Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 3 October 2008

Mardinli Peygamber Mani

Mezapotamya tarihi bir anlamda dinler tarihidir desek yeridir. Babillerden bu yana onlarca hatta yüzlerce din dogmuş gelişmiş ve yok olmuştur. Gılgamış destanı burada yazılmış. İbrahim Peygamber burada nemruta başkaldırmış ve tanrıya oğlunu burada kurban etmek istemiştir. Nuh'un tufanı burada meydana geldi. Zerdüşt Çoban Zarahustrayla burada tanıştı ve onun ağzından duyup öğrendiği Zenda Avesta'yı burada yazdı.Yunan bilginleri Mısır Firavunları buradan beslendi. Mezapotamya tıpkı Dicle gibi, Fırat gibi durmadan aktı uygarlıkların koynuna koynuna taşıdı.Kutsal İnnanan'ın bereketli memelerinden fışkıran apak ana sütü gibi akan uygarlığı. Ateşin, suyun, ruzgarın ve toprağın tanrıları burada vücut buldu. Burada doğdu Adem ile Havva. Burada meydana gelmiş onların oğlu SIT Alehü selam. Binlerce yüz binlerce kelam burada yazıldı. Burada büyük aşklar yaşandı. Burada büyük ve lirik destanlar yazıldı. Mezapotamya doğurgan bir anadır. Bıkıp usanmadan güzellikler doğuran bir ana.
Burada yüzlerce din doğdu. Evet, kimileri çağlara damgasını vurdu, kimileriyse silinip gitti. Kimileri mitolojik dinler kategorisine dahil edildiler. Kimileriyse bütün özellikleriyle diğer dinlerin ve kültürlerin kural ve kaideleri içerisinde gizlendi kaldı.
İşte Mani ve Maniizm denilince söylenebilecek en doğru söz adı bilinmeyen, yazılı eser olarak neredeyse hiç bulunmayan, ya da bizim ülkemizde pek bilinmeyen ama, dini ettkileri hemen hemen bütün dinlerde bulunan, onları birebir etkileyen bir inanç ve bir dini doktirin diyebiliriz. Mani'nin dini bugün birçoğumuz tarafından bilinmiyor. Mani kim? Nerde doğdu? Nasıl bir din geliştirdi? Ne zaman yaşadı? Nerede yaşadı? diye sorulsa birçogumuzun vereceği cevabı yok ama, bugün Alevilik Hıristiyanlık, ya da Müslümanlık olarak bildiğimiz birçok dini geleneğin, birer Mani öğretisinin devamı olduğunu bilmiyoruz. Tarihe damgasını vurmuş, bütün dinleri etkilemiş, onlardan almış, onlara vermis, hümanizmin ve hosgörünün mimarı Mani'yi beraberce tanımaya ve tanıtmaya çalışalım istedim. Bu büyük Peygamberi böylesine dar bir incelemenin çerçevesine oturtmak ve yanlışa düsmeden tanıtmak ne kadar mümkün olur, bunu bilemiyorum. Ancak elimden geldiğince bunu yapmaya çalışacağım.

Bugün son derece popüler olan tartışma konularından biri de bildiğiniz gibi Alevilik İslam'ın içi mi dışı mı? Tartışmasıdır. Alevilik hangi dinden daha çok etkilenmiş? Hangisinden daha çok almış? Hangisine ne vermiş? Gibi konular çokça yazılıp çiziliyor. Ama belki de en az Mani ve Manicilik biliniyor. İşte ben de bu makalemde, Manici inanç Alevilige ne vermis? Onu hangi yönleriyle etkilemiş? Bu gibi sorulara cevap bulmaya calışacağım. Manici Düşünce sistemi konusunda bize ulaşan kaynaklar sınırlıdır. Amin Malhof Işık Bahçeleri adlı romanında etraflıca işlemistir. Başka Türkçeye çevrilmiş fazla eser bulunmuyor. Bazı yazarların kısa makaleleri dışında kamuoyuna ulaştırılmış pek bir şey yok. Ama biz şunu çok iyi biliyoruz ki batıda Mani ve Manihizm konusu oldukça iyi bilinen bir konu. Yine şunu da cçok iyi biliyoruz ki eski yazıyla yazılmış yüzlere varan yapıt olmasına rağmen çeviri yapan olmadığı için bizler bizim cografyamızda çıkan Mani ve Mani gibi yüzlerce peygamberi ve düşünürü tanıma şansını elde edemiyoruz. Daha çok batılıların çevirdikleri yapıtlara ulaşabiliyoruz. O da orjinal olamıyor çevirinin çevirisi oluyor. Dolayısıyla bu düşünce bulanıklıgına yol açabiliyor. Ya da yanlış yorumlar yapmamıza neden oluyor.

Yeryüzüne yüzlerce din geldi gecti. Şüphesiz ki bütün dinler cıkış nedenlerini yeryüzündeki sorunları çözmek için geliştirirler. İnsana ve insanın mutluluğuna odaklı çıkış yapan dinler, etkiledikleri çevre oranında hayat bulurlar. Bazıları yeryüzüne damgasını vurur ve uzun süre yaşar, gelişip serpilir. Bazılarıysa silinip gider. Manicilik silinip gidenler kategorisine girdiği gibi hemen hemen birçok dini de etkiler ve o dinler içinde çok etkili bir biçimde yaşamını sürdüren dinlerin de başında gelir.
Mani ’nin dini adı olmamasına rağmen etkileri hemen hemen birçok dinde ve toplumda görülen dinlerden birdir. Gecmişten günümüze kadar gelebilmiş, Anadolu'dan Çin'e, Mezapotamya'dan Hindistan'a kadar yayılmış olan Manicilik, Roma'dan Avrupa içlerine kadar etkide bulunmuş ender dinlerden biridir.

Mani dini Anadolu'da uygulanan Alevi inancında ne gibi etkiler taşıyor? Ona geçmeden önce, Mani dini nasıl ve nerede doğdu, hangi aşamalardan gecti? Ona bakalım. Mani Dini, Hiristiyanlıktan iki yüz yıl sonra, İslamiyetten dört yüz yıl önce dogmuş bir dindir. Mani dininin kurucusu olan Mani, Dicle ile Fırat sularının bereketli ve en verimli meraları olan, Mardin'de M.S 14 Nisan 216 yılında doğdugu söylenir. Babasının adı Pati, anasının adı Mayram'dır. Ölüm Tarihi olarakta M.S: 26 şubat 276 diye kayıtlara geçmiştir. Doğduğu bölge Hıristiyalığın önemli merkezlerinden biridir. Burada birçok dinin manastırları ve mabetleri de bulunmaktadır. “Mani' nin babası Mandaizm dinine bağlıdır“ diyenlerin yanı sıra, bir Hıristiyan mezhebine mensup olduğunu iddia edenler de mevcuttur. Mani'nin Hıristiyanlığı dışlamadığını onu geliştirip güçlendirdiği belirtilir. Aslında Manici dinin esasları Hıristiyanlık ve Zerdüştlük'ün bir sentezi desek yeridir. Mani dini bu dinlerin orta yerinde bir yerde durur. Mani Hıristiyanlık ve Zerdüştlük'ü olduğu gibi benimser. Mani dinini bir IŞIK dini olarak tarif eder. Mani kendi dini inancının işlevini ve amacını insanın içindeki ışığı ortaya çıkarmak olarak tarif eder. Yaşadığı dönemde Mezepotamya'da birçok din ve birçok tanrı, tapınak ve mabet mevcudiyetini korumaktadır. Mani çocukluğunda bu tapınaklara girip çıkmış, bu dinleri ve tanrıları tanıma fırsatını bulmuştur. Çok iyi bir eğitimden geçen Mani resim sanatını da layikiyle icra eden bir ressamdır.

Babası Pati; oğlu doğar doğmaz Hıristiyan kurallarına göre vaftiz ettirir. Bir yaşındayken de terk eder ve o zaman beyaz gömlekliler diye adlandırılan bir Hıristiyan tarikatına katılır. Maniyi beş yaşındayken anasından koparıp yanına alır ve yaklaşık yirmi beş yıl sadece erkeklerin bulunduğu beyaz gömleklilerin ortamında babası olduğunu dahi bildirmeden beraber yaşarlar. Burada hemen herşey yasaktır sadece tarikatın şefinin uygun gördükleri yapıldığı gibi onun istediği gibi düşünmek ve eylemde bulunmak zorunlu kılınır. Kadın uğursuz olarak görülür ve ona yaklaşmak tamamıyla yasaklanır. Pati kendisi bir Hıristiyan olmasına rağmen bütün dinleri de inceleme ve öğrenme fırsatını bulmuştur. Mani beyaz gömleklileri terkedipte kendi dinini ilan etmeye başlayınca ilk müridi babası Pati olmuştur ve ömrünün sonuna kadar da Mani'ye bağlı kalmıştır. Mani'nin çocokluk yıllarında Roma güçlü bir imparatorluktur. Başında da zalimliğiyle duyanları korkudan tir tir titreten Caracolla
bulunmaktadır. Caracolla Mezapotamya'nın kültürel zenginliğini ve verimli bahçelerini talan eder ve taş taş üstünde barakmaz ama, kendisi de bu harabelerin içinden sağ kurtulup çıkma şansına sahip olamadan mezapotamyaya gömülür tıpkı kendinden önceki nice tiran gibi. Mardin'in has bahçelerinde doğup büyüyen Mani bu kültürel zenginliği adeta damarlarına beyninin en kuytu yerlerine işler. Bitmez tükenmez merakıyla her şeyi yutarcasına araştırır ve inceler. Ama bir yerden sonra Mani'nin sabırsızlığı baş gösterir. Artık kabına sığmaz olmuştur. Biran önce beyninde oluşan düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırması için yanıp tutuşmaktadır. Mani bir türlü mutlu olamaz çünkü milyonlara ulaştırması gereken mesajı vardır. Aradığı ışığı bu geziler sürecinde bulacaktır. Eldeki kaynaklar Mani konusunda farklı mekanlardan söz etse de bu konuda doğruya en yakın olanı Mardinde doğmuş olmasıdır. Bazıları maniyi Arsacid Hanedanına mensup olup, aslen Hamedanlı iken sonradan Babilonya'ya geldiğini belirtirler. Her ne olursa olsun, sonuçta Mani Dini'nin kurucusu Mani bir Anadolulu bir mezapotamyalı peygamber olarak karşımıza çıkar. Mani ilk dini bilgisini ve terbiyesini bu bölgeden almış olduktan sonra Zerdüştlük ve Hıristiyanlık konusunda derin araştırmalara girer. Her iki dini yeterince inceleyen Mani, kendi merakını gidermek için ve aslında bütün dinlerin de kaynağı olan Asya dinlerini incelemeye girişir. Öncelikle İran dinleri olan Mitra, Zerdüşt, Mazdek. Yanı sıra Ortaasya ve Hint dinleri olan, Şaman, Budizm ve Birahmanizm dinleri konusunda derinliğine incelemeler yaptığı gibi Antik Yunan Filozoflarını da araştırmış olur. Böylece bölgede ve o zamanın dünyasında geçerli olan dinleri ve önemli Felsefi akımları da tamamıyla araştırıp öğrenmiştir.
Mani geliştirdiği dini felsefesini duyurmak ve benimsetmek için Hindistan'a dek gitmiş. Gidip gezdiği yerlerde hemen bir dini tapınağa girer ve tapınağa gelenler gibi ibadet ettikten sonra orda bulunan topluluğa kendi öğretisini öğretmeye başlar. Bu vesileyle bu dinin ortaya çıkışyla gelişip serpilerek kitleler arasında taraftar bulması çok hızlı bir biçimde olur. Mani dinini kısa sürede geliştirmeyi çevresindeki dinlerin senbollerini yatsımadan onlara gerekli saygı ve hürmeti göstermesine borçludur. Bulunduğu mekanın dini ritüellerine gerekli özeni göstermekle birlikte, kendi dinine uyarlamayı bilmesi sonucu etrafındaki insan
topluluklarını hızla etkilemeyi başarmıştır. Bu duruma kanıt olarak son yıllarda Çin'de ve Mısır'da yapılan kazılarda göstermiştir ki, Mani dini bu bölgelerde dahil olmak üzere dünyanın birçok bölgesini etkisi altına almıştır.

Manihizm'in Dini Esasları

Manihizm özünde dualist bir dindir. Felsefi doğrultusu ve dininin omurgası iyilik ve kötülük üzerine inşa edilmiştir. Aydınlık ve karanlık her daim karşı karşıyadır. Karanlığın olduğu yerde mutlak aydınlık vardır. İnsanın kutsal uğraşısı bu aydınlığa erişmektir. Işığa kavuşmak vazgeçilmez amaçtır. Evren bir zıtlar toplamından ibarettir. Her şeyin bir karşıtı vardır. İnsan yeryüzünün kutsal varlıklarının başında gelir. Mani öğretisinde şatafata yer yoktur. En azla yetinmek esastır. İsraf ve ihtiyaç dışı tüketim yatsınır. Çalışmak insan olmanın gereğidir. Üretim kutsal edimlerin en ön sırasında yeralmaktadır. Mani inancında hayat boyu kutsal ışaga ulaşmak için çalışmaktır. Mani dininde cana kıymak en büyük günahtır. Bu canlı bir hayvan da olabilir. Kurban etmek adak uğruna o hayvanının canına kıymak kesinlikle yasaklanır.

Manici Seçkinler için (dini önderler) üç ana esas mevcuttur. Üc Mühür denilir buna. Ağzın mühürü, elin mühürü, kalbin mühürü. İnancın omurgasını oluşturan bu üçleme bizim, elini tek tut, belini berk tut, dilini pek tut, olarak bildiğimiz üçlemenin aynısıdır. Dilin evrimiyle bu hale gelmiştir.
Mani dininin Temel esasları ondur. 1. Geçmiş olan zamana ve tarihte yaşananlara inanmak. 2. Çok tanrılı zamanın birtakım gerçeklerini görmek ve sahiplenmek. 3. Yalandan, hile ve desiseden korunmak. 4. İcindeki kötü insana karşı mücadele etmek. (Alevilikteki nefsine karşı savaşmak) 5. Et yememek ve canlıya kıymamak. 6. Başkasının namusuna kem gözle bakmamak.7. Hırsızlık yapmamak. Rızalık alınmadan kimsenin malına dokunmamak.8. Okumak ve sihirle hakikati birbirinden ayırmak ve sürekli yenilenmek. Kendini sürekli eksik taraflarını gidermek için fikri olrak kendini donatmak. 9. Toplum içinde inançlı ve hayırlı olmak, aile kabile, aşiret ve milliyet ayrımı yapmamak. 10. Çalışmak, emeğiyle geçinmek. Yoksula ve hastalara maddi manevi yardımda bulunmak. Mani'nin altı yazılı eser bıraktığı söylenir.
Bunlar
1.Sahberdan: Bunda kötü insanları tarif eder ve Ahrımanın bu kötü insanların arasında yaşadığını ve onları sürekli kötülüklere yönelttiğini yazar.
2. Sendokojine: Bunda iyiliklerin ve iyi insanların aydınlık yaratılışını anlatır.
3. Riya Rast: Doğru yolu ve yapılması gerekli olan doğruların tarifini yapar.
4. Olperesti: Bunda inanç,düşünce ve kalp temizliğini anlatır.
5.Vesarti Eski caglarda kalan efsaneleri ve dinlerin saklı duran yanlarını irdeler, o gerçeklerin gözler önüne serilmesini sağlar.
6. Nivista Gernasi: Tanınmış tarihi kahramanların yaşamlarında yaptıkları iyi ve güzel şeyleri tanıtır.
Bunların yanı sıra sanata dair de birçok değerlendirmesi vardır. Mani kendi dini felsefesini resim sanatı aracılığıyla anlatmayı her şeyden daha çok önemsemiştir. Manici Misyonerler resimde gizli duran maninin dilini iyi bilir ve o gerçekleri kitlelere anlatmayı yeglerler. Mani kendi dini her dile ve her millete gelmiş bir din olarak tarif eder.
Mani de diğer peygamberler gibi ölümü hiçe saymıştır. Hatta ölümün üstüne üstüne gitmiştir. Bir öncünün toplumun önünde sürekli parlayan bir ışık gibi olmasının en güzel örneği Mani'nin kişiliginde karşımıza çıkar. Bir gün şöyle haykırır “Gerekiyorsa imparatorluğa gökyüzü yasalarına isyan et ama, kendine bilgelik ve Tanrısalıktan bir parça olan içindeki ışığa sadık ol“
Manihizmde üç an belirlemesi temel esasların başında gelir. Bu şudur; geçmiş an, bu an, gelecek andır. Dünya iyilik ve kötülüğün karışımından meydana gelmiştir. İnsan ruhu ışık ve tanrısal tözün nurunun zerresinden oluşmaktadır. İnsan yeryüzündeki iyilik ve kötülüklerle her gün karşı karşıyadır. İnsanın görevi bu güzel ile çirkini ayırd etmek ve aydınlık olanı, güzel olanı besleyip geliştirmektir. Kötü ve karanlıklara yenik düşmüş ışıgı bulup cıkarmak insanın vazgecilmez görevleri arasındadır. İnsan engin aklın dünyadaki görüntüsüdür. Okumak araştırıp öğrenmek, kutsal ışığa ulaşmak insan soyunun başlıca görevleri arasında olup, bunu bir an dahi unutmak ise insana ihanetle eşdeğerdir. Maniden önce insanlığa kutsal ışığı göstermek için binlerce bilgin ve ulu peyganber gelmiştir. İsa, Zerdüşt, Burkan bunların başında gelir. Ancak Mani bunların eksik bıraktıklarını tamamlayıp berraklaştıran olmuştur diye inanır taraftarları. Fakat Mani bu konuda oldukça mütevazidir. Kendinden önce gelen dinlere ve peygamberlere oldukça saygılı ve hürmetkardır. Hz. İsa konusunda şöyle demektedir.“Onun çarmıhta acı duya duya can vermesi, madde içerisinde acı duyan ve vatan özlemiyle yanan ışık parçalarının bir senbolüdür.“ Mani dünyanın oluşumunu ruhların eseri olarak tarif eder. İnsanın yaradılışını karanlıkların sultanı olarak tarif ettiği şeytana bağlamaktadır. Işık tanrısı ise insanın ruhunu aydınlatıp ruhuna iyiliği ve hoşgörüyü yükleyerek onu iyiliğe odaklamıştır. Mani dininin koşullarını yerine getirenleri seçkinler olarak tanımlar. Diğerleri ise Mani'nin ortaya koyduğu on kuralı yerine getirenlerdir. Mani hiç kimseden hiçbir koşulda ve gerekçeyle yapmak isteğinin dışında bir şey istemez. Zorlama maniye göre günahların başında gelir. Hoşgörü esastır. Hic kimse bir diğerinden üstün ya da aşağı değildir. Herkesın içinde derinlere itilmiş tanrısal ışık saklı durur. Mani dini yürütücülerine düşen sabır ve inatla, bir o kadar da itinayla bu ışıga ulaşıp onu ortaya cıkarmaktır. Bitkiler de dahil olmak üzere canlılık belirtisi gösteren her hangi bir şeyin yaşamına son vermek, yapılabilecek en büyük kötülük olarak belirtilir. Mani dini barış, hoşgörü, iyilik, okumak, yazmak, resim sanatı ve diğer sanat dallarına önem verdiği kadar hiçbir şeye önem vermemiştir. Mani, bir peygamber, bir ressam, bir hekim, bir felsefeci, iyi bir bahçıvandır aynı zamanda. Buna örnek olarak Mani'nin bir duasını buraya alalım.

“Tanrım bu yiyeceği hazırlamak için, toprağı, bitkileri ve diğer yaratıkları güçlendirmek gerekti ama, bunu yapanların insandaki ışıgı beslemekten ve senin sözünü yaşatmaktan başka bir niyetleri yoktu.“
Yayılma alanları ve etkiledigi toplumlar kısa sürede ve oldukça süratli bir biçimde yayılan dinlerin başında gelen Manici din inancı, ne yazıkki fazlaca bilinmiyor. Kendi yaşadığı dönemi tuvale yansıtmakla kalmayan mani yazma yoluyla da geriden gelen bizlere kendi inanç doktirinini aktarmak için oldukça önemli çabalar sergilemiş olsa da yaşadığı coğrafik bölgeninin sürekli savaş ve yıkımlara maruz kaldığı için bu güne ulaşan pek az resim ve yazılı kaynağı kalmıştır. Diğer bir etken ise Mani dini diğer dinleri dışlamadığı için kısa sürede yayılmış olsa da, daha sonra her bir dininin din adamlarının diğerini aşağılayıp karalamasının önünde büyük bir engel teşkil ettiği için olsa gerek bu birleştirici dini belleklerden silmek için herbiri dörtbir taraftan saldırmışlardır. O nedenle de en çok yayılan ve en çok da kovuşturmaya uğrayıp baskı gören bir din olmaktan kurtulamamıştır. Mani dini ilk çıktığı dönemde yukarı Mezopotamya'da İran'da hızla kabul görmüş, Hindistan, Çin, ve Afrikaya kadar gitmiş ve o bölgelerin halklarını etkileyip kendine bağlamıştır. İran şahı Ardesir öldükten sonra yerine geçen oğlu Şapur tarafından kabul görmüş, onun ülkesinde rahatça dini düşüncelerini yaymaya koyulmuştur. Gittigi her bölgede geniş kitleleri etrafına toplamayı başarmıştır. Sapur'un otuz küsür yıllık yönetimi süresince gerek Sapur gerekse de oğlu Hürmüz'ün desteğini daima almasına rağmen, Sapur'un diğer oğlu Behram'ın ve o dönemin din adamları Münnecimlerin diğer adıyla hukuk adamlarının da şimşeklerini üzerine çekmiştir. Batıda Roma, Fıransa ve Orta Avrupayı kapsayan yayılışını bu himaye sayesinde sağlamıştır. Dersek yanılmış sayılmayız. Sasanilerin güçlü imparatoru Sapur döneminde kısmen, oğlu Hürmüz'ün kısa süreli yönetimi esnasında ise devletin resmi dini olarak ilan edilmiştir. 11. yüzyılda Asya'da Uygur Türklerinin resmi dini olmuştur. Orta Asya'da yayılıp gelişen Manihizm Türk toplulukları arasında kısa sürede en büyük din halini alır.Anadolu'da Mezapotamya'da Avrupa'da yayılmış olan manicilik çağının en büyük dinleri arasına girmiştir.

Aleviliğin gelişmesi ve yayılması neden Anadolu eksenlidir? Diye bir soru sorulmuş olsa buna verilecek en doğru cevap Zerdüştlük, Şamanizm ve Manihizm'in hazırladığı zemindir diyebiliriz. Çünkü bugün Anadolu Aleviliginde Manici inancın etkileri oldukça fazladır. Haydarilik, Cavlakilik, Kalenderilik diye bildiğimiz Alevi tarikatları içinde önemli bir etkiye sahiptir Bektaşilik içerisindede oldukça canlı bir biçimde yaşamaktadır. El, Bel, Dil, üçlemesi özünde Manici bir kuraldır. Edepli olmak, insani kamile ulaşmak, çalışmak ve adilce paylaşmak Manicilikten Aleviliğe miras kalan olgulardır. “Manihizm 11. asrın ortasından başlayarak, Mısır'da Hıristiyan cemaatleri arasında ve put perest Felsefe mektepleri mensupları içerisinde oldukça etkilidir. Nihayet Filistin ve Roma'da en önemli din haline gelmiştir. Afrikada 373-382 yıllarında Hıristiyanlık'ın büyük siması Saint Agustinde Mani dinine sempati duymuş ve kısa sürede olsa bu dinin etkisine girmiştir.“ Anlaşılıyorki Mani dört bir yanı kısa sürede etkilemiş ender peygamberlerden birisidir.

Manihizm Devlet Dini oluyor!
Mani döneminde dört büyük imparatorluk tarafından dünya paylaşılmıştır. Sasaniler, Çinliler, Romalılar ve Asurlular. Bu imparatorluklardan ikisinde Mani dini sonraları oldukça etkili olmuştur. Yazıkki kendisi bu durumu göremeden öldürülür. Bu imparatorlardan biri olan Sasani imparatoru Sapura verilen bir raporda Mani'nin düşüncelerinden Tanrı buyruğu olarak söz edilir ve şöyle denilir:
“Tanrı bildirilerinden dolayı bir çağdan bir çağa tam bir tutarlılık içinde ortaya konulmuştur. Bunlar zaman içinde, Hindistan'da Budha adlı bir peygamber, İran'da Zerdüşt ve batıda İsa tarafından tebliğ edilmiştir. Neden sonra tanrısal esin son yıllarda Balil'de doğruluk Tanrısının habercisi Mani tarafından ortaya çıkarmıştır.“ Mani dinini kabul etmekte teredüt etmeyen Sapur'un bu tutumuna önemli etkide bulunan etkenlerin başında gelen olgu ise Mani'nin Zerdüşt dini'ni yatsımadığı gibi onu kendi dini içinde çağa uyarlama çabasıdır. İmparatorun destegini arkasına alan Mani, Hindistan ve Çinde kısa sürede etkili olur. Sapur'un ölümünün hemen ardından, büyük oğlu Behramla, küçük oğlu Hürmüz arasında çıkan İktidar kavgasında, Hürmüzün kalleşçe katledilmesi Mani içinde sonun başlangıcı olur. Artık Perslerin eğemenliği altında bulunan topraklarda dinini rahatlıkla yaymasına müsade edilmediği gibi derisi yüzülerek öldürülmekten de kurtulamaz. 276'da öldürülen Manihizmin kurucusu Mani'nin misyonerleri dinini dört bir yana yaymak için dağıldılar. Uygur Türkleri 763 yılında Manihizmi resmi din olarak kabul etmiştir ve 840 yılında yıkılana kadar da devletin resmi dini Manihizm olmuştur. Çin'in batısında etkili olmaya başlayan, Manihizm 7. yüzyılda Çin'in Türkistan'a girmesi ve kapalı olan kervan yollarını açması sonucu Çin sarayına ulaşma şansını yakalar. 732 yılında bir ferman yayınlayan Çin hükümdarı Manihizmin Çin'de ibadet özgürlüğün kavuştugunu müjdeler.
Alevilikte Manihizmin İzleri
Alevilik her çiçekten bal eyleyen arı misali Alevi düşünürler tarafından her dininin ve inancın güzel yanını kendi potasında eritmeyi beceren ender inançlardan biridir. Bu yönüyle Manici dini geleneğe çokca benzemektedir. Zira Manihizm de diğer dinleri yatsımadan, onların güzel yanlarını kendi içinde barındırmayı bilen bir dini inanç olmuştur. Alevi dervişleri de tıpkı Manici dervişler gibi bir hırka bir lokma demiş ve diyar diyar gezip iyiliği hoşgörüyü anlata gelmişlerdir. Dünya malına tapmayı Manici dervişler gibi aşagılık bir davranış olarak gören alevi yol uluları bu mirası bizlere kadar ulaştırmayı başarmışlardır. Bugün Aleviliğin en temel esası nedir diye sorulduğu zaman hemen hepimizin verdığı ilk cevap şu oluyor: Eline, beline, diline sahip ol. Bu en temel ahlak kuralıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu Manihizm'de üç mühür olarak formüle edilmiştir. Alevilik yoluna girecek (sülük etmek) birine, öncelikle dört kapı, kırk makam kuralları anımsatılır. Elinden, dilinden ve belinden dolayı bir hata yapmaması öğütlenir. “Gelme, gelme, dönme, dönme, gelenin malı, dönenin canı, bu yol öyle çetin bir yoldur ki demirden leblebidir yiyemezsin, ateşten gömlektir giyemezsin.“ Alevilikte bıyık kesmek tamamen yasaktır. Sakal bırakmak ise çogu zaman gerekli hatta zorunludur. Manici Din adamları bir hırka bir lokma anlayışını temel kural olarak benimserler. Agızlarından incitici söz çıkmaz. Barışı hoşgörüyü ve alçak gönüllülügü esas alırlar. Bu kuralların hemen hepisi Anadaolu Aleviliğindede mevcuttur. Manici din adamları için evlenmek pek önemli görülmez. Hatta evlenmeyen din adamları daha makbuldür. Bizdeki Kalenderilik de öyledir. İnsanı kamile ulaşmak icin sürekli okumak ve kendi eksik yanlarını törpüleyip terbiye etmek, biz Aleviler için çok önemli bir davranış biçimidir. Görülüyorki Mani dini içinde bu önemli bir ilkedir. Nefsini terbiye etmek, kimsenin malına, canına, namusuna, kem gözle bakmamak, yaşamı güzelleştirmek için hayırlı işler yapmak, çalışıp kendi emeğiyle yaşamak, hastaya, yaşlıya, kadına, gücü yetmeyene yardım etmek, gibi davranış biçimleri bizim Aleviligimizin temel esasları haline gelmiş olduğu gibi Mani dininin bizdeki etkileri olduğu da gün gibi ortadadır. Bizdeki kadınlı erkekli ayini cemlerde aynen Mani dininin etkilerini taşımaktadır. Manihizm'de din adamlığı soy silsilesini takip eder. Yani babadan oğula geçer. Aalevilikteki dedelikte böyledir. İnsan Hakkın yeryüzündeki yansımasıdır. Yani Tanrısal tözün bir parçasıdır belirlemesi Aleviliğe Manicilikten geçmiş dersek pek yanılmış sayılmayız. Bu kısa incelemenin sınırlarına Mani dinini sığdırmak oldukça güç bir iş. Ben bunu başarabildiysem ne mutlu. Çünkü kaynaklar kısıtlı ve doğruluk dereceleri oldukça tartışmalı olan bir konu. O nedenle ben de oldukça titiz davrandım. Dolayısıyla elden geldikçe kısa ve özünü ayıklayıp vermeye calıştım.
Sonuç
Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi tarihe yaklaşım konusu da, genelde duygusalığın, daha doğru bir deyimle, ideolojik veya ulusal bakış açısı ön planda tutulup bilimsel veriler gözden kaçırılabiliyor. (Tabiki bu belirleme değerli araştırmacı ve tarihçileri dışında tutarak yapılmıştır) İşte bu gerçeği göz önünde tutarak bağımsız davranmaya çalıştım. Duyguların veya ideolojik bakış açılarının etkisinde kalmadan bir inceleme yapmaya çalıştım. Ne kadar başardım? Taktir siz değerli okuyucularındır. Alevilik söz konusu olunca iki hatta üç temel yaklaşım çok bariz bir biçimde öne çıkarılıyor. Eğer Türk Milli düşünceniz ön planda ise her şeyi Türklüğe mal eden, Türk İslam sentezine hizmeti esas alan, bilimsel verileri ve bilimsel aklı öne almak yerine duyguyu öne çıkarmak malsef içine düşülen hataların başında geliyor. Yok eger Kürt Ulusuna mensup iseniz, o zaman da her şeyi yeni keşfetmiş birinin duygu ve düşüncelerinin her tarafı kendi mensup olduğu topluluğun gözlükleriyle görmek gibi bir yanlışa düşüyorsunuz. Diğer bir yaklaşım ise son yıllarda Alevilik revaşta olduğu için, kimileri bu popüler konuyu kıyıdan köşeden araştırıp yalan yanlış düşünceleri oraya atarak nemalanmaya çalışıyor. Bu tipler iyi niyetli değiller. Kimi asimile etmek için çalışıyor. Zihinleri bulandırmak. Bellekleri silip Aleviliği belirsizleştirmek vb. Kimileri de materyalist düşünce adına Aleviligi tarif ediyor bu gibi dostlar iyi niyetli olabilirler ancak Aleviliği bilmedikleri gibi dinler tarihini de çok bildikleri söylenemez. Daha doğru bir deyimle Ortadoğu tarihini öğrenmeye değer bulmadıkları için yanlış yapmaktan kurtlamazlar. Evet materyalist felsefe daha formüle edilmeden bizde biliniyordu ama, bizimki sonunda gidip teolojiye dayanır. Bu konuda inceleme yapan Marksist dostlar (Değerli araştırmalar yapan yazarlar yok değil onları tenzih ederek söylüyorum) salt alevileri örgütlemek uğruna çala kalem inceleme yapmak yerine daha derinlemesine inmeyi düşünürlerse daha verimli olacaklarından eminim.

Makalemi burada noktalarken, eksik bıraktığım yerler olabilir. Onun için şimdiden özür dilerim. Eğer daha fazla bilgi ve belgesi olupta benim eksik bıraktığım ya da yanlış anlattığım yerler varsa onu tespit edeip yazarlarsa sevinirim.

***

Kaynakça.
1. Amin malhof: Işık Bahçeleri. Roman
2. Irene Melikhof: Uyur İdik Uyardılar. Alevi Bektaşi Araştırmaları
3. Ethem Xemgin. Kürdistanda Dini İnançlar ve Etkileri
4. Gülag ÖZ. Alevilerin sesi dergisi.

***
Erdoğan Yesil

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.