Erzincan Hükümetine ilişkin Davut'un cevabına cevap(1)
Davut arkadaşın    makalesine  yönelik  yaptığım  eleştirilere  verdiği  cevab  beni  pek tatmin  etmedi.
Çünkü  Davut  arkadaş makalesine  yönelik   bazı eleştirilerimi  makalesinden  soyutlayarak   cevaplamaya  çalışıyor.
Daha fazla detaylara girmeden ve biraz daha anlaşılır kılmak için anabaşlıklar halinde cevap vermeye çalışacağım.
1) Davut arkadaş  makalesinde   Mütarekeden  sonra  Erzincan'da "Ermeni, Kürd ve Türklerin  ortak bir  şûra  kurduklarını"   geniş  geniş anlatıyor.   Hatta    Davut  arkadaş  daha da  ileri giderek "Şuuraya Kızıl ordunun ve RSDP(B) üyelerinin askeri, sayasi, ve ekonomik desteği ile kısa zamanda gerçek bir iktidar oldu. İlk etapta, Sovyetlerdeki Kolhozların benzeri bir kolektif üretim çiftlikleri oluşturuldu. Türk delegelerinin muhalefetine ragmen istihbarat ve askeri örgüt ve polis teşkilatı kuruldu. Maliye kanunu çıkarıldı ve vergilerin Istanbul hükümetine değil, şuuraya ödenmesi ve vergi miktarları belirlendi. Toprak kanunu çıkarıldı, topraksız köylülere toprak dağıtıldı , tenkil komitesinin el koyduğu ermeni toprakları sahiplerine iade edildi."diyor.
Benim  itirazım    böyle  bir  Şûra'nın    kurulmadığı yönündedir.
Çünkü,   Mütareke  sonrası   Kürdlerle  Ermeniler  arasında   yapılan  görüşmelerde  ortak  bir siyasal  yapı konusunda   anlaşmaya varmamışlar.
Ben Davut'un  makalesine yaptığım  eleştirilerde   Rusların  Erzincan'ı  işgal ettiği  süreçten   Müzakere'ye  kadar   olan bölümü  dışardan  bırakıyorum demiştim.(Elbette  o süreç  ciddi bir şekilde  irdelenmeli)  Benim  ilgilendiğim dönem  Müzakere  sonrası ve Ermeni Birliklerinin Erzincan'ı   terketmesi  süreciydi.  Defalarca    2 aydan  sözetmiştim.
Davut arkadaş   benim Dr. Nuri  Dersimi'de   yaptığım  bir alıntıyı aktararak    çelişkiye düştüğümü yazıyor.  Şöyleki:"Ustat  Aso, aktardığı alıntının
hepsini vereceği yerde, sadece bir kısmını aktrdığı için, okuyucu tam bir fikir
edinemiyor. Onun için alıntının hepsini aktarmak zorundayım. Ayrıca konuyla
ilgili yukarda  verdigim kanıtları burada
tekrarlamadan,  sadece hatırlatarak
geçiyorum.
N.Derisimi “Alişer Efendi, Koçgiri ve Dersim aşiretlerinin
birleşmesini  sağlayarak Türk orduları
sivaas bölgesinden atıldıktan sonrak Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmek
arzusunda idi. Koçgiri aşiret reislerinin türk ordu merkezinde gözhapsi altına
alınarak, Koçgiri Dersim ilişkisinin bu suretle kesilmiş olması ve iki bölge
arasında henüz türk askeri kıtalarının mevcut
bulunması Aliş Efendinin planınının tatbikinin ertelenmesini zorunlu
kılıyor...Bu dönemde Fırat nehrinin doğu ve güney bölgeleri tamamıyla  Kürt eğemenliği altında olup, Dersim’e bağlı
bulunuyorlardı.Dersimliler her konuda Ermenilerle anlaşmışlardır. Hatta Erzincan’ın
işgalinden az sonra 220 mevcutlu bir Ermeni ve kazak birliğinin  Erzincandın gelip munzur dağlarını aşarak
Ovacık merkezine ve  ordanan Koçan  aşireti bölgesine geçmesine  Dersimliler yardım ve  müsaade etmişlerdi. Bu Ermeni Rus birliğinin
komutanının  Koç ve  Şemkan aşiretleriyle  niteliği
türklerce bilinmeyen temeller üzerinde görüşmelerde  bulunması ve gizli kararlar alınarak
Erzincana geri dönmesi  Türk saltanat
heyetleriyle ordu merkezlerini telaş ve endişeye düşürmüştür.
Ovacık aşiretleri Pulurdaki Türk hükümet memurlarını kovarak hükümete ait
yerleri işgal ederek Erzincana bağlı yerli bir Kürt
Hükümeti oluşturarak,
Erzincan bölgesindeki kürt köylerini etkileri altına almışlar ve türklerle her
çeşit ilgi ve bağlarını kesmişlerdi. Bu olaylar Dersimde büyük sevinçle
karşılanmıştı.
Dersimliler, Rus konutanı Lahof ve  Ermeni komutanı Murat Paşa ile uyuşmuş
olduklarından Fıratın doğu ve güney bölgesiyle doğu ve batı Dersim ve özellikle
ovacık bölgelerinde Kürdistan eğemenliği altında geçici bir siyasi varlık
taraflarca tanınmıştı”  
Benim Dr. Nuri Dersimi'den  son  pragrafını aktardığım bu  tekstin  tümünü   Davut aktarıyor.   Buradan  çıkardığı sonuç ise  Nuri Dersimi “hükümet”
“siyasi oluşum” diyor.
Alişêr'in    Rus  generalı  Lahof ve   Sivaslı Muratla  yaptığı bu antlaşma  eskiye  dayanıyor.   Şûra  ile alakası yok.   Alişêr'de    Kürdistan  teali  Cemiyeti  aracılığı ile   Şerif Paşa'ya    gönderdiği mektupta   Ruslarla  yapılan  antlaşmadan  sözediyor. Bir  çok  defa   görüşmeler  olmuştur.
Aslında  Davut       olayları  kronolojik     sürecine  göre  takip  etseydi bu tip bariz  hatalara düşmezdi.   Çarlık   Rusya'sı  döneminde    "Şûra"  yada "Sovyetler"  kurulamayacağına    göre   geçiyorum.    Aslında   Çarlık  döneminde  Erzincan'da  ve Dersim  mıntıkasında     çok daha enteresan  gelişmeler  yaşanıyor.(ayrı bir yazıya bırakıyorum)
Mesela  Davut arkadaş  Mütareke  sonrası  bir  "Ermeni İdaresi"  kuruldu, dese  itirazım olmaz..  Bu idarede  Bayburt'an  Erzincan'a  ve  Erzurum'dan    Kars'a  kadar    vs.vs.     yayılan    bir  "iktidarın"    parçasıdır.  Mütareke  sonrasıda   Dersim aşiret reisleri     Ermenilerle  görüşmeler yapmışlar ve anlaşamamışlar. Ermeniler  "Büyük Ermenistanı"   dayatmış ve   Dersim  Kürdleride  bunu kabul etmemişlerdir.    Bundan  sonrada  herkes  kendi  başının  çaresine bakmaya başlamış. Dersimliler  kendi kendi bölgelerine  çekilmiş ve  "Erzincandaki  Ermeni idaresini"     kendi başına bırakmıştır.
Aslında  bu konuda    sözü  Antranik  Paşa'ya  bırakmak  en mantıklı  olanıdır.   Bakalım  Antranik  Paşa   "Erzincan Şûrası"   için   ne diyor.  Bilindiği  gibi   Andranik Paşa   o dönem  Ermeni Birliklerinin  en  tepedeki  adamıdır.   Sivaslı Murad   ve  diğer   kadrolar  hepsi  ona bağlılar.
Andranik  Paşa'nın  anılarını  derleyen   A. Çelebyan   şöyle yazıyor.
"Sivaslı Murad   ve Albay Morel Erzincan'da   bir  Ermeni  yönetimini  kurmuşlardı.  Rus  Ordusundan  Fransız asılı  Albay  Morel, Murad'ın   sağ koluydu.  Diğer  kolu ise  Beyrut'un  Fransız fakültesinden  eşsiz   Doktor  Arşak Bağosyandır.  Murat  Erzincan'dan   trajik  geri çekilişe  kadar   silah elde  savaş cephesinde ve gönüllüler   arasında  çarpışmaktadır.
Murad  Erzincan'da    Kürdlerle  dil bulmaya çalıştı. O  aşiret beylerine  kendisiyle   görüşmesi için  haber  saldı.  Murad  özel bir araç  göndererek   iki Kürd ağasını  Erznincan'a  getirdi.  Murad  söylevde  bulundu, antlaşmaya varıldı ve Kürd ağalarına  bir at ve   altın saat  hediye  ederek  uğurladı.
Kürd  beylerinin    kendi   yerlerine  gitmesinden  az   bir müddet  sonra ,  üçyüz  silahlı Kürd  gelip  şehrin  Türk muhtarlarının   evlerini bastı. Onların  yönetcileride   Murad'a    haber  yollayarak   kendilerininde  antlaşmaya(birer  at ve altın saat isterler) varmak  istetediklerini belirtir.
Murad  bunları da  hediyelerle  yola  koyar.  Tanınmış   Sivaslı çetebaşı  Kürd aşiret   beylerine  o kadar  da  inanılacak  bir insan  değildir.  Fakat,  onlara saat hediye ederek  Tiflis'deki    Ulusal Konseyi'nin    yada  General  Andranik'in     yardımcı  kuvvet  yollayana  kadar  zaman  kazanmanın peşindedir.
Erzincan  ve Bitlis   General Andranik'in  korumak  istediği  Batı Ermenistan'ın  sınırlarının  uzağına  düşmekteydi........................... Murad  ve  daha önce  Armenak(Hrayr-Djokhk)  Kürdleri  yanlarına çekme politikaları  iflas  eder.  Kürd ağaları  Ermeni  halkının  neyarları  olarak  kalır................  daha  sonra   uzun bir şekilde     Erzincan'ı  terketme   olayından  söz ediyor ve "Yolda  şiddetli  kar yağışına  ve Kürtlerin   saldırısına  uğranılır. Sadece   Vjani  köprüsünde   pusuya  yatmış  neyar  karşısında  500 kayıp verilir"( Andranik Çelebyan, Andranik  Paşa,    Pêrî yayınları,  İstabul, 2003, sayfa  225-226)
Burada   görüldüğü  gibi   Erzincan'da  bir  "Ermeni Yönetimi"  kurmuşlar.     Askeri  güç  gelene kadar     Kürdlere oyalamaya  çalışmışlar.   Hediyeler!!! vermişler.  Sonuçta   "Kürd ağaları  Ermeni  halkının  neyarları  olarak  kalır................ " !!!!!!
Davut'un haklı çıkmasını çok isterdim, ama, belgeler ve veriler başka şeyler söylüyor.
2)  Davut  arkadaş "Dersim'de   delege  seçimi yapılmamıştır"  yönündeki  tespitimi  eleştiriyor ve  şöyle yazıyor:"Aso arkadaşım,   işgal idaresimi yoksa
Ermeniler ve Kürtlerin özgür iradeleriye oluşturdukları şura mı, dedikten sonra
baska bir yerde dersimde delege seçiminin yapılmadığını belirtiyor. O dönemde
özgür iradenin seçimle belirlenmesi söskonusu olamazdı. Ne T.C ne SSCB ne da
bölgemizde hiç bir siyasi oluşum seçimlerle oluşmadı ve Dersim 1950 kadar da
seçim sandığı görmedi. Ankaraya giden “vekiller”de hepsi atama  ile belirlemiştir. Bu  sözkonusu siyasi oluşumların olmadığı
anlamına gelmez,  ancaak demokratik
olmadıklarını gösterir. Dersim delegeleri olarak  makalede kastediien,  görüşmeleri yürüten  komitenin , bugünkü deyimle kanatönderleri
denen, dini veya sosyal olarak çevresini temsil edebilen,  aşiret ağaları veya yetenekleri ile  toplumda sevilen sayılan insanların
belirlenmesi kastedilmiştir."
Ben  Davut  arkadaşın  seçimle  ilgili tespitine   katılıyorum.  Ama  bunu  tartışmanın nedeni   Davut arkadaşın makalesindeki seçimlerdi.
"Doğu ve Batı Dersim adına toplantıya Katılan Alişan ve aliser beyler, Bir araba ve 16 Atlı ile Dersime gitti ve Dersim ileri gelenleri ile bir toplantılar yaptı. Bu toplantılarda Dersimlilerin Şuura hükümetine aktif şekilde katılmas ı kararlaştırıldı ve yapılan seçimlerle Hozat, Polemor, kızılkilise Mazgert ve Plurdan halk temsilcileri seçildi. Bu temsilcilerden ismi bilinenler, Use Seydali, Ağaye Piremed, Memo Loliz,, Ali, ve Çeko dur..Batı Dersimdende Alişan Bey iki Delege ile gelir." diyor.
Birde  işin   içinde   "Şûra  hükümetine  katılacak temsilciler"  meselesi  olunca     niye  seçilmesin ki....     Yazıda    "yapılan seçimlerde ..............seçildiler"  deniliyor.   "atanma"  denilseydi  zaten   böyle bir tespitte  bulunmayacaktım.
Aslında    ismi geçen  yada   geçmiyen  Kürd  şahsiyetleri  Sivaslı Murad  tarafından  davet  ediliyorlar.
3)Davut  arkadaş,    Erzincan'a  giden    Dersimlilerle  ilgili  bir tespitimin  hakkında  bilgi   istiyor ve  şöyle yazıyor:  "Aso arkadaş, makalemde, Erzincaandaki şura toplantısı için seçilen  doğu ve batu Dersim delegelerin, Alişan bey
hariç hepsinin doğu dersimden olduğunu söylüyor. Ben makalemde bilebildiğim
bazı delegelerin sadece isimlerini verdim ve onların Dersimin hangi bölgesinden
olduklarını da bilmiyorum. Alişan bey dışındakilerin hepside doğu Dersim
delegeleri olduğunu söyleyen aso arkadaşın  bunların kim ve nereli olduklarını biliyorsa
neden açıklamıyor. Alişan Bey Doğu Dersimin Koçgiri bölgesindendir, ama  galiba Aso Arkadaş Doğu  Dersim den sadece Koçgiriyi anlıyor. Çünkü
doğu Dersim sınırları içine, çemişgezek, Hozat, Koçgiri, Refahiye, ovacık da
dahildir. Munzur suyu ve Mercan vadisi, doğu-batı Dersim sınırı olarak  bilinir.
Aso Erzincana giden Delegelerin
Doğu Dersim delegeleri olduğunu
neye dayanarark belirliyor bilmiyorum."
Aslında   konumuz   açısından  fazla   önemli bir  husus değildir,    Doğu  yada   Batı  Dersimli   olmaları...
Davut makalesinde   Alişêr ile  Alişan'ın  Erzincan'a  gidip    Ermenilerle  anlaştıklarını ve Dersim'e   geçtiklerini  yazıyordu.  Ben  Alişan Bey'in olmadığını, çünkü  Alişan ve Haydar beyin    Türkler tarafından   Suşehrinde    esir   olarak tutulduğunu  yazdım ve araştırmaya  açık bıraktım.  Davut  makalesinda   Erzincan'a giden  Kürd  temsilcilerinden söz ederken
"Bu temsilcilerden ismi bilinenler, Use Seydali, Ağaye Piremed, Memo Loliz,, Ali, ve Çeko dur..Batı Dersimdende Alişan Bey iki Delege ile gelir." diyor.
Davut    "............... Batı  Dersimden de   Alişan Bey   iki delege ile gelir"  diyor.    Burada     diğer  "delegelerin"  Doğu  Dersimli   olduğu anlaşılır.   Genelikle   Dersim   Doğu ve Batı  Dersim diye   ikiye   ayrıldığından  dolayı  başka  şekilde  anlaşılması zor.   Zaten   Davut   cevabında   Doğu ve Batı Dersimi  dalgınlıkla karıştırmış. Biraz da  benim   yönümü  şaşırtı.   Neyse   sorun değil, konumuzla ilişkisi yok.
Davut bana verdiği cevapta  "Ben makalemde bilebildiğim
bazı delegelerin sadece isimlerini verdim ve onların Dersimin hangi bölgesinden
olduklarını da bilmiyorum. "diyor.
Dr.  Nuri  Dersimi'nin  verdiği bilgilerden  itibaren de    öyle  bir sonuca  vardım.
Nuri   Dersimi’ye  göre   Murat Paşa  Batı Dersimlilerle  anlaşmayınca    bu  sefer  Doğu  Dersimlilerle  anlaşmaya  çalıştı.
Sözü   N. Dersimi’ye bırakalım:    “Murat Paşa   Doğu  Dersim  aşiretleri reisleriyle  dahi  ayrıca   anlaşmaya  teşebbüs  etmiş  ve  Keçelan  aşiret reislerinden   kayın  biraderim  Ağa beyi,  Abbasan   kabilesi  reisi  Seit  Ali  ağa oğlu  Hüseini,  Lolan  aşireti  reislerinden Mehmet, Ali ve Yusuf  oğlu  Keko ağayı Kürdlerin mümesili  sıfatıyla Erzincan’a   davet ederek, Desimliler adına   istişarelere başlanmıştı.  Murat Paşa bütün   harp  malzeme ve muhimmatının   ermeni  komitesi tarafından  temin edilmesi şartıyla Dersim’den  kendi   kumandası  altında   muhim  savaş  kuvvetleri   teşkilatlandırılmasını  ve  derhal  müşterek  bir Ermenistan-Kürdistan  istiklali ilan ederek, devletin idaresinin  kendi   nufuzu altında  bulunmasını ve bunlara benzer   başka  ağır  şartlar  ileri sürdüğü için , bu  Kürt heyetiyle de   uyuşmak  mümkün  olmamış ve Kürt  heyeti  Erzincan’ı terk ederek Dersim’e  dönmüştür”  diye  yazıyor.(Nuri. Dersimi, age,   sayfa  114-115)
Aslında    Erzincan'a  gidip   görüşenlerin   Dersim'in  hangi  bölgesinde  olduğu     bizim  konumuzun  özüyle  ilişkisi yok.   Erzincan'a  giden   aşiret liderleri  ve  ileri gelenlerin    hangi bölgede  olduklarını  tespit etmek  kolaydır.   Bunun  için  bir zaman harcamak   gerekir.  Davut'un  kendisi dahi  kendi makalesinde   böyle bir ayırım yapmış. Ayrıca  aynı  şey  Dr. Nuri DErsimi  de var.
Benim burada    söylemek  istediğim  Alişan ve  Haydar Bey   Suşehir'de   3. Ordu kararhagında   esir  durumdalar.   Bundan dolayı    Alişan Bey'in  Alişêr  ile   Sivaslı Murad  ile   görüşmeleri/anlaşmaları ve hemen  ardından  Dersim  bölgesine  geçip   "Şûra"  için çalışmaları   olanaklı değildir.
Alişêr'in  Erzincan'dan   Dersim'e  geçişi   Ermenilerle  bir  kopuştur.  Bunu  Dr. Nuri Dersimi'de  teyid ediyor.   Alişan ve   Haydar beylerin  esir  oluşları    bir anlamda   Alişêr'i de   zorlamıştır.  Açıkca  şunu  ifade etmek  istiyorum.  Benim bu söylediklerim elimizde  bulunan     kısmi  belgelere  dayanıyor. Yarın başka   belgeler   çıkabilir ve   o dönem  yaşanan   gelişmeler  daha  farklı  değerlendirilebilinir.
4) Yeniden   Xalid Begê Cibrî ve  Dersim   olayına   dönelim.  Davut  ana makalesinde   Dersimlilerin   Palu'dan     itibaren  Dersim  üzerinden  Erzincan'a  saldırıları engellemeye çalıştıklarını  uzun uzun anlatır. Dersim  (makalenin  o bölümünü tekrar  okunsa  iyi olur) Bu arada  Xalid Begê Cibrî'yi    arabulucu  olarak  gönderiyor.  Dersim  yol vermiyor....
Ben  notlarımda  1916-1919  yılına  kadar  Xalid Cibrî'nin    Dersim'de  olduğuna  dair  belge  yok demiştim.   Yani  Xalid Bey'in  bir birliğin başında  iç Dersim'e  geçip  Erzincan'a  karşı  hareketi   örgütlenme  konusunda  belgenin  olmadığını  söyledim.   Xalid Cibrî'nin  Davut'un  iddia  ettiği gibi  1918'de   Ovacığa    gittiğine  dair   belgenin  olmadığını  söyledim. Yani  daha açık  ifade  ile 1918  ve daha  öncesi  "yeşilyazı  Şûrasını merkezine"  gitmediğini  söyledim.
Davut buna  karşılık  Ben  Asonun her iki belirlemesini de doğru bulmuyorum.
Cibranlı Xalid Beg  1916  dan  19
sonlarına kadar görev yeri Dersim ve çevresidir. Ana Karargahı Paludur yani
Güney Dersim sahasıdır.. Ama ordu birlikleri değişik alanlara dağılmış
durumdadır ve Xalid beg de bu alanlanlarda görev yapmaktadır. Bu bilgiyi
aktaran Aso arkadaş, xalit beğin 1918 de dersime gittiğine dair belge  neden arıyor anlamış değilim. Aradığı belge,
özel yetki ile Dersim içlerine gönderilmesi ile ilgili ise, bunun konumuzla
alakası yoktur. " 
Şimdi buna  ne demeli....  Palu Dersimdir..   Sivas'ta  Dersimdir.  Erzincan'da  Dersimdir.  Biz  Dersimi mi tartışıyoruz?  Dersim'in  sınırlarını mı tartışıyoruz. 
Osmanlıların  amacı   Dersim  Kürdlerini   örgütleyip  savaşa sokmaktır. Çünkü, Dersim    Kürdleri sahip  oldukları  arazi ve askeri yapılamaları   Bayburt'tan   Erzurum'a  kadar     savaş meydanını  kontrol edebiliyorlardı. Dersim Kürdlerinin  takınacağı tavır  savaşın gidişatını   uzatabilir/kısaltabilir ve  değiştirme  imkanına    sahipti..  Bundan  dolayı  Dersim  önemliydi.
Devam edecek
 
        
     
 
     
       
       
       
       
      