1975 Eylül Devriminin yenilgisine karşı dış devletlerin tutumu(2)
 
Dr. Kemal Ali Muhamed
Dr. Serwer Abdulrahman Ömer
Bu düşünceyi ispatlamak için bazı değişik belge ve düşünceleri aktarmak istiyoruz.
Muhammed Hasan Heykel, 1975 yılında İran Şah’ı ile bir söyleşi yapmıştı.
Şah şöyle diyor: “Evet biz Kürd devrimine yardım ettik. Devrimin son dönemlerinde arkasındaki etkili güçtük. Biz Kürd devrimin başlatmadık. Kürd devrimi vardı ve devam ediyordu. Bir kaç yıldan beri Irak rejimleri bize karşı açık düşmanca tavırlar içindeydiler. Yıkıcıları sınırın bu tarafına gönderiyorlardı ve çok çatışmalar oldu. Kürd devrimi bizim için uygun bir ortam oluşturdu ve bizde değerlendirdik. Acaba biz büyük bir Kürd meselesini mi yaratmak istiyorduk? Hayır, bizim kendimizin büyük bir Kürd azınlığı var”(4)
1974 yılında yabancı bir gazeteci Şah’a “Siz Kürdlerin sırtında Irak devletiyle anlaşmamıyorsunz?” Şah bu soruya şöyle cevap veriyor: “Bizim hiç bir zaman Kürdleri satma diye bir niyetimiz yok. Fakat, eğer iki taraf anlaşıyorsa, 3. Tarafın bir şeyleri kaybetmesi gerekiyor.”(5) Gerçektende Şah’ın bu cevabının değerlendirilmesi gerekiyor. Fakat, Kürd devriminin önderliği kendisine karşı bu büyük saldırı tehditini bertaraf etmek için uğraş içine girmedi.
Paik’in raporunda Kürd meselesi ve İran Şah’ı hususunda “Şah Amerika’nın göz yumasıyla, Kürdleri başarı araçlarından yoksun bırakmaya, Barzani’yı Irak’a karşı kışkırtmaya çalıştı ve Amerika’nın sessizliği ortamında Şah 1975 yılının mart ayında Irak’tan tüm istediklerini elde ederek Kürdleri bıraktı.” Ayrıca komisyon raporunda Kürdler, İran ve Amerika için “oyun kartı”ndan başka bir şey olmadığını, Irak’ın zayıflatılması ve güçten düşürülmesi ve uluslararası siyasette öne çıkmasını engelemek için ender ve bulunmaz bir araçtı, diyor.(6)
Yine raporda devamla “ Bize göre Şah bağımsız bir Kürd devletinin kurulmasını istemiyordu. İran ve ABD’nin umudu Kürdlerin içinde bulunduğu pozisyonun bağımsız yaşabilmenin her hangi bir biçimine kıvrılmaması yönündeydi. Onlar Irak’ın zayıflanmasını kendi çıkarlarına görüyordu. Ne İran ve ne de ABD’nin hiç biri Kürd sorunun çözülmesinden yanaydı.(7)
İran’ın askeri olarak Kürdlere yardım etmesi meselesine ilişkin olarak Asedullah Alem anılarında Cezayir Antlaşmasına dair Şah’a“Kürdistan’a otonomi meselesi ne olacak?” diye soruyor. Şah ise ona cevaben :”Ta başlangıçta içi boş bir şeydi” diye yanıtlıyor. Bunlar, Irak ve İran devletlerinin Kürd Devrimi ve Kürdlerin kaderini 6 Mart 1975 Cezayir Antlaşmasına vardıran bazı belgelerdi. Cezayir Antlaşmasının maddeleri ve protokol açık bir şekilde gösteriyor, ki bu antlaşma yalnızca Kürd özgürlük hareketine ve Kürd halkına karşı yapılmıştı.(9) Antlaşmanın imzalanmasından sonra İran hiç kimseye haber vermeden, tüm güçlerini, top, patlayıcı ve askeri araçlarını ve hatta yiyecekleri dahi İran topraklarına geri çekti. Hemen bunun ardından Irak güçleri devrimin kurtarılmış bölgelerine karşı genel bir saldırıya geçti.(10) Yine bu antlaşmaya göre Irak ve İran sınırlarını kapatılar. İran, İran’a sığınan Kürdleri siyasi faaliyet yürütmemeleri konusunda uyarmış, Cezayir Antlaşmasına saygı göstermelerini istemiş ve Irak’a karşı siyasi faaliyet ve hareketlerden bulunmamalarını istemişti.(11) Aynı zamanda SAVAK çok yakından İran’a sığınan Kürdleri takip altına almıştı. Yeniden örgütlenme faaliyetleri içinde olan bazı Kürdler SAVAK tarafından tutuklandılar. Irak ve İran devletleri Kürdlere karşı koymak amacıyla dayanışma komitesini oluşturdular.(12) İran sınırlarını tümden kapatı ve Kürdlerin sınırın iki yakasına geliş-gidişleri engelledi. Buna uymayan Kürdleri de yakalıyor ve Irak’a teslim ediyordu. İran Şah’ı Kürd Devrimine karşı siyasetini eleştirisel bakan düşüncelere karşıydı ve her zaman bu eleştirilere karşı “Uluslararası topluluk bizi ihanetle suçluyordu. Fakat, her ne olursa olsun bağımsız Kürdistan’ın bizim için hiç iyi bir tarafı yoktu” diyordu.(13)
Yukarıdaki  düşüncelerde de  görüldüğü gibi İran’ın  tavrını   diğer  bölge  devletlerinin  tavrıyla   kiyaslamamak  lazımdır. İran’ın   ta  devrimin başlangıcından ve   bitirilişine   kadar  düşünülmüş bir  siyasi planı vardı.  14  yıllık  savaş  boyunca  İran  etkili bir  rol  oynadı. Öyle  bir noktaya  gelmişti ki,  Kürd meselesinin  çözümü ve geleceği  İran  Şah’ının  eline geçmişti.  Bağdat’taki  Baas rejimiyle  aldıkları  tüm  kararlardan   Kürdleri dıştaladılar.  Acaba   devrim  önderliği   o kadar kavrayışsız mıydı,   dıştalamaya ve Orta Doğu’da  en büyük  ulusal devrimini,    Kürdistan’ın  büyük bir parçasını denetim altında  bulunduran bir   devletin   kontroluna   bırakmaya?  Yada   Amerika ve İran arasındaki   dayanışma  siyasetinden,  uluslararası  siyasetin  gidişatından, önderliğinden ve  devrim önderliğinin  elinden   karar  imkanın  alınmasından?  Her   ne  kadar konumuz   devrimin  yenilgisinin  sebepleri  değildir.  Fakat  şu  gerçeği  vurgulamak  lazım, Ortadoğu’daki  gelişmeler,  Arap ve İsrail arasındaki  çelişkiler, Amerika’nın  Kürdistan’ı işgal  eden  ülkelerle olan ittifakı, Sovyetlerin  Irak’taki Baas rejimiyle  olan dostluk ve dayanışma  siyaseti  Kürdlerin  programsızlığı  ve   o dönem  devrim  önderliğinin üzerine etkili olan  aşiret ve gerici zihniyet   ile  birleşti.  Aynı zamanda  şunu da   unutmamak lazım.  Barzani’nin  İran’a  karşı    hiç  bir güveni  yoktu.  Barzani,  İran’a    yaklaşmasını  dostluk  olarak görmüyordu.  Bu  açıdan    Barzani  için  “Eğer   Amerikalılar  olmamış  olsaydı,  1972’de    hiç bir şekilde  İran ile  ittifak kurmazdık.  Çünkü,  İran,  Irak’tan  daha  kötüdür”(14)
Devam  edecek
Çev:  Aso Zagrosi 
 
        
     
 
       
       
       
       
      