Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 11 January 2010

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6299]

Mam Celal Plenum konuşmasında : „ Amerikalılar YNK Genel Sekreterine bildirdiler, ki eğer Kuveyt'in özgürleştirilmesi için Müttefik güçlerine yardım ederlerse Kürdlere büyük silah ve maddi yardım yapacaklarını ve Irak'ta Kürdlere federal bir yapı tanıyacaklarını söylediler. Genel Sekreter'de Nawşirwan'dan KDP yönetimi ile bu öneriyi değerlendirin ve sonucu bana bildirin dedi. Nawşirwan'da Genel Sekretere şu cevabı verdi: bunu kabul etmiyorum. Çünkü, Saddam kendiliğinden Kuweyt'ten çekilir ve biz savaşın içinde kalırız. Bu yanlış tavır Kürdlerin elinden tarihi fırsatı kaçırmaya neden oldu. Kuveyt'in kurtuluşundan sonra Kürdistan'ın büyük bir kesimini özgürleştirmiştik, federasyon bizim için onaylanacaktı“ diyor.

Nawşirwan Mustafa Mam Celal'ın bu iddiasına karşı şöyle yazıyor:

“ Talabani Irak ordusu Kuveyt'te girdiği zaman yurtdışındaydı. Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesinden sonra Amerika'ya bir sefer yaptı. Bir telgraf ile benim düşüncemi sordu ve Amerika'dan ne talep edelim? Diye sordu. Bu ziyareti iyi görüyordum. Ben de kendisine Baas rejimine karşı ve yıkılması için ne gerekiyorsa yap dedim. Fakat, Saddam halkımızın büyük bir kesimini ordugahlara savaş esiri olarak doldurmuş. Bir çok yoldaşımız Baas rejiminin zindanlarındalar. Kendisine “yankı yapacak basın açıklamalarından kaçınmasını“ istedim. Bizim elimizden en geliyorsa yapalım dedim. O dönem biz Qesmareş'deydik. Buradan itibaren ciddi bir şekilde ayaklanmaya hazırlanıyorduk. Peşmerge güçlerini örgütlemek ve şehir halkını ayaklandırmak amacıyla yazılı ve doğrudan ilişkilerle detaylar üzerine duruyorduk. Dana Ahmed Mecid o dönemler bizim Kirmanşah temsilcimizdi. Niçin Suriye'ye gönderildi. O da bu bilgileri Suriye'lilere verdi.

Baba Bush idaresi o dönem ne Talabani ile ve ne de Irak oppozisyonundan başka bir güç ile görüşmeye hazır değildi. Çünkü Amerika'nın o savaştaki amacı Irak ordusunu Kuveyt'ten çıkarmak ve Kuveyt'i özgürleştirmekti. Irak'ın işgali, Baas rejiminin yıkılması ve Saddam'ı devre dışı bırakma Amerika'nın planında yoktu. Çünkü böyle bir olay Irak-İran ve İran ile Haliç ülkelerinin dengesini bozacaktı. Kürdlerin büyük göçü esnasında dünya kamuoyunun müdahale talebinden bulunduğu bir ortamda, Baba Bush'un açıklamaları, Beyaz Saray, Pentagon ve ABD Dışişleri sözcülerinin bu gerçeği gösteriyor. Amerikalılar açık bir şekilde amaçlarını ortaya koymuşlardı. Bu söylemin gerçekliğini öğrenmek istiyen herkes o dönemin arşivlerine bakarak Baba Bush'un açıklamalarını görebilir. Baba Bush ’ben tek bir Amerikan askerini Irak bataklığına göndermeye hazır değilim' diyordu.
Talabani Amerika ziyareti sırasında Amerikan yetkilileri ile görüşmek için çok çaba sarfetti. Hatta Amerikan yetkililerine yakınlaşmak için rüşvet diyebileceğimiz Washington Post'ta çok ateşli bir açıklama yapmıştı. Talabani o demecinde ’eğer Başkan Bush isterse Amerika'lılarla birlikte Irak ordusuna karşı omuz omuza savaşmak için 10 bin adamımı göndereceğim' demişti. Talabani J. Randal gibi bir kaç tanınan Amerikalı gazeteci aracılığı ile Amerika Dışişler Bakanlığından küçük bir memur ile bir kahvehanede görüşmüştü. O da gevelemeden açık bir şekilde : ’Amerika bu aşamada Irak muhalefeti ile görüşmeye hazır değildir' diyor.
Nawşirwan açıklamasının devamında Talabani'nin bu hikayeyi uydurduğunu, Amerika'da çeşitli karar mekanizmalardan geçmeden kimseye böyle sözlerin verilemeyeceğini söylüyor.
Nawşirwan yazısında “ ne Baba Bush döneminde, ne ondan sonra Clinton döneminde, ne oğul Bush döneminde ve ne de bugün Obama döneminde hiç biri böyle bir konuda Talabani'ye yada başka bir Kürde söz verdi.
Ayrıca Nawşirwan yazısında eğer böyle bir şey olsa o dönem Kürdistan Cephesi vardı. Barzani ülke sorumlusuydu, Talabani de yurtdışı sorumlusu.. O zaman neden bu öneri Cephe'ye getirilmedi diye soruyor.(kısaltmak zorunda kaldım)

Mam Celal Plenum raporunda “Bizim aramızdaki çelişkilerden biride Irak-İran savaşının bitimine ilişkindi. O dönem Komela liderinin devrime inancı kalmamıştı. Irak ile yapılan ve “ Önderlik savaşı“ diye bilinen savaşta çok korkmuştu. Hiç kimseye danışmadan acele bir şekilde bölgeyi yönetimin diğer kadrolarına bırakarak alanı terketti. Özellikle Enfaldan sonra. Yüzlerce aile ve binlerce kişi YNK ile birlikte geri çekilmişlerdi. Onların yardım ve yol göstericiğe ihtıyacı vardı. Fakat, Komela lideri keyfine göre kararlar veriyor, kendi başına devrimi tasfiyeye girişti ve kendisine yakın olan kadroları yurtdışına göndermeye başladı. Peşmergeleri evlerine geri dönmeye yada İran'a gitmeye teşvik ediyordu. Genel Sekreterin yokluğundan Genel Sekreter Yardımcılığı görevini kullanarak Devrimi tasfiye girişmişti. Eğer yoldaş Xosret, Cabar Ferman ve diğer bazı yoldaşların karşı koyuşu ve direnişi olmasaydı, resmi olarak devrimi tasviye edecekti. Sonuçta bu siyaset ve anlayış Saddam ile görüşme şiarını ön plana çıkardı ve devrimin devam etmesi gücüne karşı propagandaya girişti. Genel Sekreter o dönemler Suriye'deydi. Beni ikna etmek için yoldaş Ömer Abdullah'ı göndermişti. Fakat Genel Sekreter bu siyaseti kabul etmedi ve meşhur şiar ile cevap verdi: ’ Saddam'ın yıkılışına kadar mücadeleye devam'.....
Burada Genel Sekreter ile yardımcısı arasındaki çelişkiler daha da derinleşmişti. Durumu sakinleştirmek için Politbüro devrimin partizan savaşı yoluyla devamına ve Irak oppozisyonu ile birlikte diktatörlüğe karşı mücadeleye devam kararı verdi. Bizde şehirlerde ve ordugahlarda zamanı geldiğinde kullanmak için askeri birimleri oluşturmaya giriştik. Çünkü bize göre Saddam Kuveyt'e girer, Amerika ve Avrupa'da kendisine karşı savaşır. Buna ilişkin olarakta onunla çelişkiye düşmüştük. Saddam'ın Kuveyt'te saldırmasından sonrada Nawşirwan onun geri çekileceğini düşünüyordu. Bundan dolayı Saddam'a görüşme teklifi yapıyordu. Nawşirwan, yoldaşlarından ve özellikle Genel Sekreter'den habersiz, Saddam'a mektuplar göndermeye başladı. Kendi siyasetinin başarısı için zayıf çabalarla zayıf bir antlaşma umuduyla hareket etti. Gerçi Saddam zayıf bir çözüm için de hazır değildi ve Genel Sekreter yardımcısının tek bir mektubuna da cevap vermedi. Yalnızca sözlü olarak ’isyancılar vatanın saflarına geri dönsünler' cevabını vermişti. Bu ise Saddam rejiminin yıkılması gerektiğini savunan çizgiyi doğruluyordu. Faşist ve şövenist rejim hiç bir zaman demokratik hakları vermez“

Mam Celal'ın bu iddialarına karşı Nawşirwan Mustafa şöyle yazıyor: “Herkes Enfalden ve Enfal sonrasında meydana gelen olaylardan söz edebilir, ama Talabani söz etmemeli. Çünkü o İran savaşı sırasında oluşan Saddam'ın korkunç ordusunun Kürdistan için yolda olduğunu biliyordu. Fakat o kendisini bu kızgın ateşten uzak tutmak için İran seferini örgütledi ve oradan yurt dışına uçarak Kürdlerin 1991 ayaklanmasında başarılı olmasına ve Irak Kürdistan'ın tümünün kurtulmasına kadar Kürdistan'a geri gelmedi. O geri döndüğü zaman yenilgi alınmış ve büyük göç başlamıştı. Direnişe geçme ve büyük göçün uluslararası arenada Kürdler için yaratığı ortamı değerlendirme yerine Bağdat'ta giderek utanılcak bir biçimde Saddam'ın yüzünün sağı ve solunu öpmeye başladı. Bu öpüşme olayı dünya basın ve yayın organlarında ilk haber oldu. Talabani ve bazı yandaşları Enfaldan sonra artık Peşmergelerin işi kalmamıştır diyorlardı. Bunun içinde yine Suriye'yi kendilerine esas merkez olarak seçtiler. Yüklerini hafifletmek ve maddi harcamaları hafifletmek istiyorlardı. Önderlik kadrosunun dışında çok az Peşmerge, siyasi ve yayın kadrosunun dışında “askeri kalabalığı“ tüm yolları kullanarak dağıtmak istiyorlardı.
Suriye'de basın ve yayın faaliyetlerine ve söyleşiler yapmaya çok önem veriyordu. Kürdistan Cephesi kurulduğu zaman kendisini Cephe'nin yurtdışı sorumluluğuna önerdi. Saddam Kuveyt'i işgal ettikten sonra bu sefer harekete geçerek Peşmerge toplamaya başladı.

Devam edecek

Çev:Aso Zagrosi
[/url]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.