Her gün koyun gibi kendi başlarına bir şey düşünemeyen Filistin taraftarlarından İsrail'in Filistin topraklarını işgal ettiğini duyuyoruz. Bu elbette, öncellikle propagandadır, çünkü Filistin toprakları diye bir şey yoktur. Bu tanımlamayı kullanmak (Filistin toprakları) apaçık bir şekilde politik anti-israil gündemini desteklemektedir. Lawrence Auster'in kaleme aldığı aşağıdaki mükemmel makale tamamen konuyla ilgili tarihi gerçeklere dayanmaktadır. İsrail Filistinlilerden asla toprak almadı ve Filistinlilerin Judea ve Samaria (Batı Şeridi) ya da Gazze'de hiçbir yasal hakkı yoktur. Sizi ne zaman “Filistin Toprakları“ ifadesini sorgulamayan yazılar gördüğünüzde editöre yazarak açıklama talebinde bulunmaya çağırıyoruz. Bu makale ihtiyaç duyduğunuz tüm gerçekleri size sağlayacaktır.Bütün Filistin problemi tartışmalarını üzerini örten bir mit var. Bu mit işgalci Yahudiler tarafından yerli halkından alınan bu toprakların “Arap“ toprakları olduğu şeklindedir. Ortadoğu sorunlarına çözüm ne olursa olsun bazı şeyleri doğru anlayalım
• Şu tam bir yasal meseledir ki; Yahudiler Filistin'i Araplardan almadı. 1948'de İsrail bağımsızlığını ilan etmesinden önce, bir otuz yıl süren Milliyetler Cemiyeti mandası altında Filistin'de mutlak hakimiyet sahibi İngilizlerden aldı. Ve İngilizler onu geri istemiyor.
• Eğer İngilizleri gayri meşru gaspçılar olarak görüyorsanız, güzel. Bu durumda, bu bölge Arpa toprakları değil, Türk topraklarıdır. 1917'de birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin zorla almasına kadar, yüzyıllardır Osmanlı İmparatorluğunu bir vilayetiydi. Ve Türkler onu geri istemiyor.
• Eğer tarihte 1517'de Filistin yönetimini ele geçiren Osmanlı Türklerinde daha geriye bakarsanız, bölgeyi Filistin yerlisi olmayan bir başka imparatorluğun hükümdarlığı altında bulursunuz: Mısır merkezli Türkler ile Sasani köle-askerlerin kumanda ettiği Memlülükler ve Memlülükler artık var bile değiller, yani onu geri isteyemezler. Öyleyse 800 yıl geriye gidildiğinde İsrail'in tapusunu daha öncekini sahip kılacak özellikle net bir tapu zinciri yoktur.Geriye doğru devam eden sahipleri şunlardır:
• Daha öncede belirtilen Memlüklüler 1250 yılında Filistin yönetimini ele geçirdiler.
• Eyyubi Hanedanlığı; 1187'de Kudüs ve Filistin'in çoğunu alan Müslüman Kürt lider Selahaddin'in soyundan gelenler
• Avrupalı Hıristiyan Haçlılar; 1099'da Filistin'i fethettiler.
• Selçuk Türkleri Abbasi halifesi adına Filistin'i yönetti.
• Bağdat'ın Abbasi halifesi : 750 yılında tüm Ortadoğu hükümranlığını ele geçirdi.
• Şam'ın Emevi halifesi : 661'de İslam topraklarının kontrolünü miras aldı.
• Arabistan Arapları 638 yılında İslam'ın ilk yayılma dalgasında Filistin'i fethettiler.
• Bizanslılar (hoş insanlar-belki de Filistin onlara kalmalı) Levant'ı fethetmediler fakat 395'te Roma imparatorluğunun bölünmesi sırasında Filistin'i miras aldılar.
• Romalılar İ.Ö (Hz.İsa'dan Önce ) 63'te yönetimi ele geçirdiler.
• Son Yahudi Krallığı; İ.Ö 168'den 140'a kadar kadar süren Maccabean isyanı sırasında toprakların kontrolünü kazandı.
• Helenistik Yunanlar; İ.Ö 333'te Büyük İskender yönetimi altında Ortadoğu'yu fethettiler.
• Pers İmparatorluğu; İ.Ö 639'da Büyük Cyrus yönetiminde Kudüs ve Judea'yı Babillerden kurtardılar.
• Babil İmparatorluğu; Nebukadnezar yönetiminde İ.Ö 586'da Kudüs ve Judea'yı aldılar.
• Yahudiler -Judah Krallığı- Süleyman? İ.Ö 12. ve 13. yy'da İsrailoğulları olarak ilk enkarnasyonlarında ( insan şekline giriş) bu topraklara el koydular.
• Toprakları İsrailoğulları tarafından sahiplenmeden önce binlerce yıldır buralarda yaşayan Caraaties.
Şimdiye kadar anlatılanlardan anlaşılacağı üzere: miras alınmış tarihsel kontrole dayalı hükümdarlık talep eden hiçbir Arap bu iddiasını sürdüremez. Araplar Filistin yerlileri değildir, onlar Arabistan'ın yerlileridir. Bu toprakların Arap-istan şeklinde adlandırılmasının sebebi nefes almak kadar basittir. Burası Arapların tarihsel evidir. Arap yarımadası dışındaki bütün Arap devletlerinden oluşan – Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Tunus, Cezayir ve aynı zamanda şu anda Filistin otoritesi altında bulunan varlığı da içeren-topraklar köken olarak Arap olmayan milletlerdi. Bu milletler 7.yy'da birini büyük cihad dalgasıyla Arap yarımadasından yayılan Müslüman Araplar tarafından bozguna uğratma, toplu katliam, köleleştirme, varlıklarına el koyma, döndürme ya da milyonlarca Hıristiyan ve Yahudi'nin statüsünü (dhimmitude'ye) alçaltarak, antik ve gelişmiş medeniyetlerini yıkarak ele geçirildi. Elbette bu toprakların Hıristiyan olmadan önceki antik tarih daha da eskidir. Örneğin Pharaonic Mısır 3000 yıllık tarihi boyunca bir Arap ülkesi değildir. Filistinli Arapların yeni iddiası olan kendilerinin antik İbranilerin yerinden ettiği, antik Canaanites'lerin soyundan geldiği fikri arkeolojik deliller ışığında absürttür. Antik çağlardaki çöküşlerinden sonra hayatta kalan Canaanites'lerle ilgili hiçbir kayıt yoktur. Tarih gerçektende artık var olmayan yüzlerce halkı vesikalamıştır. Canaanites'lerin soyundan geldiğini iddia eden Araplar bu düşünceyi 1964'te Filistin Kurtuluş Örgütü'nün kurulmasından sonra icat edilmiştir. Aynı ekip bugün Kudüs'te bir tane bile Yahudi tapınağının olmadığını iddia etmektedir. 1964'ten önce Filistin halkı diye bir şey yoktu ve hiçbir Filistinli, Filistin'i talep etmiyordu. 1948'de İsrail'in üstesinden gelmek ve yok etmek isteyen Arap milletleri bölgeyi kendi aralarında bölüşmeyi planlamıştı. Aynı zamanda şunu da hatırlayalım ki, 1948'de İsrail devletinin kuruluşundan önce Filistinli Filistin Yahudileri için kullanılıyordu.
Bilinen en yerleşik insanlar ile günümüz nüfusu arasında mükemmel bir devamlılık bulunan milletler sadece Çin'nin bir bölgesi olan Iceland ve birkaç Pasifik adasıdır. Çin medeniyetinin muazzam antik devri, hangisi olursa olsun kendisinden önce gelen toplumlara ait izleri büyük ölçüde sildiğinden Çin'deki durum karmaşıktır. Bu durum yayılan ilk Çinlilerin, bölgedeki tarih öncesi halkların ne derce yerinden ettiğini (ya da asimile ettiğini) anlama çabasını güç kılmaktadır. Tarih. Antik halkaların genolojisi bakımından oldukça eksiktir.Netice olarak aborjinalizm-bir toprağın orijinal yerlilerinin soyuna en yakın olanların, o toprağın gerçek sahipleri olduğu düşüncesi-gerçek dünyada makul değildir. Makul olsa bile, arzu edilen bir fikir olur muydu bilinmez. Eğer Çin, Japonya, Yunanistan, Roma, Fransa, İngiltere, İrlanda ve Bileşik Devletler olmasaydı, insan medeniyeti gerçekten daha iyi durumda mı olurdu?
Araplara geri dönersek : 638 yılından 1099'a kadar, geriye kalan 5000 yıllık tarihin içinden 461 yıllık bir periyotta Araplar Filistin'e sahip oldular.Bu süre içinde Arap mülkiyetinin yasallığını kabul ediyorum.Filistin'i askeri fetih ile aldılar ve 1099'da Hıristiyan Haçlıların fethiyle kaybettiler. Elbette askeri işgal herhangi bir bölgede hangi tarafın haklı olarak egemenliğe sahip olacağını tek başına belirleyemez. Arapların Orta Çağın başından bugüne kadar bölgede ikamet edenlerin çoğunluğu olmalarından dolayı, bütün İsrail için olmasa bile, en azından Batı Şeridi için egemen haklara sahip olduğu söylenemez mi?
Bu soruya cevap vermek için yeniden tarihi kayıtlara bakalım. Daha önce tartıştığımız gibi, 1947'den önce, Balfour bildirisine göre Filistin Mandası altındaki bölge İngilizler tarafından yönetiliyordu. 1924 yılında İngiltere Filistin Mandasını ikiye ayırdı; daha sonra Trans-Ürdün Krallığı olacak olan, ve yalnızca Araplara ayrılan Ürdün'ün doğusunda bir bölge ile hem Arapların hem Yahudilerin yaşadığı, Ürdün'ün batısında müthiş derecede küçültülmüş Filistin Mandası bölgesi. Yahudiler ve Arapların bir devlette birlikte var olabilmesinin mümküm olmadığı gerçeği göz önüne alınırsa iki devlet kurulmak zorundaydı.Aynı zamanda örneğin Latin ve Germen Avrupa arasındaki ayrımı tarihsel olarak gösteren Brenner Pass'a benzer bir şekilde iki halkı ayıran hiçbir doğal sınır yoktu. Yahudi nüfusu sahil tarafında yoğunlaştığı için, Yahudi devleti sahilden başlayarak iç kesimlere ilerlemek zorundaydı. Tam olarak nerde durması ve Arap devletinin nerden başlaması gerektiği pek çok barışçıl şekilde çözülebilecek tatbiki bir sorun idi. Yahudilerin toprak konusunda uzlaşma için istekliliği, sadece kendilerine karalama çizgileri gibi sınırları olan bir devlet veren 1947 Birleşmiş Milletler bölünme planına boyun eğişleriyle değil, aynı zamanda daha önceden 1937'de Peel Komisyonu bölünme planını kabul edişleriyle bile ortaya konmuştur. Bu plan onlara Galilee'nin bir kısmı ile sahil boyunca ince bir şeritten başka hiçbir şey vermiyordu.Fakat, bir posta pulu büyüklüğünde dahi olsa Yahudi egemenliğini kabul etmeyi reddeden Arap milletler; 1937 Peel planını oybirliği ile reddetti, ve dokuz yıl sonra BM'nin bölünme planını da şiddetle reddettiler. Araplar, Yahudileri yok etmek ve Yahudi devletini harap etmek için silaha başvurduklarında, silahların kararını kabul ettiler. Bu kararla 1948'de kaybettiler, ve 1967'de tekrar kaybettiler. 1967 yılında Batı Şeridini 1948'de (Filistin Araplarının kendilerinin egemen millet oluşunun çiğnendiğine dair hiçbir itiraz gelmeksizin) ilhak eden Ürdün, İsrail'in çatışmanın dışında kalması için ısrarcı yalvarışlarına rağmen 6 Gün Savaşları sırasında İsrail'e Batı Şeridinden saldırmıştı. Daha sonra kendini savunmaya geçen İsrail Batı Şeridini ele geçirdi. Bu durumda Arapların ne İsrail varlığı (1948'de başarıldı.)hakkında ne de nehirden denize yayılan onun egemenliği (1967'de başarıldı.) hakkında şikayet edecek hiçbir dayanakları yok. Arapların uzun yıllar boyunca, topraklarının kendilerinden “çalındığı“ şeklindeki şiddetli protestolarıyla dünyaya rol yapıp durdular. Böyle bir ifade eğer 1950 yılında Komünist Çin tarafından topraklarına el konulmadan önce, asırlardır kedi topraklarında sakince yaşayan Tibetliler gibi barışçıl , bir halk tarafından geliyor olsaydı ciddiye alınabilirdi.Ortaçağ başlangıcında antik halkları ve Pers sınırlarından Atlantik'e uzanan medeniyetleri fethedip, köleleştiren ve aşırı derecede yoksullaştıran, 1947'de bir devleti reddeden , 1964'te –İsrail devletinin kuruluşundan 16 yıl sonra- terörist Filistin Kurtuluş Örgütünün icat etmesine kadar asla ayrı bir Filistin Arap Devleti istemeyen, ve şu ana kadar (talep ettikleri Arap devletinin yaratılmasıyla muazzam bir ilerleme gösterecek bir gaye olan) İsrail'in yıkılışı için çabalamaya devam eden Araplardan gelen bu iddiaya kahkahayla gülünür. Bugün dünyanın Arap petrolüne olan ihtiyacı, İsrailleri “zalim“ olarak gösteren solcu politik kaygılar ve elbette eski Yahudi nefretinin ölümcül bir şekilde bir araya gelmesinden ötürü, Ürdün'ün batısında egemen haklar talep eden Arapların kaprisine sadece boyun eğmekte.Lawrence Auster “Amerika'yı Silmek, Sınırsız Millet Politikası“ kştabını yazarıdır. “Sağ'dan Bakış“ta geleneksel, tutucu perspektifini ileri sürer.Savunmaya ithaf etmeleri için FLAME'e minnettarlıkla.
14 Mayıs 2008 İsrail
Re: Filistin Toprakları Mitini Yıkmak