Kürtlerin Güneybatı Kürdistan sevinci Türkiye´de yöneticilerin, stratejik analizcilerin, önde gelen yazarların kâbusuna dönüşmüş gibi.
20. yy Ortadoğu enerji kaynakları paylaşım için büyük güçler tarafından dizayn edilirken, 21. yüzyılda yeni aktör ABD‘nınhedefleri doğrultusunda enerji kaynakları ve güzergahı yeniden yapılanma ( siyasal, sosyal ve kültürel ) planları paralelinde sınırlar dizayn ediliyor. 20. yüzyılın Ortadoğu‘sunda istisnasız yığınlarla sorun bırakılırken, aynı şekilde her bir çatışma bölgesinde " kahrolsun Amerika " sloganları yükselmekteydi . Diğer taraftan ABD‘nin Bağdat müdahalesi ile hem 20. yüzyılın “barışsever“ aktörlerini tanıdık hem de Ortadoğu’da Arap Baharı ile yeni bir boyut kazanan geleceğin siyasal aktörünün kim olacağını da belirlemiş oldu.
Kürtler açısından bakıldığında durum daha vahimdi. Çünkü hiç bir sorun ve haksızlık Kürtlere yapıldığı kadar yapılmadı, dört duvar arasında bırakılarak. Kürdistan coğrafyasının dünyanın en büyük petrol kaynağı ve Fırat-Dicle üzerinde kurulacak barajlarla dünyanın 52 devletine yetecek elektrik ihtiyacını eklediğimizde neden Kürdlerin devlet sahibi olmaması gerektiğini günümüzde daha kolay anlayacaktık.
Kürtler tam yüzyıl aralıksız sorunu “feodal, dini ve sosyal geri kalmışlık ile halkların Kardeşlikleri varolan sınırlarda Kürtleri eritme“ gölgesinde mücadele ettiler.
Evet, bütün bu güçler ve ittifaklar yumağının son durağı geçmiş yüzyılda Fransa´nın sömürgesi, şimdiki İran´ın siyasi ve stratejik ittifakı, Rusya´nın (ki Çin´in aynı bağlamda görmek lazım) Ortadoğu‘daki en büyük ekonomik ortağı, Ortadoğu´ya giriş kapısı ve Doğu Akdeniz´deki hesaplarının tek limanı Tartus ( ABD –Kıbrıs Türk kesimi, Fransa, İngiltere ve İsrail Rum Kesiminde )… Aynı zamanda İsrail ve Türkiye´nın sınır komşuları ve ortak düşmanları iken Kıbrıs Rum Devleti ile girdiği ilişkilerle Türkiyeyi bir hayli kızdıran ve en son Lübnan´da bacağı kırılan Suriye´den söz ediyoruz.
Kürtler ve Türkler iki temel aktör için çok önemli. Suriye´ye baktığımızda; Güney Kurdistan ve AKP hükümetini göreceğiz.Güney Kürdistan´ın Ortadoğu´ya etkisini anlamak için, Kürdistanilik anayasal vatandaşlığı, serbest piyasa ekonomisi, yerel yönetimlerin özerkliği, dünyanın 6. büyük petrol rezervine sahip olması, Türkiye‘de Kemalizm tabusunu yıkması ve AKP iktidarı ile özetlersek de Batı Kürdistan´nın neden Türkiye´nin Kabusu olduğunu, Güney´in Gölgesi bize çok daha net açıklıyor.
20. yüzyılın aktörleri ile 21.yüzyılın aktörlerinin Türkiye ayağı Kemalizm-AKP çatışma sürecine hep beraber şahit olduk.Fakat Türkiye´nin AB ülkeleri ile % 46 dış ticaret hacmi, AB –Rusya (petrol, doğalgaz-Kafkazlar ve Hazar) enerji güzergahı,Doğu Akdenizdeki rolü, köylü bir topluma papyonlu (Atatürk) bir Lideri gibi çok kısa özetleyebileceğimiz verilerle baktığımızda bu çatışmanın ne kadar iç-içe geçişli olduğunu ve AKP devrilemeyecekse neden Kemalistleştirilmesi gerektiğini daha iyi anlayacağız.
AKP´de aslında bu korku ile kaçınılmaz olanı yapma mecburiyeti dışında bu kadar tasfiye hiç istemedi. AKP´nin Kürtpolitikasina gelince ; Kürt oyları olmadan AKP iktidarı imkânsızlığını görerek bakarsak, Kürt açılımı, Kemalizme karşı durabilmesi için mecbur olduğunu daha kolay anlaşılır olacaktır. Fakat daha kapsamlı beklenen açılmın aslında zorluklar dışında AKP‘ nin bir yandan 2007 seçimlerinde ve devamında Mir Dengir Mehmet Fırat , Abdurrahman Kurt gibi isimleri tasfiye etmesi, Kürt illerindeki adaylarını milliyetçi asker ve bürokrasiden seçmesi, Güney Kürdistan’ı ekonomik ablukaya alarak çok yönlü tasfiyeye (PKK‘ylede çözmek istiyormuş gibi yaparak) Neo-Osmanlıcılık‘a yönelmiştir. USA ve AB-Ülkelerinin bütün desteklerini mümkün olduğunca kapsamlı, akıllı ve sinsi bir Kürt siyaseti gütmüştür.
Aynı zamanda AKP "islam‘i" söylemleri ile İslam‘ı -Atatürk devleti bekçisi yapmaya calışmış ve İslam‘a zarar vermiştir. "Müslüman kardeşliği" ile geçmişteki Hizbullah-PKK çatışma zeminini siyasal anlamda devam ettirdiğini de gördüğümüzde AKP öncülüğünde Türkiye´nin Batı Kürdistan kabusunu "türk kamuoyu hassasiyeti ve biz oradaki oluşuma değil PKK‘ye karşıyız " ile hiçte tarif edilmesi mümkün olmadığını çok net anlayacağız. Tarihte bunu not edecektir.
Küresel güçler, bölgesel güçler ve lokal güçler için Suriye´nin önemli olduğundan fazla, Kürtler ve Türkler ilk-sonbaharlarını Suriye´de aramak zor olmayacaktır.
Batı Kürdistan´i partilerin; PYD-KUK ´un ( Ortadoğu barışı için sonuca varırsa atılmış yüzyılın adımı ) Hewler Antlaşması ile başlayıp Kobani´de yediden yetmişe "bijî Azadî, bijî yekîtîya gellê Kurd" atan Kalplerinin açacağı Ortadoğu halklarının özgürlük yolu AKP-CHP-MHP ortak Kabusu olduğunu basta Kürtler bütün dünya şahit olmuştur.
Türkiye bir yandan muhalifleri “Kürt kimliğini tanımama“ İstanbul´da örgütlerken uluslararası arenada muhalif general ´i, Manav Talas, Rusya´nın adamı olarak görülü. Geçici hükümet başkanı yapmaya çalışması USA ´yı kızdırmış ve Obama-Erdoğan telefon görüşmesine eli sopalı bir fotoğrafla Beyaz Saray resmi sitesinde karşılığını bulmuştur. Aynı zamanda Manas Talas’ı reddeden bir Amerika´nın orta yol seçeneğini kabul etmediğini göstermiştir.
Avrupa devletleri de Rusya´ya enerji (doğalgaz) bağımlılığını kırmak için Rusya´nın gücünü sınırlandırmaya, Rusya ve Çin´nin Suriye´de kendi önceliklerinde yalnız olduklarını kolay anlaşılırdır. USA ve İsrail kendi elleriyle “kendi RusyasınıTürkiyesini“ yaratacaklarında ihtimali yoktur.
Fakat görünen o ki, Türkiye´nin makul düşünmesini etkileyecek tek çözüm “kabus Batı Kürdistan“ dır. İşte herkesin kendi kabusu Suriye‘de bir kaos ortamına sürükleniyor ve bu engellenmeye çalışılsa da doruğa ulasan bu dengeler yumaği kısa sürede hal olmayacak.
Batı Kürdistan çok daha farklı bir özellikle ortaya çıkaran; hem Kabus hem heyecan hem de kaos ortamına beraberınde çözümler getiriyor. Kabus görenler pek istemesede. Söyleki ; PKK-AKP için çözüm süreci işlemedi, işlettirilmedi. Bunu gördük. PKK´in Kürtler, Kurdistaniler ve uluslararası arenada zıt konumları malum. DTP zaten PKK´nin sivil temsilcisi ve aynı zamanda PKK içindeki bütün dengeler DTP ´de ayarlanıyor.
İşte bu çıkmazlara Batı Kürdistan şahsında çözüm bütün, taraflar için tek gerçek oluyor. Türkiye, Kürt Kâbusunu Kürtlerin İlkbaharını 910 km´lik uzunlukta Kürtlerle yaşamaya başlayarak sonlandıracaktır. PKK –Türkiye çözümü eşit sartlarda kaçınılmaz olacaktır. DTP‘ yi çok daha güçlü bir parti yapacaktır. Aynı zamanda farklı bir Kürt partisinin çıkışı da elzem olacak, hareket ve çalışma fırsatı kolay olacaktır.
Güney Kürdistan Ortadoğu´ya yeni siyasal aktör olduğunu net olarak gösterecek ve buna göre herkes hesabını yapacaktır.
Ama ancak ve ancak PYD-KUK (Güney-Kuzey Kürdistan bileşkesi) ittifakınin devamı ve Batı Kürdistan‘da coğrafik bir siyasi statü ile mümkun olacaktır. Türkiye´ye ya kaos ya Kâbus ya da ilkbahar dışında seçenek görünmediği gibi PKK ´de ya Kürdistan tarihinde bir yer ya da Kemalist kader tercihi kalacaktır.
Suriye muhaliflerine gelince; Esad rejimini devirmelerinin zorluğunu Kürtlerle Türkiye´nin kâbusundan da kurtularakfederal bir Suriye ile bütün Suriyelilerin bağımsız, özgür sesleri olduklarını kanıtlayacaklar. PYD için de Qamişlo´dan rejim askerlerini çıkarmaya başlayarak muhalefete katılmak ile Kürdistan‘ın sesi olduğunu kanıtlayacaktır. Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Katar, İran olmak üzere çeşitli devletlerin siyasi uzantıları ile birlikte Rifat-Mahir Esad başta olmak üzererant hesaplarından dolayı çeliştiklerini görerek çatırdamaya hazır homojen bir yapıya dinamizm kazandıracaktır
Kürt partileri hata yapmazsa başarılı bir sonuç almamaları için hiç bir engel yoktur. Hatta Güney Kürdistan´dan çok daha iyikonjonktüre sahip olduklarını söyleyebiliriz. Kürtlerin tek ses olması, demokratik özerklik-parçalara bölünmüş Batı Kürdistan´ı da PKK için sonun başlangıcı olacaktır. Kaldıki birbirlerini sınırlamaya çalışan küresel ve bölgesel aktörler ; ABD,Rusya, Fransa , İsrail, İngiltere, Avusturya başta olmak üzere bir çok devlet için Kürtler Suriye´de tehlike değil. Özellikle Rusya Suriye içinde hiçbir muhalif güç ile ilişkileri iyi değil ve Esad sonrası planında Kürtlerle iyi geçinmek zorunda kalacaktır. İran´ın Kürtlere, Türkiye kadar karşı olmadığını düşünüyorum.
Sonuc olarak "Kart-Kurt" ile başlayanlara, Hakkari´de "Halkların Kardeşliği Köprüsü" nü yaparken sınırın diğer tarafındaki özbeöz kardeşlerin arasına beton duvarlar örenlere, Lozan´da Atatürk ´ün kurduğu cumhuriyeti elinde Kur-anı Kerim ile misak-ı milli sınırlarını ilahi sınırlar ilan edenlere, Ortadoğu‘da yüzyıldır mücadele eden, tarihsel musamaha Kültürleri ileOrtadoğu‘da bölgesel güç denklemine Hewler´den daha kolay olan Uluslararası Konjonktüre Qamişlo´da bütün Kürdistani kurumlarla dünyadaki Kürtlerin ilkbaharına herkesi katmaktan başka seçenek yoktur. Türkiye´nin de ilkbaharı olacaktır, fakat bunu sonbaharı gördüğü kesin. Newroz, Qamişlo´da Ortadoğu´nun ilkbaharı olacaktır.
Batı Kürdistan ile sevgiyle kalın.
Hanifi Subaşı