Mustafa Kemal(izm) ve Kürdler
Osmanlı devleti artık yorulmuş, halkların bağımsızlık istemleriyle yıpranmış, günden güne eriyip bitiyor ve tamamen işgal edilmişti. Devletin yapılanması M.Kemal ile birlikte yenileniyordu.
Cumhuriyet kurulmadan önce, üzerinde inşa edilen toprakların tarihsel adı Anadolu, Trakya ve Kürdistan`dı. 29 ekim 1923 e kadar yeryüzü üzerinde adı Türkiye olan bir devlet yoktu. Bu zaman diliminde Kürdistan sözcüğünün yasaklanması gündeme alındı ve 1924 T.C. nin ilk anayasası ile birlikte tamamen yasaklandı.
Tarihi bir realitede; M.Kemal Kürdistan için değil, Anadolu ve Trakya için mücadele vermiştir. Kürdistan`da verilen mücadelenin M.Kemal`in var oluşundan değil, Kürdlerin kendi mevkilerini koruma ve işgalcilerden kurtarma direnişleriydi. Kürdistan`in her yeri işgal edilmişti. Kürdler işgalci güçlere direniyor, yeryer köyleri, kasabaları, kazaları, vilayetleri kurtarıyordu. Bunun en somut örneği, Maraş`daki Kürd Sütçü Imam direnişiydi. Kürdlerin bu mücadelesi M.Kemal`in öncülüğünde değil, tamamen kendi insiyatifleri doğrultusunda gerçekleşen yurtseverlikleriydi.
Kemalistler kendi tarihini anlatırken ayrışma korkusunu ve sendromunu yaşamamak için, bizler Canakalede birlikte savaştık, bu ülkeyi birlikte kurtardık gibi birliktelik (kardeşlik) edebiyatı yaparlar. Oysa Canakkalede 250.000 insan kayıbındaki resmi belgelerde, Kürd asker kayıbı 1000 dahi değildir. Bu rakamlardan anlaşılacağı gibi Kürdlerin Türkler ile birlikte mücadele vermediğinin somut, objektif kanıtıdır. "Biz kardeş değiliz, Eşitiz."
Kürdistan, Trakya ve Anadolu işgalcilerden temizlenmiş, artık halkların kendi kaderlerini tayin edip edememe gündeme oturmuş, yeni bir yapılanma çabaları başlamıştı. M.Kemal ve kurmayları 1921 yasasını hazırlayarak, birlikte eşit yaşama koşulları adı altında, T.C. nin meşru görmediği yasayı, Kürdleri meşrusuzlaştırmak için hazırlamıştır. 1921 yasası Türk, Kürd, Cerkez, Laz g ibi etnik sözünü içermeyen bir taslaktı. Bu anayasada, Kürdlerin varlığı kabul görünüyor sözünü söylemek pek doğru olmaz. Biz Kürdlerin en çok yanıldığımız noktanın burası olduğunu düşünüyorum. T.C. devletinin güneydeki "Federal Kurdistan" hükümetine, Kürdistan sözünü kullanmamak için kaçamakça Kuzey Irak veya Kürd Gruplari tanımlaması gibi, M.Kemal`inde 1921 yasa taslağında ısrarla Kürd/Kürdçe (Kurd/Kurdi) ifadesini kullanmaması, aynı anne-babadan olan zihniyetin ta kendisidir. Koskoca bir devletin anayasası yapılıyor ve bu anayasada devletin resmi dili ne Türkçe, ne Kürdçe, nede Lazca yada herhan gibi bir dil olarak belirtilmiyor. Bu devlet KU$ DiLi mi konuşacak ?
Kürdler bu bulanık suda yüzdürüldü ve kör-ebe oyna(tıl)dı. Buna rağmen bugünki öncülerimiz, düşünürlerimiz, yazarlarımız ve aydınlarımız bu belirsizliğin, Kürdçe nin resmi dil olabilme ihtimaline endeksliyorlar. Oysa yasanın hazırlandıgı 20.01.1921 den 20.04.1924 e kadar geçen 3 yıldan fazla bir zaman sürecinde; Kürdistan`da açılmak istenen kürdçe okullara ve kurumlara yardım edilmediği gibi birde engel olunmak istenmiş ve baskılar yapılmıştır. Buda M.Kemal`in Kürdlere pratikde gösterdiği samimiyetsizligin objektif duruşudur.
M.Kemal ve kurmayları 1924 ile birlikte Türkiye Cumhuriyet`inin Dini islamdir. Resmi Lisanı Türkçedir. sözünü anayasaya ekleyerek inkar ve imha temellerini atmış oldu. Kürdler kör-ebe oynamanın ve bulanık suda yüzmenin bedelini ağır ödediler. Kürdleri inkar politikasi filizlenmiş, peşi ardına Kürd isyanları boy göstermiştir. Hepsi kanla bastırılmış, ölümlerle sonuçlanmıştır. Kürdlerin tarihte en çok ölümle karşı-karşıya kaldığı dönemdir. Barbar Moğolların Kürdistani istilasında bile bu kadar ölümler yaşanmamıştır. Tarihteki 29 tane isyanın 16 tanesi 1921-1938 yılları arası M.Kemal döneminde olmuştur. Bu nedenle M.Kemal KÜRD KASABI ünvanını layikiyle haketmektedir. Dersimi bombalayanlar kimin uçaklarıydı ? Kimin emri ile çocuk, yaşlı vs... demeden öldürdüler ?
Kemalizm, 1924 Lozan Antlaşma`sının "Kürdleri Bölme Projesi" altına imza atarak, bir Ingiliz taktiği olan Böl-Parçala-Yönet anlayışıyla, Kürdleri sadece coğrafik olarak değil beyinleride dağıtmıştır.Kürdler Ulus-Kürd doğasından uzaklaştırılmaya çalışılmış, araya sınırlar çekilmis ve olası bir araya gelebilecek Kürd dinamizmin önüne geçebilme zeminini kendilerine hazırlamışlardır.
Kürdler bunca yaşanan ve yaşatılan zulümlere rağmen, Türkiye Cumhuriyet`inin felsefik kurucusu M.Kemal`le olan mücadelesi dinmemiş ve kırılmamıştır. Kemalizmin derin-çete zebanileri Kürdistan`da fahili meçhul cinayetler işleyerek Kürd halkını yok etmeye çalışmaya devam etmistir. Halk oylaması ile birlikte kimyası bozulan Kemalistler, militar isleyişin ve darbeler miadının dolduğunu kabullenmiş gözüküyorki; Kürdistan`a sivil "silahsız" girme peşine düşüyor ve bunun için büyük oyunlar oynuyorlar. Bizimkilerde onlara ritim tutuyorlar. "Kargadan Bülbül Olmaz"
Günümüz görsel ve yazılı Türk-Kürd medyasının, Kürdler icin bir umut kapısı olarak güncelleştidiği Kemalizmle, (s)empati kurmaya çalışan Kürd öncülerin, düsünürlerin, yazarların ve aydınların, M.Kemal Kürdlere özerklik veya özgürlük vericekti gibi söylemlerini, öküzün altında buzağı aramaya benzetiyorum. Acaba bu söylemlerine kendileride bütün samimiyetlikleriyle inanıyorlarmı ? Yoksa 20 ocak 1921 de oynatılan kör-ebe oyununumu oynuyorlar ? Doksan yıldır baskının, inkarın, imhanın, işkençenin, kanın, gözyaşın, şiddetin ve zulümun baş mimarı MUSTAFA KEMAL(iZM) değilmidir ?
Kemalizm Ulusal Kürd arzularımızın kolonlarına dinamit yerleştirmek isteyen zihniyettir. Kendi celladımıza aşık olmayalım temennisiyle…