General Mustafa Paşa Yamulki , İttihad ve Terakki Yargılamaları(11)
Daha  fazla  detaylara   girmeksizin Ermeni   “Tehcir ve Taktil”ini  gerçekleştiren    İttihat  ve  Terakki    kadrolarının  Divân-ı   Harb-i Örfi    mahkemelerinde     yargılanması    meselesine    gelelim.
Bilindiği  gibi   Ekim  1918    tarihinde  Talat Paşa    Hükümeti   istifa  ettikten  sonra    Ahmed  İzzet Paşa  başkanlığında    14 Ekim’de    yeni bir  hükümet  kuruluyor.
2  Kasım   1918  tarihinde   Enver Paşa, Cemal  Paşa,  Talat Paşa,  Dr. Bahadin Şakir,  Beyrut Valisi  Azmi Bey,  Dr. Nazım ve daha başka    İttihat  ve Terakki  önderleri     bir   Alman  denizaltısıyla    ülkeden  kaçıyorlar.
Sultan  Vahdettin’in     olağanüstü  mahkeme    kurma   istemine  bağlı  olarak   Meclis-i  Vükela    14  Aralık   1918  tarihinde  Divân-ı   Harb-i Örfilerin     kurulması   kararını  alıyor. 
16 Aralık    1918  tarihinde    İstanbul’da    ilk  Divân-ı   Harb-i Örfi   kuruluyor ve  heyeti   tayin  ediliyor.(Vahakn N. Dadrian,   Taner Akçam,  İttihad ve Terakki’nin   yargılanması 1919-1922,   İst. Bilgi Üniversitesi Yayınları,  İst. 2010,  sayfa  133)   Bu arada   21  Kasım  1918   tarihinde    Ermeni  Tehciri ve    katliamlarının    yapıldığı  bölgelere    tahkik amaçlı   heyetler   gönderiliyor.
Mahkemenin   ilk başkanı    Ferik   Mahmut Hayret  Paşadır.     Bu  mahkemenin       azalarından biri de  Mustafa Paşa  Yamulki dir.
İstanbul’dan   kurulan  Divân-ı   Harb-i Örfi’den   sonra    Tekfurdağ,  İzmir,   Antep, Bursa, Van,  Beyazid, Samsun   gibi   şehirlerde   20  Ocak   1919  tarihinde   Divân-ı   Harb-i Örfi’ler   kuruluyor ve   yetkili  olacakları  bölgeler  tespit ediliyor.   Fakat   süreç  içinde    İstanbul  dışındaki   mahkemeler   işlemiyor.
İstanbul  Divân-ı   Harb-i Örfi’nin   Ermeni   katliamları  ve  tehciri ile   ilgili ilk    ele aldığı  dava      6  Şubat  1919  tarihinde   başlayan    Yozgat  davasıdır.  O  dönem    mahkemenin  başında  bulunan  Mustafa Paşa  Yamulki değil,   Mahmut Hayret Paşadır.
“Tehcir ve Taktil”inden  dolayı   bazı  tutuklamalar   gerçekleşiyor.  Kuzey  Kürdlerinin     çok yakından  tanıdığı     Diyarbekir ve çevresinde  Ermeni  katliamını   örgütleyen,   Lice Kaymakamı  ve Beşiri  kaymakam   vekilini   öldüren  Diyarbekir   Valisi   Dr.   Reşit Bey    5  Kasım  1918   tarihinde  tutuklanıyor.   Yine   Kuzey  Kürdlerinin  çok yakından  tanıdıkları    Elazığ Valisi   Sabit Bey      2  Aralık’ta;        Boğazlıyan  Kaymakamı      Kemal Bey    21  Aralıkta    tutuklanıyor.
Bu arada     İttihat ve Terakki  Hükümetlerinde   bakanlık  yapanlar  Meclisi Mebusan  tarafından  oluşturulan    Beşinci Şube   tarafından    sorgulanıyorlardı..    Fakat  bu  sorgulamalarda    fazla  bir  şey  çıkmıyordu.
Ermeni   soykırımını    örgütleyen  ve    pratiğe   aktaran      İttihat ve Terakki   yöneticilerine    karşı     en  büyük  tutuklamalar,  Tevfik  Paşa’nın       13  Ocak  1919     tarihinde   kurulan    ikinci  hükümeti   döneminde   başladı.
Oluşan   yeni  hükümette  Evkâf   Nazırı  İzzet Bey’in     Dahiliye   Nezaretine  de  vekâlet   etmesiyle birlikte  operasyonlar  en  üst  boyutlara    çıktı.
İzzet Bey Xandan, Mustafa Paşa Yamulki’nin kayınbraderi, Kürd Said Paşa ve Suleyman Paşa’nın kardeşidir.
Yüzyıldan beri eski ve yeni İttihad ve Terakkicilerin Mustafa Paşa Yamulki’nin yanında hedef tahtasına oturtukları bir başka Kürd şahsiyeti de İzzet Bey Xandandır.
Dr.  Ferudun  Ata,   İzzet Bey  Xandan   hakkında   şöyle  yazıyor:
“İzzet beyin   en  çok eleştiri ve  hücuma     uğrayan     Nazır  olmasının  sebebi,   onun    şahsi  ve  liyaki   hakkında   ileri    sürülen  olumsuz     düşüncelerdi.  İttihatçılara   karşı   takındığı   tavırda    bu  iddiaların    haklılığını    göstermiştir. Çünkü  İzzet  Bey’in,   İttihatçıları   cezalandırma   konusundaki    arzuyu  karşılayacak   birisi     olmanın  yanında,    hükümet  ile   İngilizler   arasında ‘Özel Elçi’   gibi    bir  görev   üstlenmesi    de   dikkat çekmiştir.   Nitekim,    İzzet Bey     NEOLOGOS    Gazetesine   verdiği    demeçte;      mahkemelerin    bir an evvel  başlaması için,   tutuklu  olan    İttihatçılar  hakkında   şikâyetleri    olanların  acele    etmesini    isteyerek,  “emr-i  adâletin    haklarında    pek  şedit  olacağını’  beyan  etmiştir. Ayrıca  ‘Caniler  hakiki  Müslüman  değil, dönmelerdir’  yollu  garip   bir   ifadede  bulunmuştur.    İzzet beyin    sık sık   İngiltere   Sefarethanesinde  Baş  Tercüman  Ryan   ile   görüşmesi, emirleri    doğrudan  İngilizlerden   aldığı  konusundaki      düşünceleri  güçlendirmiştir.  Nitekim,  Muhtelit   Mütareke   Komisyonu  reisi   Galip  Kemali(Söylemezoğlu,  İzzet  Bey   Dahiliye  Nazırı  iken,  ne  vakit   İngiltere  Sefarethanesine  gitsem,  İzzet  Bey’i    Baş  Tercüman  Ryan’ın   yanında   yahut    kapısında   nöbet  beklerken  görürdüm  demektedir..  Ayrıca    Dahiliye  Nazırı Vekili  İzzet   Bey’in     tutuklu  listelerinin    hazırlanmasında  İngilizlerle  birlikte  çalışması da,  onun hakkındaki   bu düşünceleri   pekiştirmektedir.”  (Ferudun   Ata,  Divan-ı Harb-i Örfiler ve  Ermeni  Tehciri  Yargılamaları,  Konya  2003, Doktora Tezi,  sayfa   75-76)
Ferudun Ata’nın İzzet Bey Xandan’a ilişkin Eski ve Yeni İttihatçıların eleştiri ve küfürlerini haklı göstermek için İngilizlerle girdiği ilişkilere bağlaması fazla bir şey ifade etmiyor.
Çünkü,   o  dönemler      İttihatçıların    bir  çok  kesimi    İngiltere  ile  ilişki    arıyor..     Sultan  Vahdettin  ve    o dönemler    iktidara  gelen    tüm  Sadrazamlar     İngiltere ile   ilişki  içinde     görev  başına  geldiler.  
Bundan  dolayı    İzzet  Bey’i  suçlamak     mantıklı   değil. 
Ermeni  soykırımına   katılan       İttihat ve   Terakkiciler ve      daha  sonra   Kemalistler  adı altında    birleşen     İttihat  ve  Terakki’nin    kırıntılarının     İzzet Bey’e    ve  eniştesi  Mustafa   Paşa  Yamulki’ye   bu  denli  takmalarının   esas  nedeni     kırım  sorumlularını   yakalama  ve    yargılama   meselesidir.   Ayrıca   İzzet  Bey Xandan  ile   Mustafa Paşa Yamulki’nin     katliamlara   uğrayan      Ermeni ve  Yunan  çevreleriyle     olan  yakın  ilişkileri        İttihat ve  Terakkicilerin       tepkilerini     bu denli  çekmelerine   neden  olmuştu.    Bunun dışında  gösterilen   sebepler       yüzyıldan  beri   yürütülen      dezinformasyon     politikasının    bir parçasıdır.
Mütareke döneminde İstanbul’da kurulan hükümetlerin oluşumu , aynı zamanda çeşitli etnik grupların yarışmasıdır. Ermeniler, Rumlar ve Kürdler arasında gelişen yakınlık ve dostluk ilişkileri hem İstanbul’daki “Türkçü” kesimleri ve hemde yargılamalardan kurtulmak için Kürdistan’a sığınan ve oradan ittibaren “Milli Mücadele” veren İttihat ve Terakki artıklarını rahatsız ediyordu.
Hatta Mustafa Paşa Yamulki’nin üyesi olduğu Kürdistan Teali Cemiyeti’nin İstanbul merkezinde bir Ermeni gazetesine İttihat ve Terakkicileri suçlayan, Ermeni katliamları gündeme getiren söyleşisinden dolayı yargılandığını da biliyoruz. Aslında Mustafa Paşa Yamulki’nin mahkemedeki savunması, bugün tartışılan Ermeni Soykırımının ilk resmi teşhiri olarakta tarihe geçebilir.(daha sonra bu meseles üzerine duracağım)
Bir de tam o dönem İzzet Bey’in kardeşi Kürd Said Paşa’nın oğlu ve aynı zamanda Mustafa Paşa Yamulki’nin kayınbraderinin oğlu olan Şerif Paşa Ermeni delegasyonu başkanı ile Paris’te ortak hareket ediyorlar.
İttihat ve  Terakkicileri   ve    Balkan ve  Kafkasya’dan    kovulan  ve   yeni  bir  vatan   peşinde   koşan devşirme   Türkçüleri    rahatsız  eden      bazı Kürdlerle, Ermeniler  ve   Rumlar   arasında     gelişen     dostluk  ilişkileriydi.
Devam  edecek
 
        
     
 
     
       
       
       
       
      