Skip to main content

NSANA NOTLAR-3: KORKMAK

FIZIK METAFIZIK*

Başına değen nesnenin düşüş nedenini araştıran Dalton, onu arzın merkezine çeken bir gücün varlığının ayırdına vardı...
Yar kenarında duran kaya potansiyel enerji içerir. Düşme hareketi ile kinetik enerjiye geçiş safhası başlar...
ışte, fizik böyle maddi hareketleri inceleyen bilim dalıdır, denebilir.
Fakat, kimseye fizik dersi vermek niyetinde değilim. Ayrıca fizikçi de değilim.
Bazı esinttilerimi, duygu ve düşüncelerimi aktarmak istiyorum sadece...
ılgilenmeyebilir ve neler kaçırdığınızdan habersiz, sayfaları kapatıp bir bilinmezliğe savurabilirsiniz.
Başlığa aldanmayasınız, belki de sizi psikolojik bunalıma sürükleyebilirm. Ya da türlü baş ağrılarına...
Dilerseniz yanınıza su ve aspirin alınız!
Kararlı ve tahamül gesterecek olgunluğa dahipseniz buyrun!

Bedenimin sekizde biri büyüklüşünde kafam, kollarım. bacaklarım var. Detaya ne gerek. kısca insanım.
Nasıl bir adem-havva fiziği düşlüyorsanız ben öyleyim. Dişi veya erkek- yakışıklı veya güzel kim nasıl düşünmek istiyorsa!..
Asıl olan metafiziğim, ideallerim ve psikolojimdir. Çünkü ben sizinle fikirlerimin gizli dünyasını ve ilginçliğini dolaşmak istiyorum. Sizin düşünmekten bile korktuğunuz şeyleri açmak, tartışmak.
Dünyamda her konuyu özgürce tartışabilirsiniz. Özellikle tabuları!
SIrları saklamayı da biliriz! Kendinizi, kamufle edebilir veya mahlas kullanabilirsiniz...
Korkuyu konuşabiliriz, sevinçlerinizi. şeytanlıklarınızı-melekliğinizi, çaldıklarınızı, deldiğiniz yasakları, suçlarınızı-sevaplarınızı, seksi ya da ihanetleri...
ılgilenerek tartışmalarımıza katılmak isteyenlerden istemimiz, bize kızmak yerine anlamağa çalışmaları, etik kurallarına uymaları ve hakaret taşıyan tümceler kullanmamalarıdır.
ışte benden bir kaç konu, örneğin:

KORKULARIMIZ

Korku nedir?
Korkmak bir anormallik midir, yoksa gayet normal ve olması gereken bir duyu mudur? Bir zaaf mı, yoksa ihtiyaç mıdır?
ınsanlar korktuklarını ve korkularını neden gizlerler?
Neden bazıları hiçbir şeyden korkmazken, bazıları bir çok şeyden korkar olmuşlardır?
“Ben hiçbir şeyden korkmam” diyenler doğru mu söylüyorlar? Bu doğru ise ve gerçekten böyle korkusuz insanlar var ise, biz bir çok şeylerden korkanlar neyin nesiyiz? Bu kahramanlar karşısında ezilip küçülmemiz gerekir mi? Onlara karşı kendimizi borçlu mu saymalıyız? Korkanlar korkmayanların hizmetinde veya korumaları altında mı olmalıdırlar? Diğer bir deyimle bunlara mecbur muyuz?

“Korkunun ecele faydası yoktur” diye bir söz vardır. Yani korkanlar da ölür denmek isteniyor. Her kim söylemış ise kanımca aşırı korkuyu hafifletmeyi amaçlamıştır. Bir teselli türü! Yoksa doğruluk payını araştırmamış olmalıdır!
Korkunun ecele yararı yok mudur dersiniz sahidenı

Biyoloji derslerinde canlıları incelendiğinizde, tek hücreli yapıların ilk korunma organı olarak hücre zarı oluşturduklarını öğrenmiş olmalısınız. Bu zar, hücre bileşiminin sular içinde dağılıp yok olmasını önleyen sınırı oluşturur.
Çok hücrelilere bakıldığında, zarların kalınlaştığı, kıl gibi öğelerle kaplandığı ve dış etkileri ayırt ederek gerekli tepkiyi gösterebildikleri görülmektedir.
Gelişmiş canlılarda ise deri hücreleri dışında yaş(1) ve kemik(2) dokularının da organizmaların savunmalarında önemli roller üstlendiği görülmektedir.
Tek başına yaşamın, korunmaya yetersiz kalması toplumsallaşmayı doğurdu. Bazı hayvanların büyük aileler, koloniler ve sürüler halinde yaşaması, onları diğer hayvanların saldırılarından olduğu kadar doğasal tehlikelerden de kormaktadır(3) .

ınsan bedeni, en gelişmiş ve karmaşık organizma olarak oluşmuştur. Kullanımı kolay organlar ve mükkemel bir zaka savunmaya büyük katkı sunar. Düşüncenin ürettiği maneviyat (dinler) ile teknik (silahlar) da unutulmamalıdır!
Tanrılar, insanların toplumsal korunmalarının açarsız kaldığı noktada sığınaklar olarak ortaya çıkmamışlar mıdır? ‘Ya rabbim sana sığınırım’ sözü, dinlerin korunma gereksinimi olarak oluştuğunun göstegesi değil midir?
ınsan, ruh ve maddi yaşamı dışında, diğer varlıklarda bulunmayan kültürel yaşama da sahiptir. Kültürel faaliyetler de savunmaya ek katkılar sunar. Örtünme, barınma, yaşlanma, savunma amaçlı tuzaklar, silahlar vb...

Fakat canlıların korunmasına yardım eden en temel faktör nedir? Yani bütün savunma dürtülerini harekete geçiren motor kuvvet nedir acaba?
ışte bu sadece korku duygusudur. Çünkü, savunma amaçlı tüm faaliyetleri başlatan itici güç korku duygusudur.
Korku duygusu olmayan canlı, tehlikenin bulunduğu yere yürüyerek zarara uğrayacak ya da yok olacaktır.
Örneğin silahlı birine saldırmak yerine, korku nedeni ile yaklaşmayarak ölüm riskine girmemek olasıdır.
Korku duygusu canlının tehlikeli şeylerden kendini alıkoymasına ve yaşamını sürdürmesine hizmet eder.
Demek ki korku gereklidir. Aşağılık değil, aksine canlının yaşamını sürdürmesi için bir zorunluluktur.
‘Korkunun ecele yararı yok’ değil, çok olduğu görülüyor!

Hiçbir şeyden kormadığını savlayanlar da aslında korkanlardırlar. Ama onlar, duygularını kontrol edebilmekte ve paniğe kapılmadan tehlikeyi bertaraf edebilmektedirler.
Kahramanlar bu yeteneği gösterebilenlerdirler!
Fakat bu gösteri, riziko taşımaktadır. Başarısızlığa uğrayan kahramanlık deneyi tehlikeyi kaçınılmaz kılar.
Kahramanlık gösterenlerin üstünlükleri olmadığı gibi diyet beklemeğe de hakları yoktur! Çünkü, karşılığı istendiğinde, artık iş kahramanlıktan çıkar, hizmet ya da ticaret olur!
Örneğin: Nemrut’un zülmünden insanlığı kurtardığı savlanan lbrahim, karşılığında peygamberliğini dayatarak bedel almıştır. Bu nedenle kahramanlığından söz edilmez.
Anti demokrasinin yarattığı Mustafa kemal’e diyet ödetme törenleri(4) onu tehlike terekesine, diktatör seviyesine düşürmüştür. Bu törenlere yakalanmamak için insanlar kapalı yerlere kaçar olmuşlardır. Bu durum, kahramanlığını tartışılır yapmıştır. Aksine kahraman değil, bir sahtekar olduğuna inananlar her geçen gün artmaktadırlar!

Korkuya yenilenlerin ise aşağılık duygusu içinde olmaları gerekmez. Bu Ira sorunudur. şarkıları sevenin herhangi bir üstünlüğünün olmaması gibi bir şeyedir bu...
Yani kimisi esmer sever, ondan aşk uyarısı alır, kimi sarışından duygulanır. Hangisi üstün olmalıdır sizce? Elbette ki hiçbiri!
Kahramanlık gösterebilen yalnızca rizikoyu göze alandır. Tehlikenin üzerine giderek canından da olabilir.
Kahramanlık gösteremeyen riziko faktörü de taşımayandır. Tehlikeyi sezince kaçarak kurtulabilir.

Sonuç olarak, korkmak canlının tehlike karşısındaki normal tepkisidir diyebiliriz. Yani bir tür yaşam sigortasıdır.

Gerçekten korku duymuyanlar varsa, onlara da bir doktora görünmelerini salık veririz. Bu durumda bulunanların duyumlarında sağllıksız bir gelişim bulunduğunu söylememiz zorunludur!

(1) Deri altına toplanan yaş hücreleri, dış (çarpma–vurma gibi) etkilerden iç organların zarar görmesini önlerler.
(2) Kemik hücreleri iskelet, boynuz tırnak ve diş olarak hem savunma ve hem saldırı amacı ile canlının yaşamının idamesini sağlar.
(3) Örneğin arılar kolonisi, içeden dışarıya doğru, ısınanların en üste çıkarak yaptıkları yer değiştirme hareketi ile kışları donmaktan kurtuldukları bilinmektedir. Birbirine sokularak, vucüt ısılarından yararlanan daha bir çok hayvan var.
(4)Her yıl dayatılan, Mkemal’in doğduğu gün, Samsun-Ankara-Sivas-Erzurum-Amasya daha bilmem kaç kente ayak bastığı gün, eşeğe bindiği gün, kavağa çıktığı gün ve nihayet öldüğü gün gibi anma törenleri...

* FIZIK METAFIZIK başlığı altında yazılanların bir ‘Giriş’ izlenimi vermesinin nedeni, ‘ınSANA NOTLAR’dizisinin ilk yazısı olmasındandır. Fakat JıYANA NÛ’ya aktarırken, teknik bir hatadan dolayı ilk iki yazıya ulaşamamıştım. KORKULARIMIZ ve şEYTANA UYMAK adını taşıyan bu yazıları peş peşe 3 ve 4 numaralı olarak sunmak durumunda kaldım. Bu nedenle yukardaki giriş yazısı asılı kaldı.

HD
03.04.2005

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.