Suriyedeki Baas diktatörlüğüne karşı halk ayaklanmasının başlamasıyla Güney batı kürdistanın özgürleşmesi gündeme oturdu.
Baas rejiminin yıkılması durumunda, uzunlamasına 910 km lik bir coğrafyayı kapsayan Güney batı kürdistanın özgürleşmesi, aynı zamanda Özgür federe Kurdistanı Akdenize bağlama imkanını sağlıyor..
Kürtler açısından hayatiyet arzeden bu durum; doğal olarak Kürdistan petrol ve doğal gazının özgürce uluslararası piyasalara açılması anlamına geliyor ki, bağımsız Kürdistanın önündeki en büyük engeli ortadan kaldıracaktır.
Bu durumu iyi değerlendiren sömürgeci devletler; uluslararsı statukocu mutefiklerin desteğini alarak askeri siyasi, diplomatik ve istihbarat güçlerini bölgede konumlandırdılar.
Sömürgeci deneyimlerinden getirdikleri tüm ayak oyunlarını, sahtekarlıklarını ve barbarlıklarını sergilediler. Sergiliyorlar.
Bu gün kürt halkına karşı eşi benzeri görülmemiş vahşet eylemlerini sergiliyen DAİŞ, bu güç konumlanmasının ta kendisidir.
Yoksa, DAİŞ in, bölgede üzerinde oturabileceği bir sosyolojik zemin yoktur. Vahşi terör eylemleri ve ilkel duruşuyla, uluslararsı düzeyde hiçbir zaman meşruiyet sağlama imkanı da yoktur.
Bu Vandalist örgüt, durup dururken kısa sürede ortaya çokmadı. Kemalist Türk devleti ve Irak Baas artıklarının ortak organizasyonu ile harekete geçirildi.
Lojistik ikmal iaşe istihbarat ve cephane yardımını bu kesimlerden alıyor. Bu konudaki belge ve bulgular bir bir ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Vahşi DAİŞ bölgeye sürülmeden önce, İlk adım olarak, Kürdistan için yaşamsal önem arzeden Güney batı kürdistanın adından başladılar. Tıpkı Kemalistlerin kuzey kürdistanı "güneydoğu sorunu" olarak tahrif ettikleri gibi, Kürdistanın bu bölgesi de "ROJAVA" olarak tahrif edildi.
Kürt ve Kürdistan sorunu gibi, tüm dünyayı ilgilendirecek kadar önemli bir sorun, coğrafi yönler ile adlandırılmaya çalışılıyor. Halbu ki, tarihsel, coğrafik ve demografik gerçekler gözönünde bulundurulduğunda,Kürdistan coğrafyasının Rojava sı, Akdeniz dir.Güney batı kürdistan değildir.
Kürdistanın bağımsızlığından çarkedip bölge sömürgeci devletlerinin yapay sınırlarının bekçiliğinde karar kılan güdümlü kürt siyasetçileri, "Rojava" sözcüğünü verilen emir doğrultusunda tedavüle soktular diye düşünüyorum.
Öteden beri Kürtler arasında Kürdistanın batı sınırı sorulduğunda, kürtçe olarak şu cevap verilir.
"Ger Ji derya spi biçin derya reş, lıngên we şıl nebe, ew der sînorê rojavayê kurdistanê ye (AK denizden Karadeniz e gittiğinizde, ayağınız ıslanmıyorsa, orası kürdistanın batı sınırıdır.)
Burada İskenderun Körfezinden Karadeniz limanı olan Hopa ya kadar ki güzergahta herhangi bir akarsuyun olmadığı vurgulanıyor.
Antakya nın meşhur ovası olan Amik ovasının, adını bölgede güçlü olan
" Âmkê " aşiretinden aldığını çoğu kürt bilmiyor. Bu aşiret bugün de, aynı bölgede yaşıyor.
Mem u Zin destanında zikredilen “Bajarê Mîxreb) İskenderundur. Efsaneye göre, Bajarê Mîxreb Mîrî nın oğlu olan Mem, Paytext olan Cizre ye Newroz kutlamalarına gittiğnde, burada ruyasında gördüğü Zin ile karşılaşıyor.
1650 yılında Canbolat Kürt Beyliğinin başkenti İskenderundur. (Sosyalizm ve sosyal mücadeleler Ansiklopedisi. Kürt Milli meselesi fasikül 55-56)
İskenderun sancağının doğusunda bulunan Kürt dağının (Çîya yê kurmanç) eteklerinde Êzidî Kürtler yaşadığı için bu dağ, Türkler ve Araplar arasında "Gavurdağ" olarak adlandırılmıştır. Kuzey Kürt hareketinin gelişmeye başladığı 70 li yıllar sonrası,Türk asimilasyoncuları sessizce bu dağın adını "Nurdağ " olarak değiştirdiler.
Akdenize bakan bu dağın güneyi Afrin Kuzeyi Antep -Islahiye dir. Bu gün de, buralarda ağırlıklı olarak Kürt nüfuz meskundur. Bu dağın Fransanın Alman Faşizmine kaymasın diye İskenderun sancağını kapsayan Antakya yı Kemalistlere bağışladığı tarih olan 1938 e kadar, bu bölgede de Türk nüfüsu yok denecek kadar azdır.
Bu tarihe kadar İskenderun Sancağında âğrılıklı olarak Êzidî Kürtler, Arapça konuşan Fatimi kökenli Dürzüler, Hırıstiyan ve Musevi azınlıklar yaşıyordu.
Mustafa Kemal in 30 Austos 1922 de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz !" talimatı, bölgeyi Kurtarmaya yönelik bir talimat değildir. Yukardaki gerçeklerden dolayı, amacı, bölgeyi yeniden işgal etmeyi ve demografik dengeyi bozup türkleştirmeyi sağlamaktır.
Çünkü; Kemalist hükümet, Fransa ile 30 Mayıs 1920 de ateşkes imzalıyor. 20 Ekim 1921 de de Ankara Antlaşmasını imzalayarak Faransa ile ihtilafa son veriyor.
Peki, 1921 de Fransa ile kesin olarak antlaşma imzalayan Mustafa Kemal, 1922 de "ilk hedefiniz Akdenizdir" diye neden talimat versin?Sorgulanmak gerekmez mi?
Buradaki hedef nedir.
Kime yöneliktir?
Kuşkusuz, Kürdistanın Rojava sının türkleştirmesi hedefidir.
11 .11.2014