Osman Sebri Madagas kar'a sürülmeden önce Hawar Dergisine „Axayê Mirdêsî“ rumuzu ile yazdığı „Welat“ adlı şiirinde sürgünlere ve tutuklamalara karşı tutumunu çok net bir şekilde orta koyuyor..
İnsan Osman Sebri'nin bu şiirini okuduğu zaman onun baskılara karşı ulusal tavrını ve vatan hasretini çok açık bir şekilde görüyor.
Ew çiyayên bilind, avên di sar, parîzên rengîn....
Ew bedewên çak, delalîyên pak zerîyên narîn...
Çar bûn? Kude çûn? Li ku mane? Ha bêje...
Ew derdê bê derman ku ez kirime dîn,
Di riya felatê de, ger çiqas bi westim,
Pê kêfxweş dibim, billahî ez nabim xemgîn...
Ez minetê negirim, ji bona mayîna Sûrîyê...
Hê vir jî nebit eve di rex min de Filistîn,
Bîstekê nikarim te bi derxim ji bîra xwe..
Dixwazim bila min bişînin nav Çîn û Maçîn..
Dema ko nikaribim li erdê Sûrîyê biaxivim..
Min dest daye birayê xwe yê Cigerxwîn..
Şiirde de açık bir şekilde de görülüyor. Osman Sebri kimseye mineti olmadığını Kürdistan'ı bir saniye aklında çıkarmadığını ve eğer Suriye'de konuşmayacaksa kendisini Filistine ve Çin û Maçîn'e göndersinler... anlamında bir çok şey söylüyor.
Osman Sebri Amed ve Zinê'ye verdiği söyleşide bir devrimcinin korkmaması gereken 3 hususu gündeme getiriyor:
1)Açlıktan korkmamak,
2)Hapisten korkmamak,
3)Ölümden...
Bu kriterler, Osman Sebri'nin Fransız kolonyal iktidarı sırasında takınmış olduğu direnişçi tavrıyla örtüşüyor. O bir devrimcinin sahip olması gereken hususları herkesten önce kendisine uygulamıştı..
Osman Sebri Paris'te çıkan Hêvî dergisine verdiği bir söyleşide Mîr Celadet Bedirxan kendisine söylediği bir sözü şöyle aktarıyor: „ Aklımda çok iyi kalmış Celadet Bedirxan bana görüyorum ki senin aklın hep devrim hikayelerinde ve vurmada.. Farzedilim ki sen yalnız başına bir Kürdistan kurdun. Fakat, senin tek başına kuracağın o Kürdistan'ı bir adamda tek başına yıkar“ diyor.(Kovara Hêvî, hejmara: 7, 1990)
Celadet'in bu tespitinde görüldüğü gibi Osman Sebri'nin radikal bir pozisyonda olduğu ve o dönem Suriye'de bulunan Kürd aydınları ve ileri gelenleri içinde onun istisnai bir durum arzettiğidir. Zaten Osman Sebri'nin sahip olduğu bu duruşu yüzünden madagaskar'a sürüldü. Onun dışında Suriye'de bulunan hiç kimse böyle uzaklara sürülmedi.
Osman Sebri Madagaskar sürgününden sonra Şam'a gelip yerleştiğini daha önce yazmıştım. Osman Sebri, Şam'da Kürd çocuklarına Kürdçe'yi öğretmek için önce „Yekitiya Xortan“, daha sonraları „Selahadin Klubu“ ve „Kürdistan Klubu“ kurararak Kürd çocuklarına ve gençlerine latin harfleriyle Kürdçe dersler veriyor. Fransız devleti tarafından bu Kürd kurumlarının kapatılmasından sonra Osman Sebri Kuzey Kürdistan'a bir giriş yapıyor.
Bir çok kaynak Osman Sebri'nin illegal olarak Kuzey Kürdistan'a yaptığı bu girişinin 1941 yılında olduğunu yazıyor. Konê Reş Osman Sebri'nin „Türkiye'de 3 aya yakın bir zaman kaldığını ve aynı yıl geri dönüyor“ yazıyor.(Osman Sebri(1905-1993/Qamişlo)
Heyder Omer ise „1941 yılında Osman Sebri'nin Kuzey Kürdistan'a gittiğini ve belki de orada kalma umudunu taşıyordu. Fakat durumun karışık olduğunu görünce yeniden Suriye'ye geri döndü“ diyor.(H. Omer, age sayfa 37)
Bu konuda yani Osman Sebri'nin 1941 yılında Kuzey Kürdistan'a illegal giriş yaptığını ve 3 kaldığına dair başka kaynaklarda var. Fakat, bizim elimizde Osman Sebri'nin bu 3 ay boyunca Kuzey Kürdistan'da nerede kaldığı ve ne işler yaptığına dair tek bir bilgi yok.
Osman Sebri tekrar Suriye'ye döndüğü zaman, kendisini tümden Celadet Bedirxan'ın çıkardığı Hawar ve Ronahi dergilerine angaje ediyor. Aslında Celadet Bedirxan 1932 yılında Hawar dergisini yayına soktuğu andan itibaren Osman Sebri de yazmaya başlıyor.
Osman Sebri'nin kendisi de kabul ettiği gibi „Celadet Bedirxan onu Kürdçe yazmaya teşvik etmiş“ti.. Bu anlamda Celadet onun ilk hocasıdır.
Aslında Celadet ile Osman Sebri'nin ilişkileri enteresandır. Osman Sebri'yi Xoybun'a üye yapan ve onu Dersim'e gönderen Bedirxan'dır. Osman Sebri anılarında Celadet Bedirxan ile ilk karşılaştığında kendisi ile Türkçe konuştuğunu söylüyor..
C. Bedirxan ona Kürdçe cevap veriyor.
Bu konuda aralarında uzun bir diyalog geçiyor.
Osman Sebri İstanbul vb. Büyük şehirlerde büyüyen Kürd ağa ve beylerinin çocuklarının Kürdçe bilmediğini, Celadat Bedirxan'da İstanbul'da büyümüştü. Bundan dolayı Osman onunla Türkçe konuşmuştu.
Osman Sebri ile Celadet Bedirxan dostlarıyla yanyana geldikleri zaman Celadet Bedirxan hep bu anekdotu anlatıyor ve „Osman benim Kürdçe bildiğimi bilmiyordu ve benimle Türkçe konuştu“ diye takılıyormuş..
Osman Sebri, Kürdçe bilmediği düşündüğü Celadet için „ Ben rahmetli Celadet'in yardımıyla Kürdçe yazmaya eğilim gösterdim. Eğer o olmasaydı benim sahip olduğum bu eğilim oluşmayacaktı“ diye yazıyor.
Fakat şunuda vurgulamak lazım.. Osman Sebri Mir Celadet Bedirxan'ın Kürdçe yazımı konusunda ustad ve hocası olduğunu kabul ediyor.
Celadet'ten sonra hiç kimseyi dil bakımdan kendisinden üstün görmüyor. Hatta Cigerxwin'de dahil olmak üzere bir çoklarının Kürdçesiyle alay ediyor..
Osman Sebri 15.05.1932 yılında çıkan Hawar Dergisinde yazmaya başlıyor.
Hawar'ın ilk sayısında meşhur Kürd şairi Qedrican, Osman Sebri'ye hitaben „Hawar hebe gazî li dûye“ adlı bir şiir yayınlıyor.
Osman Sebri'de on hitaben „Berdêlik“ adlı bir şiir yazıyor:
Jiyîn xweşe bi xurtî,
Li Kurdistan bi Kurdan,
Bav û biran çi bikim?
Hemû min tê bi berdan.
Min dil tucar ne nalî,
Min zar tucar ne kalî,
Bi dil hişkî bi lalî,
Singa xwe da ber riman.
Min îşev dît xewna rast,
deng û gazî çi xweş hat,
Digot rabin Kurdino,
Tev biran û tev xwehan.
Derban li me tu zanî,
Rim nîne giş nezanî,
Xopan kirin Kurdanî,
Wan tiral û nezanan.
Hawarê xweş awa kir,
Dilên Kurdan pê şakir,
Zar û ziman ava kir,
Jîn û xweşî belav kir.
Kanîya Ereban, 18.08.1932
Devam edecek.
Aso Zagrosi