200 yildan beri Kürt milleti Türk işgalcligine karşi bagimsizlik ugruna bir direniş içerisindedir. Kürt özgürlük hareketi özünde Kürtlerin ulusal özgürlügünü, ve Kürdistan ülkesinin bagimsizligini hedeflemektedir. En son PKK örgütlenmesi bu hareketin öncülügünü üslenmiş ve 20-30 yildir bugünlere getirmiştir.
Bilindigi gibi 1999 yilinda PKK lideri Abdullah Öcalan yakalanmiş, düşman TCye teslim edilmiş ve PKK hareketi her taraftan büyük saldirilara ugramiş, örgüt her alanda degişime ugratilmiştir. Daha önce „ajanlik“ veya „ihanet“ olarak tanimlanan yaklaşimlar şimdi örgütün en üst düzeyinde sergilenmektedir.
Iktidar olmak istemiyoruz ulus-devlete karşiyiz gibi gereksiz söylemler özgürlük hareketinin dogasina aykiridir çünkü amaci Türk işgaline son verilmesi ve Kürtlerin kendi ülkelerinde kendilerini yönetmesidir. Amaç kölelige son vermektir ama iktidar olmak istemiyoruz söylemi Türklerin Kürdistandaki iktidarini kabul etmek dolayisiyla köleligi kabul etmek anlamina gelir.
Ister özerklik veya otonomi biçiminde ister bagimsiz biçimde olsun sonuçta Türk işgali son bulmali ve Kürdistan ülkesi halkiyla birlikte özgürleşmeli, kendi kaderini kendisi tayin etmelidir.
Daha da önemlisi meselenin dini boyutudur. Müslümanlar kardeştir ve birbirlerine karşi savaşmasi yasaklanmiştir. Ama Türk devleti halkinin destegiyle kuruluşundan beri Müslüman Kürt halkina karşi, din iman dinlemeden bütün dini kanun ve kurallari hiçe sayarak kalleşce ve alçakca savaşmaktadir. Müslümanlar aslinda kardeştir ve birbirlerinin malina göz dikmesi veya zarar vermesi yasaklanmiştir ama Türkler Kürtlerin herşeyini elinden almiş, ülkesini işgal etmiş ve tüm zenginliklerine el koymuş Müslüman Kürt halkini açikca toplu biçimde köleleştirmiş aç birakmiş, ve adi bir soykirim politikasina tabi tutmuştur.
Bu politikalar hala açikca yürürlüktedir, irkcilik ve dinsizlik açik ve net ortadadir. O halde PKKnin görevi de bellidir ama yillardir PKK yönetimindeki adamlar görevlerini yerine getirmemektedirler. Açikca Türk soluna teslim olmuşlar ve Türk solunun çizgisinde yürüyorlar. Birileri özgürlük hareketinden bikmiş ve şehitlerin mirasini unutmuş olabilir, ama o zaman lütfen çekilsinler bir sürü işsiz güçsüz aslan gibi gençlerimiz var. Birakin onlar atalarinin yüce mirasini devr alsin ve ilerletmeye çalişsinlar. Neden Kürt gençlerinin öne geçmesi engelleniyor? Neden Kürt hareketinin gelişmesi engelleniyor?
Çünkü Türk solu zihniyeti PKKyi ele geçirmiştir. O zaman açikca belirtmek gerekir ki Kürdistan hiç bir zaman komunist bir ülke olmayacaktir. Komunist veya sosyalist cizgi dünyanin her tarafinda yenilmiştir ve başarisizdir, üstelik yanliş ve gericidir. Bu yüzden Abdullah Öcalan bile onu aştigini belirtiyor ama birileri anlamak istemiyor.
Çagimizda iki alternatif, ya demokrasi ya da islam'dir. Komunizme artik yer yok, olsa da fazla başari ve gelişme şansi yoktur. Demokrasi diktatörlüge karşi üstünlügünü kanitlamiştir. Sag veya sol diktatörlüklerin birbirinden farksiz oldugu, ister burjuva diktatörlügü ister proletarya diktatörlügü olsun sonuçta yinede halkin köleleştirildigi ve aç kaldigi pratikte görüldü.
Demokrasilerde halk kendi temsilcilerini kendisi seçiyor, memnun olmayinca degiştirebiliyor. Ve düşünce özgürlügü ile ifade özgürlügü var.
PKK „degiştim“ diyor yillardir ama yönetimde bulunan kişilere ve söylenenlere bakilirsa pek degişmişe benzemiyor. Veya degişim aslinda olumsuz yöndedir. Gelişme yok gerileme var. Bindokuzyüzyetmişli yillarin dogmatik gerici Türk solu çizgisine geri düşüş var, o dönemde sergilenen yaklaşimlarin yeniden hortlatilmasi var. Bu bazi yöneticilerin geli$memesi ve yenilenmemesinden kaynaklanmaktadir.
PKK yillardir demokrasiyi sözde savunuyor ve bu iyi aslinda. Ama pratikte otuz yildir ayni kişilerin diktatoryal biçimde yönetimde bulunmasi demokrasi olayi ile çelişiyor. PKK ulusal bir halk hareketidir birilerinin babasinin mali degildir ama sanki öyleymiş gibi durumlar görülüyor.
Demokrat olmanin bir geregi olarak demokratik bir biçimde, başarisiz ve her açidan yetersiz olan yöneticilerin görevden alinmasini taleb ediyorum. Madem demokratik bir harekettir o zaman PKK, yöneticilerini demokratik biçimde seçmelidir ve demokratik biçimde de degiştirmelidir. Sadece PKK tabaninin ezici cogunlugunun istekleri ve çikarlari dogrultusunda degil, tüm milletimizin ezici çogunlugunun istegi ve çikari dogrultusunda başarisiz ve yetersiz yönetici kadrolar degiştirilmelidir. Demokrasi bunu gerektirir yoksa orada klasik sol bir diktatörlük var demektir.
PKK yöneticilerinden Duran Kalkan'in son açiklamalarinda açikca görüldü ki, kendisi Kürtlerin düşmani olan TCyi düşman olarak görmüyor ve TCden gereken bir kopuş ve ayrişma sözkonusu degildir. Açikca TC'nin hizmetinde hareket ediyor, TCnin çikarlarini gözetiyor, TC zarar görmesin diye devrimci savaşin gelişmesini engelliyor. Söyleminde bazi dogrulari gerici komunist söylemlerle kariştiriyor. Bazen Abdullah Öcalan'in görüşlerine kendi görüşlerini katarak Apo'nun görüşleriymiş gibi göstermeye çalişiyor.
PKK yöneticilerinden Duran Kalkan bazi dogru $eyler de söyledi, mesela dü$man devletin kendiliginden demokratikle$meyecegi ve halkin hak ve özgürlüklerini teslim etmeyecegi, ancak baski yaparak bunun mümkün olabilecegini, cok gecte olsa kabul etmi$tir. Biz yillardir bunu söylüyoruz ve bu temelde PKK yönetiminin pasif yakla$imini ele$tiriyoruz.
En iyisi Türklerle Kürtlerin, yüce Islam'a saygi ve baglilik temelinde, ve din kardeşligi temelinde barişmasidir. Gereksiz sag-sol çatişmalarina bulaşmayalim. Türkler irkciligi biraksin, Kürtler komunizmi biraksin, iki taraf kendisine irkcilik ve komunizmden uzak imanli Müslüman sözcüler ve temsilciler seçsin, ve bu temelde iki Müslüman halkin barişi ve din kardeşligi yeniden inşa edilsin. Irkcilik ve komunizm'in sonu hüsrandir.
Saygilarimla
Bir Karar Ver Ibo!!!