Skip to main content
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 18 September 2011

Sevgili ağabeyim Ahmet Zeki Okçuoğlu bomba gibi bir haber patlattı. Bu haberin şifreleri çözülürse Kürd milletine karşı oynanan oyunda rol alan aktörlerin maskeside düşmüş olur.

Kimdir bu aktörler?

TC devleti, Güney Kürd hükümeti, PKK ve onlara endeksli güçler.

İfşa edilen olay sıradan değil, Okçuoğlu'nun ifadesiyle tam bir “facia”!

Normal bir ülkede buna benzer bir olay baş gösterse idam varsa bu operasyonu yürüten komuta konseyi ya ipe çekilir, ya da kurşuna dizilirdi. Yok eğer hukuk devleti ise ağırlaştırılmış müebet hapis cezası alırdı. Mevcut ülke hükümeti bahane aramaya kalkmadan hemen istifa ederdi.

Peki Türkler bu olayı nasıl halletmiş? “Facia”yı halı altına süpürerek hasır altı etmişler.

Türk egemenlik sisteminde işler böyle yürütülmüş ve yürütülüyor. Askeriyesiyle, siviliyle, aydını ve basınıyla “devlet babanın çıkarı” esas alınır.

Sahi “şefaf devlet” diye diye dillerinde tüy biten Hasan Cemaller, Cengiz Candarlar, Ahmet Altanlar, Emre Uslular ve onlar gibi kalemlerini devlete rehin bırakmış yazar-çizerler o dönem tatildeler miydi?

Yoksa kendilerinden olmayan -ki hepsi göçmen muhacir- övündükleri Türk kanına mı dokundu?

Heberimiz yoktu, yeni öğreniyoruz mu diyorlar?

Yok canım! Haber kaynaklarının servis ekibinin maşallahları var. Bir ay sonra nerde bomba patlanacağını, nereye mayın döşeneceğini, nereye saldıracağını bilebilecek kadar “ermiş”likleri var. Fakat ne hikmetse bu “facia” karşısında duyan sağırları, gören körleri, dut yemiş bülbül'e döndüler.

Onları anladık anlamasınada peki bu “facia”dan haberdan olan KDP, YNK, PKK ve onlara endeksli çevrelere ne demeli? Peki onlar niye bu “facia” karşısında tıpkı Türkler gibi olmamış gibi davrandılar?

Sebebi var!

PKK kurmayı Türk Genelkurmayı'n uç beyleridir. Efendilerinin emrettiği gibi davranmaya el mecburdurlardı. Öyle davrandılar.

Peki KDP ve YNK'ye ne demek gerekir?

Doğru ya! Onlarında büyük ağabeyleri(!)

Değilse eğer bu “facia”yı mutlaka filime çekmişler. Cesaretleri varsa kamuoyuna sunsunlar. Ama biz biliyoruz ki, bu cesareti gösteremezler.

Durum bu mudur, budur. Bu durumda kimse bu politikada Kürd çıkarı var diyemez. Nedeni var! Onların izlediği politika ülkemizin Güneyi'nde kurdukları mafiyavari parti devletleriyle Kürd halkının kanı pahasına kazanılmış olanakları ağabeyleriyle birlikte soyup soğana çevirmektir.

Namuslu Kürd aydınına burada bir görev düşüyor. Kürdistan'ın Güneyi'nin olanaklarını aşıran etkili ve yetkililerin Türkiye'deki ortak ve yatırımlarını açığa çıkarmak Kürd millet çıkarınadır. Umarım bu ertelenmez milli görevi yerine getirecek bir babayiğit Kürd çıkar. Bu rezalet ortaya çıktığında şu an serok bildiklerimizin elleri kimin ve onların cebinde kimlerin eli olduğu açığa çıkmış olur. Hele Kürd önderlerinden biri olarak bilinen biri Türk ordusunun bankası Oyak'ın en büyük hissedarı olduğu meselesi ise mide bulandıracak kadar tiksindirici. Bu tür reziliklerin belgeleriyle kamuoyuna sunulması ne hoş olur. Bu vesileyle şapka düşer, kel görünmüş olur.

Uzun bir süredir; “açılım”, “kırılma”, “savaş”, “gizli görüşme”, “operasyon” vs. kavram örgülü bir oyun oynanılıyor. Yeni değil, yüzyıllara sarkan bir gösterim süresi var. Kazananı var, kaybedeni var. Kazanan ve kaybedenler hiç değişmez. Kabeden Kürd, kazanan daima Türk olur.

Gösterimde olan oyun Türklerin politikası çıkarlarına uygun sürüyor.

Ya peki Kürd milleti adına politika yapıyorum diyen güçlerin politikasında Kürd millet çıkarının zeresi var mıdır?

Elbette yoktur!

Şu an Kürd milleti adına politika sürdüren sahadaki güçlerin Kürd millet düşmanlarının çıkarına hizmet ettiği ibretliktir. KDP, YNK, PKK bunların başını çektiğide sır değildir.

İrdelenmesi gereken bir durum.

Kimse kendini kandırmasın. Şu an sürdüğü ileri sürülen buluşmalar -ki onlar içiçedir, yanyanadırlar, Kürd milli potansiyeli nasıl tasviye edilir ile ilgili oluşturan aynı birim elemanlarıdırlar, bunu gizlemek için böylesine bir yalana baş vurduğu bilinmeyen değildir- Kürd tarafı ve Türk tarafı arasındaki görüşmeler değildir. Sömürgeci ile onun olmuş ihanetci güçler arasındadır. Onlar niçin görüştüklerini biliyorlar. Birbirlerinide kandırmiyorlar. Kendi aralarında yapmış oldukları işbirliği gereği farklı roller ile karşımıza çıkıyorlar. Burada kandırılan birileri varsa, onlarda Kürdlerdir.

Bilinir ki, kendini kazanmaya göre planlayan kazanır, kaybetmeye göre planlayanda kaybetmeye mahkumdur.

Sahi Kürd tarafı olarak önümüze konulan Apocu ihanet çetesinin Kürd milli çıkarı için hangi hedefi var? Var mı böyle bir şey? Yok! O halde mesele nedir?

Kürd-Türk, Kürd-Arap, Kürd-Fars mücadele ikileminde mevcut Kürd siyasal güçleri kendilerini kaybetmeye göre programladıkları için kuşkusuz daima kaybetmeye mahkumdurlar. Kazanan Kürd milletinin ezeli düşmanlar olacaktır. Bugünde olan biten budur.

İzlenen Kürd politikasında kaybetme üzeri inşa edildiği sır değildir. Değildir, çünkü Kürd'ün ezeli düşmanı Türk, Arap ve Farsi düşman olarak görülmemektedir. Ya büyük ağabey, ya kardeş, ya da patnerdir. Onun “hassasiyetleri” gözetilir, çıkarı her şeyin üstünde tutulur. Buna da “akılı politika” denilir.

Yine dikkat edilsin!

KDP ve YNK ülkemizin Güney parçasında parti devletlerini kurmuşlardır. Birer Mafia çetesi gibi iş görmektedirler. Kürd kanı pahasına kazanılan mevzi ve olanaklar Kürd milleti çıkarı için kullanılacağı yerde, kendi parti yönetimlerinin çıkarlarına kullanmaktadırlar.

Bunların ajandasında her çağdaş millet için hak olanın Kürdler içinde hak olduğu hakkı yoktur. Kürd milletini her çağdaş millet gibi milli devletini kurma yoktur. Ama düşmana devlet inşa etme görevini üslendikleri ise sır değildir.

Paramparça olmuş Irak Araplarını bir araya getirenler, düşman kardeş Şii ve Sunni Araplar arasında arabulucu rolü oynayarak onları barıştıranlar KDP ve YNK oldu. Onlar adına Irak devletini inşa ettiler. Bu nedenle biz “Irakıyız” diyorlar. Irakılığın ne olduğunu unutmuşa benziyorlar. Yarın öbür gün ayakları yere bastığında Iraklılığın ne olduğunu Irak Arapları kendilerine hatırlatacakları kesindir.

Irakıyız” diyenlerin luğatında Kürd millet çıkarı olmaz. Ya kimin çıkarı olur? Kimin olacak, elbette ezeli Kürd düşmanlarının.

Bunun en çarpıcı örneği Irak devlet Başkanı Celal Talabani'nin Türk Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinrlioğlu ile yaptığı görüşmede dile getirdiği şu sözlerinde görülüyor:

"Ben Türk kardeşlerime düşüncelerimi iletmiştim. Türkiye'yi seven bir dost olarak, Türkiye'nin huzuru ve özgürlüğü için Abdullah Öcalan'la diyalog kurmalarını istedim. Apo zindandadır ve diyalog kurmak istiyor. Türklerin ve Kürtlerin onunla diyalogda çıkarı vardır. O adada tutulması yerine, başka bir yerde, İstanbul'da, Ankara'da ya da başka bir şehirde ev hapsine alınmalıdır" dedi.

Türkler kardeşleriymiş. Türkiye'yi seven bir dostmuş. Türkiye'nin huzuru ve özgürlüğünü istiyormuş. Apdullah Öcalan Kürd önderiymiş. Ev hapsine alınmaliymış. Kendisiyle diyalog kurulmaliymiş.

İşte size tipik bir Kürd önderi profili.

Düşman kardeş görülürse, onun huzuru dert edinilirse, düşmanın Kürd millet yakasına bıraktığı kontra artığını -ki bunu en iyi bilen Talabani'nin kendisidir- kurtuluş adresi gösterirse bunu mercek altına almak Kürd milli çıkarı gereğidir.

Çünkü onların mantığında Kürd milletini devlet olarak çağdaş milletler camiasına katma yoktur.

Peki ne vardır?

Sömürgeci devlet sınırları içinde kendilerini tutuklatma ve tokatlama vardır.

Zaten faşist-sömürgeci Türk ordusunun Kürdistan'ın Güney'ini ikidebir bombalamasının sebebide budur. Orada askeri üs kurmalarına müsaade etmelerinin nedenide budur. Tüm zenginlikleri süğüşlemelerine sunulmasının sebebide budur.

Niçin, sebebi ne?

Tek bir nedeni var: Bize karışmayın, Kürdistan'ın diğer parçalarındaki Kürdlere ne yapıyorsanız serbestsiniz siyaseti izleniliyorda ondan.

Şu bilinsin ki, Güneyli siyasi güçler ezeli Kürd düşmanlarının kucağına oturmuşlardır. Politikaları Kürdistan'ın diğer parçalariyle bir ilgileri varsa o da onları satıp ne kazanabiliriz hesabı üzerine oturtulmuştur. Bu politikayı dünden bügüne sürdürmüşlerdir.

Bir ara yani ikinci Körfez savaşından sonra bayağı umutlanmış, heyecanlamıştım. Nihayet Kürdler tarih sahnesine devlet olarak çıkacaklar diye düşünmüştüm.

Güney siyasi güçler hakkında yanıldım. Ve şu an onları Kürd milletinin devlet olarak tarih sahnesine çıkması önünde bir engel olarak görüyorum.

Fakat bu, şu demek değildir ki; Kürdler devletleşme sevdasından vazgeçmiştir.

Kürd milleti bu uğurda büyük bir bedel ödemiştir.

Er veya geç bu bedelin karşılığını alacaklardır.

Bu da mevcut önderliğin aşılmasiyla olacaktır.

18 Eylül 2011

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.