Aranizda bir anlaşmazlık var .. demişsin Keko. Dün yoktu, bugün var. Anlaşmazlık farklılıktır. Her zaman olacaktır. Gerektiğinde olmalıdır.
Ben Rızgari geleneğinden gelmiyorum. Kürtlerin siyesetle uğraşanları arasında bir zamanlar yaygın eğilim haline getirilmiş kendi örgütü dışındakilere düşman gözüyle bakma tavrıma hiçbir zaman katılmadım. Bugün de katılmam.
Rızgari biraz açık kutu, hakkında daha çok bilgiye sahibiz. Aslında diğer partilerin de Rızgari'den hiç farkı yok. Daha büyük vebali olan partiler de var.
Ben de bulaşıkçılık yaptım. Oturumsuzdum. Firardım. Gidecek sığınıcak kimsem yoktu. Yaşamak zorundaydım. Kendi emeğime yaslandım. 16 yaşımdan beridir çalışıyorum. Girmediğim hamallık türü kalmadı.
15 sene geride kaldığım senin takdirindir. İnsanların, düşüncelerime nasıl baktıklarına, nasıl algıladıklarına saygılı olmayı sindirebildiğimi sanıyorum. Üstelik bana torpil yapmışsın teşekkür ederim.
Emeklilik olayına gelince.. İnsanların bir noktadan sonra (aktif siyaset anlamında) oturmaları gerektiğini kabul ediyorum. Seninle aynı görüşteyim. Kürtlerin böyle bir imkanı olursa bayram ederim.
Senin önünde ekrana yansımış yazdıklarımız var. Herkes o ekranı hesaplı ve niyetli kullanır. Onun için zahiri (sanal) ortam katılanların doğru görüntüsünü vermez. Herkes istediği şekilde yansır. Olduğu haliyle yansımaz. Yanıltmacanın yürütülebileceği en elverişli ortam yine internet ortamıdır. İnternet görüntüyü gerçek boyutlarıyla veren düz ayna değildir. Ben düz ayna olmasını ve doğru kullanılmasını isterim. Açık olunursa başarılır derim. Sen bizleri ekrana değil, gel bir de bize, ekranın arkasındakilere sor.
Politikayla ilgilenmeyi ben seçmedim. Başka seçeneğim yoktu. Zulüm, bizlere başka seçenek bırakmadı. Benim konumumda olan binlerce kürt vardır. Keşke özgür bir ülkenin çocukları olsaydık. Çocukluğumuza doyabilseydik, gençliğimizi yaşasaydık herkes gibi. Yaşamımız doğduğumuz topraklarda başlayıp orada bitseydi. Çocukluk arkadaşlarımız, sıra arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız hayatta olsalardı. Ben, birkaçı hariç hepsini kaybettim. Bazılarının cenazelerini kendim yıkadım, çoğunun tabutunu omuzladım. Daha büyük bir insani ızdırap, daha müessir bir trauma türü düşünemiyorum. Bunları anlatabilecek dili, üslubu bulamadım. Sığdırabileceğim kelimeleri bulabilmiş değilim. Nasıl anlatırım içimdeki acıyı hala bilemiyorum. Her hatırladığımda hınç, öfke, üzüntü, hasret, kaybetmiş olmanın burukluğu biribirine karışır, gözlerim nemlenir. Bu duyguların karşımından oluşmuş başlıbaşına ayrı bir duygu topağına ne denir, ismini koyamadım. Bu kadarını biliyorum, insanı deli divane eder. Beni ediyor. Ülkeden, milletten, sürgünden, tutuklamadan, işkenceden, yoksulluktan, açlıktan, aşağılamadan bahsetmesek bile bu ızdırap türü yalnızbaşına insani ızdırapların en büyüğüdür. Üç aşağı beş yukarı her kürdün yaşamı ve acıları müşterektir, benzerdir. Bizi ölüm paklar. Herhalde mezarda acılarımız diner.
Gözler kapanıp görmez olunca, kulaklar kilitlenip duymaz olunca insan kendi evlatlarının bedeninde yeniden hayat bulurmuş. Bizler ölmeden ve yerimizi-yaşamımızı evlatlarımıza bırakmadan önce acılarımız, uğradığımız mezalim evlatlarımızın hatta torunlarımızın bedeninde yer buldu. Bizleri emekliye sevkedecek hayır sahipleri çıksa da ebediyyen huzur bulsam. Tanık olduğumuz manzarayı etimizde, kemiğimizde hissederek yaşamak çok daha zor.
İnsanı görmeye alıştır kendini. İnsan harften ve cümleden ibaret değil. Kaldı ki senin gördüğün harf değil.
Aranizda bir anlaşmazlık var ..