Değerli Hanife,
Kimsenin size kızmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Sürekli gözlemleyen, düşüncelerini paylaşan biri olmanızın ötesinde uygarca tartışma geleneğinin pek de yerleşik olmadığı kürt siyasetçileri arasında hanımefendi kişiliğinizle yer alma kararlılığı göstermenizi takdirle, saygıyla karşılıyorum.
Bir konuda yanılgı içerisindesiniz. Türk devletinin görünürdeki söylemi 'PKK'nin silah bırakmasını istediği' mealindedir. Ancak TC'nin devlet pratiği bunun tam aksi yöndedir. Unutmayınız, türk devleti isterse PKK 24 saat içerisinde silah bırakır. Savaşın sürmesini isteyen devlettir. Savaşı sürdürebilmek için silahlı bir gücün varlığına ihtiyaç duyan da devlettir. Ben bizzat 1990'lı yıllardan itibaren türk jandarmasının, polisinin, ordu mensuplarının kürtleri alenen dağa çıkmaya zorladıklarının tanığıyım. Mahmut Şakar hadisesini hatırlıyorsunuzdur. Kürt basınında yer almakla kalmadı, olayın akabinde PKK'den ayrılan üst düzeyde görev yapmış kürt yurtseverleri tarafından da doğrulandı. PKK'nin savaşa devam etmesi için alınan savaş kararı genelkurmayca Öcalan'ın avukatına tahsis edilmiş bir helikopter vasıtasıyla PKK'ye ulaştırılmıştı.
Burada, devlet niçin PKK'nin silah bırakmasını istemez sorusunu biraz açmak gerekiyor.
PKK silah bırakırsa bu kürtlerin silahlı savaşı durduracağı anlamına gelmez. Merkezin emirlerini dinlemeyecek olan yurtseverlerin Öcalan ve PKK'nin başına çöreklenmiş çetelerin kontrolü dışında geliştirecekleri savaş, genelkurmayın Öcalan aracılığıyla denetleyemediği bir savaş haline dönüşür. Diğer bir deyişle gerçek bir Kürdistan kurtuluş savaşına dönüşür. TC'nin savaşı PKK ile sürdürmek istemesindeki birinci ve en önemli neden bu.
İkincisi, 21. yüzyılda bir ülkenin tanklarla, haksız hapislerle, sokak infazlarıyla ve sürgünlerle ancak kontrol altında tutulabildiğinin ne denli tüyler ürpertici bir tarz olduğunu düşünün. Savaş sürdürülmezse TC Kürdistan'ı 15. yüzyıl yöntemleriyle idare etmeye ve işgalinde bulundurmaya kalkışamaz. Türkiye'nin Kürdistan'a ilişkin ilkel militer uygulamalarının tek dayanağı ve dış dünyaye karşı yegane mazareti devam etmekte olan savaştır. Önderliği aracılığıyla kontrolüne aldığı savaş Türkiye'nin Kürdistan'daki varlığına bir nevi gerekçe oluşturmaktadır.
Savaş olmaksızın Kürdistan'ın köyleri, kasabaları boşaltılarak en yurtsever kesimlerin metropollerin varoşlarında maruz bırakıldıkları insanlıkdışı yoksullaşmaya ilaveten iki kuşak sonra türkizasyon yönteminin kıskacında asimile olarak benliklerinden kopmaları imkan dahiline girmez. Kürdistan'ın insansızlaştırılması diğer bir yandan da türk sermayesine ihtiyaç duyduğu ucuz emeği karşılar durumdadır.
Savaş olmaksızın TC kendi iç muhalefetini baskı yasalarıyla sindirme imkanından mahrum kalır. Kürtlerden esirgenen demokratik haklar iç sömürge olgusunun davet ettiği haliyle egemen ulusun muhalif kesimlerinden de esirgenmeye müsait özellikler barındırmaktadır.
Savaş olmaksızın Türkiye silahlanamaz, silahlanmasını kabuledilebilir bahanelere dayandıramaz. Silahlanma ve silahlı gücün büyümesi baskı aygıtını elinde bulunduranlara iktidar avantajı sunarken ayrıca batılı şirketlere ve onların en büyük iş ortağı konumundaki ordu mensuplarına parasal imkanlar sağlamak durumundadır.
Türkiye Lozan'la bugünkü statüye evet demiştir. Kendi sınırları haricinde söz söyleme hakkına bile sahip değildir. 1. Dünya savaşının bugün Türkiye'nin yayılmak istemese bile etkisi altına almaya çalıştığı alanla ilgili olarak çıktığı, Türkiye'nin yenikler arasında bulunduğu, hükümranlık hakkına ancak Lozan'la kavuştuğu anımsanırsa aynı bölgeden Türkiye'ye yönelik sun'i bir tehdit icat edilmedikçe Türkiye'nin çevresini askeri baskı altına alma ve tehdit etme şansı olmadığı rahatça anlaşılır. Aksini denemesi halinde başkentinin işgal edileceği gerçeği Türkiye'nin tecrübeleriyle varittir.
Bütün bunların üzerinde Türkiye'nin siyasi sınırları etrafında cereyan eden hadise Türkiye'nin sınırlarına hapsolunmuş 25 milyon kürdün ölüm kalım kavgasıdır aynı zamanda. Kürt uyanışının statükoyu aşındırmakta olduğu ve hiç kimse yardım etmese bile statükonun kürtler tarafından kırılabileceği gerçeği çoktan dünyanın gündemine taşınmıştır. Bunun fakında olmayan sadece kürtlerdir. Bu gerçeği kürtlerden saklayabilmenin ve statükonun ömrünü uzatabilmenin yegane yolu da bugünkü türde bir savaştır. Savaş karşıtı olduğum sanılmasın. Savaş sözcüğü ile bugün devletin kontrolüne girmiş, kürtlerden başka herkesin işine yarayan PKK ve tabiiki İmralı tarzını ifade ediyorum.
Yazdıklarım üzerine düşünerek bugünkü şekillenmeyi bölgedeki tarihi oluşumlar tahtında yeniden değelendirmenizi öneririm.
Saygılarımla.
Re: Kime Ne Anlatılmak İsteniliyor?