Geçenlerde Abdullah Öcalan gerillaya “unsur” dediği için PKK endeksli çevrelerde rahatsızlığa neden oldu. Kimide Abdullah Öcalan bunu demez diye kefaletine soyundu. Beynini Türk egemenlik sisteminin bir memuru olan Abdullah Öcalan'a rehin bırakan bu kişilikler hangi dünyada yaşıyorlar insan şaşırıp duruyor. Sahi insan bu kadar mı kör olur? Gerçeklere bu kadar mı zihnini kapatır. Anlaşılır bir durum değildir.
Bu kişilikler mi aptal, yoksa okuyucusunu mu aptal yerine koyuyorlar bu da işin bir başka boyutu. Anlaşılan kafalarında idolleştidiği bir Abdullah Öcalan miti var. Fakat bir de gerçeği kabak gibi ortada.
Abdullah Öcalan'ın gerilla başta olmak üzere bir bütün olarak Kürd milletine küfür ve hakaret etiği, aşağıladığı ilk değil ki.
Kürdistan'a bile kerxane dediği herkesin bildiği bir gerçek.
Onun literatörü Türk egemenlik sistemin kullandığı literatörün aynısı olduğu bilinmeyen bir olgu mu? Elbette değil.
Fakat ona beynini rehin bırakılmışların ondan bir keramet keşfetmeleri asıl sorgulanması gereken konudur.
“Unsur” sıfatlamasını bir tarafa bırakın.
“Yapı” kelimesini mercek altına alın.
Başta Abdullah Öcalan olmak üzere tüm mankurtlarının PKK örgütlenmesine “yapı” dediği bilinir.
Sahi bu tanımlama neyin nesi diye sorgulayan oldu mu? Sorgulanmadı ama sorgulanmalıdır. Çünkü bunun altı eşildiğinde Abdullah Öcalan ve örgütünün varediliş/varoluş gerçeğine ulaşırsınız.
Şunu biliyoruz. Türk egemenlik sistemini idare eden çekirdek kadroya “üst yapı” denilmektedir. Bu, sistemin resmi tanımlamasıdır.
Doğal olarak onun altındaki örgütlenmelerde “alt yapı” olur.
PKK'de bu “alt yapı”lardan biridir.
Türk egemenlik sistemin “üst yapı”sının “alt yapı”sı şemsiyesi altında yıllarca Abdullah Öcalan pisliği içinde boncuk arandı duruldu.
MİT'in merkezinde eğilip sistemin bir memuru yapılan Abdullah Öcalan şahsında “Kürd ulusal önderi,” “Kürd halk önderi,” “Serok,” keşfedildi. “Güneşimiz, irademiz, başımızsın,” denildi.
Peki Abdullah Öcalan ne yapıyordu?
“Büyük ve muazam olarak,” Türk egemenlik sistemine hizmet ediyordu.
“Ben de Kürdlük aşkı yoktur,” “Kürd kökünü en iyi biz kazarız,” deyip Kürd milletinin tüm milli dinamiklerini yok ediyordu.
Onun değişiyle: “Bizim öldürdüğümüz Kürd gençleri devletin öldürdüklerinden fazladır,” deyip sayı bile veriyordu.
Onbeş bin kişiden bahsediyordu.
Bu bir soykırımdır.
Bu soykırım karşısında Abdullah Öcalan oltasına takılan zevat ne yapıyordu?
“Serokun bir bildiği var,” deyip Kürd soykırımını destekliyordu.
Ben fazla diyorum ama Abdullah Öcalan'ın dediği onbeş bin sayısı baz alalım.
Bu azbuz sayı mıdır?
Hangi namuslu Kürd bunun karşısında “ferman ferman,” diye feveran etmez?
O katledilip taşaltı edilen onbeş bin Kürd cıvanın suçu neydi?
Ajan mıydılar?
Hain miydiler?
Hiçbiriside değillerdi.
Bir amaçları vardı.
Kürdistan'ı sömürgeci işgalden kurtarmak, Kürd milletini bağımsızlığa kavuşturmak için dağa çıkıp savaşmaktı.
Bu, Abdullah Öcalan ve patronları için suçtu. Katledilmeleri vacipti. PKK projesi zaten bunun için uygulanmaya konuldu. Kürd`ü Kürd eliyle katletme projesidir.
Türk egemenlik sistemi bir taraftan, onlar adına Abdullah Öcalan örgütü bir taraftan bu gençleri katletti.
Bunlarda mı yalan?
Yalan diyorsanız o zaman bu onbeş Kürd genci niye öldürüldü?
Bunun cevabını verilirse Abdullah Öcalan örgütlenmesi içinde şu veya bu şekilde yer alanlarında suç payı ortaya çıkar.
Bunun vebali yok mudur?
Abdullah Öcalan tek başına bu onbeş Kürd gencini öldürmedi.
Onun suç ortakları var.
Kim bunlar dersiniz?
Abdullah Öcalan sisteminde yar alanların hepsi.
Kimi tetik çekti.
Kimi de hak ettiler diyerek onayladı.
Kimi de sesiz kalarak işlenen suça göz yumdu.
Kürd yurtseverliği, milliyetçiliği bu mudur?
Bundan ders alınmamış olunacak ki şu an Kürdleri topyekün Türk egemenlik sisteminin denetimine almak için süren adına bilmem ne “süreci” dediklerini destekliyoruz diye canhıraş bir çabanın içindedirler.
Sahi destekledikleri nedir? Ne olduğu açık, o da, şudur. Türk egemenlik sistemi ve onun memuru Abdullah Öcalan`ın, yani Türk egemenlik sisteminin “üst yapı” ile “alt yapı”sının Kürdleri yok etme girişimidir.
Bu mudur, budur.
15 Mayıs 2013