Türk egemenlik sistemi tarafından bir yıl önce Roboski'de 34 Kürd katledildi. Bu bir soykırımdı. Olay değişik boyutlarıyla tartışıldı. Ve bugüne gelindi. Kişi olarak beklediğim bir sonuçla mesele TC devleti yasalarına uygun olarak kapatıldı.
Kürdistan'ı beyninde ve kalbinde bölen sınırlara “saygılıyız” diyen çevrelerin Roboski soykırımına ilişkin Türk egemenlik sisteminden dört gözle bekledikleri “adalet”inde ne menem birşey olduğu gerçeği böylelikle Türk askeri savcısının verdiği kararla açığa çıktı.
Karara veryansın edip durdular.
İşte buna bir anlam veremiyorum.
Peki ne bekliyorlardı?
Kimine göre garip gelsede ben dediğimi yine de söyleyeyim. Şahsen o askeri savcı yerinde olsaydım, aynı kararı verirdim. Niye vereceğimede açıklık getireyim. Sömürgeci bir devletin askeri savcısıyım. Başbakanım emir vermiş, Genelkurmay Başkanım emri yerine getirmiş, önümdeki yasal presedör bunun “devlet çıkarı” olarak tanımlıyor. Peki tüm bunlara karşın tersi bir karar verebilir miydim? Elbette veremezdim. Verirdim diyenler bir adım öne çıksın.
Nedeni açık.
TC devleti, belirlenmiş sınırları içinde egemenlik “hakkı”na sahiptir. Devletlerin sınırları yol geçen hanı değildir. Vatandaşıda olsan sınırları geçmen için kural koymuş. Uyma zorunluluğu getirmiş. Uymasan buna uygun yaptırıma uğrarsın demiş. Roboski'de olan biten budur.
İstihbarat gelmiş. “Birileri” sınırı kaçak geçiyor bilgisi verilmiş. Aslında kimin geçeceği, geçenlerin kaçakçı köylü çocukları olduğu bilinmesine karşın “siyasi irade” dedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığını yaptığı hükümet vurun demiş. Anayasa da “devleti kollama ve koruma görevi” verilmiş Türk ordusu gereğini yapmış. Burada bir hata, yanlış anlama yok. TC devletinin rutin uygulamalarının sadece bir sahnesidir.
Bu nedenle kimi Kürd aydın ve siyasilerin “bu olay başka bir ülkede olsaydı sorumlular istifa eder ve haklarında hukuki soruşturma başlatılırdı,” yaklaşımı Kürd-Türk ilişkisi zemininde bakan bir yaklaşım değildir. Bu çevrelerin unutuğu sömürgeci-sömürge ilişkileridir. Bu zeminde meseleye bakıldığında ve hele karşımızda Türk egemenlik sistemi duruyorsa bu tür yaklaşımların meselenin özünü kavramadıkları sonucu ortaya çıkar.
Bunlar bir tarafa doğaldır ki devletler, yaşadışı olarak sınırlarını ihlal eden kişilere her türlü yaptırımı yapma hakkına sahiptir. Bu iç ve uluslarası hukuka da uygundur. Burada bir anormalık yoktur.
Kürdler açısından sorun burada değildir.
Kürd yurtseverleri, milliyetçileri, aydın ve siyasetçileri meseleyi bu zeminde değerlendiremezler.
Roboski, Türk egemenlik sisteminin Kürd milletine karşı gerçekleştirdiği bir soykırımdır. Bunun hem ulusal çapta, hem uluslararası alanda haklı taraf olmaları için Kürdlerin TC devlet sınırlarını tanımaması gerekir.
Mesele gelip TC devletinin sınırlarını tanıyıp tanımamada döğümleniyor. Eğer TC devlet sınırlarını tanıyorsan ve hatta “saygılıyız” diyorsanız Roboski'de olan bitene Türk yasal zemininde görmen gerekiyor. O günden sonra da söyleyeceğin bir lafın bile olmaz. Olay “sıcaklığını” bittirdiği anda “devletle küslük olmaz” der ve olan biteni rutin bir olay derekesine indirgersiniz. Bu halinizlede işlenen suça ortak olursunuz.
Tersi durum ise Kürdistan'da TC devleti dahil sınırlarını meşru görmemenizdir. İşte o zaman haklı olarak Roboski soykırımında taraf olma hakkına sahip olunabilirsiniz. Yoksa meseleyi TC devleti yasal zemininde tartışır hale gelirsiniz. Ve o zaman TC devletinin kendi güvenliğini koruma icraatının yedeğine düşersiniz. Şu an “TC devlet sınırlarıyla bir sorunumuz yoktur,” diyen “Türkiyeci” Kürdlerin düştüğü konumuna düştükleri gibi.
Türk askeri savcının verdiği karar sonrası tartışmalar bir kez daha Kürdlerin millet olmadan doğan doğal haklarının savunucularıyla Kürdleri Türk egemenlik sistemi kapısına bağlamak isyeyenler arasındaki derin uçurumu açığa çıkarması açısından aslında olumlu bir rol da oynadı.
Bu aynı zamanda Kürdleri Türk egemenlik sistemi kapısına bağlamayı kendilerine görev bilen “Türkiyeci” Kürdlerin TC devleti tarafından gerçekleştirilen Kürd katliamlarının suç ortakları orduklarınıda açığa çıkardı. Katiline sevdalanmak böyle bir şeydir. Roboski soykırımı karşısındaki tutumlarıyla katilden adalet beklemek böyle bir şeydir.
Kürdlerin millet olmadan doğan doğal haklarını değil, buna karşın Kürd millet egemenliğini gasp etmiş TC devletinin “demokratlaşması” görevini önlerine koymuş Kürdler bu konumdadır. Kürdistan'da işgalci olan TC devletini “kendi” devleti olarak gören zemindedirler. Bu nedenle TC devletinin Kürdlere karşı işlemiş olduğu her suça da ortaktırlar. Roboski soykırımınında suç ortaklarıdırlar. Eğer “Bizim TC devleti sınırlarıyla bir sorunumuz yoktur,” diyorlarsa bu böyledir. Bunun lamı cımı yoktur. Bu nedenle düşmanın olmuş bu kesimlerin Roboski için döktükleri gizyaşı timsah gözyaşlarıdır.
Kürd milleti uyanmalıdır. Kurtulmak, bağımsız olmak, özgürleşmek istiyorlarsa iç ve dış düşmanlarını tanımalıdır.
Millet olmadan doğan doğal haklarının savunucusu olmayanları kendi kurtuluşları önünde engel görmeli ve onları aşmalıdır.
Önüne bağımsız devleşmeyi koymalıdır.
09 Ocak 2014