Irak'ın da dolaylı bir alış veriş içinde olmasıdır.
Irak'ın Kürt düşmanlığı paktında yer alması, Irak'ın federal ve Kürdistan'ın federe yapısından, Kürtlerin Irak'ta iktidar ve devlet ortağı olmasından dolayı olanaklı değildir. Ama açık bir gerçek var ki, Irak'taki üniter devlet yandaşı Arap ırkçıları ve faşizan milliyetçileri, Kürtlerin iktidar ve devlet ortaklığından uzaklaşması, Kürdistan Federe Bölgesi'nin son bulması için, gizli ittifaklar, planlar ve kirli komplolar içindeler. Kürtlere karşı bölge çapında klasik düşmanlık siyasetini yürüten Türkiye'de bu planlara, komplolara, gizli kirli ilişkilere olanak sağlamaktadır.
Bütün bu gelişmeler, diplomatik yoğunluk, antlaşmalar: 1- Türkiye'nin uluslararası siyaset açısından bir eksen kayması içinde olduğunu. Türkiye'nin Batı ekseninden Doğu eksenine doğru kaydığının güçlü verilerini sunmakta. 2- Türkiye'nin Rusya, İran, Suriye ile birlikte Ortadoğu'da ABD ve Avrupa karşı bir blok oluşturduğunu ifade etmekte. 3- Türkiye'nin, İran ve Suriye ile sıkı ilişki içine girerek, İran'daki Şia Teokratik İslami diktatörlüğün, Suriye'deki Alevi Otoriter Faşizan Diktatörlüğün değişmemesine hizmet ettiğini anlatmakta. 4- Bölgedeki demokratikleşmeyi, çoğulculaşmayı, bölgenin en büyük sorunu olan Kürt Ulusal Sorununun çözümünün önüne geçmenin olanaklarını yaratmakta. 5- ABD'nin öncelikle İran'a ve daha sonra Suriye'ye gizli Ortadoğu Projesi çerçevesinde yapacağı müdahaleyi engellemekte.
*****
Türkiye'deki bu son günlerdeki diplomatik ilişkiler kapsamında, üzerinde durulacak önemli konu, Beşşar Esad'ın Türk gazetecilerine yaptığı açıklamalardır. Bu açıklamalar, tarihi gerçekleri bir kez daha ortaya koymakla kalmıyor; Öcalan ve PKK'nin statüsü ve Suriye ile ilişkileri konusunda da birçok konuyu açığa çıkarıyor. Aynı zamanda da Öcalan'a bazı tarihi gerçeklerin açıklanması görevini yüklüyor.
Beşşar Esad Türk gazetecileriyle yaptığı röportajda, gazetecilerin ifade ettiğine göre teröre karşı olduğunu net bir şekilde not ediyor. Bu yaklaşımıyla, ABD ve Batı Dünyasının Suriye'nin Terör örgütleriyle ilişkili olmasını ve desteklemesi konseptinin doğru ve yerinde olmadığını açıklamış oluyor. Bundan yola çıkarak PKK'ya ve diğer silahlı örgütlere destek vermediğini de açıklamış oluyor.
Beşşar Esad'ın bu açıklamalarının gerçeği ifade etmediği, tarihi gelişmeler ve somut ilişkilerle ortaya konulur bir durumdur. Suriye'nin, Filistin'in terör örgütlerini ve son zamanlarda da Hamas'ı barındırdığı bilinen bir gerçek. Ayrıca soğuk savaş döneminde Suriye sosyalist kamp tarafından desteklenen terörist ve silahlı örgütlerin yerleştiği ve barındığı bir yerdi. Buna karşılık da rant elde ediyordu.
Bu gerçekler, Beşşar Esad'ın açıkça yalan söylediğini ortaya koyuyor. Gazeteciler de, yalanı bile-bile işlerine gelmediği için, Suriye'nin PKK'yi destekleme konusunda sorular sormuyorlar.
Beşşar Esad, “PKK terörünü uzun uzun konuşabiliriz. İşe çok eskilerden başlamalı, bence bu terörün kökü Sevr'e kadar gider“ diyor.
Gazeteciler, Beşşar Esad'ı, “okuyan, entelektüel merakı ve tarihe ilgisi olan bir devlet adamı“ olmadığı halde, yaptığı bu tespiti çok önemsiyorlar.
Beşşar'a göre, Batı Dünyasında, Sevr Antlaşması ortadan kalkmasına rağmen, Sevr Antlaşmasını belirleyen zihniyetin ve düşüncenin günümüze kadar devam ettiğini, bu nedenle Türkiye'yi, elbette Irak'ı, Suriye'yi, Irak'ı bölmek istediği, Ortadoğu'da bir Kürdistan Devleti'nin kurulması amacından vazgeçmediğini ileri sürüyor. Kürt ulusal hareketlerinin gelişmesini, PKK'nın silahlı eylemliliğini de bu kapsam da ele alıyor.
Ayrıca Beşşar Esad, PKK sorununu Kürdistan Federe Devleti'ne de dayandırıyor. PKK sorununun, “Kuzey Irak'tan ayrı değerlendirmeyiz... Hepimiz biliyoruz ki Kuzey Irak'ta ve Erbil'de PKK'ya destek verenler var. Bunları Cumhurbaşkanı Gül'le konuştuk“ diyor.
PKK konusunda kalıcı çözümün gerçekleşmesi için de, Irak'ta hükümetin kurulmasını ve Irak'ın toprak bütünlüğünün garanti edilmesini zorunlu görüyor. Bunun için de, Türkiye, İran ve Suriye'nin birlikte çalışması gerektiğini ifade ederek, Irak'ı da bu ittifakın dışında tutmak istiyor. Ayrıca çözüm için şunları söylüyor: “Sadece Kuzey Irak'la çözüm bulunamaz. Adres Irak Merkezi hükümetidir. Bağdat Hükümeti'nin güçlü olması lazım. Türkiye'ye söz vermeliler. Kuzey Irak yönetimi bu çerçevede Türkiye'ye yardımcı olmalı. Türkiye'nin birçok alternatifi var. Bunlar masada. Önceliğimizi Irak'taki hükümet kurma çalışmalarına vermeliyiz. Biz, Türk kardeşlerimizle Irak konusunu en ince detayına kadar konuşuyoruz.“
Bu açıklamalar, Suriye, Türkiye, İran'ın Irak'taki hükümet sorununu kendi sorunları olarak tahayyül ettiklerini ortaya koyuyor. Bunun da nedeni, Irak'taki Kürdistan Federe Oluşumu, bölgedeki Kürt varlığı ve gerçeğidir. Yoksa Türkiye'de, İran'da ya da herhangi bir başka Ortadoğu Ülkesindeki hükümet kurma sorunu, yakın ilgi görmemektedir. Her devlet kendi işiyle uğraşmaktadır.
*****
Şimdi daha asıl ve hayati soruna geçebiliriz.
Öcalan, Türkiye'nin kendisine yüklediği rol gereği Kürdistan'da en önemli yerleşim merkezlerinde sınırlı ve zamansız iç savaş başlattıktan, Kürt Ulusal Hareketinin değişik örgütlenme aktörlerine karşı devletin isteği çerçevesinde tasfiye hareketini örgütledikten, Sivil-askeri bürokrasinin açık diktatörlüğünün gerçekleştirilmesi için altlık olduktan sonra, 1979 yılında arkadaşlarını istememesine rağmen, her ne hikmetse Suriye'ye gitmekte direndi ve bunu da başardı.
Öcalan, Suriye'ye gittikten sonra, amaçlarını gerçekleştirmek için Suriye ile sıkı işbirliğini oluşturmak için büyük çaba içine girdi, bunun için plân ve projeler yaptı. 1984 yılında silahlı mücadeleye karar verdiği zaman, Suriye ile işbirliğini, Kürtlerin genel ve Güney-Batı Kürtlerinin özel çıkarlarını hiçe sayan işbirliğini gerçekleştirmiş oldu.
Öncelikle Suriye, daha sonra sömürgeci İran ve Irak Devletleriyle işbirliğini sıkılaştırarak, Kürdistan'ın Kuzeyinde, şartları ve Kürtlerin gücünü aşan bir silahlı çatışma stratejisi izledi. Kürt ulusal hareketini Kürdistan'ın Kuzeyinde tasfiye etme plânlarını, Kürdistan'ın diğer parçalarında da genişletme ve uygulama alanına geçirme olanağı elde etti.
Öcalan'ın Suriye ile işbirliği içinde olduğu, Türkiye'ye karşı Suriye'nin stratejik hedefleri çerçevesinde Kürt gençlerini savaşa sürdüğü herkesçe bilinen bir durum. Suriye'nin, Öcalan'ın PKK'sını desteklediği tartışmasızdı. Bundan dolayı da, Türkiye, 1998 yılının sonlarına doğru bu nedenle Antakya sınırında Suriye'ye karşı savaş ilân etti.
Öcalan, Suriye'den çıkarıldı.
Öcalan'ın Suriye'den çıkışından sonra, hem uzun ve hem de gülünç bir yolculuk ve konaklama macerası sonunda, Öcalan yuvasına, Türkiye'ye döndü. Öcalan'ın açıklanan ifadelerinde, kendisinin ilişkili bulunduğu bütün devletlerle ilgili kapsamlı açıklamalar yaparken, Suriye ile ilişkileri konusunda açıklamalara rastlanılmadı. Öcalan bu tutumunu mahkemede yargılama aşamasında da gösterdi.
Öcalan'ın Suriye konusundaki suskunluğu anlamlı olduğu kadar, Türkiye'nin isteği sonucu olduğu verilerle ortaya çıkmakta.
Beşşar Esad'ın son Türkiye gezisinde PKK ile, genel olarak Kürt Hareketi ve özel olarak Kürdistan Federe Bölgesi hakkında yaptığı açıklamalardan sonra, Öcalan'ın yapacağı ve dile getireceği görüşleri olsa gerek.
Öcalan, Suriye ile hangi çerçevede antlaşma yaptığını, Suriye'nin PKK'yı hangi nedenlerle desteklediğini, PKK'nın Suriye adına hangi stratejik eylemleri gerçekleştirdiğini açıklamakla kalmamalı, kendisi Suriye'de çıkarıldığı zaman Suriye yetkilileriyle neler konuştuklarını, hangi konular üzerinde anlaştıklarını da açıklamalıdır.
Amed, 14. 05. 2010