Hafız Esed'in yerine geçeceği gözüyle bakılan büyük oğlu Basil Esed'in 1994 yılında şüpheli bir trafik kazasından ölümü üzerine Londra'daki küçük kardeş Beşar alelacele Suriye'ye getirildi. Hafız Esed sonrası için Cumhurbaşkanlığına hazırlatıldı. Baba Esed'in Haziran 2000 yılında ölümü üzerine Suriye meclisi alelacele toplanarak Anayasa'nın 83. Maddesi değiştirerek Beşar Esed'e Cumhurbaşkanı yolunu açtı. Daha önce devlet başkanı seçilme yaşı 40 iken 34'e indirildi. Ve Beşar Esed Suriye devlet başkanlığına getirildi.
Beşşar Esed, devlet başkanlığı koltuğuna oturur oturmaz ikili bir politika izledi. Bir yandan; “babamın izindeyim.” dedi. Bu şu demekti, Suriye’de baskı, zulüm ve katliam devam edecekti.
Bir yandan da, reformcu ve demokrasi yanlısı bir profil çizdi. Aslında bu zaman kazanmanın politikasiydı. İktidarını sağlamlaştırdıktan sonra gerçek yüzünü göstermekten geçikmedi.
Koltuğa oturmasından sonra yaptığı ilk konuşmasında reform ve demokrasi vadinde bulunması üzerine ülkedeki yazar ve ektekletüel kesimi harekete geçirmeye yol açtı. Uzun tartışmalardan sonra muhalefet güçlerinin istemlerini dört madde altında ifade edierek sunuldu.
. 1963’ten beri yürürlükte olan sıkıyönetim ve olağanüstü hal yasalarının kaldırılması.
. Sürgünden geri dönüşler dahil tüm siyasi tutuklulara genel af çıkarılması.
. Toplantı, basın ve ifade özgürlüğünün yasal düzenlemelerle garanti altına alınması.
. Siyasal, ekonomik ve düşünce çeşitliliğe saygı duyulması ve sivil özgürlüklerin tanınması.
99 kişinin imzaladığı bu istem paketini Beşar Esed olumlu karşıladı.
Bazı adımlarda atıldı. Olanhanüstü hal yasası dondurulduğu açıklandı. Bir kısım mahkumlar serbest bırakıldı. Daha önceleri kapatılan İnsan Hakları Derneği'nin tekrardan açılmasına müsaade edildi.
Bundan cesaret alan muhalefet güçlerinde kıpırdamalar oldu. Rejimin değişikliğine yol açacak istemleri gümdeme taşıdılar. Çok partili sistem tartışılmaya başlanıldı. Daha geniş özgürlükler talep edildi. Bunun özerine iktidar elden gidiyor korkusuna kapılan Beşar Esed iktidarı 2001 yılının başlarında muhalif güçleri tutuklamaya başladı. Muhalefet önderleri tutuklanarak susturuldu. Beşar Esed babasının oğlu olduğunu bu vesileyle muhalefete göstermiş oldu.
2003 yılında ABD Irak'ı işgal edince muhalefet güçleri umutlandı. ABD'nin Suriye'yede müdahale edeceği kanısı oluştu. Bundan cesaret alan muhalefet güçleri politik istemlerde bulunarak hareketlendi. Fakat yanıldılar. ABD Irak ve İran ile uğraşmaktan Suriye ile uğraşmaya zaman bulamadı. Bu arada üzerindeki korkuyu atan Baas rejimi muhalefet önderlerini yeniden tutuklamaya başladı. 2005 yılında yeniden başlayan tutuklamalar bugüne kadar sürdü.
Tunus'ta başlayan ve tüm Arap alemini saran halk ayaklanmaları Suriye'yede sıçradı. Muhalefet hitap ettiği kitleleri sokağa döktü. Der'a da başlayan sokak gösterileri dalga dalga tüm ülke sathına yayıldı. Esed rejimi gösterilere karşı orantısız güç kullanarak sindirmeye çalıştı. Şu ana kadar 1000 kişinin üzerinde sivil insan öldürüldü. Uluslararası camia Esed yönetimini uyardı. Yaptırımlara gidildi. Muhalefet güçleride halka çağrıda bulunarak sokak gösterilerini süreklileşmesini istedi. Süreç işliyor.
Esed rejimi bir taraftan tank ve tüfekle halkı simdirmeye çalışlırken diğer yandan bazı reform girişimlerini başlattı. Bunların içinde 1962 seçimlerini geçersiz sayarak kimliksiz kimi Kürdlere vatandaşlık hakkının verilme girişiminde bulundu. Kimine göre bu olumlu bir girişim olarak kabul görsede aslında bunun olumlacacak bir yanı yoktur. Yoktur, çünkü yanıbaşlarında Kürdistan'ın diğer parçalarındaki Kürdlerin örneği vardır. Türkiye, İran ve Irak vatandaşı olmak bir avantaj olmadığı bilinmeyen bir şey değildir. Velevki Suriye devleti bu konuda bir adım attı. Kimliksiz Kürdlere vatandaşlık hakkını verdi. Kuşkusuz bu statü bazı Kürdler için yaşamda bazı kolaylıklar sağlayacaktır, ama o kadar. Fakat millet olarak esaret altında kalma devam edecektir.
Baas karşıtı muhalefetin esas dinamiği Sünni Araplar ise ikinci muhalif güçte Kürdlerdir. Sünni Arapların sistem ile sorunları varken Kürdlerin talepleri ulusaldır. Kürdlerin Baas rejimiyle ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Baas'ın iktidara gelmesiyle Araplaştırma hareketi hız kazanmıştı. Bir kısım Kürdler topraklarından koparılarak Güney Suriye'ye sürülmüştü. Bir kısmının kimliği elinden alınmış muhacir konuma konuşmuştu. Bu sayının 400 bin civarında olduğu sanılmaktadır.
Hafız Esed iktidara gelince Sünni Arap çoğunluğa karşı Kürdlerin desteğine ihtiyaç duydu. Bu nedenle onlarla hoş geçinmeye çalıştı. Fakat hiçbir zaman da onlara güvenmedi. Yerine geçen oğlu Beşar Esed iktidarıda Kürdlere karşı aynı duruşun sahibi oldu. Hele 2003 yılında ABD'nin Irak işgali ile birlikte Kürdlere karşı daha dikkatli olmaya çalışıldı. Kürdlere ABD işbirlikçisi gözüyle bakıldı.
2004 yılında Kürdlere karşı bir katliam gerçekleştirdi. Bir yandan da Kürdleri yatıştırmak için bazı reformlar sözünü verdi. Fakat verdiği hiçbir vaat konusunda bir adım atmadı. Bu nedenle Baas iktidarı Kürdler nezdinde inandırıcı değildir. Dahası meşru değildir. Kürdistan'ın Güneybatısının sorunu reform ile çözülecek bir sorun değildir. Bir millet, bir ülke, bir iktidar ve bunların toplamı bir statükoya kavuşma sorunudur.
Kürdlerin istemi bu noktada förmüle edilmelidir. Sorun Suriye vatandaşı olmak veya olmamak meselesi değildir. Vatandaş olup olmamak kimlikli veya kimliksiz köle ikileminde tercihte bulunmaktır. Kürdlerin kimlikli köleliği istemeleri akıl karı değildir. Hele 21. asrın bu şafağında böylesine saçma bir istemde bulunmak demek köleliği gönülü kabullenmek demektir. Kürdler bunu bilinçe çıkarmak zorundadırlar. İleri süreceği en aşağı istem Araplar kadar Kürd kimliği ile hak sahibi olmaktır. Bu da federasyona denk düşer. Bu değil de eskiden farklı olarak kimlikli köle sahipliği dayatılırsa yapılması gereken Kürdistan'ın Güneyine katılma talebinin yükseltilmesidir. Güney önderliğinde buna yeşil ışık yakması gerekir.
Suriye yönetimine karşı halkın baş kaldırısı devam ediyor. Beşar Esed yönetimi halka karşı en sert yöntemle cevap veriyor. Olayların seyri hakkında çok farklı senaryolar dolaşıyor. İlgili tüm çevreler çıkarları gereği politika oluşturuyor. Bir eksiğiyle. O da Kürdlerdir.
Türkiye Suriye'deki gelişmelerden kaygılı. Çıkarı Esed diktatörlüğünün devamından görüyor. Bu nedenle muhalefetin önünü almak için reform yap önerisinde bulunuyor. Bu yol ile muhalefetin yolunun kesilmesini düşünmektedir. Fakat muhalefetin hedefi Esed yönetiminden reform beklemek değil. Bir bütün olarak Esed yönetimi ve Baas rejiminden kurtulmak istiyor. Bunun başını Sünni Araplar çekiyor.
Muhalefet kendi gücüyle tek başına korkunç derecede silahlı rejimi değiştirme gücünde değildir. Rejimin değişmesi ancak dış müdahaleyle mümkündür. Gerçi halk ayakta. Esed yönetimi katliama varan baskılara rağmen kitleleri sokağa çıkmasını engeleyemiyor. Fakat muhalefette elindeki güçle Esed yönetimini deviremiyor. Bu iki güç arasında süren kanlı çatışmalardan Esed yönetiminin sivil halkı katliamdan geçirmesi uluslararası müdahaleye meşruiyet kazandırıyor. Zaten uzun süreden beri batılı güçlerin Suriye rejimine karşı diş bilemesi işlerini kolaylaştırıyor.
Devam edecek...